1951 yılında samsun' un çarşamba ilçesinde doğmuştur. galatasaray lisesinin sınavına girmek için istanbul' a gelmiş ve sınavı kazanmıştır.
bundan sonrasını kendi biyografisini yazdığı kitapları “kalemimin sapını gülle donattım” ve “başkaldıran kurşun kalem” kitaplarından okuyabilirsiniz.
bu kitapları okuduğunuzda bir insanın hayatına bu kadar şeyi nasıl sığdırdığına hayret etmemeniz mümkün değil. eğer zaten bir ferhan şensoy hayranıysanız hayranlığınız daha da artacaktır muhakkak. yok ben ferhan şensoy sevmem diyorsanız da; kitaplarında kullandığı o naif dil, hayatını anlatırken ki içtenliği, doğallığı ve samimiyeti zaten sizi kendisine müptela yapacaktır.
üstat anlatsa ben dinlesem diye düşünerek kitabı elinizden düşürmeden okumaya devam edecek ardından oyunlarını izleme isteği duyacak ve nihayetinde sizde ferhan şensoy hayranı olacaksınız.
şunu da söylemeden duramayacağım bana kalırsa yazsın, hep yazsın. evet oyunculuğu da güzel ama bence yazarlığı daha da güzel.
devamını gör...

bir woody allen kitabıdır.

woody allen iyi bir yönetmen olmanın yanı sıra ilginç bir yazardır da. kitaplarını okurken sinirlensem mi, gülsem mi karar veremem bazen. ama genelde gülümsemeyi tercih ediyorum. bu adamın kesinlikle kendine has bir mizahı var. herkese hitap eden bir mizah değil bu. rahatsız edici bir yanı olduğu kesin çünkü.

yan etkiler kitabı bir deneme kitabı ama içinde yazarın 1978 yılında o. henry ödülünü kazandığı bir öyküsü de bulunuyor.

woody allen gündelik şeylere takıntılı aslında. bizim önemsiz gördüğümüz her şeyin içinde bir mizah öğesi bulabiliyor. bir dahi mi? kesinlikle. sinir bozucu bir dahi mi? master degree.

sinirlerinize hakim olup okursanız eğer sizin çok ciddiye alıp önemsediğiniz şeyleri woody allen’ın ince zekası ve muhteşem kalemiyle hallaç pamuğu gibi attığına şahit olacaksınız. bilim ne kadar ciddi ve bir dereceye kadar kesinlik arz eden bir olgu olsa da, teknoloji ne kadar hayatımızın ayrılmaz bir parçası olsa da bunlar woody allen’ın mizah saldırısından kendilerini kurtaracak kadar güçlü ve korunaklı değiller.

mizah çok ciddiye alınan şeylerin yan etkisidir.
devamını gör...

ana malzemesi kil olan, tarihi ateşin bulunuşuna kadar uzanan el sanatı.
devamını gör...

herhangi bi şarkıyı mırıldanmak.
devamını gör...

olmaması gereken olduğu durumlarda yani önem verildiği zamanlarda beni dibe çeken durumdur.

küçük bir çocukmuş gibi gelir hep bana. sanki korunmaya kollanmaya ihtiyacı varmış gibi. zaten 4 yıllık beraberliğimizde de hep bunu sorgulamışımdır. aşık mıyım? yoksa?

aslında çok iyi bir insandı. sıcakkanlı, sempatik, çevresindeki çoğu insanı kendine hayran bırakacak kadar yetenekli... ama işte son 5 yılı yıkık.

annesini beraberliğimizin 4. ayında kaybettik. 1 hafta önce kadıncağız kızım oğlum sana emanet biliyorsun o tek başına bu hayata tutunamaz dedi. böyle başladı serüven. bir ilişki yük oldu mu hiç size?
sanki annesiymişsiniz gibi hissettiniz mi?
sadece merhametle nereye kadar giderdi ki?
sonrası zaten daha da hüsran...
her geçen gün daha da kötüledi. annesinin yokluğu onu ileri seviye kaygı bozukluğuna sürükledi. masumlar apartmanı safiye var ya hani. heh işte o.* ben çevremizdeki bir iki kişiye anlattım durumu yardımcı olsunlar diye. babası, amcaları, yengesi, ablası vs. ama malesef herkes evlensin geçer gözüyle baktı. şaka gibi sanki bir yüktü ve herkes bana yıkmaya çalışıyordu.
profesyonel destekte işe yaramadı çünkü hastalığını kabul etmedi.
gel zaman git zaman hırçınlaştı, kavgacı asabi bir insan olu verdi. işin ilginç tarafı çevresine hala farklı bir yüz çiziyordu.

ta ki ben babamı kaybedene kadar devam etti bu inişli çıkışlı serüven. o zaman bana yaşattıkları, ben kendi canımla uğraşırken hala kendinin ön planda olması için yaptığı garip tavırlar, bir çocuk gibi şekilden şekile girmeleri, bencil, egoist, kibirli bir insana dönüşmesi... ya da hep öyleydi bilemiyorum. yanında olduğum ona hep destek olduğum için yansıtmıyordu sadece bu yanını bana. babamla ilgilenmem gereken 1 aylık süreçte tüm gerçekliği çıktı ortaya.

kanım dondu, kelimelerim dondu, ruhum dondu ruhum... çok kısa bir süre sonra komple çıkardım hayatımdan.

geçen ay sabrımın sınırlarını çokça zorladığı için engelledim. pişman değilim.
bana zarar vermek, üzmek sanırım ona ayrı bir haz veriyor emin değilim. yolu açık olsun.

kimseye tahammülüm kalmadı. sabrım yok artık eskisi gibi. hele ki minikte olsa problemi olan bir insan görürsem ayaklarım bir tarafıma vura vura kaçıyorum. tek ilgi odağım benim. canım kendim.*
devamını gör...

beklemek. bazen bir şeyi, bazen birini, bazen ise yalnızca ölümü beklemek. bir şeyleri bekleyerek, bir beklenti içinde çürütüyoruz ömrümüzü. ne gerek var oysa bunca gürültüye! bir hiç uğruna bunca bekleyiş kadar saçma ne olabilir dünyada. hiçbir işe yaramaz ama yine de bekliyor insan bazı zamanlar, bazen bir şeyi, bazen birini, bazen ise yalnızca ölümü.
devamını gör...

estetik cerrahi ciddi bir sektör olmuş durumda.

birkaç sene içinde her şey mümkün olabilir diye düşünüyorum.
devamını gör...

pespembe burnu we o küçücük patisinin altı...
devamını gör...

rahmetli barış manço'nun aslında ilk ismiymiş.
mehmet ismi dedesinin, yusuf ismi de erken yaşta vefat eden dayısının ismiymiş. bunun yanına da tosun ismi eklenip hepsi bir araya gelince sünnet konvoyu gibi isim ortaya çıkmış.
oğlu doğukan manço anlatmış bu durumu. beş kiloya yakın doğduğu için hastanede hemşireler isminin tosun olmasına karar vermişler. böylece ismi de kayıtlara mehmet yusuf tosun barış manço olarak geçmiş. kendisi de, ortaokuldayken dalga geçmemeleri için nüfus müdürlüğüne başvurmuş ve yusuf tosun ismini kaldırmışlar.
devamını gör...

mesele muhafazakar ya da seküler ailenin kızı olmak da değil. her ikisinin de baskıcısı vardır, birbirinin laciverdidir.
ailesi seküler olup kendi muhafazakar olan pek az tanıdığım var, oysa muhafazakar aileler inançları gereği çocuklarını kendilerine benzetmek için üstün bir uğraş verirler. inanç ve itaat yok ise bir entropi hadisesi vuku bulur.
insan üst soyundan değil, alt soyundan sorumludur. aile kavramını çok sahiplenmeyip birey olmayı öğrenmekte yarar var.
devamını gör...

(bkz: insan her gün yeni bir şey öğreniyor)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

değersiz hissettirmesidir.
devamını gör...

yahu niye geçmesin?
neler neler geçmiyor ki? araba yolculuğuna çıkmadan önce kesin olarak kaza yapıp yapmayacağımızı biliyor muyuz?
hayır. ilişkide de karşıdaki insanın bizi ne kadar seveceğini kestiremeyiz, bitip bitmeyeceğini de bilemeyiz.
ilişkiler başlar, bitedebilir, kimse bir diğerinin yokluğunda ölmez.
tek yapmanız gereken kabullenmek, acı çekmekse çekin, ağlamaksa ağlayın ama sonra kendinize gelin. çünkü kendinize en çok siz lazımsınız.
devamını gör...

bu başlığı açan yazarın psikiyatrik destek alması lazım, gerçekten. iyi misiniz allasen? ölmüş kişiye işkence etsen hissedecek sanki. ayrıca bir insana işkence etmek nasıl içinizden gelebiliyor. ben en nefret ettiğim insanın bile ölürken acı çekmesini istemem. bunu isteyebilmek vahşiliktir.
t: olmaması gereken bir işkence işte.
devamını gör...

yerinde kullanılırsa cümleleri tamamlama özelliği olan şey.
devamını gör...

radyo programı içerik önerisi yapılacak başlık.

(bkz: hristiyanismail radyo programı yapsın kampanyası)

interaktif katılımcıların olduğu, katılan kişilerin tanımlarını okuyarak (özellikle ilk tanımlarından) değişimini gırgır tarzinda 1 saatlik bir program guzel olabilir.giriste soyle olsun: "merhaba yazar sizi daha önce okumuş muyduk".*
devamını gör...

mutluluklar dilediğim yazar.
devamını gör...

tr: külotsuzlar. daha kibarcası baldırı çıplaklar.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
la liberté guidant le peuple 1830




fransız devrimine doğrudan etki eden ve mecliste jakobenler olarak anılan, şimdiki demokrasi anlayışını o gün isteyen fakat bunu idam mangalarıyla yaptıkları için o dönem terörist ilan edilen burjuva sınıfı insanlarıdır. 9. thermidor baskınıyla lağvedilmiştir. (bkz: louis antoine de saint-just/@et voila)

beyaz ve çizgili veya kısa pantolon giydikleri için soylularca dalga geçmek amaçlı külotsuzlar denmiş, devrimden yıllar sonra özgürlük savaşçısı vatanseverler ilan edilmişlerdir. bu arkadaşlar kısa pantolon giydikleri gibi bir de kırmızı şapka takarlar. yukarıdaki fotoğrafta net şekilde gözükmese de elinde bayrak taşıyan özgürlükçü kadının başında kırmızı şapka vardır. esasen baldırı çıplaklar ilk devrimde ortaya çıkmıştır fakat yukarıdaki tablo ikinci cumhuriyet devrimi sırasında resmedilmiştir. (bkz: 2. cumhuriyet dönemi/@et voila)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

o dönem hem aşağılanıp hem terörist ilan edilen bu gruptan ilk kez benjamin franklin övgü dolu bahsetmiş, bonhomme richard almanak kitabında onlara yer vermiştir.
(bkz: almanak)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim