çok normal bir şey nüfusun öyle veya böyle eğitim düzeyi arttıkça doğurganlık azalır.
devamını gör...

sabahlara kadar vakit geçirdiğimiz ömrümüzü verdiğimiz oyun...
(bkz: metin2)
devamını gör...

yoldaş tanım girdikten sonra artık gam yemem.* dileyen dilediği zaman tanımını girsin. aile salonumuz vardır.
devamını gör...

sevgili arkadaşım, bu sözlüğün farklarından biri de bu zaten. küfür olmadığı için buraya gelen bir yazar kitlemiz var, kendilerini de birazdan belli edeceklerdir. ben de bunlardan biriyim. ayrıca kafa sözlükte de bildiğim kadarıyla aynı gün içinde bir başlığa iki entry girmek yasak. kurallarımıza dikkat edelim.

son olarak sözlükte küfrün yasak olması bizleri yapmacık yapmaz. küfürle samimiyet oluyorsa ben o samimiyeti almayayım. saygı ve selamlar.

-kafası kendinden mükemmel.
devamını gör...

isteyebilir, hakkıdır,
size danışılmasından şikatçiyseniz,
zor dediğiniz şey nedir, bir anlatsanız keşke, size soran kişinin zor birşeyi yapamayacağı, sizin fikriniz, size göre zor, veya kolay, uzun sürer,
iş nedir, nerden başlar, neler var, size işin ne olduğu soruluyor, ben yapabilirmiyim demiyordur heralde kimse, siz ondan daha iyi "bilemezsiniz"
belki o arkadaş yemiycek içmiycek, daha kısa sürede başaracak..

3d için de böyle söylerler, onu ben bile kendi kendime öğrenemedim filan,
sen öğrenememişsin..
belki benim öğrenme şeklim farklı,
benim tanıdığım bir mimarlık bürosunda, sekreter olan bir arkadaş, bir yılda autocad 3d max öğrenip, proje çizmeye başladı, hem de marka bir şirkette,
açın kadir köymenin başka birşey belgeselini, herşeyi o çözer, hiçbirimiz onunla yarışamayız dedikleri adam lise mezunu, kendi kendini geliştirmiş, sanırım o da yazılımcı, ve o şirketin en donanımlı en verimli çalışanı,

birde böyle birşey var insanlarda, ben şu anda tasarladığım bazı ürünleri ürettirmeye çalışıyorum, bunun içinde metal ahşap bazı kısımlar var, mesela bir hammadde malzeme ithalatçısı var, bambu malzeme alıyorum, ve bana sattığı malzeme hiç esnek değil, ıslatarak çalışınca da rengi değişiyor, vernikden sonrada aynı tonlama kalıyor, son gittiğimde bir malzeme gördüm dedimki bunlar nedir, dediki onlar sana olmaz, dedimki neden, "e sen onunla çalışamazsın, "zor" pahalı, ticari bir ürün yapıyorsun"
dedimki belki pahalı bir ürün yapıyorum, yada pahalı malzeme kullanıcam, nerden biliyorsunuz, sonuçta 2 katı pahalı bir malzeme ama aldım, ve kuru çalışabiliyorum, başından beri boşuna uğraşmışım,

o var, bu var, evet var da, sen bir söyle sana adam gibi sorana, o değerlendirsin kendisine göre uzunmu sürer, zormu gelir ne olur, zorsa da uğraşıcak belki...
kimseye nasıl öğrendiğinizi söylemek istemiyorsanız da dürüst olun...
devamını gör...

laptop almam lazım yapmayın!!!
devamını gör...

yedi güzel adam'ın zarif'i. o kendisini abdurrahman cahit zarifoğlu diye tanıtırdı diye tahmin ediyorum. adımın baş harflerinde kimliğim saklı der ya hani. acz.
ben ona imgelerin şahı diyorum. sırlı bir odanın anahtarı gibi kullanıyor kelimeleri adeta. şiirlerimden ben de bir şey anlamıyorum der kendisi. şiirlerin anlaşılmıyor diyenlere de bazen yılmış ve artistik bir vaziyette "hiç kimse şu ya da bu şiiri anlamak zorunda değildir. anlamıyorlarsa niye rahatsız oluyorlar bilmem. ben de botanikten hiç anlamam" der.
ve şiirleri insanı en derininden tutup yakalar.
"ve tüm koşuşmalar ortasında insanları alıp buran olayların en içlerine sarkar şair kanım."
şiir kitaplarının isimlerinde sırasıyla bir serüven barındırır;
işaret çocukları işaret edilen, gösterilen, seçilen çocuklardır bunlar büyüyüp yedi güzel adam olurlar sonra da menziller gelir, belli bir menzile doğru yola koyulurlar ve son olarak korku ve yakarış makamına varırlar.
şiir kitaplarının yanı sıra günlüğü olan "yaşamak" kitabını da mutlaka okumalı "ne çok acı var" cümlesiyle başlar.
-haydi ey şair, sen de uyan ve şimşek gibi çakan şiirlerinle insanları uyandır, ölen duyguları canlandır, unutulan görevleri hatırlat.-
devamını gör...

bir voltaire kitabıdır.

voltaire’in ölmeden on iki yıl önce, yetmiş iki yaşında yazmış olduğu kitaptır. sanki bu kadar zamandır yaşadıklarını, düşündüklerini, yazdıklarını ve yanıldıklarını anlatmak istemiş yazar ölmeye yaklaştığını düşünerek.

tanrının varlığı ya da yokluğu, özgür iradenin ne işe yaradığı, sonsuzluğun algılanabilir olup olmadığı ve insan ruhunun çözümlenmesi üzerine pek de uzun olmayan ve okurken insanı yormayan parçalar var kitabın içinde.

dünya üzerinden bu kadar uzun sayılabilecek bir zaman dilimi geçirmiş olan ve birçok insanı etkileyen yapıtlar ve fikirler ortaya koyan bir yazarın hala emin olmadığı bazı şeylerin olması ve yazarın bunları dürüst bir şekilde anlatması kitabı çok daha anlamlı bir hale getirmiş.

kitapta spinoza’ya ayrılmış üç tam sayfa olması da beni cezbeden noktalardan biri açmak spinoza ile ilgili yazarın yaptığı teknik bir hata biraz tat kaçırıyor.

bunun dışında ise benim edebiyat da en sevdiğim şeylerden biri olan kalem savaşlarını filozoflar arasında görmek de heyecan verici idi. bu biraz tek taraflı bir savaş olmuş dönem farkından dolayı ama voltaire’nin kitap boyu dönüp durup descartes’e sallaması kitabı eğlenceli bir hale getirmiş.

ne kadar cahil olduğumu anlamam için bunu bana cahil bir filozofun anlatması gerekti.
devamını gör...

zihinsel işlevlerde kavramsal sosyal ve uyumsal becerilerde anlamlı sınırlılıklar ile belirgin 18 yaşından önce başlayan yetersizliktir.
devamını gör...

beklentilerinin hep yuksek olmasi. ne kadar yuksek beklenti, o kadar cok hayal kirikligi ihtimali ve akabinde buna bagli mutsuzluk. kabullenmek gerek bazen. bu boyle, fazla zorlamaya gerek yok diyerek.
devamını gör...

sonbahar mevsimlerin şahıdır
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

her seferinde aynı masaya oturmak gibi saçma bir alışkanlık.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

halen sorgulayıcı gözlerle dolaşıyorum sözlük sokaklarında... inanamadığım şeyler var burada.
sözlüğe kayıt oldum; peş peşe 3 hoş geldin mesajı aldım. gelen mesajlar bot olmadıkları konusunda beni ikna etmeye çalıştılar. sonra başlıklar arasında dolaştım; temiz, küfürsüz, sevecen bir ortam.
şimdi de bu yardım kampanyası... kardeşim siz gerçekten gerçek misiniz.

şimdiye kadar kendi çabalarımla bir çok öğrencinin ihtiyaçlarını gidermeye çalıştım. şimdi de bu kampanyanın bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyacağımdan eminim.
devamını gör...

“rakı şifadır! tüm yaraların acısını dindirir. kısa bir süreliğine de olsa.”

- kafa’sı güzel birinin sözü.
devamını gör...

güzel bir eylemdir. beğen butonu çökene kadar yüklenebilirsiniz.
devamını gör...

en sık söylenen yalan zaten "nasılsın?" sorusuna verilen "iyiyim" cevabıdır. yoksa yok herkes bu kadar iyi olamaz bence bu ülkede kime sorsak iyi. tabiki aslında iyi değiliz.
devamını gör...

jean paul sartre bu eserin de radikal bir insan özgürlüğü doktrin'ini savunmaktadır. kendi özgürlüğümüzün farkında olmamız endişe şekline dönüşmekte ve dolayısıyla bu farkında oluştan kaçmaya çabaladığımız için de sartre'ın deyimiyle " kötü kanaate " girmekteyiz.
devamını gör...

(bkz: izmir karataş lisesi)

bozuk bir psikolojinin son kırıntılarını ve kalan son beyin hücrelerinizi de kaybetmeyi göze alıyorsanız gidin.

ytd.
devamını gör...

ayrıştırmak artık kanıksandığı için, kimi çevrelerce çok da sallanmayacak nahoş eylemdir.
" ama o lezbiyenmiş " diyecekler.

ama sen de insan değilsin...
devamını gör...

türkçesi çoklu marka stratejisi, aynı şirket altında aynı alanda farklı markalar kisvesi altında pazarlama yaklaşımı olarak tanımlanır. çoklu marka stratejisinin ana fikri, rekabeti sınırlamak veya yerine göre sona erdirmek ve firmanın pazar payını artırmaktır. asıl amaç müşteri hep benim ürünlerimi alsın, başka firma ürünlerini tercih etmesindir.

genelde çok büyük şirketler, aynı anda pazarda farklı markalar ile çoklu marka stratejisi uygularlar. buna en güzel verilebilecek örnek facebook'tur. mark zuckerberg ilk önce facebook'u kurmuş, daha sonra instagram, whatsapp, messenger ve bizim ülkede kullanılmayan bir çok uygulamayı kendi bünyesine almıştır. burada dikkat edilecek olan husus facebook ile instagram, messenger ve whatsapp gibi birbirine rakip ürünlerin aynı çatı altında olabilmesidir.

türkiye'de de verilebilecek en güzel örnek arçelik ve bekodur. her ikisi de bildiğiniz gibi koç holding bünyesinde olan firmalardır.

her strateji gibi bu stratejininde kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır.

avantajları:
1- ana markaya o kadar güvenmişsinizdir ki, ana firma yeni bir marka yarattığı zaman gözü kapalı o markaya yönelirsiniz. (açıkçası bu bende çok oluyor, firmaya güvenmişsem kaçarı yok).
2- aslında bu biraz ilk madde ile alakalı, yeni markalar denemek isteyen müşteriler ana firmanın bir ürününden diğer ürününe kolayca geçebilir.
3- marketlerin raflarında çoklu marka ürünleriniz daha fazla yer kapladığı için diğer firmalara karşı bir adım önde olursunuz. (örnek olarak unilever ürünleri temizlik ürünleri satılan rafların yarıdan fazlasını kaplıyor).
4- bazen müşteriler aldığı markanın bir çoklu marka olduğunu bilmeden alabilirler, bu durumda kazanan gene üretici olarak siz olursunuz.

dezavantajları:
1- çoklu markanız varsa, her markayı bağımsız ve güçlü tutmanız gerekir, eğer başarısızlıktan dolayı bir markayı kapatırsanız bu tüketicinin gözünde sizin adınıza kötü bir puan olacaktır (kaçan müşteri zor geri gelir).
2- yeni bir ürün çıkartırsanız ve bu diğer ürününüzü sollayıp geçerse bu durumda firma olarak daha düşük performanslı ürüne daha fazla zaman ayırıp, pazarlamaya devam etmelimiyiz, bu markaya yatırım yapmaya değer mi diye kendi kendinizi sorgular hale geleceksinizdir.
3- piyasayı çok markaya boğarsanız, tüketici sizi tamamen bırakıp, başka firmaların ürünlerine yönelebilir.




-
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim