herr mannelig
bir isveç baladı, isveççe öğrenme isteği doğuran şarkılardan. herr mannelig
devamını gör...
herediter tirozinemi
yaygın görülen tip 1 de fumarilasetoasetat hidrolaz enzimi eksiktir.
serum ve idrarda tirozin metabolitleri (örneğin süksinil kolin) yükselir.
idrar lahana, balık veya tereyağı gibi farklı benzetmelere benzer bir koku alır.
serum ve idrarda tirozin metabolitleri (örneğin süksinil kolin) yükselir.
idrar lahana, balık veya tereyağı gibi farklı benzetmelere benzer bir koku alır.
devamını gör...
meriç nehri
yazın kurur,kışın taşar o da ne yaptığını bilmez.
devamını gör...
en güzel reddetme cümlesi
"ne sen leyla'sın ne de ben mecnun
ne sen yorgun ne de ben yorgun
kederli bir akşam, içmişiz sarhoşuz, hepsi bu"
ne sen yorgun ne de ben yorgun
kederli bir akşam, içmişiz sarhoşuz, hepsi bu"
devamını gör...
dahlia
anayurdu meksika olan, compositae familyasından 12 alt türü olan bir çiçek cinsidir. cins ismi dahlia. çeşitli renklerde benim çok beğendiğim ve çok güzel çiçekler açan bu çiçek cinsi 18. yüzyıl sonunda avrupa'ya getirilmiş. süs bitkisi ve peyzaj işlerinde sıklıkla kullanılan bir çiçektir. birbirinden farklı renk ve çeşitlerine bakmanızı öneririm.
devamını gör...
edip cansever şiirlerinden bir alıntı
olmadı, olmayacak da
işte... kırık taşlar gibi bir anlatım!
üstelik teker teker düşüyorlar yere, kayboluyorlar.
işte... kırık taşlar gibi bir anlatım!
üstelik teker teker düşüyorlar yere, kayboluyorlar.
devamını gör...
tenis
ayrıca, kim milyoner olmak ister yarışmasında da yüzleri güldürmüş spor dalıdır.
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
bostancı sahilde takılıyorum. bu bilgi kimin ne isine yarayacak merak ettim acikcasi
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
kendimi okumaktan keyif alıyorum. yalan yok. *
devamını gör...
sözlüğün sakin havası
iskandinav ülkeleri gibi. malum sözlüklere de orta doğu diyebiliriz belki.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
"biri sustursun beni!"
adam odasından deli gibi çıktı kafasında bu cümle ile, kapısını bile kilitlemeden iki katı neredeyse koşarak indi, "yaşar abisinin" kapısını da aynı tezcanla çaldı, o kapıyı açasaya kadar içerde televizyon seyreden otelci yanında bitti, "ne oldu?, napıyosun?" diye sordu, adam cevap bile vermedi, kapıyı açan yaşar abisine "içecek neyin var?" diye sordu. gecenin bir köründe yarı deli çok aşık birini karşısında gören ihtiyar adam şaşırmadı bile, böyle hikayelere alışıktı.
"şarap var ama ucuz olandan, sen içmezsin..." daha lafı bitmeden adam çoktan "ver" demişti bile, gürültü ve seslere uyanan ürkek bakışlı somali'lerin gözü önünde şişeyi kafaya dikti adam, son yenilgisi değildi bu, alışıktı.
merdivenlere doğru - bu sefer - yavaş adımlarla giderken arkasından gelen "iyi değil, ne olmuş acaba?" konuşmalarını duydu, ilk basamağı kocaman bir yudum ve gülümseme ile aştı.
odasına girdi, kapıyı kilitledi, plastik bir bardak buldu, şarabı ona boca etti, kemıl soft paketinin son askerini yaktı.
ilk duman, ilk yudum!
sonra fark etti, beynindeki ses değişmişti, sadece küfredip duruyordu artık "allah belanı versin kadın" diye.
kulaklığını taktı, anca gizli saklı mecralara layık şarkıyı açtı.
kadının beğenip 2 kez dinlediği şarkıyı.
saat tam 01:42 idi.
adam odasından deli gibi çıktı kafasında bu cümle ile, kapısını bile kilitlemeden iki katı neredeyse koşarak indi, "yaşar abisinin" kapısını da aynı tezcanla çaldı, o kapıyı açasaya kadar içerde televizyon seyreden otelci yanında bitti, "ne oldu?, napıyosun?" diye sordu, adam cevap bile vermedi, kapıyı açan yaşar abisine "içecek neyin var?" diye sordu. gecenin bir köründe yarı deli çok aşık birini karşısında gören ihtiyar adam şaşırmadı bile, böyle hikayelere alışıktı.
"şarap var ama ucuz olandan, sen içmezsin..." daha lafı bitmeden adam çoktan "ver" demişti bile, gürültü ve seslere uyanan ürkek bakışlı somali'lerin gözü önünde şişeyi kafaya dikti adam, son yenilgisi değildi bu, alışıktı.
merdivenlere doğru - bu sefer - yavaş adımlarla giderken arkasından gelen "iyi değil, ne olmuş acaba?" konuşmalarını duydu, ilk basamağı kocaman bir yudum ve gülümseme ile aştı.
odasına girdi, kapıyı kilitledi, plastik bir bardak buldu, şarabı ona boca etti, kemıl soft paketinin son askerini yaktı.
ilk duman, ilk yudum!
sonra fark etti, beynindeki ses değişmişti, sadece küfredip duruyordu artık "allah belanı versin kadın" diye.
kulaklığını taktı, anca gizli saklı mecralara layık şarkıyı açtı.
kadının beğenip 2 kez dinlediği şarkıyı.
saat tam 01:42 idi.
devamını gör...
sarımsağın yakıştığı yemekler
fırın yemeklerine, et yemeklerine çok yakışır.
ama bence en çok en zirve yoğurda yakışmasıdır.
kızartma yap dök üstüne. mantı'nın kankisi, makarnanın yoldaşı, tatsız diye nitelendirdiğimiz sebzelerin kurtarıcısıdır. iştah açtığı gibi, yaz aylarında içini de açar serinlersin.
ama bence en çok en zirve yoğurda yakışmasıdır.
kızartma yap dök üstüne. mantı'nın kankisi, makarnanın yoldaşı, tatsız diye nitelendirdiğimiz sebzelerin kurtarıcısıdır. iştah açtığı gibi, yaz aylarında içini de açar serinlersin.
devamını gör...
misafirlikte maruz kalınmış en kötü yemek
soğan salatası, kokusu zaten direk sofradan soğutmuştu.
hâlbuki çok güzel bi pasta vardı tam yanında ama oturmadım, karnım ağriyor falan dedim.
içimde kaldı ya o pasta keşke zamanı geri alsak ya.
hâlbuki çok güzel bi pasta vardı tam yanında ama oturmadım, karnım ağriyor falan dedim.
içimde kaldı ya o pasta keşke zamanı geri alsak ya.
devamını gör...
sözlük yazarlarının çocuklarına vermek istedikleri isimler
mustafa talat (talat ismindeki a harfini söylemek çok hoşuma gidiyor.)
buğçem(cenette düşen ilk kar tanesi anlamında)
... can(can ismi ile olan isimler çok tatlı)
güneş, toprak(bereket, mutluluk veren)
buğçem(cenette düşen ilk kar tanesi anlamında)
... can(can ismi ile olan isimler çok tatlı)
güneş, toprak(bereket, mutluluk veren)
devamını gör...
insanı mutlu eden ucuz şeyler
kendi içinde "insanı yalnızca pahalı şeylerin mutlu edebileceği" önyargısını barındıran başlık. fakat başlık altında maliyeti düşük mutluluk sebepleri barındıracağından okuması keyifli olacaktır. bir tane de ben örnek vermiş olayım: etipuf yiyip, sonra da ambalajını üfleyerek döndürmeye çalışma oyunu oynamak. etipuf en son bıraktığımda 50 kuruştu, insanı mutlu etme kapasitesi de epey yüksek.
devamını gör...
deve
su içtiğinde bir kerede 70, 80 litre su içebilir ama çöl sıcağında günlerce hiç su içmeden yaşayabilir.
ayakları kuma batmadan gider, hatta koşabilir.
istediği zaman burun deliklerini kapatabilir.
kirpikleri ve kulak kılları çok uzundur, kum fırtınası olsa bile gözüne, kulağına kum kaçmaz.
çölde yaşayan insan için bulunmaz hint kumaşıdır.
ayakları kuma batmadan gider, hatta koşabilir.
istediği zaman burun deliklerini kapatabilir.
kirpikleri ve kulak kılları çok uzundur, kum fırtınası olsa bile gözüne, kulağına kum kaçmaz.
çölde yaşayan insan için bulunmaz hint kumaşıdır.
devamını gör...
eskortluk yapan kızın tecavüze uğrayıp ağlamasının bir anlamı yok
katılmadığım bir önerme. tecavüz ne olursa olsun çok kötü bir şey, hatta eskorta bile tecavüz edilse, bence yine kötü bir şey. bir insanı bir köşeye sıkıştırıp, ona zorla sahip olmaya çalışmak korkunç bir şey. * bu yüzden, müge anlı'ya katılamayacağım.
devamını gör...
putların alacakaranlığı
putsavar nietzsche yine iş başında.
bu kitapta, filozofundan ressamına, müzisyeninden şairine herkes nietzsche'den nasibini almış.
niçe'yi, cesaretinden dolayı kutlamalı mı?
ne yaptın bir dursaydın mı denmeli?
bilemedim.
nietzsche'yi anlamak çok zor. anlattığı meseleler önemli. haklı olduğu çok yer var.
nietzsche sistematik düşünceyi putlaştırıyor. kalıplaşmış olarak bütün öğretilere savaş açıyor. batının her şeyi mantığa dayandırmasını, kalıplaşmış dini ve yanlış ahlak anlayışını eleştiriyor. hem de ne eleştirme..
al bakalım çekici eline...
önce antik yunandan başlamış. ilk hedefi sokrates. burada ne diyeceğimi bilemedim bildiğin sokratese ayak takımı demiş.
diyalektik sisteme ağır eleştiri var.
eflatun'un 'atina bu kadar güzel gençlere sahip olmasaydı' diye başlayan sözünü, güzel olan gençlerin beden güzelliğiydi değil mi diyerek yorumlamış. ah niçe üzümlü kekim.* ne yaptılar bunlar sana? ve kant için devlet memuru felsefesi yapıyor demesi, orada biraz gülmüş olabilirim.
bütün filozoflar bir kenara, niçe tek başına.. *
peki bu adam kimseyi sevmez mi?
sever.
benim kendisinden her zaman bir şeyler öğrendiğim tek psikolog dostoyevski'dir der.
stendal'ı da sever ama dosto'yu ondan daha çok sever. her yerde dosto, yettin artık dostum.* goethe'ye de şapka çıkardığını unutmayalım. *
benim kitapta altını çizdiğim bir çok yer var. biraz onlardan bahsedeceğim.
sıkıntı çeken kişi, o küçük intikam duygusunu yatıştırmak için her yerde fırsat kollar. hatta kıyamet günü bile, tatlı bir intikam avuntusudur. hristiyanlığı sağdan soldan her taraftan eleştirmiş. dini putlaştıranlara hiçbir zaman geçit vermemiş.
yüksek egitimin amacı nedir?
insanı makineye dönüştürmek. nasıl kölecesine çalışmayı öğretecekler. sıkılarak çalışacaksın, sade bir insan olmayı emredecekler sana. ses çıkarmayacaksın yalnızca sana verileni uygulayacaksın. köleleşmiş insana, topluma güzel bir eleştiri getirmiş. yani sürü psikolojisi çekil önümden diyor.
insanlara katlanabilmek için, insanın kalbindeki yeri açması gerekir. insanlar en iyi odalarını kullanmazlar, katlanmak zorunda oldukları misafirleri beklerler..
bir şeye hemen tepki veren kişi, her güdüye itaat eder. bu motivasyon eksiklikliği ve irade çöküşünün belirtisi. güçlü irade reçetesi: uyarıcıya hemen tepki vermemeyi öğrenmek, onu zapt etmek.
katıldığım yerler oldu, bu kadarı fazla olmuş dediğim yerlerde. anlamadığım çok yer oldu. bir cümleyi yeri geldi beş, altı kez okudum. ara cümleler fazla. başını anlamaya çalışırken sonunu kaçırıyorsun. yanılmıyorsam bir sayfası bir cümleden ibaretti. noktaya ulaşmak için ne badireler atlattım.*
zor bir okumaydı benim için. kitap okunacaklar listesinde tekrar yerini aldı.*
bıyıklıdan mesajınız var:
öyle uslu uslu oturma yerinde putlaştırıyorlar seni, diren de öyle gel zerdüşt'ün yanına...
susma sustukça...*
bu kitapta, filozofundan ressamına, müzisyeninden şairine herkes nietzsche'den nasibini almış.
niçe'yi, cesaretinden dolayı kutlamalı mı?
ne yaptın bir dursaydın mı denmeli?
bilemedim.
nietzsche'yi anlamak çok zor. anlattığı meseleler önemli. haklı olduğu çok yer var.
nietzsche sistematik düşünceyi putlaştırıyor. kalıplaşmış olarak bütün öğretilere savaş açıyor. batının her şeyi mantığa dayandırmasını, kalıplaşmış dini ve yanlış ahlak anlayışını eleştiriyor. hem de ne eleştirme..
al bakalım çekici eline...
önce antik yunandan başlamış. ilk hedefi sokrates. burada ne diyeceğimi bilemedim bildiğin sokratese ayak takımı demiş.
diyalektik sisteme ağır eleştiri var.
eflatun'un 'atina bu kadar güzel gençlere sahip olmasaydı' diye başlayan sözünü, güzel olan gençlerin beden güzelliğiydi değil mi diyerek yorumlamış. ah niçe üzümlü kekim.* ne yaptılar bunlar sana? ve kant için devlet memuru felsefesi yapıyor demesi, orada biraz gülmüş olabilirim.
bütün filozoflar bir kenara, niçe tek başına.. *
peki bu adam kimseyi sevmez mi?
sever.
benim kendisinden her zaman bir şeyler öğrendiğim tek psikolog dostoyevski'dir der.
stendal'ı da sever ama dosto'yu ondan daha çok sever. her yerde dosto, yettin artık dostum.* goethe'ye de şapka çıkardığını unutmayalım. *
benim kitapta altını çizdiğim bir çok yer var. biraz onlardan bahsedeceğim.
sıkıntı çeken kişi, o küçük intikam duygusunu yatıştırmak için her yerde fırsat kollar. hatta kıyamet günü bile, tatlı bir intikam avuntusudur. hristiyanlığı sağdan soldan her taraftan eleştirmiş. dini putlaştıranlara hiçbir zaman geçit vermemiş.
yüksek egitimin amacı nedir?
insanı makineye dönüştürmek. nasıl kölecesine çalışmayı öğretecekler. sıkılarak çalışacaksın, sade bir insan olmayı emredecekler sana. ses çıkarmayacaksın yalnızca sana verileni uygulayacaksın. köleleşmiş insana, topluma güzel bir eleştiri getirmiş. yani sürü psikolojisi çekil önümden diyor.
insanlara katlanabilmek için, insanın kalbindeki yeri açması gerekir. insanlar en iyi odalarını kullanmazlar, katlanmak zorunda oldukları misafirleri beklerler..
bir şeye hemen tepki veren kişi, her güdüye itaat eder. bu motivasyon eksiklikliği ve irade çöküşünün belirtisi. güçlü irade reçetesi: uyarıcıya hemen tepki vermemeyi öğrenmek, onu zapt etmek.
katıldığım yerler oldu, bu kadarı fazla olmuş dediğim yerlerde. anlamadığım çok yer oldu. bir cümleyi yeri geldi beş, altı kez okudum. ara cümleler fazla. başını anlamaya çalışırken sonunu kaçırıyorsun. yanılmıyorsam bir sayfası bir cümleden ibaretti. noktaya ulaşmak için ne badireler atlattım.*
zor bir okumaydı benim için. kitap okunacaklar listesinde tekrar yerini aldı.*
bıyıklıdan mesajınız var:
öyle uslu uslu oturma yerinde putlaştırıyorlar seni, diren de öyle gel zerdüşt'ün yanına...
susma sustukça...*
devamını gör...

