böyle hastalıklı bir toplumda nefes almaya bile mecalim kalmadı şahsen. en büyük sorunumuz ekonomi, işsizlik falan değil. pedofili, tecavüz, kadın cinayetleri... ha türkiye ha cehennem.
devamını gör...

bu hakkı bütünüyle vermez fakat cezaların hafifletilmesi gerekir nitekim hz. ömer döneminde süregelen kıtlıkla beraber hırsızlara karşı uygulanan el kesme cezası geçici olarak kaldırıldı. çünkü insanların içinde bulunduğu açlık ve yokluk onları çalmaya mecbur bırakabilirdi.

yüksek adaleti elde edebilmiş sistemlerde benzerlerini görebilirsiniz hiçbir fakir karnını doyurmak için çaldığı ekmekten yüksek bir ceza almaz.

ülkemizin ve batının adalet sisteminde ise ekmek çalan bir kişi silivri'yi boylayabilecekken. hırsızlığı meslek haline getirip sürekli, nitelikli bir şekilde hırsızlık yapanlar kendilerini psikolojik olarak rahatsız gösterip silivrinin aksine boğaz yalılarında keyif sürebiliyor.

ne sandınız? sistem böyle olmasa en büyük hırsız en büyük sarayda kalmazdı!
devamını gör...

--- alıntı ---

türk mitolojisinde yeni yıl

yeni yıl kutlama geleneğinin kültürümüzdeki yerini daha iyi kavrayabilmek için islamiyet öncesi türk geleneklerine bakarak, zamansal olarak yeni bir takvim yılına geçmenin herhangi bir tür holywood etkisi değil de tüm kültürlerde farklı şekillerde de olsa doğal olarak var olan bir kutlama, gelenek olduğunu anlatmaya çalışacağız. öncelikle türklerde yeni yılın ilk günü kabul edilen nardugan’a bakalım.

nardugan
nardugan kelimesi etimolojik olarak moğol dilinde nar( güneş ) ve türkçe deki tugan ( doğan ) kelimelerinin birleşiminden oluşmuş bir kelimedir.

nardugan aynı şekilde antik yunan’da dionysos şenlikleri olarak, roma’da ise satürnalya olarak kutlanırdı. aynı mısır mitolojisinde olduğu gibi türk mitolojisinde de gece ile gündüz savaş halindeydi.

türk mitolojisinde gündüzün geceyi bu savaşta yendiği, en uzun gece olan 21 aralıktan sonra güneşin daha çok görünmeye başladığı, gündüzlerin uzadığı ilk gün olan 22 aralık, yeni yılın ilk günü nardugan’dır.

nardugan’da, türk mitolojisinde ölümsüzlük sembolü olarak kabul edilen akçam ağaçları süslenir, bu ağaçların etrafında geleneksel oyunlar oynanır, şarkılar söylenir ve eğlence düzenlenirdi.

çam bayramı
çam ağacının türklerde ölümsüzlük sembolü olması ve inanışa göre tüm insan ırkının türediği ağaç olması sebebiyle kutsal kabul ediliyordu.

murad adji’nin türklerin ve büyük bozkırın kadim tarihi adlı kaynağında konuyla ilgili ”altay’da çam ağacının her zaman esrar dolu bir güzelliğe sahip olduğu kabul edilmiştir” der.

türk mitolojisinde güneş ve ay, tanrı ülgen’in emrindeydi. ay yılı esasına göre 25 aralık’ta gündüz geceyi yeniyordu ve insanlar bu tarihte geri verilen güneş için ülgen’e teşekkür ediyorlardı.

yeni yılda dualarının kabul edilmesi için ülgen’in çok sevdiği bir çam ağacının dallarına renkli kurdeleler, çaputlar bağlayarak süslüyor ve yanına hediyeler bırakıyorlardı. insanlar aydınlığın karanlığı yenmesini kutluyordu.

doç. dr. haluk berkmen, araştırmalarına göre noel ağacı süsleme geleneğinin kökenini islamiyet öncesi asya türklerine ait hayat ağacı inancına dayandırmıştır. akçam ağacının kış mevsiminde dahi yapraklarını dökmemesi ve sürekli yeşil kalması sebebiyle türkler’de ”hayat ağacı” diye adlandırılmıştı.

--- alıntı ---

kaynak
devamını gör...

bugün doğum günü olan yazar, doğum günü kutlu olsun, bu arada 13 temmuz da benim doğum günüm.

(bkz: konuşurken konuyu sürekli kendisine getiren insan)
devamını gör...


yaralarım aşktandır


ben çıplağım,çıplağım, çıplak
sevgi sözcükleri arasındaki duraksamalar kadar çıplak
ve tüm yaralarım benim aşktandır
aşktan, aşktan, aşktan.
ben bu başıboş adayı
okyanusun devriminden geçirmişim
ve dağ patlamasından.
ve paramparça olmak o birleşik varlığın giziydi
en değersiz zerresinden güneş doğdu.
selam ey masum gece!
selam ey gece, ey çöl kurtlarının gözlerini
inanın ve güvenin kemiksi oyuklarına dönüştüren!
ve senin pınarının kıyısında, söğütlerin ruhları
baltaların sevecen ruhlarını kokluyorlar
ben düşüncelerin, sözlerin ve seslerin aldırmazlık dünyasından
geliyorum
ve bu dünya yılan dünyasına benzerdir
ve bu dünya
öyle insanların adım sesleriyle doludur ki
seni öpüyorken
kafalarında seni asacakları urganı örüyorlar.
devamını gör...

aşırı tatlış görünen voldemort un burnundan kesme almak isteyen kişinin boş bulunması sonucu hüsrana uğramasıdır. hoop boşluk.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

başlığa girmeden cabbar açmış olabilir mi acaba dedim ve haksız çıkmadım.
devamını gör...

hayatın çeşitli güçlüklerine karşı üç şey hediye edilmiştir; ümit, uyku ve gülmek.

immanuel kant
devamını gör...

önceden beyazlarını saydığım kafada ve sakalda,artık siyah saç ve sakalları saymam geliyor aklıma.birde kömür sobasının telli borularında kurutulan merdaneli çamaşır makinesinde yıkanmış kirliler... güzel başlık...
devamını gör...

zeka.
bir de olmazsa olmazım zeka.
zeki olursa tadından yenmez.
zeka demiş miydim?
devamını gör...

aslında hiç gitmemiş mutsuzluktur.
devamını gör...

kalbin, fiziksel aktivite sırasında nasıl çalıştığını gösteren egzersiz stres testidir. test genellikle koşu bandında veya sabit bir bisiklette gerçekleştirilir.

testin başlangıcında koşu bandı oldukça yavaş ve az eğimli olarak hareket eder. bu noktada yürümek gayet yeterli olacaktır. zamanla koşu bandının hızı ve eğimi artacak kişi koşmaya başlayacaktır. burda amaç, kalbe daha fazla yük bindirerek ulaşılması gereken kalp hızı değerine ulaştırmaktır. bu değer yaşa göre değişmektedir. bu değere ulaşmak da genellikle 8-10 dakika sürmektedir. tabii bu süre kişiden kişiye değişmektedir.

bu test; efor kapasitesinin tespitinde, sessiz koroner arter hastalıklarının teşhisinde, kalpteki ritim bozukluklarının kalp ile ilişkisinin saptanmasında, göğüs ağrılarının kalp hastalığına bağlı olup olmadığının değerlendirilmesi amacıyla kullanılır.
devamını gör...

ne olursa olsun, her zaman, her yerde, her halükarda, her koşulda, her şekilde ayrı yazılır. örnek: "bir şey", "her şey", "herhangi bir şey", "herhangi her şey", "seni gidi tatlı şey".
devamını gör...

bu günün benim açımdan yeni bir başlangıç olmasını umuyorum.
başlangıç dediğime bakmayın, bana dışarıdan bakan biri için hiçbir değişiklik olmayacak büyük olasılıkla çünkü; asıl değişim savaşını kafamın içerisinde veriyorum.

#765274

daha önce yukarıdaki başlıkta sorunumu kısaca anlatmıştım. söz konusu entrynin azımsanmayacak derecede kişi tarafından okunduğunu göz önüne alırsak, benimle aynı sorunları paylaşan insanların sayısının göründüğünden daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz belki de.

bugün itibariyle yıllardır geçirmekte olduğum anksiyete atakları, depresyon, panik atak ve paranoya gibi rahatsızlıklarımla mücadele etmek için yeni kararlar almış bulunmaktayım. bu konuda verdiğim en net karar, bahsettiğim psikiyatrik rahatsızlıkların bedenim ve beynim üzerinde kontrol sağlamasına olanak tanıyan zorlantı tipi davranış ve düşüncelerden ani ve kesin bir şekilde uzaklaşmak oldu. bunu okuyan pek çok insana mantıksız gelebilir; hastalıklı davranış ve düşünce biçimlerini öylece bırakabilsen zaten hasta olmazdın, şeklinde düşünebilirsiniz ama bu, verebilmek için tabiri caizse kendimi parçaladığım bir karar.
artık bu hastalıklı düşünce biçiminin beni yönetmesine izin vererek hayatımın kontrolünü bir hastalığa bırakmaktan vaz geçmiş bulunmaktayım. riskli mi, oldukça ama başka şansım yok. beynime yerleşen bir saplantı ne kadar kötü olursa olsun birinden kurtulduğumda yerini hemen diğeri alıyor. artık fiziksel anlamda nefes alamayacak duruma geldim. her allahın günü, göğsüme saplanan ağrılardan ve gördüğüm onca kabustan dolayı harap olmuş hâlde uyanmaktan bıktım. düşüncelerim o kadar depresif bir hâl aldı ki sadece ışık görmekten nefret ettiğim için günün çoğunu battaniyenin altında ve anksiyete atakları eşliğinde geçiriyorum. kısacası yoruldum. hayatımın en güzel yıllarındayım ve her saniyenin tadını çıkarmam gereken yerde kendimi her gün dibin de dibine vuracak şekilde bir bataklığa saplıyorum. bizzat kendi iradesizliğim yüzünden kendi kendime yapıyorum bunu.

işte tüm bu nedenlerden ötürü, yıllardır hiçbir ilacın (antidepresan, antipsikotik allah ne verdiyse kullandım, ilaç firmasında denek olsam bu kadar olmazdı.) geçirmediği bu düşünce ve davranış sorunlarından kendi çabamla uzaklaşmaya karar verdim. şundan eminim ki, bu bir deneme olmayacak; deneme yapma şansını çoktan kaybettim çünkü. hayatta hiç kimse bir sonraki günün sabahına sağ çıkıp çıkamayacağını bilemezken ben bütün verimli günlerimi korku, endişe ve paranoya içinde geçiriyorum. tam da bu nedenle buna burada dur demeye karar verdim. sadece kendim için de değil; çevremdeki ve benden bir şekilde etkilenen herkesin iyiliği için. benimki gibi rahatsızlıklarda, bir süre sonra tanıdığınız tanımadığınız herkese zarar verir hâle gelebiliyorsunuz. başınızı küçük ya da büyük bir derde sokmanız da ayrı bir risk tabii ki ve ben artık gerçekten "mikerler" dediğimiz evreye girmiş bulunmaktayım. bu nedenle artık hayatımın kalan yıllarını (veya ne kadar süre kaldıysa artık.) kendim için iyi bir şeyler yaparak, çevreme mümkün olduğunca yararlı bir insan olarak geçirmek istiyorum.

bana şans dile sözlük!

edit: ilerleme sürecini aklımda tutabilmek için buraya not almaya karar verdim. önce birer gün, daha sonra ise birer hafta arayla buraya, verdiğim kararla ilgili gelişmeleri yazacağım.

1. gün: bazı zorlantı tipi düşünceler tekrar etse de bunları davranışa dönüşmeden engellemeyi başardım. sadece birinde vaz geçmek üzereydim ki son anda kendimi durdurmayı başarabildim. korku ve endişe azalmakla birlikte hâlâ biraz mevcut ama en azından geleceğe dair umudum bir nebze artmış durumda ve ufak tefek gelecek planları yapmaya başladım. bayramdan sonra istanbul'a girmeyi düşünüyorum mesela. hem uzun bir yolculuk hem de o havayı tekrar solumak bana iyi gelecektir bence. (bunda ne var demeyin. aylardır evinden çıkmayan bir insan için ay'a giden astronot heyecanı demek bu.) bunların dışında iç sıkıntısı hâlâ devam etmekte ve muhtemelen her sabah olduğu gibi yarın sabah da anksiyete atağı ile uyanacağım ama vazgeçmek yok. gerekirse akıl hastanesine giderim ama o iğrenç takıntılara bir daha dönmeyeceğim.
ayrıca:
(bkz: her şey çok güzel olacak)
("yersen" demeden edemiyorum içimden ama hadi bakalım hayırlısı. swh)

bugünlük bu kadar efem. herkese iyi akşamlar dilerim.

2. gün: ne yazık ki bugün epeyce bir gerileme yaşadım. beklenmedik durumlar dolayısıyla anlamsız korku ve panik duyguları yeniden başladı ama elimden geldiğince direnmeye çalışıyorum. zaten önemli olan da bu. her zaman ve her koşulda ileri gitmek hayatta da mümkün değil ama önemli olan bir adım geri gidiyorsan, sonrasında iki adım ileri giderek açığını kapatabilmek. ilerleme bu şekilde sağlanır; bunu öğrendim. hayatınız her zaman sizin yaptığınız planlar çerçevesinde tıkır tıkır ilerlemiyor maalesef.
her neyse. o kadar kötü bir duruma düştüm ki şu son bir haftada; yaklaşan vize ve ödevleri bile unutmuşum.
ben takıntılardan kurtuldukça yerlerini yenileri alıyor. diğer insanları bilmiyorum ama benim beynimin çalışma prensibi bu sanki. tek bildiğim bunu değiştirmeyi başaramazsam hayatımın mahvolacağı.
hiçbir insan böyle bir zihinsel yıkımın sonunda sağlıklı kalamaz çünkü.

neyse sözlük, bugünün notunu da düştüm.
yarın daha iyi haberlerle gelmek umuduyla. iyi akşamlar.

3. gün: evet, dünün notunu bugün düşüyorum. unutkanlık feci seviyelere ulaştı. vizelere pek fazla çalışmadım falan; çok da umurunda değil galiba.
zaten anlayacak kafam da kalmadı. yemek yiyemiyorum. midem kabul etmiyor. ilaçlar yüzünden herhalde.

dün sabah, son bir haftadır süren döngü aynen devam etti. sabah anksiyete atağıyla uyandım. takıntılar yüzünden saçma sapan şeyler yaptım yine. akşama doğru düzeldi tabii ama ne fark eder ki? her akşam "düzelmiş gibi" oluyor zaten. sabah da kaldığım yerden devam ediyorum.

artık kendimi pek kontrol edebildiğim söylenemez. zihnim ve eylemlerim üzerindeki kontrolüm artık gerçekten çok zayıf ve kısıtlı.
geleceğe dair pek bir umudum da yok açıkçası. bir haftada, iyi hissetmenin nasıl bir şey olduğunu unuttum. sağlığımı tamamen değilse bile büyük ölçüde kaybettim. sağlıklı düşünemiyorum, kendimi kontrol edemiyorum ve bu, daha ne kadar böyle devam eder bilmiyorum. evde silah olmadığına şükrediyorum.(etmiyor da olabilirim tabii, bilemedim.)

her halükarda bitik durumdayım; bu çok net.

...

kaçıncı olduğunu bilmediğim gün:

bugün iyi haberlerle geldim sözlük.

son birkaç gündür kendimi kontrol edebilmek adına çok büyük bir mücadeleye giriştim ve çabalarım meyvesini vermeye başladı nihayet.

tam iki haftadır, bütün temel gereksinimlerimi ihmal ederek yaşıyordum. bitiktim, tükenmiştim ve ölecek gibiydim. gerçek anlamda...

ama sonra kendiliğinden bir şeyler oldu...
belki yaşama içgüdüm baskın geldi, bilmiyorum.

ve sonunda o kritik, s..erler eşiğini geçtim.

uzun yıllardır ilk defa, geçmiş veya gelecek yerine, içinde bulunduğum ana odaklanmaya, anı yaşamaya ve o andan keyif almaya başladım.

artık geleceğe daha umutlu bir şekilde bakabiliyorum. küçük ve kötü olasılıklara odaklanmak yerine büyük ve iyi olan olasılıklara odaklanıyorum.
takıntılarım ara ara yokluyor ama onları da kontrol altında tutmayı başarabiliyorum.

umarım her şey iyi bir şekilde devam eder.

...

"umarım her şey iyi bir şekilde devam eder."

diye bitirmişim son notumu ama tabii ki etmedi.

şimdi baktım da, buraya son notumu düşmemin üzerinden haftalar geçmiş. o arada geçen zamanda neler yaşadığımı ve hissettiğimi anlatan bir yazı da yazacağım bu başlığa bir ara. bu zaman dilimi, tamamen ayrı bir yazının konusu çünkü.

tartışmasız bir şekilde, hayatımın en berbat bir ayını geçirdim ve bunun tek sorumlusu benim; benim zihnim.

bugün itibariyle bu yazıya ufak bir ekleme yapabilecek kadar kafamı toparlayabildim ve böyle devam etmesi için elimden geleni yapacağım. buraya kesin ifadeler yazmayı tercih ediyorum zira en ufak bir şüphe kırıntısı dahi beni, başımı daha yeni yeni yüzeyine çıkarabildiğim o bataklığa tekrar saplıyor.

bunca kötü deneyimden sonra sadece şunu söyleyebilirim: ne yaparsanız yapın ama benim durumunda iseniz mutlaka profesyonel bir destek alın. eğer doktorunuz tavsiye ederse en ağır ilaçları bile kullanın fakat kesinlikle bu derece baş belası bir hastalık ile yalnız başınıza mücadele etmeye kalkmayın. bu hastalık yalnız baş edilebilecek türde bir şey değil; bundan emin olun.

...

evet sözlük, yine sayamadığım bir başka günden merhaba.

artık günleri ve haftaları sayacak gücüm kalmadı. tabii bunu diyorum ama aslında son birkaç gündür işler iyiye gidiyor. doktora gidip yeni ilaçlar aldım ve tabii ki b+ktan bedenim sağolsun, yine yan etkiler sebebiyle ilaçları bırakmak zorunda kaldım. yine de o tarihten bu yana gözle görülür bir iyileşme var.

dışarı çıkıyorum, insanlarla konuşuyorum, müzik dinliyorum ve tekrar sözlüğe dönmeye karar verdim bugün en sonunda.

bütün bunlar iyi sayılabilecek gelişmeler.

hâlâ aklımın bir köşesinde o, paranoyak ve takıntılı düşünceler dolaşmaya devam ediyor ama onları görmezden gelmeyi öğreniyorum yavaş yavaş. elbette bu, iyiye doğru gidiş süreci benim kontrolümde başlamadı tam olarak ama bir yerden sonra artık gerçekten silkinip ayağa kalkmam gerektiğini hissettim. zayıf düştükçe kontrolümü daha da kaybettiğimi fark ettim.

ve gerçekten bu şekilde olmuyor. şu an nispeten daha temiz bir zihinle bakınca, güçsüz düşüp pes ettiğim ve kendimi bıraktığım tüm o zaman dilimindeki halimi yakıştıramıyorum kendime açıkçası.

tabii bunlara rağmen, hâlâ oturmuş bir uyku düzenimin olmayışı ve arada bir yoklayan takıntılı davranışlar işleri zorlaştırsa da eskisi kadar yıpratmıyor beni artık. kendimi toparlamak için çaba sarf ettikçe beynimi daha fazla kontrol edebilmeye başladım.

doğal olarak, zaman zaman gerileme sürecine girmem son derece normal ve beklendik bir durum ancak; umarım bu günden başlayarak nispeten de olsa daha kontrollü bir yaşam tarzım olacak.

...
devamını gör...

hayvanlarda da görülen en sık fobi türünden biri olan monofobi, aslında insanlarda da yaygın olarak görülmektedir ve bu fobiden kurtulmak çok kolay değildir. hasta, yalnız olduğu her zaman, fiziksel olarak güvende olduğunu bilse bile korkusu devam eder. kişi kendini endişeli, mutsuz, depresif ya da güvensiz hissedebilir çünkü yalnız kalamadıkları için sürekli olarak diğer insanlara bağlı bir şekilde yaşamak zorunda kalırlar. bu nedenden dolayı bu kişiler, genellikle güvenli bölge olarak kabul edilen kendi evlerinde dahi insanlar olsa bile odada yalnız kalamazlar.
devamını gör...

alternatif akım , zamana bağlı periyodik bir şekilde genliği ve yönü değişen elektriksel akımdır.
devamını gör...

imla polisi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

muhammed bir koyun tüccarıydı. bir tüccarın malını satmak istemesi kadar doğal bir şey yoktur. pazar payını bölen bir ürünü devreden çıkarmasını böyle okuyabiliriz.
aynı örneği yakın dönemde rüşvet yiyebilmek için altın vergisini kaldıranlarda da gördük. iktidar her şeydir. iktidarı alan kuralları uygular. yoksa hangi hayvan pismiş temizmiş mevzusu değil. mevzu o olsa yağ ve şeker fabrikalarının atıklarıyla beslenen büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar hakkında da böyle yorumlar duyardık.

başlığa gelince. domuz eti yemiş yazarlardan birisi benim. kuzenimin eski nişanlısı gürcüydü ve her gürcistan'a gidişlerinde kilo kilo domuz eti ile gelirlerdi. ilk başta meraktan yedim. pastırma ve sosislerinden. bir birim domuz sosisi en az beş birim piliç ya da dana sosisinden daha doyurucu. ama pastırması... ben o kadar güzel bir et ürünü yemedim. aynı şeyi haşlama kavurma tarzı pişirilen domuz eti yemekleri için söyleyemeyeceğim. bu tarzlarda dana eti çok çok daha lezzetli.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim