yidiş dilinde bir ifadedir.

bu ifade genellikle hareketleri ve sözleri ile mantık sınırlarını zorlayan kişilere hitaben sarf edilir. saçmalamakta olan bir insana çok rahat bir şekilde aslında hakaret olmayan bu ifadeyi kullanabilirsiniz.

hatta bazı durumlarda akılsız, deli, divane anlamlarında da kullanılabilir.

geçmişten günümüze bu sözcüğün kullanılabileceği birkaç örnek vermek isterim.

mesela birkaç yıl önce doların 17 lira olabileceğini söyleyen bir insana kolaylıkla ve yanılmadan meshugana diyebilirdiniz. çünkü devlet büyüklerimiz böyle bir şeyin mümkün olmadığını ve bunu bekleyen insanların çok bekleyeceğini söylemişti.

ya da yıllar önce devlet içinde paralel bir tarikat yapılanması olduğunu söyleyen insanlara meshugana diyebilirdiniz çünkü sizin bu söylediğiniz şeye kargalar bile gülerdi.

mesela yine belli bir zaman önce üniversite sınav soruları çalındığında tepki gösterseydiniz bunu saçmalığını daniskası olduğu söylenip meshugana ilan edilebilirdiniz.

yani şöyle bir düşününce böyle bir düzen içinde savrulup dururken insanın meshugana sayılması o kadar da kötü bir şey değilmiş gibi geldi bana.
devamını gör...

yıldız tilbe'nin şu şarkısında çok kişi aynı yanılgıya düşmüş, kendim de dinledim gerçekten de böyle anlaşılıyor :

doğrusu :
hafife alma aşk vurur insana

yanlış anlaşılanı :
hafize abla aşk vurur insana.
devamını gör...

sosyal medya ciddi ciddi insanın psikolojisinin üzerinde horon tepiyor. arada psikolojiyi tokatlıyor, tekmeliyor, ziline basıp basıp kaçıyor. internetsizlik değil de sosyal medyasız hayat güzeldir. bazen haberler dahi insanı bunaltıyor.
devamını gör...

en sevdiğim, edebiyatımızın en nahif yazarının doğum günü 25 şubattı. bugün yeni yaşının ilk günü!

bazı duygu ve düşünceleri anlatmaya kelimeler yetmez çoğu zaman. sadece, çok seviyorum demek istersin. "onu en çok ben seviyorum," gibi belki de bencilce bir cümle çıkar ağzından.

iyi ki doğdun ilkbahar, doğa, hayvan ve insan aşığı sabahattin ali! seni en çok seven ben olmak istiyorum. bugünlük, yeni yaşının ilk günü hatırına olabilir miyim?

"tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim..."
devamını gör...

aşırı nostaljik aşırı tatlı bir yayın oluyoor.
devamını gör...

hazarlarla ilgili musevi türkler terimini kullanırken aslında bir noktayı atlıyoruz; hazar türkleri topyekûn museviliğe geçmiş değildir. devletin üst kademesi ve önde gelen boy liderleri museviliği tercih etmiş olsalar dahi bu tercihin halk nezdinde pek bir itibar görmediğini, tengricilik inancının ve şamanist geleneklerin sürmekte olduğu görülüyor. aslında bu durum hazar yöneten sınıfının baskıcı bir tutum göstermediğinin işaretidir. aynı zamanda devleti yönetenlerin bu tercihi biraz politiktir ve harun reşit'in halife olduğu döneme denk gelir. öte yandan bizans, o dönem içerisinde hazarların hristiyanlığı tercih etmeleri için sürekli elçiler göndermiştir ki bunlardan en bileneni aziz kiril'dir. kendisi hazar ileri gelenleri tarafından ağırlanmış ve enteresan bir hoşgörü ile dönemin türk hahamları ile konuyu münazara etmiştir. iki büyük semavi dinin hazarlara olan bu yoğun ilgi ve alakası sebebiyle hazar yöneten sınıfının üçüncü bir yola meyletmiş olması aslında stratejik bir hamledir. bu sayede dönem bazında, birbirini egemenlik alanı ve yayılma anlamında rakip olarak gören iki dini grubun baskısından kurtarmayı başarmışlardır.

tabii hazar devleti bu seçimiyle baskı gören yahudilerin ilk tercihi haline gelmiş ve hazar ülkesine çok sayıda yahudi sığınmıştır. baktığınız zaman tam bir hoş görü hali mevcuttur. halkın çoğunluğu tengricidir. tüccar sınıfı müslümandır, azımsanmayacak sayıda hristiyan vardır ve yukarıda bahsettiğimiz gibi kağan dahil yöneten sınıf musevidir. aslında hazar devleti türklerin farklı dini mensubiyetlere sahip olduğu ama ulus kimliklerini ön planda tuttukları özel bir yapıdır. bunu yaparken de boy farkı gözetmemişlerdir. çünkü hazar topraklarında uygur, hazar, bulgar, peçenek gibi farklı boylardan topluluklar bir arada yaşamıştır. yani türklüğü çatı kimlik olarak inşa etmeyi başardıklarını görüyoruz.

ama inşa ettikleri bu yapıyı yanlış bir tercihle tehlikeye soktular. abbasilerin bizans kuşatması esnasında bizans'ın yardım talebini kabul ederek, abbasileri karşılarına aldılar. sonrasında arap baskıları ve saldırıları iyice arttı. bizans'ın da sonrasında hazarlara karşı aldığı tavır vesaire derken başlangıç ayarları yerle yeksan oldu. o dönemi incelediğinizde hazar kağanlığı sanki orada bir masal kahramanıymış gibi duruyor. tutumu, tavırları ve yarattığı düzen gerçekten özenilesi. eh güzel şeylerin de malumunuz olduğu üzere sonu çabuk geliyor...

bir kaç alıntı bırakıp kaçayım;


yıl 965, kiev rus prensi svyatoslav, hazarlar’a saldırmış ve don’un büyük dirseğinde yer alan başkentleri sarkel’i almıştır. buna rağmen, hazar devleti aşağı idil, kuban bozkırı ve dağıstan topraklarını ellerinde tutmuşlar. bizans imparatoru 2.basileus, hazarlar’a karşı 1016 yılında, rus ordusunun da desteğiyle bir donanma göndermiştir.

müttefikler taman yarımadası’nı ve kırım’daki hazar topraklarını ele geçirmişler, böylece 1030 yılında hazarlar siyasi güç olmaktan çıkmışlardır. geniş bir alana yayılmış hazarlar, kıpçaklar, peçenekler ve oğuzlar gibi türk boylarına karışıp, hazar adını ayakta tutan siyasi sahneden çekilmişler. hazarlar’dan kalan en büyük hatıra hazar denizi’nin adıdır.

aslında bizanslılar, en medenileşmiş müttefikleri olan hazarlar’ı ruslar’ın yardımıyla yok etmekle yanlış yapmışlardır. hazarlar’ın yerine, onları daha çok rahatsız edici başka göçebeler yerleşecektir.”

iklil kurban/yaşlı tarihin yankısı sy.42




“hazarlar’ın, kendilerinden daha az uygarlaşmış bazı başka göçebe türkler’e karşı, kuşkusuz uzun bir süre korudukları bozkırlardaki politikaları nasıl bir politika olursa olsun, tıpkı dunlop gibi onları, müslümanlık’ın en ateşli olduğu gençlik döneminde, müslümanlık’la mücadelede oynadıkları role, çok zaman gereken önem ve değerin verilmemiş olduğunu kabul etmek gerekir.

hazarlar, bizans kuvvetlerini büyük ölçüde rahatlatarak, bu kuvvetlerin direnme gücünü artırmış ve sonuç olarak konstantinopolis’i ve hıristiyanlık’ı kurtarmalarını sağlamıştır.

şayet, cereyan etmemiş herhangi bir şey konusunda sorulacak herhangi bir soru boşuna olmasaydı, insan kendi kendine, hazarlar türkler’in bizans’a karşı, o her zamanki saldırgan politikalarının eşi bir politika sürdürse ve bu nedenle de müslümanlar’ın müttefiki durumuna gelselerdi ne olacak olduğunu sorabilirdi.

hazarlar’la araplar birbirine düşmandı. daha ömer devrinde (644-656), müslüman birlikleri kafkasya’ya girerek, kuzeyindeki ovalarda kendilerine pazar aradı. daha sonraki yıllarda (722-723), baskıları arttı ve hazarlar’ın başkentini yakıp yıkarak kağanlarını bu tehlikeli bölgeden uzaklaştırıp volga’nın ağzında yeni bir kent, itil kentini, daha sonra da don ırmağı’nın orta ya da aşağı çığırında bir başka kent kurmak zorunda bıraktılar. bu arada hazarlar 731’de kafkasya’yı aştıklarında karşı saldırıya geçti ve 779’da halife harun-ür reşid (786-809) döneminde ırak’a kadar ilerlediler.

ama yine de hazarlar’ın tarihinin esasını askeri başarılar değil, tersine bizans’la ittifakın yanı sıra, barış ve dini siyaset oluşturur.

‘pax khazarica’ (hazar barışı) ülkeye belirli bir istikrar ve kültürde gelişme getirdi. bir kısmı ileride rusya’nın kara toprakları olacak olan topraklar henüz işletilmemekteydi. eldeki tüm bilgiler, ülkede hiçbir şey yetişmediği yolundadır.

ama ülkede zenginlik olduğu da bir gerçektir. bu zenginlik, insanların ticari etkinliklerine, dış alımcı ve dış satımcı olarak oynadıkları role ya da şayet böyle söylenmesi gerekirse aracı olarak oynadıkları role dayanıyordu.

konaklama yerlerine, kentlerine, tüm ortadoğu’dan akın akın gezginler ve tacirler geliyordu. ve birlikte, yabancı tarzlar, zevkler, fikirler getiriyorlardı. bizans’la ilişkileri hazarlar’ı bir ölçüde, yunan anlayışına soktu; ama bizans etkisini, islam etkisi dengeliyordu. hatta öyle ki, islam etkisi, kısa sürede, yoğun bir biçimde yayılan çok yüksek bir uygarlık düzeyine ulaştı.

tüm öbür türk devletleri gibi, hazarlarınki de dıştan gelebilecek herhangi bir etkiye açık görünüyordu. ama pek çoğundan farklı olarak, eski ve köklü geleneklerin yer aldığı bir toprak üzerine, yoğun bir nüfus merkezine yerleşmiş olmadığı için, kimliğini yitirmedi: dili türkçe, yaşam biçimi göçebelik olarak kaldı. kurulan kentler yanıltmamalıdır. bunlar sadece birer kasaba, bizanslılar tarafından iyileştirilmiş olsalar bile, sadece iyileştirilmiş konaklama yerleriydi ve buralarda belki kimileri tüm yıl boyunca yaşıyorsa da büyük çoğunluk kışı geçirmekle yetiniyordu.

j.p.roux/ türkler’in tarihi/ sy 78-83
devamını gör...

yeni keşfettiğim yazar. artık her gün gelip bakmak zorunda kalacağım profiline * o kadar ince bir ruhu var ki içim eridi tanımlarını okurken. özellikle son yazdığı ''sevgilinin avuç içini öpmek'' tanımına hayran kaldım. sevgilinin avuç içi kokusunu bize hatırlattı. sevgilinin avuç içini öperken ruhuna dokunabildiğimi ve kalbine girebileceğimi öğretti bana. lütfen bunu bir seri haline getir. her hafta sevgilinin neresini öpersek neler olur yaz bize. romantizm açlığımı dindiren yazardır efendim. saygılar.

çıldırma editi: kimse yaptığım ironileri anlamıyor. yapamıyorum galiba. "her hafta sevgilinin neresini öpersek neler olur yaz bize" diyorum ciddiye alıp sabahin köründe beni takip edip, seri beğeni atip üstüne birde mesaj atıp teşekürler edip gelip bir de girdimi övüyor. bende diyorum neden takip ediyorlar bu elemanı o kadar da şey değil halbuki. şimdi anladimmmmm.
devamını gör...

farsça bir kelime. var olması gereken her şey, ihtiyaçlar anlamına geliyormuş. bense şu şarkıya vurulup anlamını merak edenlerdenim.
sen ki neler gördün, nelere direndin..
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

" her çi reft ez-ömr yâd-ı ân be nîkû mî-konend
çehre-i imrûz der-âyîne-i ferdâ hoşest" sâ'ib-i tebrîzî
(ömürden geçip giden ve geriye kalan her şey güzel bir surette anılır. bugünün çehresi, yarının aynasında güzeldir).
devamını gör...

acil ara beni.

hayır ne olduğunu merak ettiğimden strese girmiyorum ara beni dediğinden giriyorum. beni aramayın, ara demeyin. mümkünse yazın sadece. çok değerli sesimi yoramam.
devamını gör...

birileri için faydalı şeyler yazmak, katkı sağlamak çok güzel lakin bunun akabinde eğlenmek, keyifli vakit geçirmek exstra güzel. dengeyi kurabildikten sonra çok da üzerinde düşünmeyi gerektirmeyen durum.
devamını gör...

taaşşuk-ı talat ve fitnat’ı kullanıyorum ben yeri geldiğinde. örneğin; sen benimle taaşşuk-ı talat ve fitnat mı geçiyorsun? gibi.
ses benzerliğinden dolayı hem anlaşılıyor hem de küfür etmek istediğim karşı taraf gülmeye başlıyor ve ortam yumuşuyor.
devamını gör...

ben muhalifim diyenlere taş çıkartacak türden bir akp gençlik kolları başkanıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

akp balıkesir gençlik kolları il başkanlığına atanan mert nazmi vizili’nin geçmiş tweet’lerinde akp’yi sert bir şekilde eleştirdiği, küfür içeren tweetler attığı ortaya çıktı. vizili, eski paylaşımlarının ortaya çıkmasının ardından hesabını kapattı.

buradan
devamını gör...

kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmak.*
devamını gör...

boşa kürek çekmeyi çok severim.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kan ve kan ürünlerinin eritrosit, lökosit, trombosit ile taze plazma gereksinimi olan hastaya intravenöz yolla verilmesi işlemidir. bir bakımdan kan naklidir, kan bağışıdır.

günümüzde kan transfüzyon tedavisinin asıl amacı öncelikle eksikleri yerine koymaktır. yani hastaya tam kan vermek yerine kanın sadece hastaya gerekli komponentlerinin saptanıp uygulanması prensibi benimsemektedir. tedavinin yararlarının izlenmesinin dahil olduğu ve tedavi sırasında/sonrasında oluşabilecek komplikasyonları içeren bir süreçtir. bu komplikasyonlar immün veya immün olmayan şeklinde olabilir.
travma veya cerrahi nedenlerle gelişen akut kan kaybını yerine koymak, anemili hastalarda kanın oksijen taşıma kapasitesini arttırmak, pıhtılaşma mekanizmasını düzenlenmek, karaciğer, nefrit, mide kanserli hastalarda hipoalbüminemiyi düzeltmek kan naklinin temel amaçları arasındadır.
devamını gör...

gençliĝimiz.
akıl saĝlıĝımız.
zaman.
devamını gör...

18 yaşındayım, birkaç tane arkadaşım var ama hiç en yakın arkadaşım yok.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim