baba: biyolojik olarak sperm üretebilen herkesin almaması gereken sıfat.
o yüzden sırf sperm üretti diye bu ahlaksız mahlukata baba demeyin gerçekten baba olabilen bütün erkeklere ve de hem annelik hem babalık yapan bütün kadınlara hakarettir.
devamını gör...

aynı gün ölenler kadar benzemez birbirine.
devamını gör...

geniş caddeleri, palmiyeleri ve yelkenlileriyle farklı bir gezegen. türkiye'nin muz, çilek ve narenciye birincisi.
devamını gör...

william shakespeare'in the taming of the shrew* oyunun modern uyarlaması olan gil junger'ın 1999 yapımı uzun metrajlı romantik-komedi filmi. julia stiles, heath ledger ve joseph gordon-levitt gibi isimlerin rol aldığı ve dilimize senden nefret etmemin 10 sebebi olarak çevrilmiş olan film oldukça eğlenceli bir uyarlama. 90'lı yılların atmosferi zaten insanı alıp götürüyor. oyunda verona'dan gelmiş olan petruchio karakteri filmde patrick verona olarak karşımıza çıkıyor. iki kız kardeş olan bianca ve katherina isimleri değiştirilmeden orijinale sadık kalınan tek karakterler. kat -veya katherina- stafford karakteri zaman zaman lise yıllarımda ne kadar şirret bir insan olduğumu hatırlattığı için ne zaman izlesem oldukça eğleniyorum. insanın suratında aptal bir gülümseme ile kapattığı filmlerden. çok beklentiye girilmeden izlenecek sakin ve tatlı bir film. heath ledger ise bildiğimiz gibi, gülümsemesini biraz daha görebilmek için filmi on kere daha izletir. filmin son sahnelerinde kat tarafından okunan şiir ise biraz manidardır benim için çünkü hepimizin sırf ondan nefret edemediği için kendinden nefret ettiği birileri vardır. o yüzden; nefret ediyorum hep haklı olmandan, yalanlarından nefret ediyorum. beni güldürdüğünde bundan nefret ediyorum daha da kötüsü, ağlattığında. nefret ediyorum etrafımda olmamandan, aramamandan nefret ediyorum. ama en çok da biraz olsun senden nefret edemememden nefret ediyorum.

film hakkında sevdiğim pek çok sahne var ama beni en etkileyen sahne muhtemelen patrick'in kat ile arabada konuştuğu sahne. sonunda birinin bianca gibi değil kat gibi olan birine sevgisini gösterdiği bir an ve benim için oldukça özel çünkü insanlar sevilmek için belirli kalıplara uymanızı bekliyorlar. belki de tüm o kalıplar insanı mekanikleştiriyordur. insanlar o kalıplara uymadığınız zaman sevilmeyecek olduğunuzu söyler hatta bazen öyle ileri giderler ki sizin biri ile tanıştırılmayacak kadar utanç verici biri olduğunuzdan bile söz ederler. yine de bence o kalıplarda ruhsuz bir şeyler var, mekanik ve sevimsiz bir şey. o yüzden şu basit cümle belki de filmin en etkileyici cümlesi:

"biliyorum herkes bianca'nın harika olduğunu düşünüyor. alınma ama bence kız kardeşinde eksik olan bir şeyler var."



i hate the way you talk to me
and the way you cut your hair
i hate the way you drive my car
i hate it when you stare
i hate your big dumb combat boots
and the way you read my mind
i hate you so much it makes me sick
it even makes me rhyme
i hate it
i hate the way you're always right
i hate it when you lie
i hate it when you make me laugh
even worse when you make me cry
i hate it when you're not around
and the fact you didn't call,
but mostly ı hate the way
i don't hate you, not even close,
not even a little bit, not even at all.
devamını gör...

soba üstünde sürekli olarak kestane pişiyormuş gibi bir aile ortamı olan kafa sözlük'ün; bünyamin bey tarafından kahın gidin lan burdan denilmesi suretiyle kapanması yahut devlet eliyle kapatılması halinde, yazarlarının nerde/nerelerde buluşacağı üzerine beyin fırtınaları.

gece 03:47'de aklıma düştü bu düşünce. karıncalar gibi ordan oraya dağılır mıyız yoksa bu kutlu davayı başka mecralarda sürdürebilir miyiz acaba ey necip sözlük ahalisi.
devamını gör...

sözlük sayesinde her gün bi' fırt aldığım erkek çok bilmişliğidir.
devamını gör...

sevilen, beğenilen ve takdir gören kişi anlamında olan osmanlıca bir kelime.
devamını gör...

eski sevgilim olmadığı için bana hiç gelmeyen istektir.
devamını gör...

bazı sözlük yazarlarımızın bilmediğine emin olduğum farktır zira bir insanı yalnız bir özelliğinden dolayı salak ya da zeki yapmanın başka bir açıklaması olamaz.

tip genelde bir özelliği ile bilinir. edebi metinlerde toplumsal boyutu ile öne çıkar ve ait olduğu sosyal durum, olay veya olgu onun üzerinden işlenir.

karakter ise bir sürü özelliğin toplanması ile oluşur. çelişkileri, acıları, mutlulukları, çıkmazları sadece kendisine aittir ve kendisiyle sınırlandırılmıştır.

bu iki bilgiden yola çıkarak insanlar tipleme değildir, birer karakter göstergesidir. yani bazı uç noktalar dışında bir özelliği nedeniyle kötü ya da iyi biri olmaz.
devamını gör...

dünyanın en gereksiz şeyidir. dışardan eve gelip bir hareketle sutyen kopçasını açıp, sütyeni bir köşeye attığımız da oluşan o rahatlama hissiyatını çoğu şey vermez. bir başka deyişle (bkz: olmasa da olurmuş)
devamını gör...

mutasavvıf bir veli. varlığından birkaç yıl önce, pek bilinmeyen bir televizyon kanalındaki bir programda haberdar oldum. imam-ı azam ebu hanife hazretlerinin talebesidir. doğum tarihi bilinmez, ama zehebi hicretin 2'ci yüzyılının başlarında doğduğunu söyler. davud, uzun yıllar boyunca ebu hanife hazretlerinden hadis ve fıkıh öğrendi, bir talebesi oldu. güzel ve akıcı bir şekilde konuşabiliyor, fakat bu yeteneğini güzel bir şekilde kullanmak yerine kötü davranışlarda bulunuyordu. günün birinde davud, sopayla birine vurunca, ebu hanife hazretleri, senin hem dilin hem elin çok uzadı diye onu azarlar. davud bu sözden etkilenir ve talebeliğinin son yılında hiç konuşmaz, sorulana cevap vermez ve hatta soru sormaz.

davud-i tai, döneminin en iyi arapça bilen insanı, fıkıhta önde gelen imamlardan biri olarak anılmasına rağmen kitaplarını fırat nehrine atar. bunun sebebi konusunda değişik görüşler bulunur. bunu yaptıktan sonra da ibadete çekilir. zengin bir ailede büyüdüğü söylenen davud'un gençliğinde normal bir yaşam sürdüğü, fakat daha sonra bir şarkıcının, hangi güzel yüz ki toprak olmadı? hangi güzel göz ki yere akmadı? beytinden etkilenip, pişman olup tövbe ettiği anlatılır.

davud, halktan ve dünya işlerinden tamamen uzaklaşır ve tâbiîn'den* birçok kişiyle görüşür. davud-i taî nerdeyse yıkılmış evinde, kur'an okuduğu sırada vefat eder. kaynaklara göre, bir geceden sabaha kadar okuduğu cehennemle alâkalı bir ayetin fazlasıyla tesirinde kalır, hastalanır ve vefat eder. davud, az konuşurdu ve hiç evlenmemiştir. evlenmemesinin sebebi kendisine sorulunca, şöyle demiştir: sâliha bir hanımla evlenince onun dünya ve ahiret bütün ihtiyaçlarını gidermeyi üstlenmiş olurum. eğer bunları yapamazsam, onu aldatmış olurum. aldatmamak için evlenmiyorum.

kendisiyle aynı dönemde yaşamış birisi, onun hakkında şöyle demiştir;

eğer ki, dâvûd et-tâî, asr-ı saadet'te yaşasaydı, mutlaka kur'an onun zühdünden ve takvasından bahsederdi.
devamını gör...

size güvenmiş bir insanı yarı yolda bırakmaktır.
çaresiz hisseder, terk edilmiş, kandırılmış.

beni kör kuyularda

güvenmemeyi, temkinli olmayı öğretirsiniz, yolların tek başına yürünmesi gerektiğini...
devamını gör...

over ile serviks arasında bulunan tuba uterina kanserinde görülen pelvik muayene esnasında saptanan pelvik kitleye bastırıldığında aşırı sulu bir vajinal akıntı ile beraber kitlenin giderek küçüldüğü hissedilmesi bulgusuna verilen isimdir.
devamını gör...

açıklamayı tam okumadım, burada gördüklerim neticesinde bir iki bir şey demek istiyorum. haklı olduğumu gören ancak kabullenmek istemeyen olursa zahmet etmesin, nickini belli etsin ben engellerim. linç falan da işe yaramaz.

akepe'den ve de olaylardan uzakta yorum yapacağım; sınavdan çıkıp yorgun argın eve döndüğümde, sınava gireceğim günün gecesinde yahut dinlenmek için erken yatacağım saatte biri beni uyarmaksızın rahatsız ederse gider kapısına dayanırım birader. yok öyle.
düşünsenize; tam uyuyacaksınız üst kattan bangır bangır müzik sesi geliyor. kafayı yersiniz. öyle olmadığını ispatlayın, arka planıma bok resmi koymazsam adım ne olsun, hadi.

ezanları kaldır'mış, ulan ne alaka? * saat birçok kişinin uyuduğu bir saat. ne hakkınız var o lanet müziğin sesini arşa kadar açmaya?

ne sağcıyım ne solcu ama bu kararın arkasındayım. anneannem geldi gözümün önüne ya, yaşlı haliyle bıkmıştı üst komşuya "duyabileceğin kadar aç sesini." demekten. başlıkta toplasan beş entry var*, beşi de aynı rengin farklı tonu. *
ölüyorum size. *

edit: imla hatası.
devamını gör...

tunç beril ile çocukluk arkadaşı öyle bir şeyi hayatta düşünmez.
(bkz: umut sarıkaya)
devamını gör...

buruk fakat alışkın olduğum durumdur. '' nerede o eski bayramlar?'' değil, ''nerede o eski çocukluk zamanları , nerede o eski büyükler?'' denilmelidir. maalesef çoğu toprağın altında.
neyse bayramınız kutlu olsun sözlük!
diyeceğim başlıktır.
devamını gör...

güneş yılına göre düzenlenmiştir. bir yıl 365 gün 6 saattir. başlangıç hz. isa’nın doğumudur. türkiye’de 1 ocak 1926’da kullanılmaya başlanmıştır. ilk şekli olan “güneş takvimi” mısırlılara aittir. gregoryen takvimi olarak da bilinir.
(kaynak: tarih defterim.)
devamını gör...

madem adı türkiye insan hakları ve eşitlik kurumu, pedofiliyi savunana kadar mevcut düzendeki haksızlıkları, hukuksuzlukları düzeltselermiş. hepsi aynı zihniyetin laciverti. nefret ediyorum.
devamını gör...

bir milleti x,y,z kuşağı diye ayırmadığınızda aynı dili konuşacağız. *
devamını gör...

ğ harfi yerine y harfini kullananlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim