yorgo dalaras & pix lax şarkısı.

hayatınızın bazı kısımlarını bazı şarkılarla özdeşleştirir misiniz siz de? hani bir şarkı duyduğunuzda o şarkı size koku, anı, renk, hayal olarak geri döner mi? benim dönüyor, hem de o kadar çok ki anlatamam. hayatımı son zamanlarda kediler ve şarkılar ele geçirdi geçireli iyice arttı bir de bu hal. şikayetçi miyim? gerçek hayattan soyutlanma kısmı hariç hayır, hatta o hal bazen en güzel terapiden bile daha çok işime yarıyor / geliyor doğruya doğru.

daha başka versiyonları da var ama yorgo dalaras & pix lax hali bambaşka, bana bunları yazdıran esas sebep bu hali.

bu şarkıyı açtığımda içinden çıkamıyorum, çıkmak nasip olmasın şükür; de o ayrı. ama bu şarkı her seferinde bir sürü imge, renk, koku ile üşüşüyor beynime ve etkisi kolay kolay da geçmiyor, şarkı başlıyor mesela ben eski günlerdeki eski ben gibi 6.50 lik bi sandalın başüstündeki yerimi alıyorum, yekede bi dost var ama sallayın şimdi, onu başka zaman anlatırım, tekne başıboş değil yani. mevsim yaz, zaman aralığı ise hava kararmış, gökyüzü koyu, koskoyu lacivert amma velakin siyah değil, böyle arafta tuhaf bi renk. kara üzerinde yaşayamayan, anca deniz üzerinde görünüp içinde durulacak bir renk işte, anlayın. hava mazot kokuyor, şaka yav şaka egzostu yeni yamattım bi gram pis kokmuyor ortalık, duyulan koku denizin üstünde olmamıza rağmen hanımeli, manolya, yasemin, yeni kurulmuş rakı sofrası, 3 aylık bebek ayağı, annenizin size uzattığı o bir dilim kızarmış ekmeğin kokularının karışımı gibi, beğenmediğinizi aradan çıkarın olmazsa böyle yazınca da bi tuhaf oldu evet.

toparlayacağım inşallah, az kaldı sevgili okur,biraz daha sabret ve kadim diller dahil 12 dilde akıcı şekilde küfür edebildiğimi de sakın unutma.

ne diyordum, ordan biz gökbel tarafına geldik kıyı kıyı.... yok bu diildi, bu ayrı bi muhabbet, hem ulu orta anlatılmaz çok ayıp!

neyse, sallayın.
bu şarkı var ya bu şarkı, güzel şarkıdır.
sözlerini anlamasanız bile içinde az ümit, az hayal kırıklığı, az şikayet, az vazgeçmişlik taşır ki zaten biz buna hali hazırda hayat diyoruz. ama sağolsun adının gizli kalmasını isteyen biri çevirisini yaptı ve benim kırık dökük yunancamdan bin kat yukarı taşıdı bu şarkının anlamını.

şöyle diyormuş efendim;

sevincim bir damla....

sana tekrar anlatayım geçip giden yılları - şikayetlerle dolu sevdiğim o şarkıyı (ve şikayetlerle dolu sevdiğim o şarkıyı)
sadece bir damla benim sevincim -- ama yine de, eğer ansızın gelirsen -- o damlayı sana vereceğim --- ki, yeniden doğmuş hissedebilesin..
yeniden sorayım - ne zaman getirecek güneş ve bana tuzak kuran o şimşek..

böyleymiş işte, hadi güzel hayaller ve daha da güzel hayatlar.

telos.

spotify
devamını gör...

insanların seni madde bağımlısı sanmasına sebep olan morluklardır.
devamını gör...

elimden geldiğince, acımasızca yapmaya çalıştığım eylem.
su çok güzel gelsenize.
devamını gör...

bir hayalim var, çocuk olmak düsturuyla çıktıkları yolda kürşad ömer, annesinin deyimiyle, melek olmuştur...ailenin paylaşımı.
bi şeyler yapmalı, ama ne?
bi şeyler söylenmeli, ama ne?
öyle rezil bi hale geldik ki çocukları dahi koruyamıyoruz. toplanan miktar çok fazla, bir çocuk için o kadar para heba edilemez, diyenlere soruyorum; şu güzel çocukların halini görüp de hala konuşabiliyor olmak için ne yaşadın?
devamını gör...

kalıyoruz...
kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
can yücel
t. monotonluktan* sıkılan insanın zaman zaman konfor alanını bozmak istemesi. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

jean-louis fournier'in, -engelli çocuk sahibi bir baba olarak- yaşadığı tüm zorlukları, hayal kırıklıklarını, acılarını, üzüntülerini ve elbette özlemlerini kaleme aldığı anlatısı.

yazara bu eseri 2008 prix femina ödülünü kazandırmıştır.

kitap gerçekten çok üzücü.hassas insanların gözleri dolmadan okuyabilmesi mucize olur gibi gözüküyor.engellilerin, engelli yakınlarının yaşadıklarına tanık olmak isteyen , onları birazcık daha iyi anlamak isteyenlerin okuması gereken bir kitap.

not :ben kitabın yarısını ağlayarak okudum.yazar hiçbir şey saklamadan tüm çıplaklığı ile içini dökmüş . bir engelli yakını olarak zaten birebir tanık olduğum olaylar olduğu için belki beni daha çok etkiledi. kesinlikle tavsiye ederim.

daha detaylı bilgi için

ilgili başlık (bkz: asla kimseyi öldürmedi benim babam)
devamını gör...

şuan kütüphanemde bulunan fakat daha okumadığım kitap, aynı yazarın sahilde kafka kitabı çok meşhurdur okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...

söylerken bile kavramlar kendi farklarını ortaya koymaktadır.
kıskanmak, serttir. onda olmasın sadece bende olsun.
imrenmek, naiftir. paylaşımcıdır. ikimizde de olsundur.
devamını gör...

indie pop- indie rock tarzında müzik yapan belçikalı grup.
devamını gör...

ve işte yine bir intiharın eşiğinde seninleyiz
sen gelmesen de ben;
anlamlar aşıp geldim.
tek nefeste tüm renkleri verdim.

ellerini arıyordum bin kaç bin yıldır
dünya bir toz bulutuyken
ve henüz aristo doğmamışken ; ben
tümden geldim sana vardım.

sevinçlerini ve hüzünlerini topladım ardından
güneş’in kaybolunca, senden
kuşlar göçünce, onlarla birlikte gitmedim
üşüdüm ama üzerine titredim.

dış güzelliğinin içini mahvedişini izledim.
doğal seleksiyondan çok daha farklıydı
thebes’in kralı gibi gözlerimi oymak istedim.
ah! bütün gerçeklik, gözlerimin önünde saklıydı.

edit: yazarların yazdığı şiirler mi? hayatımda bundan daha az saçma çok az şey gördüm.
devamını gör...

hapse atılmasına sebep olan şiir:


hey anavatandan ayrılmayanlar
bulanık dereler durulmuş mudur?
dinmiş mi olukla akan o kanlar?
büyük hedeflere varılmış mıdır?
asarlar mı hâlâ hakka tapanı?
mebus yaparlar mı her şaklabanı?
köylünün elinde var mı sabanı?
sıska öküzleri dirilmiş midir?
cümlesi belî der enelhak dese,
hâlâ taparlar mı koca terese?
ismet girmedi mi hâlâ kodese?
kel ali'nin boynu vurulmuş mudur?
koca teres kafayı bir çekince
iskendere bile dudak bükünce
hicabından yerler yarılmış mıdır?


bu da hapishaneden sonra yazdığı şiir:


bir kalemin ucundan hislerimiz akınca
bir ince yol onları sıkıyor, daraltıyor;
beni anlayamazsan gözlerime bakınca
göğsümü parçala bak kalbim nasıl atıyor.

daha pek doymamışken yaşamanın tadına
gönül bağlanmaz oldu ne kıza, ne kadına…
gönlüm yüz sürmek ister yalnız senin katına.
senden başka her şeyi bir mangıra satıyor.

sensin, kalbim değildir, böyle göğsüme vuran,
sensin “ülkü” adıyla beynimde dimdik duran.
sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran;
seni çıkarsam, ömrüm başlamadan bitiyor.

hem bunları ne çıkar anlatsam bir dizeye?
hisler kambur oluyor dökülünce yazıya.
kısacası gönlümü verdim ulu gazi’ye.
göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.
devamını gör...

aydınlığı unutalı çok oldu demek. o gördüğüm gündüz gelip geçici bir heves gibi geliyor artık bana. karanlık dostum, karanlık sırdaşım, karanlık gözyaşlarıma şahidim.
devamını gör...

fındıklı kurabiye.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hunimi hanginiz çaldı lan...
kendime mali yaptırım uyguluyorum..
devamını gör...

bebek gülüşü, kedi mırlaması,
devamını gör...

köpeğimin ağladığım zamanlarda üzgün olduğumu hissedip beni yalayarak tepki göstermesi o an ne kadar üzgün olsam bile tebessüm etmemi engellemiyor
devamını gör...

abd yapımı 2012-2015 arası yayınlanmış bir program. restoranlara kurulan gizli kameralar ve mikrofon düzenekleri ile işyerlerini dolandıran çalışanlar izleniyor, sonra işten kovuluyorlar. 11 sezon o berbat kurgularla iyi dayanmış diye düşünmeden edemiyor insan.
devamını gör...

istanbul.

sallanan sandalyemde şöyle bir şeye bakıyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim