edebi metinlerle kafayı bozmuş biri olarak söylüyorum. hassas bir ruha sahip olmanıza yol açan bu eserler ince düşünmenize ve dolaylı olarak bizim dünyamızda acıyla karşılaşmanıza yol açıyor.
devamını gör...

filmin 10. dakikasından sonra bunu ilk çıktığında izlediğimi hatırladığım ama sanki hiç izlememiş gibi heyecanla tekrar izlediğim bir film oldu.

sam claflin mükemmel ötesi bir rol sergilediğine bir kez daha tanık oldum.

emilia clarke'ın kalbinin temizliğinin yüzüne yansıdığını da söylemeden edemeyeceğim. her gün farklı tatlılık ve rengarenk kıyafetleriyle güzel bir görsel şölen sunduğunu söylememek olmaz tabii..

gerçek hayatta da tanıdığım bu durumdan muzdarip birisinin olması ikinci kez empati gücümü yükseltti diyebilirim. çok zor, anlayabilmek mümkün değil ancak maalesef elinden bunu diyebilmekten başka bir şey de gelmiyor.

olayın geçtiği yer ve karakterler çok başarılı olmuş. ayriyeten british akşamına bayılan biri olarak keyifle konuşmalarını dinlediğim doğrudur.


öncekinde duygulandığım gibi bir kez daha filmin sonunda daha önceden konuştukları paristeki cafe, parfümcüye gittiği andaki okuduğu mektup içimi yaktı..


mükemmel bir film, şiddetle tavsiye ediyorum. keyifli seyirler.
devamını gör...

"bu benim aklıma geldi ama benden daha iyi şekilde anlatacak, tanımını yapacak biri gelsin içini doldursun, o ulu kişiye helal olsun" diye öylece bırakıp gidilen, çoğu zaman da unutulup "x kişisi bıraktığınız xxxxx ukdenizi doldurdu" benzeri bir bildirimle hatırlayıp mutlu olduğum eylem.


şükür yarabbim, bitirebildim cümlemi.
devamını gör...

karma puanlarınızın kullanılabileceği alandır. sözlük özellikleri ve rozetler olarak iki bölümden oluşur.
kişisel ileti özelliği ve takipçilerini görme dışındaki sözlük özelliklerinin kullanım süresi bir ay ile sınırlıdır.

not : kafa store'da aldıklarınız karma puanınızı düşürmez.
devamını gör...

çünkü yaptığınız yol, viyadük, köprü vs. sadece birer makyaj. çok çirkinsiniz, suratınıza bile bakılmıyor ama siz bin bir çeşit malzemeyle makyaj yapıyorsunuz. o makyaj da artık kurtarmıyor sizi. yaptığınız yolların da köprülerin de viyadüklerin de yüzde 80i çöp. yandaşa ihale için zorlamayla yapılan şeyler. çanakkale köprüsünden geçmeyen adama bile yol geçiş ücreti ödetiyorsunuz. milyonlarca euro verdiğiniz zafer havaalanının hali ortada. tayyare bile inmiyor neredeyse. halktan 1000 alıyorsunuz 1iyle hizmet veriyorsunuz. geri kalan 999'ı size kalıyor. sonra diyorsunuz ki hizmet yapıyoruz neden oylarımız düşüyor. iktidardan inince anlarsınız oylarınız neden düşüyor.
devamını gör...

çok bilinen bir sesim olduğu için katılamayacağım ama destek vereceğim etkinliktir. ifşa olmak istemiyorum.
devamını gör...

focus albümüyle jazz-death metal fusion tarzı bir müziği başarıyla kotarmış, vocoder'ı da müziğine dahil ederek ilginç bir hava yakalamış, progressive death metal türü içinde gerçekten çok büyük işler başarmış önemli ve etkili bir gruptur. 1994'te dağılıp 2006'da tekrar birleşmelerinin ardından death metal'i bırakıp daha çok progressive rock tarzı bir müzik icra etmişlerdir.

ayrıca sanıyorum ki şu an (daha doğrusu umarım) yeni bir şeyler yayınlamaya hazırlanıyorlar çünkü cynic'in instagram hesabı ve vokalist ve gitaristi olan paul masvidal instagram hesabından gizemli karanlık bir fotoğraf paylaştı. ancak benzer bir fotoğrafı eski bateristleri sean reinert'ın ölümünün ertesinde paylaştıkları için şüphe uyandırmış olacaklar ki yorumlarda insanlar endişelerini dile getirmişler.

edit: grubun basçısı sean malone hayatını kaybetmiş. bir efsane daha aramızdan ayrılmış oldu böylece.

albümleri ise şöyle:

focus (1993)
traced in air (2008)
kindly bent to free us (2014)
devamını gör...

karanlık odamda komodinin üzerinde duran unutulmuş nescafe, çarptığım diğer bardak tarafından domino taşı gibi devrilip başucumu mahvetti, üstüne üstlük temizlerken de elimi kestim .az önce cereyan eden bu olaydan sonra bu başlıkta içimi dökmüş bulunuyorum.
devamını gör...

çok sevgili yazar arkadaşlarımdan özür dileyerek, benim yaptığım eylemdir. yazarlardan çok çaylaklara artı oy veriyorum. beğendiğim herşeye basıyorum artıyı ama çaylaklara biraz daha çok.
devamını gör...

sizin aldığınız ayakkabıdan, elbiselerden, araç-gereç ve eşyalara kadar tutun kendi zevklerine uymuyor diye size zevksiz diyenlerin aldığı eşyalara baktığınız da esas onların ne kadar zevksiz olduğu ortadadır. böyle diyerek onlara benzedim değil mi, haklısınız onlar gibi oldum ama bu onlara bir göndermedir ve bu kişiler bildiğijniz sorunludur. ben aldığım şeyden zevk duyuyorsam, karşımdakinin aldığım eşya hakkındaki yorumuyla ilgilenmem, onun aldığı da beni ilgilendirmez. herkesin zevki kendinedir. ben renkli giyinmeyi severim cıvıl cıvıl olmayı severim, kimi ise düz yani sade siyah, gri giyinir buna da zevk diyorlar, kesinlikle kendilerince zevklidir. bana göre ise çok sade ve sıradan geliyor, dikkatinizi çekerim bu sadece bana göredir. yine diyeyim, herkes hayatı kendi zevkine göre yaşamalı. kimin ne dediğine bakmamalı, başkasının zevkine göre şekil almayın, daima kendiniz olun.
devamını gör...

son zamanlarda izlediğim en iyi dizi. ricky gervais'in mükemmel mizah anlayışı ile senaryonun naifliği, duygusallığı birleşince ve her biri birbirinden şahsına münhasır karakterler yaratılınca ortaya doyumsuz seyir zevki veren bir dizi çıkmış. ricky gervais'in stand up gösterilerini de izlemiş çok beğenmiştim. fakat after life'a ilk başladığımda hiç bu kadar iyi olacağı beklentisi ile başlamamıştım. bir kere gerçekten çok depresif. özellikle yakın zamanda ayrılık/yas yaşayanlar için bir miktar ağlamaklı olabilir. netflix +18 yaş uyarısı ile gösteriyor. şiddet, cinsellik, argo, küfür, intihar gibi uyarılar veriyor. evet çocukların izlememesi gerekebilir. ancak argo ve küfür bence yerli yerinde ve yetişkin tarzı için çok da abartılı değil. depresyon ve intihar eğiliminden nasıl yaşama sevincine geçilebilir bir çok bölümde üzerine basa basa veriliyor aslında. özellikle tony ve anne'in mezarlıkta mezar başında yaptıkları sohbetlerde varoluşçuluk üzerine çok ince detaylar var. kierkegaard'a göndermeler mi dersin sartre'dan laflar mı dersin camus'ye göndermeler mi dersin. sadece o sahnelerde geçen diyalogları not edip motivasyon konuşması olarak tedx'de insanlara hitap edebilirsiniz.
yan karakterler de gerçekten harika hazırlanmış. bir çok looser karakter var ve en sonunda hepsi bir şekilde yaşamın ucundan tutunuyor.
son olarak şunu söyleyebilirim özellikle 3. sezon son sezon olduğu için bitmesin diye durdura durdura izledim. izlerken güleceksiniz, ağlayacaksınız, öğreneceksiniz. hiç sıkılmaycaksınız. her şey var. bölüm süreleri çok kısa. harika bir ingiliz dizisi.
devamını gör...

punch veya sangria yapmak için ideal bir şarap markası.
devamını gör...

(bkz: murat belge)'nin bizlere armağan ettiği müthiş bir kaynak olmakla beraber; istanbul'u okurken, aynı zamanda tarihte de bir yolculuk yapıyor olmanızı sağlayan enfes bir eser.

istanbul'u, bursa'yı, edirne'yi, trabzon'u, diyarbakır'ı ve tüm şehirlerimizi anlamak demek, tarihi anlamak demek..

okuyun ve o yıllara dönüp, istanbul'u gezin; sokak sokak..

kitaba dair not defterime yazdıklarımdan birkaçını paylaşmak isterim;


"çoğu kişi yaşadığı kenti az tanır. bunun anlaşılır bir nedeni vardır. 'nasıl olsa burdayım, bir gün gider görürüm.' tavrı. ama söz konusu tavır istanbul olunca buna başka etkenler ekleniyor."

"yıllardır siz dışardan , biz içerden, yıkmaya çalışıyoruz, hala yıkılmıyor."

"türk mezarlığı, bakımsız karmaşık bir yerdir. taşlar üst üste devrilmiş, dar geçitleri ot bürümüştür. bu hava, mezarlığın her türlüsünün zorunlu olarak akla getirdiği ölüm kavramına bir doğallık kazandırır.

"fuat paşa, bir gün yabancılara istanbul' u gezdirirken, eski püskü ahşap evlerde, kem gözlere karşı asılan arapça 'ya allah ' , 'ya hafız' levhalarının ne olduğunu sorduklarında , 'bizim memleketin en büyük sigorta şirketidir,' demişti."
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

duygusal boşluktayım.

kalbim sızlıyor, nefes alamıyor gibi hissediyorum.

herkes benden bir şey bekliyor gibi hissediyorum. iyi evlat, iyi arkadaş, iyi abla...
beklentileri var benden ve bunları karşılamak zorundaymışım.

kendimin ne istediğini unutup beklentileri karşılarsam sevilecek miyim bende?
çünkü sevilmek istiyorum.

mutlu değilim ve bunları buraya yazarken bile canım acıyor, gözlerim doluyor.

bir gün de mutsuz olmak istiyorum, spot ışıkları benim üzerimde olsun ve bana ilgi gösterilsin istiyorum. ne kadar bencilce değil mi?
bence de.

her sabah mutlu olmak zorundayım ve her akşam kalbim acıyarak eve geliyorum.

rol yapmak, mutlu gözükmek beni bu aralar gerçekten yoruyor.
devamını gör...

benim ve vişnenin doğum günü.
sözlüğümüzün de.
devamını gör...

kendinize gelin diye bağırmak istiyorum.
az önce otobüsteydim ve çok kalabalıktı. lise öğrencisi bir kız maskesine güvenerek kendinin söylediğinin anlaşılmayacağını zannederek "yeteer!" diye bağırdı ve arkadaşlarıyla gülüşmeye başladılar. yaşlı bir amca "ne bağırıyorsun kızım?" diye sordu. bağıran kızın arkadaşı "çok kalabalık. ben bu kalabalığı çekmek zorunda mıyım?" diye çemkirdi. amca da "binmeseydin o zaman! dolmuşlar taksiler ne güne duruyor? çok rahatsızsan in başka bir araca bin. zorla tutan yok! " diye bağırdı ve bir kaç söylemde daha bulundu. bu sırada başka bir genç "bağırmayın! kafam şişti. ben sizin kavganızı çekmek zorunda mıyım?" diye bağırdı. ortam bir anda gerildi ve genç, amcanın üstüne yürümeye çalıştı fakat yolcular tarafından engellendi. bu sırada kızlar gülüşmeye devam ediyordu. bu durumdan rahatsız olan bir abla kızlara dönüp " ortalığı siz karıştırdınız, sizin yüzünüzden başka insanlar tartışıyor ve siz kenara çekilip izleyip gülüşüyorsunuz." diye kızlara söylendi. her şeyin önümde yaşandığını izlemek ve bu olayın yaşanması beni gerçekten üzdü.
insanların tahammülü kalmadı evet bu doğru. kızların yaptıkları doğru değil, asla savunmuyorum. fakat amcanın"in" demesi benim zoruma gitti. ya cebinde olan son parasıyla otobüse bindiyse? kimsenin kimseye böyle bir şey demeye hakkı olduğunu düşünmüyorum.
sadece biraz anlayışlı ve saygılı olsak herkes için hayat daha kolay olmaz mı?
devamını gör...

#1694566

bir yazar. pek tanımıyorum kendisini.

o da beni tanımaz sanırım, şöyle anlatayım;

bir bilen adlı yazarın bu sözlükte sevmediği insanların en tepesinde yer alıyorum, ben de onu hazetmem doğruya doğru.
ve bu dünkü olay değil, aylardır böyle.
senin şu son iki gündür yaptığın ise / bence / bir bilen üzerinden karşı çıktığın düşüncenin tam karşısı. yani böyle onun her ukdesini takip ederek, durup durup başlık hortlatarak o dediğin insan gibi olmuyor musun sen de?

tekrar söylüyorum, bak eskiler şahittir bir bilen ve benim tartışmam, sürtüşmem her ne boksa neredeyse taaa sözlüğün ilk gününden beri devam eder.

ama şu senin iki günde yaptığını ne ben ona 13 ayda yaptım ne de o bana.

sevmemek ayrı, bu yapılan apayrı bir şey.

lan arkadaş hayret bir şey ya, bana bir bilen'i savundurdunuz jskksksk

ha bir de, "akıllı düşman aptal dosttan iyidir"


ne diyo enteller, hah; keyifli sözlükler.
devamını gör...

ekmek almaya gitmek de gitmek,
seni bekleyen birisine gitmek de...
hatta ölmek de gitmek, hem de en büyük, en dönüşsüz olanı!

biz bu gece hüzün candır ile gitmek üzerine konuşacağız efendim.

peki sizce nedir gitmek?
siz nerelerden gittiniz, nerelere gittiniz ya da nereye gitmek istediniz de gidemediniz?

ama kafamız nasıl güzel saat 23’te sözlük radyoda!

bekliyoruz sizleri de sohbetimize...
devamını gör...

çok büyük yanılgıdır ki nietzsche nihilist sanılır fakat nietzsche ideal belirlemiş bir insandır; ideal belirlemiş bir insan nihilist olamaz. nietzsche'ye göre nihilizm yanlızca bir aşamadır, insan önce nihilist olmalı, ardından kendi değerler sistemini oluşturmalıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim