profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
ben en güncel fotoğrafımı koydum. peçesiz dışarı çıkmam, mesleki dezenformasyon işte...
eskiden insanlar garipserlerdi. uzun süre bazı çevreler tarafından natalya shevlyakova olduğum düşünüldü.
çeçen mafyası tarafından korunurken, rus mafyası taradından takibe alındım. mit ayakta uyuyordu, illa peçeni çıkar burası layiiiik bir ülke diyordu...
peçemi çıkarmamak için nice ordu evi kapısından geri çevrildim*
hatta hakim oldum, davalara çıkartılmadım. mübaşirlik yap dediler, okay dedim.
siyasal islamcılar peşime takıldı, ali babacanın ablaları efenime söyliyeyim, merve kavakçılar falan felan filan.
merve kavakçı meclise türbanla girdiği vakit, kapıda bekliyordum. eğer insanlar sindirseydi, ben de peçemle girecekti. şu an belki türkiyeyi temsilen yabancı bir ülkede büyükelçi olacaktım, tühhh yine bir fırsat kaçırdım. offff gırızıkılı kımılıstler işte....
neyse ki kutsal post-modern 28 şubat darbesi oldu, oh be dedim. biz kazandık dedim.
ülke değişti ama ben peçemi hiç çıkarmadım, mahallemde komşularım öcü gibi bakarlardı.
lakin korona sağolsun, herkes sindirdi peçemi. hatta bazı dostlarım benden peçe ister oldu.
profil fotoğrafıma gelirsek
ortadaki benim, sağımda mualla, solumda muteber var.
benim boyum 1.38, kilom 78 bu yüzden görüntüme aldanmayın. fakat arkadaşlarımı beğenirseniz mesaj atabilirsiniz.*
eskiden insanlar garipserlerdi. uzun süre bazı çevreler tarafından natalya shevlyakova olduğum düşünüldü.
çeçen mafyası tarafından korunurken, rus mafyası taradından takibe alındım. mit ayakta uyuyordu, illa peçeni çıkar burası layiiiik bir ülke diyordu...
peçemi çıkarmamak için nice ordu evi kapısından geri çevrildim*
hatta hakim oldum, davalara çıkartılmadım. mübaşirlik yap dediler, okay dedim.
siyasal islamcılar peşime takıldı, ali babacanın ablaları efenime söyliyeyim, merve kavakçılar falan felan filan.
merve kavakçı meclise türbanla girdiği vakit, kapıda bekliyordum. eğer insanlar sindirseydi, ben de peçemle girecekti. şu an belki türkiyeyi temsilen yabancı bir ülkede büyükelçi olacaktım, tühhh yine bir fırsat kaçırdım. offff gırızıkılı kımılıstler işte....
neyse ki kutsal post-modern 28 şubat darbesi oldu, oh be dedim. biz kazandık dedim.
ülke değişti ama ben peçemi hiç çıkarmadım, mahallemde komşularım öcü gibi bakarlardı.
lakin korona sağolsun, herkes sindirdi peçemi. hatta bazı dostlarım benden peçe ister oldu.
profil fotoğrafıma gelirsek
ortadaki benim, sağımda mualla, solumda muteber var.
benim boyum 1.38, kilom 78 bu yüzden görüntüme aldanmayın. fakat arkadaşlarımı beğenirseniz mesaj atabilirsiniz.*
devamını gör...
jorge luis borges
jorge luis borges latin amerika’nın aymazlığı, umursamazlığı ve de belli durumlarda usanmadan gösterdiği tembelliği neticesinde gözlerden uzun süre uzak kalmış, hak ettiği değeri bir türlü bulamamış, kuzey amerika ve avrupa’da keşfedilince ünlenmiş dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biridir.
dünya diye bildiğimiz bu can çekişen gezegenin kurulduğundan beri yedi bölgesinden kan akmakta oluk oluk. ama afrika ile birlikte en çok kan kaybeden bölgesi belki de güney amerika’dır. devrimler ve darbelerle bezenmiş tarihine baktığımızda haritalarda renginin neden hala kırmızıya dönmediğini anlamadığımız güney amerika’nın ucundan sarkan arjantin dünyaya birkaç ünlü isim sunmuştur yalnızca. ernesto che guevara juan peron, diego armando maradona ve jorge luis borges.
borges dünya edebiyatında kendinden sonra gelen yazarları en çok etkileyen kişilerden biridir. borgesvari diye bir niteleme bile ortaya çıkmıştır borges’in düşsel metinleri ün kazanıp başla yazarlara yol göstermeye başlayınca, tıpkı borges’in hayran olduğu yazarlardan biri olan kafka’nın edebiyat dünyasını kafkavari terimini hediye etmiş olması gibi.
borges birçok yazardan etkilenmiş, birçok yazara hayranlık beslemiştir. h.g.wells, walt whitman, fransisco de quevedo, cervantes, franz kafka, henry james ve alfonso reyes gibi.
bu uzun liste aslında borges’in çok iyi bir yazar olmanın yanısıra çok iyi bir de okur olduğunun göstergesidir. zaten borges’in cenneti tasvir ediş şekli de bunu göstermektedir. borges’e göre cennet dopdolu bir kütüphanedir.
borges öteki soruşturmalar kitabının bir denemesinde yazarın hayatının bir noktasında dokunaklı bir durumun olması gerektiğini ve quevedo’nun böyle bir durumu yaşamadığını söyler ama kendisi yaşamıştır.
ilk dokunaklı durum; borges’in kadınları çok sevmesi, onları büyük bir şehvet duyması ama utangaçlığı yüzünden onlardan hep uzak durmasıdır. dört yıllık kısa sayılacak bir evlilikten sonra ayrıldığı eşi borges ününden pay alabilmek için onun iktidarsız olduğuna dair bir kitap bile yazmıştır. borges ise bu dört senelik dilim dışındaki zamanı çok uzun bir süre yaşayan annesi ile geçirmeyi tercih ederek insanlardan kendini belli bir yere kadar soyutlamaya çalışmıştır.
cinsellik konusunda utangaç olan borges konuşmak konusunda fazlasıyla dışa dönüktür. fikri her sorulduğunda tatmin edici cevaplar verir muhattabına ama bazen bu cevaplar onun yanlış anlaşılmasına ve siyasi olarak insanlar tarafından acımasızca eleştirilmesine neden olur.
borges’in hayatındaki ikinci dokunaklı mevzu ise körlüktür. babasından miras kalan bir hastalık sonucunda kademe kademe körleşen borges kendini bu duruma alıştırmış olduğu için çok da zorlanmaz ama kendisine kitap okuması için bazı yardımları kabul etmek zorunda kalır. bu yardımlardan birinin sahibi de benim çok sevdiğim alberto manguel’dir.
borges edebi olarak ün kazandıkça bir anlamda özgüven de kazanır ve deneme, şiir, öykü yazmaya devam eder ama asla roman yazmaz.
1986 yılında karaciğer kanserinden cenevre’de öldüğünde arkasında dev gibi bir isim ve okurlara asla yetmeyen kitaplar bırakır.
dünya diye bildiğimiz bu can çekişen gezegenin kurulduğundan beri yedi bölgesinden kan akmakta oluk oluk. ama afrika ile birlikte en çok kan kaybeden bölgesi belki de güney amerika’dır. devrimler ve darbelerle bezenmiş tarihine baktığımızda haritalarda renginin neden hala kırmızıya dönmediğini anlamadığımız güney amerika’nın ucundan sarkan arjantin dünyaya birkaç ünlü isim sunmuştur yalnızca. ernesto che guevara juan peron, diego armando maradona ve jorge luis borges.
borges dünya edebiyatında kendinden sonra gelen yazarları en çok etkileyen kişilerden biridir. borgesvari diye bir niteleme bile ortaya çıkmıştır borges’in düşsel metinleri ün kazanıp başla yazarlara yol göstermeye başlayınca, tıpkı borges’in hayran olduğu yazarlardan biri olan kafka’nın edebiyat dünyasını kafkavari terimini hediye etmiş olması gibi.
borges birçok yazardan etkilenmiş, birçok yazara hayranlık beslemiştir. h.g.wells, walt whitman, fransisco de quevedo, cervantes, franz kafka, henry james ve alfonso reyes gibi.
bu uzun liste aslında borges’in çok iyi bir yazar olmanın yanısıra çok iyi bir de okur olduğunun göstergesidir. zaten borges’in cenneti tasvir ediş şekli de bunu göstermektedir. borges’e göre cennet dopdolu bir kütüphanedir.
borges öteki soruşturmalar kitabının bir denemesinde yazarın hayatının bir noktasında dokunaklı bir durumun olması gerektiğini ve quevedo’nun böyle bir durumu yaşamadığını söyler ama kendisi yaşamıştır.
ilk dokunaklı durum; borges’in kadınları çok sevmesi, onları büyük bir şehvet duyması ama utangaçlığı yüzünden onlardan hep uzak durmasıdır. dört yıllık kısa sayılacak bir evlilikten sonra ayrıldığı eşi borges ününden pay alabilmek için onun iktidarsız olduğuna dair bir kitap bile yazmıştır. borges ise bu dört senelik dilim dışındaki zamanı çok uzun bir süre yaşayan annesi ile geçirmeyi tercih ederek insanlardan kendini belli bir yere kadar soyutlamaya çalışmıştır.
cinsellik konusunda utangaç olan borges konuşmak konusunda fazlasıyla dışa dönüktür. fikri her sorulduğunda tatmin edici cevaplar verir muhattabına ama bazen bu cevaplar onun yanlış anlaşılmasına ve siyasi olarak insanlar tarafından acımasızca eleştirilmesine neden olur.
borges’in hayatındaki ikinci dokunaklı mevzu ise körlüktür. babasından miras kalan bir hastalık sonucunda kademe kademe körleşen borges kendini bu duruma alıştırmış olduğu için çok da zorlanmaz ama kendisine kitap okuması için bazı yardımları kabul etmek zorunda kalır. bu yardımlardan birinin sahibi de benim çok sevdiğim alberto manguel’dir.
borges edebi olarak ün kazandıkça bir anlamda özgüven de kazanır ve deneme, şiir, öykü yazmaya devam eder ama asla roman yazmaz.
1986 yılında karaciğer kanserinden cenevre’de öldüğünde arkasında dev gibi bir isim ve okurlara asla yetmeyen kitaplar bırakır.
devamını gör...
normal sözlük çorapları
güzel numaraydı evlat ama bizi kandıramazsın. o çorapların içinde çip olduğunu herkes biliyor.*
devamını gör...
çocuk ruhlu kadın
kadın için iyi bir tespit yapmış sevgili başlık sahibi.. onu da paylaşalım.. iyiyse _canlı_ kötüyse sadece kadın.. bildiğin kıskançlık..
tanım: bir ümittir hep çocuk kalmak..
tanım: bir ümittir hep çocuk kalmak..
devamını gör...
sevgili bulma yöntemleri
posta gazetesi şiir köşesine bir şiir yolluyorsun, sonra akıyor maaşallah .
devamını gör...
korkularının üzerine giden yazarlar
birazdan gidecek olan ben. bu satırları da korkumu biraz olsun bastırır belki diye yazıyorum. biraz da saçma bir korku sanırım, o yüzden çevremde kimsenin haberi yok şu an. ama canım sözlük, nasılsa alıştı saçmalamalarıma diye düşündüm.
bir saat kadar sonra 2. doz covid aşımı olucam. iğneden korkmuyorum. ilkinde lay lay lom gidip, oldum aşımı ve sonunda ağrı yok denecek kadar az ağrı yaşadım. ikinciden sonra oluşan öyle senaryolar duydum ki, takmıyorum sanıyordum fakat baya bilinçaltıma işlemiş, korkuyorum. sonrasında yatak döşek hasta olmaktan korkuyorum. hasta olmayı hiç sevmiyorum, zaten kim sever ki ama ruhum acıyorken bir de fiziksel acı çekemeyeceğim. ölür müyüm acaba ya?
bir saat kadar sonra 2. doz covid aşımı olucam. iğneden korkmuyorum. ilkinde lay lay lom gidip, oldum aşımı ve sonunda ağrı yok denecek kadar az ağrı yaşadım. ikinciden sonra oluşan öyle senaryolar duydum ki, takmıyorum sanıyordum fakat baya bilinçaltıma işlemiş, korkuyorum. sonrasında yatak döşek hasta olmaktan korkuyorum. hasta olmayı hiç sevmiyorum, zaten kim sever ki ama ruhum acıyorken bir de fiziksel acı çekemeyeceğim. ölür müyüm acaba ya?
devamını gör...
at hırsızı (yazar)
cağnım-ciğerim, derttaşım, dostum, abim ve eski emekter ekip arkasim... gercekten hazine degerinde biri. hatta hakkinda dusundugum bir seyi ilistireyim suraya, bence hayatimda tanidigim ennnn kalbi guzel insan...
bilindik bir soz var hani, her insan kalbinin ekmegini yer diye. allah kalbinin ekmegini yedirmeyi nasip etsin, kendi gibi guzel insanlarla karsilastirsin, yuzunden gulumsemesi, kalbinden umudu hic eksik olmasin*.
bilindik bir soz var hani, her insan kalbinin ekmegini yer diye. allah kalbinin ekmegini yedirmeyi nasip etsin, kendi gibi guzel insanlarla karsilastirsin, yuzunden gulumsemesi, kalbinden umudu hic eksik olmasin*.
devamını gör...
bir kişiden anında soğutan detaylar
şiddete eğilimi olması ve okuduğunu, duyduğunu anlamaması...
devamını gör...
yusuf akçura
üç tarz-ı siyaset eserinin yazarı da olan osmanlı dönemi aydını.
devamını gör...
kırk haramiler marşı
ali baba ve kırk haramiler filmindeki kırk haramilerin marşıdır. genelde "asmak, kesmek, kelle uçurmak, hırsızlıktan altın vurmak" dizeleri ile bilinir.
devamını gör...
normal sözlük'te baba ile karşılaşma ihtimali
şahsen sıfırdır. hâlâ akıllı telefona geçemedi garibim. ya da ayak yapıyor. geçen gün bir yazarın yorumu babamı anımsattı. yok yok olamaz. yapmaz babam öyle şey.*
devamını gör...
ferdinand magellan
keşfettiği boğaza (magellan boğazı) adı verilen kaşiftir.
dünyanın yuvarlak olduğunu deniz yoluyla dolaşarak ispat etmiştir.
ayrıca büyük okyanus'un varlığını ortaya çıkarmıştır.
dünyanın yuvarlak olduğunu deniz yoluyla dolaşarak ispat etmiştir.
ayrıca büyük okyanus'un varlığını ortaya çıkarmıştır.
devamını gör...
ojenizm
1890'larda ırkçılığın temelini atan ve batı'ya hakim olan öğreti. bunu kabul eden 25 abd eyalet meclisi başta museviler olmak üzere italyan, polonyalı, irlandalı, ispanyol ve siyahileri aşağılık ırk olarak tanımlamış. göçmenlerin kadınları sakat veya hastalıklı çocuk doğurur düşüncesiyle zoraki kürtaj edilmiş. bu öğreti, avrupa'da da hızla benimsenmiş ve 1970'li yıllara kadar isveç'te de hüküm sürerek hitler'e öncülük etmiştir.
devamını gör...
askerlikte ilk sabah
acemilikte olduğunuz için 05.00 te koğuş kalk verilir.içinizi sıkar.benim gibi aralık ayında gittiyseniz 7.20 den önce gün ışığı da gözükmez.kahvaltınızı da karanlıkta yaparsınız.psikolojiniz tam yerinde olmaz başlarda.bir süre sonra tıraş,wc,giyinme sırası beklememek için 04.00 te uyanmaya alışırsınız.
devamını gör...
evlenmek istenilen kadının babasına gıcık olmak
baba, damada gıcık olmasın gerisi hallolur.
devamını gör...
epifiz bezi
epifiz bezi,oldukça hassas bir ayara sahip biyolojik saat ve karanlıkta melatonin salgılayan rudimente bir yapıdır.17. yy'da rene descartes tarafından 'ruhun beden ile birleştiği nokta' olarak tanımlansa da aslında binlerce yıldır bu küçük bezin varlığından haberdarız.galen,epifizin 'beyinde düşüncenin akışını düzenleyen bir kapakçık' fonksiyonu yaptığını öne sürmüştür.uzunca bir süredir de meditasyon,trans,hipnoz gibi bireyin kendinden geçtiği durumların sebebi olarak epifizin uyarılması sorumlu tutuluyor.
fonksiyonel açıdan bakıldığında ise melatonin salgılanma miktarı ile ergenliğe geçiş zamanlaması arasında direkt ilişki olduğu görülür. örneğin kuzey ülkelerinde günler daha karanlık olmakta,bu nedenle daha çok melatonin salgılanıp ergenliğe daha geç girilmektedir.
karanlıkta artan melatonin'e sadece biyolojik değil, ruhsal anlamlar da yüklenir ve bu bağlamda geceleri ruh bağının daha güçlü olduğu söylenir.
fakat bu küçük bezden sadece melatonin salgılanmaz. 'ruh molekülü' adı verilen ve doğada çeşitli bitkilerden de elde edilebilen ünlü halüsinojen molekül 'dimetiltriptamin' de sabaha doğru,rüyaların görüldüğü uyku evresinde salgılanır. dmt mistik açıdan da oldukça anlamlıdır. doğumda ve ölüm anlarında maksimum düzeyde salgılandığı için bu küçük moleküle 'ruhun bedene girip çıkmasını salgılayan hormon' denildiği gibi bazı araştırmacılar tarafından 'iki ayrı dünyaya yani iki zıt âleme kapı açan bir molekül' olduğu da ifade edilir.çay veya tütsü formunda kullanılırsa kişi zamanın izini yitirir,yani zaman algısı değişir.
dolayısıyla epifiz bezi ruhun yuvası, düşünce kası, üçüncü göz, sezgi gözü, horus'un gözü,kutsal kase, unicorn boynuzu, merkür'ün asası gibi birçok topluluk tarafından verilen birçok isme sahip oldukça ünlü fakat hâlâ daha gizemini ısrarla koruyan muhteşem bir organcıktır.
fonksiyonel açıdan bakıldığında ise melatonin salgılanma miktarı ile ergenliğe geçiş zamanlaması arasında direkt ilişki olduğu görülür. örneğin kuzey ülkelerinde günler daha karanlık olmakta,bu nedenle daha çok melatonin salgılanıp ergenliğe daha geç girilmektedir.
karanlıkta artan melatonin'e sadece biyolojik değil, ruhsal anlamlar da yüklenir ve bu bağlamda geceleri ruh bağının daha güçlü olduğu söylenir.
fakat bu küçük bezden sadece melatonin salgılanmaz. 'ruh molekülü' adı verilen ve doğada çeşitli bitkilerden de elde edilebilen ünlü halüsinojen molekül 'dimetiltriptamin' de sabaha doğru,rüyaların görüldüğü uyku evresinde salgılanır. dmt mistik açıdan da oldukça anlamlıdır. doğumda ve ölüm anlarında maksimum düzeyde salgılandığı için bu küçük moleküle 'ruhun bedene girip çıkmasını salgılayan hormon' denildiği gibi bazı araştırmacılar tarafından 'iki ayrı dünyaya yani iki zıt âleme kapı açan bir molekül' olduğu da ifade edilir.çay veya tütsü formunda kullanılırsa kişi zamanın izini yitirir,yani zaman algısı değişir.
dolayısıyla epifiz bezi ruhun yuvası, düşünce kası, üçüncü göz, sezgi gözü, horus'un gözü,kutsal kase, unicorn boynuzu, merkür'ün asası gibi birçok topluluk tarafından verilen birçok isme sahip oldukça ünlü fakat hâlâ daha gizemini ısrarla koruyan muhteşem bir organcıktır.
devamını gör...
amerikalı
dilime dolandı pis şarkı.
şener şen'in en absürd (iyi demiyorum bak burası çok onemli) 3 filminden biridir bence. daha sonradan malum partinin akil sanatçılarına dahil olan lale yengemizin maşallah olduğu, aksiyon sahnelerinin kötü olduğu, senaryonun eksik olduğu bir yapım. hani kötü desem değil, iyi desem değil ilginç...çekimler çok kötü, hatta şener şen'in 80li yıllarda çekilen filmlerinin görüntü kalitesi daha bile iyi diyebiliriz, büyük ihtimal bütçe kaynaklı diyeceğim ama bari gece çekim yapma arkadaş heryer kapkaranlıktı filmde. espriler o zamanlara göre iyi midir bilinmez ama gram gülmedim. filmi tek izlettiren şey şener şen ustanın değişik amerikan şivesi ve lale bacının memintöhöm saf güzelliğiydi. 90'lar türkiyesinde filmlerde bulabileceğiniz cinsellik pek tabii bu filmde de bolca yer bulmuş diyebiliriz. o zamanlar cinsel filmler konusunda şaha kalkan vatanımız günümüzde pek bi kurudu gibi ama insana ilginç geliyor yine de. ayrıca filmin sonunda ekranda yazan yazıların 8 yıl sonra gerçekten yaşanması bir ürpertici gelmedi değil. senaristler felan gözaltına alınmış mıdır acep?
şener şen'in en absürd (iyi demiyorum bak burası çok onemli) 3 filminden biridir bence. daha sonradan malum partinin akil sanatçılarına dahil olan lale yengemizin maşallah olduğu, aksiyon sahnelerinin kötü olduğu, senaryonun eksik olduğu bir yapım. hani kötü desem değil, iyi desem değil ilginç...çekimler çok kötü, hatta şener şen'in 80li yıllarda çekilen filmlerinin görüntü kalitesi daha bile iyi diyebiliriz, büyük ihtimal bütçe kaynaklı diyeceğim ama bari gece çekim yapma arkadaş heryer kapkaranlıktı filmde. espriler o zamanlara göre iyi midir bilinmez ama gram gülmedim. filmi tek izlettiren şey şener şen ustanın değişik amerikan şivesi ve lale bacının memintöhöm saf güzelliğiydi. 90'lar türkiyesinde filmlerde bulabileceğiniz cinsellik pek tabii bu filmde de bolca yer bulmuş diyebiliriz. o zamanlar cinsel filmler konusunda şaha kalkan vatanımız günümüzde pek bi kurudu gibi ama insana ilginç geliyor yine de. ayrıca filmin sonunda ekranda yazan yazıların 8 yıl sonra gerçekten yaşanması bir ürpertici gelmedi değil. senaristler felan gözaltına alınmış mıdır acep?
devamını gör...
keloid
yaraların iyileşme sürecinde aşırı hücre üretmesi sonucu oluşan fibröz dokuya verilen isim. pembe ve kırmızı renkte düzensiz yumru görünümlü oluşumdur.
devamını gör...
yaprak sarma
adımdan da belli olduğu üzere benim için bu konuda kelimeler kifayetsiz kalıyor.
(bir kaç yorumda kendimi gördüm çok mutlu oldum teşekkürü bir borç bilirim)
(bir kaç yorumda kendimi gördüm çok mutlu oldum teşekkürü bir borç bilirim)
devamını gör...
