yemek yapmayı bilir,
romantizmden anlar,
şiir okur,
klasik müzik dinler,
argo konuşmaz,
küfretmez,
tiyatroya gider,
centilmendir,
hayatında bir kere bile kavga etmemiştir,
hanım evladıdır,
pısırıktır.

dur dur böyle çok komik oldu.
böyle erkek olmaz di mi?

erkek dediğin tamir işinden anlar bi zahmet, tamirciye para vermek de neymiş?

gerekirse evin bütün elektrik, su, doğalgaz tesisatını baştan yapar.
bir tek bunlar mı gerekirse o evi yıkar baştan inşa eder.

çünkü erkeklik bunları gerektirir.

bunları yapamıyorsanız öyle sağda solda ben erkeğim diye gezmeyin!

t: böyle şeyler yapmazsa erkek olduğunu hissetmeyen erkektir.
lütfen arada bi eline çekiç falan verin de yoksunluk çekmesin! yalnız dikkat edin kafasına falan vurmasın yanlışlıkla. maazallah!
devamını gör...

ben de uzaktan görüp geldim vişne,
meğer az biraz yazabilirmişim ben de
dedim "bari kalmasın içimde"
bıraktım edebimle, bana müsaade...
devamını gör...

aşk... bitti. soldu şiir.
büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
aşk yalnız bir operadır, biliyordum.
m. mungan
devamını gör...

bir benzerini yapan yılmaz güney’dir.

eşrefpaşalı filminin çekimleri esnasında eşi nebahat çehre’nin kafasının üzerine bardak koyup ateş etmiştir.

silahın içinde gerçek bir mermi vardır. ancak çok korkmasına rağmen yılmaz güney’e çok güvendiğini söyleyen nebahat çehre bu saçmalığı kabul etmiştir.

hangisinin yaptığı daha saçma karar vermemekle birlikte bu saçma aşk gösterisinin gereksiz şiddetinin insanlara anlamlı gelmesine de mana veremiyorum.
devamını gör...

saçmalıktan ibaret olan bir hurafedir.
devamını gör...

bir yazısından dolayı sürgün gittiği bodrum'u dünyaya tanıtan kişi olmuştur. anadolu uygarlığının batı ve yunan uygarlığına ilham olduğu tüm kitaplarında anlatmış.
devamını gör...

hobileri: kitap okumak, marul yemek, aynaya bakıp ötmek.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

filozof slavoj zizek'e ait belgesel.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


temel olaral sinemanın aslında çok da masum olmadığını alt katmanlarında örtük/gizel öğrenmelerle subliminal mesajlar yoluyla izleyiciye yani kalabalıklara yani maruz bırakılanlara(edilgen olarak kullanıyorum, çünkü tüketici kısır döngü içindedir ve bunu bilmiyor) ideolojilerin nasıl pompalandığını anlatıyor.

sinemayı psikanalizle açıklamaya çalışıyor.

izlerken hiçbir şey yok ancak bir şeye maruz kaldığınız andan itibaren bunun hafızanızdan tamamen silinmesi mümkün mü?

homo economicus yani insan aklıyla tercih yapabilen bir canlıdır diye açıklama getiriyoruz, peki ya manipüle oluyorsak ve tercihlerimiz kasıtlı olarak değiştiriliyorsa? komplo teorileri üretmiyorum veya büyük resmi bir anda çözmüyorum sadece soru sormak ve tutarlı cevaplar almak istiyorum.

belgeselde bize tanıdık gelebilecek
taksi şoförü, jaws, titanik, full metal jacket, kara şövalye gibi filmler de inceleniyor.

heidegger " kamera insanlığa çevrilmiş bir silahtır" derken aslında kameranın olumsuz sonuçlarını çok çarpıcı bir biçimde dile getirmiştir. özellikle küresel kapitalizmde.
devamını gör...

1990 nigde dogumlu fotograf sanatcisi. yaptigi kolaj calismalariyla unu dunyaya yayilmis durumda. cunku calismasinda ele aldigi konular cok cok anlamli...dunyanin iki keskin cizgisini birlestirerek iyi ve kotu yanlarini, toplumsal sinif farkini, ulkeler arasindaki kaliteli yasam ve yasayis catismasini hatta dunya duzenindeki adaletsizligi ele almakta. fotograflarin geneli projeksiyon ve kolaj calismasiyla tasarlanmis. internetten yer alan bilgiye gore bu tur fotograflara aylan bebegin haberinden etkilenerek baslamis. kolaj calismalarinda ozellikle orta dogu ulkelerini ele aliyor. tasarimlarini ise "paralel evren" serisi olarak adlandirmis. bildigim kadariyla calismalarini hikaye ve resimleriyle birlikte kitap haline getirip resmi web sitesinde satmakta. asagidaki fotograflarda bizzat sanatcinin calismalari, kullandigim profil resmi de dahil...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yönetmenliğini galder gaztelu-urrutia'nın üstlendiği, başrollerinde ise iván massagu*, alexsandra massagkay* gibi isimlerin yer aldığı, tiyatro senaryosundan uyarlama ispanyol film.
kapağı böyle bir şey.

konusunu özet geçmek gerekirse; el hoyo denilen ve tabakalardan oluşan 333 katlı bir bina. bu bina bir hapishane ve "unvan almak" için giren de var, cezası hafiflesin diye girenler de. burada yaşam savaşı veren 666 kişi. kişiler her ay yeni bir katmanda, yeni bir kişiyle uyanıyorlar. burada yönetmen "hayat bizi her seferinde bir yere sürükler; ya düşeriz ya yükselir. yanımızdakiler de değişkenlik gösterir." diyerek ilk mesajı veriyor. daha sonra el hoyo'nun ortasından bir platform bırakılıyor aşağıya doğru, üzerinde çeşitli yemekler ancak 51. kattan sonraki katlara kalan yalnızca kırık tabaklar oluyor. buradaki mesaj ise izleyenlerin bildiği gibi "eğer herkes yeteri kadar alsaydı ve açgözlülük yapmasaydı toplumun geri kalanına da yetecekti."mesajı. 666 ve 333 sayılarında da göndermeler yapılıyor ama onu izlemeyen fakat izleyecek olan yazarlara bırakıyorum.
metaforlarla dolu, hıristiyanlıkla alakalı birçok ögenin olduğu film, açıklanması gereken birçok sırla bezeli. malulen emekli nickli yazarın da dediği gibi "sonu seyirciye bırakıldı." [#177270]
--
kişisel görüşe geçecek olursak; filmi beğendim açıkçası, goreng'in don kişot gibi toplum kahramanı olma cesaretine de bayıldım lakin toplum eleştirisini daha kibar sahnelerle de yapabilirlerdi gibime geliyor.

birbirlerini yemeleri, miharu'nun türü fark etmeksizin her canlıyı hapur hapur mideye yollaması çok iğrençti. bir de bunları detaylıca gösterdiler.

belki detaylara inilmeseydi çok daha dehşet bir film olabilirdi. zaten düşük bütçeyle hazırlanmış, masrafa girmemişler. madem öyleydi bari kanlı sahneleri azaltıp ince mesajlı yerler koysaydınız. korku filmi değildi ya? bir şeyler anlatmak istiyordu. zaten sonunu da çok anlayamadım.

bence küçük kızın vereceği mesaj; vicdanlı olun, mesajıydı.


yanisi onca gönderme olmasa izlememeyi tercih ederdim. hâlâ biri çıkacakmış da beni canlı canlı yiyecekmiş hissi var içimde. *
devamını gör...

okul okurken karnemin sorulmasını sevmezdim. şu aralar kaç para kazanıyorsun sorusu çok sinir bozmaya başladı.
devamını gör...

özellikle içinde yaşadığımız çağda tartışılmaz bir gerekliliktir.

elbette herkesin zevkine saygı duymak gerekliliğine dair onlarca, belki yüzlerce cümle vardır ve ben bu cümlelerin hemen hemen hiçbirine katılmıyorum. başkalarının saçma zevklerine saygı duymak zorunda değilim ama bu zevklere ilgi ya da tepki de göstermem. herkes istediği şeyi sevebilir ve bu beni hi ilgilendirmez.

ama çok uzun bir zamandır edebiyat tutkunu olduğum için bu konuda bir iki söz söyleme hakkımı da saklı tutuyorum. zira bu hakkı bana sözlük algoritması da “bibliyofil” unvanı layık görerek vermiş bulunuyor.

edebiyat konusunda en büyük sıkıntılarımızdan biri ikinci, üçüncü sınıf edebiyatın göklere çıkarılmaya başlamasıdır. siyasi amaçla yapılan bu gereksiz övmeler bir yere bırakılırsa gerçekten vasat edebiyatı öven ve övmekle kalmayıp gerçek edebiyattan çok daha yükseklere çıkarmaya, bunu yaparken de saf edebiyattan oluşan muhteşem eserleri sıkıcılık, uzunluk, anlamsızlık ve başka onlarca aptalca sıfatla yaftalamaya çalışan bir güruh var.

kendi beğenilerine göre tasarlanmış edebiyatlar okumaları ya da onlara övgüler düzmeleri beni hiç alakadar etmez. ancak korkulu düşlerden uyanıp kendini yatağında devcileyin bir böceğe dönüşmüş olan gregor samsa’yı saçma bulan insanların vampir, kurt adam, insan ve muhtemelen at arasındaki aşk köşe kapmacasını edebiyat olarak görmesi nerden baksanız tutarsızlık nerden baksanız ahmakça.

birinci yüzyılda lyon’da çıkarılan ve yarışmaya açık olmayan bir yasayla edebiyat yarışmasına katılan ve derece almayan eserleri sahipleri dilleri ile silmek zorunda bırakılmıştır. böylelikle ikinci sınıf olduğu düşünülen edebiyat sonsuza kadar silinmek istenmiştir.

bence bazı yazarcıkların edebiyata zarar vermesinin önüne geçilmesi için bu kanun bir kez daha gözden geçirilebilir.
devamını gör...

dünyanın en aşağılık canlısı..davranışlarını belirlerken aldığı tek kıstas iyi niyetli insanları kızdırıp sinirlendirmek. bundan besleniyor allahsız. ekşi sözlükte bolca var.
devamını gör...

empati yapmak
devamını gör...

moderatörlerin uyuduğunu düşünen yazar beyanıdır. su uyur moderatörler uyumaz sevgili yazar. ayrıca bizsiz parti mi olurmuş? çok ayıp.
t; moderatörlerin uyumasını bekleyip haince parti yapma eylemi.
devamını gör...

bir gün aşık oldum, sonra da üzüldüm
o daha çocuktu, ben ondan da toydum
ağustos ayıydık, üstümüze iyilik sağlık
sonra o öldü, ben kendime büyüdüm
geçen gün rastladım bana, koca bi aynada
bi baktım eski ben, sarhoş ve kafa bi dünya
sordum kendime hatırladım mı o kızı diye
sadece fısıldadım bana, adı ağustostu ya?
devamını gör...

s2şmakinesi isimli yazar bu serefe nail olmus. talihsiz bir tesaduf olmus trollun birine gidecegine bana geleydi ya.

kafasozluk.com/author/1000
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zaytunga rahmet okutacak haberler gelmeye başladı.
devamını gör...

birisinin iyi yazması / kötü yazması göreceli bir kavram olduğu için çok sağlıklı sonuçların ortaya çıkacağını düşünmediğim kıyaslama.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim