asker zoruyla evlere girip aşı yapılsın
aşı olmayanları gaz odasında yakmalıyız kesin çözüm olarak.
devamını gör...
endoplazmik retikulum
anlamı plazma içinde yer alan ağ anlamına gelen organeldir. tek zarlı bir organel olup ökaryot hücrelerde bulunur. kendisi hücre içi dolaşımından sorumludur ayrıca hücreye desteklik sağlar. ribozom taşıyıp taşımamasına göre * granüllü *granülsüz olarak ikiye ayrılır. granüllü endoplazmik retikulum protein sentezinin sık olduğu hücrelerde daha fazla bulunur. bazı proteinlerin işlenip golgi cisimciğine taşınmasını sağlar. granülsüz endoplazmik retikulum ise kas hücrelerinde kalsiyum depolanmasını;yağ,karbonhidrat, fosfolipit sentezi yapar. insan karaciğer hücrelerinde ilaçların ve zehirli maddelerin etkisizleştirilmesinde rol oynar. ayrıca golgi cisimciğini,lizozomu ve kofulu oluşturur.
*
*
devamını gör...
yazarların yazar takip etme kriterleri
benim açımdan olay basit, bir kişi yapıcıysa takip ederim.
nedir bu, merak edenler için gelin biraz irdeleyelim şimdi.
bir entry girildiğinde bu eğer yapıcı bir özellik taşıyorsa, yani bana bilmediğim bir bilgi katıyor veya olaylara farklı bir bakış açısıyla bakabiliyorsa benim için bu faydalıdır.
bazı yazarlar var salt bilgi giren yazarlar, gemicilik ve denizler üzerine gibi mesela ( yazar nicki ; dead reckoning )
peki ya ya arada güzel yapıcı, faydalı yazıları var ama eften püften içerikli vs de yazıyorsa ne yapmalı , buna değinecek olursak
bir entry hayal edelim, konu mesela şuan ki popüler konulardan neler var, 128 milyar olsun.
bu arada biizm için sağcısı solcusu ait olduğu görüş ve ideoloji farketmez, biz ne koparabiliriz ona bakıyoruz
şimdi bu para ;dünyanın en zengin , en varlıklı , böyle en şaşalı hayatı yaşayan insanlar için bile oldukça büyük bir mebla bu para ve herkes için önemli ve en önemlisi bizim paramız yani konuşulmaya değer, en azından bi gözatmaya.
pekiii öncelikle biz konuşarak ne elde etmeyi düşünüyoruz ona bakmalı, bu her zaman böyle, zaten ya bunun için ya gülmek için yani bize fayda katıcak şeyler için okuyoruz.
eğer entry şöyle başlıyorsa, dediğim gibi hangi görüşten olduğunun herhangi bir önemi yok, önemli olan olaylara nasıl yaklaştığı
işte örnek olsun diye söylüyorum, allah sizin belanızı versin, siz şöylesiniz siz böylesiniz, bilmem ne bilmem ne,
şimdi böyle bir yazı bana ne kattı, okudum ne değişti, hemen söyliyim negatif enerjili bir şey okuduğum için benide en iyi ihtimalle hiçbirşey olmadı - zamanım gitti - en kötü ihtimalle küplere bindim
şimdi bu tarz yazıları ben saman gözüyle bakıyorum, çiğnersin çiğnersin kime ne faydası var, sadece zamanını alır.
burada önemli olan olaylara karşı bakış açısı
çünkü burada insanları kategorize edersek yani takip etmeye değer ve takip etmeye gerel yok diyerekten.
sıradan, düz yazılar giren kişiyi elbette takip etmeye gerek yok.
çünkü yazıları saman tadında - yani kimseye totelde faydası olmayan yazılar olucaktır.
hemen bir örnekle daha açıklayalım
kadına şiddet
çok popüler ve gerçek bir konu, yani hayatın içinden , insanları doğrudan etkileyen bir konu. çünkü en tepedeki insanıda en temeldeki kişiler arasındada kadınlar var.
burada tarafın bir önemi yok önemli olan ne kattığı. yani yazar kadına şiddeti de övebilir,gerekli se bulabilir, bu durumun bana göre haksız olması birşeyi değiştirmez hatta karşıt görüşler genelde iyidir, olaylara bambaşka boyutlardan bakmanızı sağlar, ufkunuzu açarlar. önemli olan nasıl savunduğu.
yazar yazısında , mantıklı temellere dayandırabilmiş mi dayandıramamış mı önemli olan noktanın birisi bu bir diğeri bakış açısı.
zaten sadece bizimle aynı görüşte olan görüşleri dinleyerekten ilerleyemeyiz.
peki yazar ne diyebilir , nasıl böyle bir şeyi savunabilir derseniz.
diyebilirki, x dininin şu şu maddelerine göre x eylemi x kişilerine yap diyor ve diyorsa din kanunu anayasadan üstündür, önceliklidir. işte bu yakalamak istediğimiz nokta oldu. çünkü sorunu teşhis ettik, bundan sonrası çözüm önerileri.
işte böyle yazar saçma dahi olsa, entryleri saçma dahi olsa tanımlayıcı girdisi olan yazar, benim için takip edilesidir.
genel olarak bakarım takip listemdeki yazarların yazıtlarına varmı yapıcı, bir temele oturan entryler bu kişi kalsın derim takip listemde.
hemen bir örnekleyeyim yazımı bitireyim
konu vermeyelim artık amacından çok da sapmasın
konu xxxxxxxx olsun
bakalım entrylerde neler var
- evet
- yok ya olurmu öyle şey
- yok diyenler ....... dır, siz ergensiniz
- bu konuda şöyle düşünüyorum, ........ olayları şu şu şu açıdan faydalı, ..... şu açıdan sıkıntılı olabilir.
kap bu yazarı, dediklerinin bir önemi yok bugün olmasa yarın doğruyu söyler ama bakış açısı baki kalır.
burada dikkat edilmesi gereken bir başka husus da, objektif olması. allah hariç herkes günah işledi arkadaşlar ve hiçbir insan yüzde yüz doğru değil yada olay. kişilerin ve olayların da hem olumlu hem olumsuz yanlarını eşit derecede görebiliyorsa takip x2 derecesine iyidir
tam tersinde ise yani bir yazıyı okuduktan sonra az da olsa beni gülümsetmemiş yada bilinçlendirmemiş bir şey varsa o yazı nötr değildir, zamanımı aldı ve hiçbir şey vermedi, saman tadında bir yazı, olumsuz.
bu arada bende öyle olabilirim ama olmayan yazarlarda var.
evet oldukça seçmeceyiz ama zaten takip etme olayıda bu değilmi.
konuşmanın özetini geçicek olursam, ne hakkında konuştuğu değil, nasıl konuştuğu benim için daha önemli olan.
umarım anlatabilmişimdir kendimi esenlikle kalın.
nedir bu, merak edenler için gelin biraz irdeleyelim şimdi.
bir entry girildiğinde bu eğer yapıcı bir özellik taşıyorsa, yani bana bilmediğim bir bilgi katıyor veya olaylara farklı bir bakış açısıyla bakabiliyorsa benim için bu faydalıdır.
bazı yazarlar var salt bilgi giren yazarlar, gemicilik ve denizler üzerine gibi mesela ( yazar nicki ; dead reckoning )
peki ya ya arada güzel yapıcı, faydalı yazıları var ama eften püften içerikli vs de yazıyorsa ne yapmalı , buna değinecek olursak
bir entry hayal edelim, konu mesela şuan ki popüler konulardan neler var, 128 milyar olsun.
bu arada biizm için sağcısı solcusu ait olduğu görüş ve ideoloji farketmez, biz ne koparabiliriz ona bakıyoruz
şimdi bu para ;dünyanın en zengin , en varlıklı , böyle en şaşalı hayatı yaşayan insanlar için bile oldukça büyük bir mebla bu para ve herkes için önemli ve en önemlisi bizim paramız yani konuşulmaya değer, en azından bi gözatmaya.
pekiii öncelikle biz konuşarak ne elde etmeyi düşünüyoruz ona bakmalı, bu her zaman böyle, zaten ya bunun için ya gülmek için yani bize fayda katıcak şeyler için okuyoruz.
eğer entry şöyle başlıyorsa, dediğim gibi hangi görüşten olduğunun herhangi bir önemi yok, önemli olan olaylara nasıl yaklaştığı
işte örnek olsun diye söylüyorum, allah sizin belanızı versin, siz şöylesiniz siz böylesiniz, bilmem ne bilmem ne,
şimdi böyle bir yazı bana ne kattı, okudum ne değişti, hemen söyliyim negatif enerjili bir şey okuduğum için benide en iyi ihtimalle hiçbirşey olmadı - zamanım gitti - en kötü ihtimalle küplere bindim
şimdi bu tarz yazıları ben saman gözüyle bakıyorum, çiğnersin çiğnersin kime ne faydası var, sadece zamanını alır.
burada önemli olan olaylara karşı bakış açısı
çünkü burada insanları kategorize edersek yani takip etmeye değer ve takip etmeye gerel yok diyerekten.
sıradan, düz yazılar giren kişiyi elbette takip etmeye gerek yok.
çünkü yazıları saman tadında - yani kimseye totelde faydası olmayan yazılar olucaktır.
hemen bir örnekle daha açıklayalım
kadına şiddet
çok popüler ve gerçek bir konu, yani hayatın içinden , insanları doğrudan etkileyen bir konu. çünkü en tepedeki insanıda en temeldeki kişiler arasındada kadınlar var.
burada tarafın bir önemi yok önemli olan ne kattığı. yani yazar kadına şiddeti de övebilir,gerekli se bulabilir, bu durumun bana göre haksız olması birşeyi değiştirmez hatta karşıt görüşler genelde iyidir, olaylara bambaşka boyutlardan bakmanızı sağlar, ufkunuzu açarlar. önemli olan nasıl savunduğu.
yazar yazısında , mantıklı temellere dayandırabilmiş mi dayandıramamış mı önemli olan noktanın birisi bu bir diğeri bakış açısı.
zaten sadece bizimle aynı görüşte olan görüşleri dinleyerekten ilerleyemeyiz.
peki yazar ne diyebilir , nasıl böyle bir şeyi savunabilir derseniz.
diyebilirki, x dininin şu şu maddelerine göre x eylemi x kişilerine yap diyor ve diyorsa din kanunu anayasadan üstündür, önceliklidir. işte bu yakalamak istediğimiz nokta oldu. çünkü sorunu teşhis ettik, bundan sonrası çözüm önerileri.
işte böyle yazar saçma dahi olsa, entryleri saçma dahi olsa tanımlayıcı girdisi olan yazar, benim için takip edilesidir.
genel olarak bakarım takip listemdeki yazarların yazıtlarına varmı yapıcı, bir temele oturan entryler bu kişi kalsın derim takip listemde.
hemen bir örnekleyeyim yazımı bitireyim
konu vermeyelim artık amacından çok da sapmasın
konu xxxxxxxx olsun
bakalım entrylerde neler var
- evet
- yok ya olurmu öyle şey
- yok diyenler ....... dır, siz ergensiniz
- bu konuda şöyle düşünüyorum, ........ olayları şu şu şu açıdan faydalı, ..... şu açıdan sıkıntılı olabilir.
kap bu yazarı, dediklerinin bir önemi yok bugün olmasa yarın doğruyu söyler ama bakış açısı baki kalır.
burada dikkat edilmesi gereken bir başka husus da, objektif olması. allah hariç herkes günah işledi arkadaşlar ve hiçbir insan yüzde yüz doğru değil yada olay. kişilerin ve olayların da hem olumlu hem olumsuz yanlarını eşit derecede görebiliyorsa takip x2 derecesine iyidir
tam tersinde ise yani bir yazıyı okuduktan sonra az da olsa beni gülümsetmemiş yada bilinçlendirmemiş bir şey varsa o yazı nötr değildir, zamanımı aldı ve hiçbir şey vermedi, saman tadında bir yazı, olumsuz.
bu arada bende öyle olabilirim ama olmayan yazarlarda var.
evet oldukça seçmeceyiz ama zaten takip etme olayıda bu değilmi.
konuşmanın özetini geçicek olursam, ne hakkında konuştuğu değil, nasıl konuştuğu benim için daha önemli olan.
umarım anlatabilmişimdir kendimi esenlikle kalın.
devamını gör...
ekmek şarap sen ve ben
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım gogen’i tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
gogen’e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş….
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak….
bazen christoph colomb
napolyon’ken düşünürüm elbe’de geçen günleri
timur’ken beyazıt’ı yenişimi….
bir kere aristo’nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen jan dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shakespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon…
bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım gogen’i tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
gogen’e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş….
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak….
bazen christoph colomb
napolyon’ken düşünürüm elbe’de geçen günleri
timur’ken beyazıt’ı yenişimi….
bir kere aristo’nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen jan dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shakespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon…
bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…
devamını gör...
ivan ilyiç'in ölümü
ölüm döşeğinde olan bir adamın, fiziksel acılarından ziyade hayatını boşa geçirdiğini düşünmesi sonucu çektiği ruhsal acılarının, sevdiği insanların sağlıklı hallerini içten içe kıskanmasının ve ölüm korkusu nedeniyle yaşadığı ızdırabın anlatıldığı tolstoy romanıdır.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
açılsa gökyüzünün perdesi sonuna kadar,
dalabilsem gözlerinin irisine.
uçuşsa kelebekler fezaya kadar,
nefes alabilsem tutunurken sesine.
çağlasa gönlüm, sen evet diyene kadar,
tutunabilsem saçlarının teline.
geçip gitse ömrüm ölüm uğrayana kadar,
her dakikam tükense seninle.
b_g
dalabilsem gözlerinin irisine.
uçuşsa kelebekler fezaya kadar,
nefes alabilsem tutunurken sesine.
çağlasa gönlüm, sen evet diyene kadar,
tutunabilsem saçlarının teline.
geçip gitse ömrüm ölüm uğrayana kadar,
her dakikam tükense seninle.
b_g
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
rüyamda arkadaşım, sevgilimden ayrılmam için yüz milyon dolar teklif ediyodu ama bu teklifini whatsapp üzerinden yaptığı için pek ciddiye alamadım. şimdi düşündüm de 100 milyon dolar güzel paraymış bu zamana kadar hep beleşe ayrıldık üzerine bi de alkolüydü depresyonuydu bir sürü para harcadık, iyi teklifmiş.
devamını gör...
saat kulesi
saat kulesi, bir kule üzerine saat kadranı eklenmesiyle oluşan yapıdır. dünyada ve türkiye'de pek çok örneği vardır. londra' da ki big ben saat kulesi ve izmir saat kulesi ilk akla gelenlerdendir.
neo osmanlıcıların gözdesi olan ikinci abdülhamid' in saat kulelerine olan merakı tahta çıkışının 25.yıldönümü nedeniyle yayınlattığı fermanları ile başlamış. kendini sarayına kapatarak halktan kopuk bir hayat süren şimdilerde pek revaçta olan bu padişah bir nevi gücünü yaptırdığı saat kuleleri ile hissettirmeye çalışmıştır. o dönemin şartlarınıda düşünürsek akla en uygun gelen ve uygulanabilir araç olarak mimari eserleri söyleyebiliriz. bununda en önemlilerinden birisi saat kuleleriydi. böylece hem otoritesini hemde varlığını tebasına (!) hissettirmek istemiştir. adam 80 küsur saat kulesi yaptırmış ki bunların arasında meşhur izmir saat kulesi de vardır.
ayrıntılı listeye buradan bakabilirsiniz.
neo osmanlıcıların gözdesi olan ikinci abdülhamid' in saat kulelerine olan merakı tahta çıkışının 25.yıldönümü nedeniyle yayınlattığı fermanları ile başlamış. kendini sarayına kapatarak halktan kopuk bir hayat süren şimdilerde pek revaçta olan bu padişah bir nevi gücünü yaptırdığı saat kuleleri ile hissettirmeye çalışmıştır. o dönemin şartlarınıda düşünürsek akla en uygun gelen ve uygulanabilir araç olarak mimari eserleri söyleyebiliriz. bununda en önemlilerinden birisi saat kuleleriydi. böylece hem otoritesini hemde varlığını tebasına (!) hissettirmek istemiştir. adam 80 küsur saat kulesi yaptırmış ki bunların arasında meşhur izmir saat kulesi de vardır.
ayrıntılı listeye buradan bakabilirsiniz.
devamını gör...
corona virüsünün şekillendireceği yeni dünya düzeni
virüs yayılmadan önce, birçoğumuz maslow’un ihtiyaçlar piramidinin ortalarında mücadele veriyorduk. fizyolojik, güvenlik ve sosyal ihtiyaçları nispeten karşılanmış bazı değer verilme/saygınlık ihtiyacımızı ve kendimizi geliştirme ihtiyacımızı ön plana alıyor, bir yandan ne kadar akıllı, zeki, duyarlı, çalışkan olduğumuzu kendimize ve çevremize ispatlamaya çalışırken, diğer yandan da vücudumuzu ve beynimizi geliştirmenin yollarını arıyorduk.
virüs bir anda gelip hepimizi ilk basamağın dibine geriletti. hepimiz sadece güvenlik ve fizyolojik ihtiyaçlarımıza odaklandık. bu noktaya hiç de alışık değiliz haliyle de kafamız karıştı. bir otorite aradık. sırf bilgi veriyor diye durup dururken bakanı falan övmeye başladık. adam da şaşırdı haliyle.
fakat bir nokta var ki benim aklımı çok kurcalıyor. virüsün ünlülere, zenginlere, başarılı insanlara; yani daha üst sınıflardaki insanlara da bulaşması bir ‘’eşitlik’’ havası yarattı. bir gazeteci de bu durumu şöyle yazdı. ‘’pandemi ortaya çıkıp bir de can almaya başladığında siyasetin de, hırslarımızın da, paranın da, şöhretin de ne kadar anlamsız olduğu görülüyor.’’ bence durum bunun tam tersi.
öncelikle siyasetin en anlamlı olduğu noktadayız. karar alıcıların merhametine ve basiretine kaldık. bir cümleleriyle karantina kararı alınacak, bir cümleleriyle insanlar işlerine devam etmek zorunda kalacak, bir cümleleriyle sosyal haklarımız korunacak veya darbe alacak.
siyasi sebeplerden ötürü fakültelerimiz evrim karşıtı profesörlerle doldu, oysa bugün evrimin ispatı olan bir virüsle savaşıyoruz. keşke siyasi mücadelemiz konusunda daha hırslı olsaydık da, virüsü böylesine anti bilimsel bir ortamda karşılamasaydık.
paranın da en önemli olduğu noktadayız. zenginler dükkanlarını kapatıp kendilerini bodrum’a attılar bile. bugün sahada hangi zengin vatandaş mücadele ediyor? kargolarımızı zenginler mi getiriyor? her gün binlerce insanla temas haline olmak zorunda kalan market kasiyerleri zengin mi? paraları olsa bu işi yapmaya devam ederler miydi?
büyük tehdit altındaki hastane, adliye, eczane, emniyet personelleri zenginlerden mi oluşuyor? açıklanan önlem paketlerinin %90’ı bile zenginlerin durumunu korumakla ilgiliydi.
şöhret de daha önemli olamazdı sanırım. şöhretli sporcular, şarkıcılar, politikacılar vücutlarında herhangi bir hastalık göstergesi olmadığı halde yüzlerce kez test edildiler bile. oysa hastalık emareleri gösteren yüz binlerce insan test edilmeyi bekliyor.
virüs adil olabilir ama toplumumuz değil.
ikisini karıştırmamamız gerekir.
virüs bir anda gelip hepimizi ilk basamağın dibine geriletti. hepimiz sadece güvenlik ve fizyolojik ihtiyaçlarımıza odaklandık. bu noktaya hiç de alışık değiliz haliyle de kafamız karıştı. bir otorite aradık. sırf bilgi veriyor diye durup dururken bakanı falan övmeye başladık. adam da şaşırdı haliyle.
fakat bir nokta var ki benim aklımı çok kurcalıyor. virüsün ünlülere, zenginlere, başarılı insanlara; yani daha üst sınıflardaki insanlara da bulaşması bir ‘’eşitlik’’ havası yarattı. bir gazeteci de bu durumu şöyle yazdı. ‘’pandemi ortaya çıkıp bir de can almaya başladığında siyasetin de, hırslarımızın da, paranın da, şöhretin de ne kadar anlamsız olduğu görülüyor.’’ bence durum bunun tam tersi.
öncelikle siyasetin en anlamlı olduğu noktadayız. karar alıcıların merhametine ve basiretine kaldık. bir cümleleriyle karantina kararı alınacak, bir cümleleriyle insanlar işlerine devam etmek zorunda kalacak, bir cümleleriyle sosyal haklarımız korunacak veya darbe alacak.
siyasi sebeplerden ötürü fakültelerimiz evrim karşıtı profesörlerle doldu, oysa bugün evrimin ispatı olan bir virüsle savaşıyoruz. keşke siyasi mücadelemiz konusunda daha hırslı olsaydık da, virüsü böylesine anti bilimsel bir ortamda karşılamasaydık.
paranın da en önemli olduğu noktadayız. zenginler dükkanlarını kapatıp kendilerini bodrum’a attılar bile. bugün sahada hangi zengin vatandaş mücadele ediyor? kargolarımızı zenginler mi getiriyor? her gün binlerce insanla temas haline olmak zorunda kalan market kasiyerleri zengin mi? paraları olsa bu işi yapmaya devam ederler miydi?
büyük tehdit altındaki hastane, adliye, eczane, emniyet personelleri zenginlerden mi oluşuyor? açıklanan önlem paketlerinin %90’ı bile zenginlerin durumunu korumakla ilgiliydi.
şöhret de daha önemli olamazdı sanırım. şöhretli sporcular, şarkıcılar, politikacılar vücutlarında herhangi bir hastalık göstergesi olmadığı halde yüzlerce kez test edildiler bile. oysa hastalık emareleri gösteren yüz binlerce insan test edilmeyi bekliyor.
virüs adil olabilir ama toplumumuz değil.
ikisini karıştırmamamız gerekir.
devamını gör...
ben bunu daha önce nasıl yemedim denilen şey
bimde kadife tatlısı adı ile 3.95 gibi bir fiyata satılan red velvet cake'tir.
uzun yıllardır bim'e gider gelirim.bulunduğu reyondan çok şeyler aldım.5+ yıldır gittiğim markette,bu tatlıyı üç ay kadar önce keşfettim.kendime lanetler ediyorum,hem geç keşfettiğim için hemide bimden tatlı alıp yediğim için.
ama in the god damn town da bu tatlıyı yapan yer yok ve de mascarpone peyniri alınacak bir yer yok.
(bkz: kelimelerin arasına ingilizce sıkıştıran lanet olasıca tikiler)
uzun yıllardır bim'e gider gelirim.bulunduğu reyondan çok şeyler aldım.5+ yıldır gittiğim markette,bu tatlıyı üç ay kadar önce keşfettim.kendime lanetler ediyorum,hem geç keşfettiğim için hemide bimden tatlı alıp yediğim için.
ama in the god damn town da bu tatlıyı yapan yer yok ve de mascarpone peyniri alınacak bir yer yok.
(bkz: kelimelerin arasına ingilizce sıkıştıran lanet olasıca tikiler)
devamını gör...
ernest hemingway
"burada kazanırsak her yerde kazanırız. dünya iyi bir yer, savaşmaya değer, bende ayrılmayı hiç istemiyorum." cümlesi onun kaleminden çıkmış olmasına rağmen bir av tüfeği ile intihar etmiştir . böylece çanların kimin için çalmış olduğu da bir gizem olmaktan çıkıyor sanırım.
devamını gör...
ders çalışma isteği
bende olmayan ve hiçbir zaman da olmayacak gibi duran istek. gerçekten oturup saatlerce çalışabilenlere de helal olsun diyorum.
devamını gör...
kitap alıntıları
"çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi; kahramanlarını kendi seçer, ne kadar usandırıcı bir çabaya girerlerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemezdi."
az önce bitirdiğim kitap olan "bir çöküşün öyküsü"*nün son sayfasından bir alıntı.
az önce bitirdiğim kitap olan "bir çöküşün öyküsü"*nün son sayfasından bir alıntı.
devamını gör...
muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesine
en uzun türkçe kelime.
hemencecik başarısızlaştırıcı hâline getiremeyeceğimiz kişilerden biriymişsiniz gibi, anlamına gelmektedir. biraz beyin yakıyor farkındayım. daha fazlası buradan..
hemencecik başarısızlaştırıcı hâline getiremeyeceğimiz kişilerden biriymişsiniz gibi, anlamına gelmektedir. biraz beyin yakıyor farkındayım. daha fazlası buradan..
devamını gör...
this i love
bir guns n' roses şarkısı.
der ki:
"so if she's somewhere near me,
i hope to god she hears me.
there's no one else could ever make me feel,
i'm so alive.
i hoped she'd never leave me,
please god you must believe me,
i've searched the universe and found myself,
within her eyes."
der ki:
"so if she's somewhere near me,
i hope to god she hears me.
there's no one else could ever make me feel,
i'm so alive.
i hoped she'd never leave me,
please god you must believe me,
i've searched the universe and found myself,
within her eyes."
devamını gör...
musicbuddy
devamını gör...
istanbul'da serçe kalmaması
şayet görürseniz arpa şehriye koyun pencerenizin önüne, kısa sürede alışacaklardır. kumrular ile serçeleri bu şekilde alıştırdım.
devamını gör...
insanı mutlu eden ucuz şeyler
ucuz olan herhangi bir şeyi düşünmem uzun zaman aldi. oyumu çikolatadan yana kullanıyorum.
devamını gör...