yüzde yüz şeffaf yönetim anlayışımızın gereğidir.
biz de kılıçlar er meydanında çekilir.
hieyyyttt dağılın ulen.
devamını gör...

bence biz kör olmadık, biz zaten kördük

gören körler mi?

gördüğü halde göremeyen körler. jose saramago - körlük
devamını gör...

bilgisayarım başında istanbul'un diyagramlarını, modellerini inceliyorum. içtiğim ilaçların etkisini gösterip uykumun gelmesini bekliyorum.
onu en son ne zaman aradın ? o: sana kalmış
devamını gör...

toksik kişiliklerle kurulan ilişkiler insanı tüketir.bu tarz bir ilişkinin içinde olduğunuzu ve sizde yarattığı hasarı fark etmek zaman alacaktır zira kişilerin dengesiz halleri gel-gitleri sebebiyle basiretiniz bağlanır.farkına vardığınız an hayatınızdan ivedilikle çıkarın,beklemenin zararı kendinize olacaktır.
devamını gör...

çek dilinde sen kelimesi rüya demektir. böyle güzel denk gelmiş bir detayın yanı sıra farklı isimlere sahip olan pek çok şiir zaman zaman sen ismi ile de anılmıştır. rainer maria rilke'nin sen kollarıma asla gelmemiş sevgili, yitirilmiş olan daha başından, dizeleri ile başlayan sen daha başından şiiri çoğu zaman bu şekilde kısaltılır veya yine turgut uyar'ın tomris uyar için bir şiir kurma çalışması isimli şiiri ilk dizesinden -seni sonsuz biçimde buldum- dolayı sen olarak anılmıştır çoğu zaman. ilginçtir ki nazım hikmet'in insanın bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum diye sitem ettiği sen isimli şiiri de bu isimle değil üç melun adam ismi ile bilinir ama bunun sebebinin yine sen ismi ile anılan ve sen esirliğim ve hürriyetimsin diye başlayan bir başka nazım hikmet şiirinden dolayı olduğunu düşünmekteyim.

" sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
"

"sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!
...
artık seninle biz,
düşman bile değiliz.
"

edit: imla
devamını gör...

kaşağı ve heidi kitapları çocukluğumdur benim..
kaşağı bana ilk hüznümü*, ilk defa bir kitapta dehşete düşüşümü yaşatmıştır.
heidi ise o kadar güzel ve eğlendirmişti ki beni, çizgi filmini bile baştan sona izlemiştim.
devamını gör...

ticaret lisesinde 3 sene dersini okuduğumuz, on parmak yazabilme kalibilitetine sahip olduğum için bir türk olarak gururunu yaşadığım, türkçe metin yazabilmenin en hızlı ve pratik yolu olduğu halde neredeyse hiç kimse tarafından kullanılmayan, kullananlara da nedense aşağılayıcı bir gözle bakılan, dil konusunda esiri olduğumuz ingiliz amerikan emperyalizminin işgali ve esareti altındaki ulusal klavye düzenimizdir.
devamını gör...

-o kadar boş koltuk varken gelip tam önünüze oturup, upuzun ensesiyle görüş açınızı kapatanlar. günlük hayatında hiçbir kurala uymayan insanlardır ama ne hikmetse, bomboş sinema salonunda bilet numaralarına sadık kalmaya karar verirler.
-film esnasında sürekli yanındakiyle sohbet edenler ya da film hakkındaki -kimsenin umrunda olmayan- yorumlarını dile getirenler.
-telefonunu film öncesinde sessize almayanlar ve film esnasında zil sesini tüm salona dinletenler.
-filmin ortasında sıkıldığına karar verip, diğer izleyicilerin önünden yürüyerek salonu terk edenler. bir de kafileler hâlinde bunu yapanlar var. sanırsınız kavimler göçü.

bonus: film bittikten sonra salonu terk ederken, çöplerini toplamadan oradan ayrılanlar. bazı versiyonları da koltuk aralarına katlanmış çöplerini ve patlamış mısır kırıntılarını sıkıştırırlar. onların yeri orası çünkü.
devamını gör...

"herkes ne diyecek?... fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki...
bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı? bu yaşıma kadar en iyi zamanlarım tam manasıyla yalnız kalabildiğim günler olmuştu.

(bkz: içimizdeki şeytan)
devamını gör...

yani zeki adam ama türk modernitesinin sorunlu yapısını da göz ardı etmemek lazım.
devamını gör...

hükümdar ve yöneticilere yol göstermek için yazılmış kitap.

kitapta baykuşlar ile kargalar arasında geçen savaşı anlatan bir bölüm vardır. sonuçta kargalara eziyet eden baykuşlar yenilirler. bu hikayeyi dinleyen hükümdar, anlatıcıya sorar, bu iş nasıl oldu?
nasıl olacak? gurur, kibir, şımarıklık... üstelik acizdiler pek çok yönden. daha bir sürü kötü vasıfları var ya neyse.
devamını gör...

hayatın kendisi sınıfsal dediğim başlık..
devamını gör...

bence bir filmi tekrar tekrar izlemek çok gereksiz bir eylemdir. ikinci defa izleme isteği uyandıran tek film benjamin button oldu benim için.
devamını gör...

ispanyol besteci ve klasik gitarist. nokia'nın bildiğimiz o meşhur zil sesinin de sahibi.* gran vals adlı eserinin içinde ufak bir kısımda geçer. ayrıca, meşhur ispanyol piyanist isaac albéniz ile de arkadaşlardı.
devamını gör...

stefan zweig kitabıdır.

stefan zweig varlıklı bir ailenin çocuğu olarak 1881 yılında doğan bir yazardır. nazi baskıları yüzünden avrupa’da, kuzey ve güney amerika’da yaşayan yazar çeviri yapıp şiirler yazdı. yazar 1942 yılında eşiyle birlikte intihar ettiğinde amok koşucusu kitabının aslında bir plan olduğunu ortaya koymuş oldu.

amok koşucusu 7 öyküden oluşan her öykünün sonunda bizi bir ölüm bekliyor; cinayet, intihar, cinayet ve intihar…


ilk öykü olan “bir çöküşün öyküsü”nde kralın gözünden düştükten sonra sürgüne gönderilen madame de prie’nin hikayesi anlatılır. madame de prie hüküm sürdüğü dönemlerde şımarıklığı, horgörüsü, para tutkusu, zorbalığıyla zenginlik içinde, balolarda aşıklarıyla birlikte güzel zamanlar geçirmektedir. ancak artık madame de prie’nin kaprislerine ve doğal kötücüllüğüne dayanamayan kral onu sürgüne gönderir. gittiği kente kalabalıktan uzak kalan madame, aklını oynatmamak için saraya mektuplar yazar,af diler ama bir sonuç alamaz. eskiden çevresinde olan insanlar da ona yüz çevirir.

bunun üzerine egosunu tatmin etmek için bulunduğu yerde gözü yüksklerde olan, paris diye yanıp tutuşan bir genci aşığı yapar ama bu ilişki de aşağıladığı gencin onu dövmesiyle hüsranla sonuçlanır.

artık dayanamayacağını anlayan madame de prie çok pahalı balolar düzenleyip paris’teki insanları kandırarak oraya toplamaya ve eski günlerinin bir yanılsamasını yaşamaya başlar. bu sırada söylediği “kıskançlık olmadan, nefret olmadan, yalan olmadan yaşanmaya değmezdi.” cümlesi madame’ın ruh halini açıkça ortaya koymaktadır.

madame insanlara 7 ekim tarihinde öleceğini söylediğide ona kime inanmaz ama o 7 ekim tarihnde intihar eder, ama ölmeden önce bir zamanlar aşığı olan genç adamdan da intikamını alır.

“madalyon” isimli öyküdeyse bir birlikte albaylık yapan adam birliğiyle birlikte yol alırken ispanyol bir çetenin saldırısına uğrar, bütün askerlerini kaybeden aybay ormana sığınır. korkudan va çaresizlikten ne yapacağını şaşırır. çaresizlik içinde olması onurunu zedeler. onurunu kurtarmak için ertesi gün yoldan geçen bir ispanyola saldırır ve onun giysilerin üzerine giyer. kendi üniformasındansa sadece napolyon tarafından kendine verilen madalyonu alır. albay yakınlardaki bir ispanyol köyüne gidip dilsiz bir dilenci rolünü oynayarak karnını doyurur ama bunun karşılığında onurunu ortaya koymuş olur. albay, artık korkuya va çaresizliğe dayanamayacağını anlayınca tekrar ormana gider. bu esnada bir birliğin seslerini duyar ve elinde tabancasıyla onlara doğru koşmaya başlar ancak gelen birlik onun bir ispanyol olduğunu anlayınca, hemen orda infazını gerçekleştirir ve bir albay’a ait olan madalyonu da üzerinde bulur ve alırlar.

üçüncü öykü olan “bezginlik”bir öğnecinin öyküsüdür. öğrenci öğretmeni tarafından aşağılandığını düşünür. o adam dediği ve küçük gördüğü öğretmen onun bir sene kaybetmesine; bu yüzden de sanata, bilime olan tutkusunun sönmesine, arkadaşlarını kaybetmesine, en kötsü de umudunu yitirmesine neden olur. bir gün sınıfa girdiğinde öğretmen yine üzerine gelince öğrenci ,o adama karşılık verir ve aralarında bir arbede yaşanır.

öğrenciden yediği yumrukla sendeleyen adamın şaşkınlığı geçmeden öğrenci kendini dışarı atmıştır bile. bezginliğinin nedeni olan bu adama attığı intikam yumruğu onu dönüşü olmayan bir yola götürür ki, bu yol onunn madame de prie’yle aynı kaderi payalşmasına neden olur.
kitaba ismini veren “amok koşucusu” da aynı izlekler etrafında dolaşan ve efsane olmayı başarmış bir öyküdür. bu öyküde bir gemi yolculuğu esnasında karşılşan iki adamın konuşmalarıyla açılır sahne. kendi öyküsünü anlatmak için birini arayan garip adam ve hikayenin anlatıcısı. garip adam bir doktordur, doktorluk yaptığı köyde kendinden kürtaj için yardım isteyen soylu ve küstah kadına para istemediğini, kendisiyle birlikte olması karşılığında bu işi yapacağını söyler. bunu yapmasının nedeni ahlaksızlık değil, kadının küstahlığıdır. kadının kendisinden ricada bulunmadığı, doktoru para karşılığı satın alabileceğini düşünmesi garip adamı kızdırır ve bu yola başvurmasına neden olur. bunun üzerine kadın kimseye bir şey söylememesini emrederek ordan uzaklaşır. bu küstahlık ve soyluluk karşısında nutku tutulan doktor kadının peşinden gidip özür dilemek, yalvarmak, hatta ölmek ister. işte tam da bu anda bizlere amok koşucularını anımsatır.

amok koşucusu bir anda çılgınlar gibi koşmaya başlayıp elindeki hançeriyle önüne çıkanh herkesi öldüren ve ölene ya da öldürülene kadar koşmayı sürdüren insanlara verilen addır. bu hastalık artık tanımlanmış ve tanınmış bir hastalktır, kadının peşinden koşan doktor da artık bir amok koşucusu gibi gözü sadece kadını görerek kadınnı peşinden sekiz saatlik mesafedeki şehre kadar gider.
kadının kocası iş için şehir dışındadır ve söylemey gerek kadının karnındaki çocuk ondan değil genç bir subaydandır. doktor ne yaparsa yapsın kendini affettiremez. kadına intihar edeceğini belirten bir not yazar ama kadının yumuşaması mümkün değildir. ama bir gün odasında otururken bir köle çocuk gelir ve onu çinli bir kadının evine getirir. soylu kadın can çekişmektedirr. doktordan yardım almaktansa ölmeyi tercih etmiştir. yanlış müdahale sonucu çok kan kaybeden kadını evine götüren doktor kadının ölümüne mani olamaz ama sırrını saklar.
kadını aşığı olan genç subayın yardımıyla ülkeyi terk etmek için bu gemiye biner ancak onun kadını takip ettiği gibi kadın da onu takip etmektedir. tabutu ve kocası aynı gemidedir. sonra anlatıcının gazeteden okuduğu habere göre doktor ,kadının tabutu denize indirilirken tabutun üzerine atlamıştır. tabut çıkarılamaycak şekilde denize gömülür ve doktorun cesedi ise kıyıya vurulmuş olarak bulunur.


diğer üç öykü de aynı izlekte devam etmektedir bulun ve okuyun.
devamını gör...

tam da sabah yaşayacağım durumdur. kalkıp kahvaltı hazırlayacağım, napalım kaderim bu herhalde. genelde yakın akrabalar harici kimsede kalmadığım için uyanıp yatağı toplayıp, kahvaltı hazırlıyorum. yakın olmadığım ya da iyice tanımadığım kimsenin evinde kalmadığım için aksi durumda ne yaparım bilmem.. gerçi ben kalkar yine parmak ucunda iş yaparım, vay kaderin böylesine.. bana düşeb hep iş..
devamını gör...

çok cimri olduklarını gösteren belgedir.
devamını gör...

günaydın sözlük.
erken kalkıp yol alanlar, ne gada şanslıyız ne gada. nimet resmen. nazara gelmesek.
ezgi mola erkenden uyanmak için neler neler yapmış.
para ile mutlu olunabiliyorun kanıtı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

g** kılı olmaktan imtina etmeyen seçmen tipi.gurbetçi vatandaşların önemli bir kısmıda bu malum ampul partisinin seçmenlerini oluşturur.yaşadıkları yerde komunist kimse ona oy verirler çünkü sağa verirlerse gün yüzü görmeyeceklerini iyi bilir hergeleler sjsjsjsj.ama mevzu türkiye ise mutlak seçimleri sağ olur euro dolar yüksek olsun 2 hafta kral gibi yaşayalım diye.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim