okumaya başladığımda biraz sıkıcı bulduğum sonrasında elimden düşürmeden tek seferde bitirdiğim adam fawer kitabıdır. bittiğinde çok üzülmüştüm. çok iyi yazılmış bir kitap.
devamını gör...

maalesef yapamadığım eylemdir.

numarasını bulamıyorum kendisinin.
devamını gör...

başlığı ilk gördüğümde, izlemediğim bir vampir filminden bahsediyorlar herhalde diye geçirdim içimden. bizim vlad'ın kız kardeşi falan var, onun üzerine çekilmiş bir şeydir falan diye düşünüyorum sonra başlığa bir girdim aman aman bildiğin tarikat/cemaat gibi bir yapılanma çıktı karşıma. şeyh uçmaz mürit uçurur derler ya, bu müritler direkt uzaya mekik yollamış o derece bir tapınma, o derece bir bağlılık! öl dese ölecekler, vur dese vuracaklar. teşkilat sağlam.

söz konusu şahsı hiç izlemedim. youtuberlık müessesi ile zaten aram yok. amma velâkin kalkıp izleyecek olsam şu yazılanları okuduktan sonra sittin sene izlemem. yahu kitap eleştiriyormuş. ne güzel! maşallah! böyle olunca ve biz kendisini izlemeyince cahil ilan edilmişiz, bir gece de cahil kaldık yani! standart'a bakar mısınız? kazıklı izlemeyenler cahildir diyor adamlar/kadınlar, koyduğu çıta bu! bu çıtayı koyan insanları ciddiye almak dünya düzdür diyenleri ciddiye almakla eş değerdir.

kendiniz kitap okuyup, eleştiremiyor musunuz? nasıl bu kadar hazırcı hale geldiniz hayret edilesi cidden. başkası okusun bizim için gömsün, o gömsün bizde onun için onu izlemeyenleri gömelim kafası ile nereye varacaksınız acaba? o kadar kitap eleştirisi izlediğiniz vakitleri kitap okumaya ayırsanız, özgün gömüşler yaratırsınız kendinize, heybenize de bir şeyler eklemiş olursunuz. ama yok illa birileri arşı alaya çıkmalı, sizin için bu işleri yapmalı, yaptığı zamanda siz onu beğendiğiniz için halk kahramanı olmalı. onu tanımayanlar/bilmeyenler ise gafil/cahil ve dahi katli vacip olmalı değil mi? aferin! devam edin bu yolda, entelektüel linç tarikatı olmuşsunuz haberiniz yok. ha şu noktanın altını çizelim; söylediklerim kazıklı arkadaşa yönelik değil. o kendince bir mecra yaratmış yolunda gidiyor. benim lafım kazıkçıdan çok kazıkçı olanlara, tarikat mensuplarına. hoş gömüşleriniz olsun efendim!
devamını gör...

kpss gruplarındaki pdf dosyaları açısından fazlaca faydasını gördüğüm uygulamadır.
devamını gör...

herkesin okuması gereken bir kitaptır. ayrıca roman günümüzden çok da farklı olmayan bir distopyayı anlatmaktadır.
"utançsız olmayı isterdim, utanmaz olmayı isterdim. cahil olmayı isterdim. böylece ne kadar cahil olduğumu bilmezdim."
devamını gör...

sandığınız kadar kötü olmayan durum.

öncelikle kafası ne konuda karışık? bu sorunun cevabı belliyse ve karşı taraf kafasındaki karışıklık için yardıma ihtiyaç duyuyorsa halledilemeyecek mesele değil. ortada bir sorun vardır, medeni iki insan olarak bunu çözmeye çalışırsınız.
asıl korkutucu olan şey nedir, biliyor musunuz?

fikirleri oturmuş biri.

düşündüklerini belirli bir temel üzerine oturtmuş insanlar diğerlerine göre zorludur. hele bir de körü körüne inanma huyu varsa, yarabbalemin düşmanımın başına vermesin.
devamını gör...

sanırım yine iko uyurken biri düğmelerle oynadı.
(al bozdunuz işte cıks cıks)
devamını gör...

kafa sözlük’te yaşanan bir olayı, ekşi sözlük’te okumak biraz garip gelmişti ancak yazılanları okuduktan sonra, yönetimin uçurulan hesap hakkında açıklama yapmamasını doğru buldum.

bu konunun neresini açıklayacaksın ki? açıklamamak net seviye göstergesidir. yönetim eleştirilmez değildir ki, sık sık eleştiri yapanlardan biriyim. ancak son uçurulan hesap ile ilgili açıklama yapılmamasını doğru buldum. seviyeli harekettir.
devamını gör...

en iyi arkadaşım kendim
*
kimseyi kıskanamayacak
kadar mutsuz
kimseyi görmek istemeyecek
kadar bezmiş
kimseye üzülemeyecek
kadar halsizim
hava da kapalı
bakacak bir gökyüzü yok
tam yok olmak istediğim zamanlar
arada oluyor
kendime kalıyorum
beni bir tek o toparlayabiliyor
o yüzden onu çok seviyorum
en iyi arkadaşım kendim
*
elma kokan salon şiir kitabımdan bir şiirim.
devamını gör...

kimseyi küçümseyecek kadar büyük değilsin. çünkü gün gelir ;küçümsediğin her şey için önemsediğin bir bedel ödersin.(tolstoy)
devamını gör...

0.50 promil üstündeyseniz 6 ay süre ile hesabınıza el konulması ile sonuçlanır.
6 ay sonra aynı durumu tekrarlamanız halinde 2 yıllık bir cezai işlem uygulanır.

rüşvet kabul edilir.
devamını gör...

yerinde bir karar ama yetmez. sahte tezlerle üniversitede ders veren hocaları da ortaya çıkarsınlar. profesör olanların unvanını ellerinden alsınlar. fen bilimlerini bilmiyorum ama sosyal bilimler alanında özgün tezler yok zaten.
devamını gör...

felsefe çoğu insan için zor ve gereksiz bir konudur. ve elbette bir o kadar da sıkıcı. felsefeyi boş konuşma eylemi olarak görenlerin ya da hayatlarına uyguladıklarını iddia ettikleri saçma sloganların felsefe olarak görenlerin de sayısı ziyadesiyle fazla. en sevdiği filozof sokrates olanlardan tutun da, mağaranın duvarına yansıyan görüntülerden başka felsefe bilgisi olmayanlara kadar herkes felsefe hakkında yorum yapar. ama çoğu insan felsefi metinleri okumak, filozofların isimlerini ve söylediklerini bilmenin felsefe açısından bir şart olsa da yeterli olmayacağını düşünmemektedir. felsefe yapmak düşünmek ve yorumlamaktır. düşünüyorum o halde varım deyip, geçip gidebilirsiniz ya da bir nehirde iki kere yıkanmayı deneyip bir felsefi görüşü çürütebilir ya da kanıtlayabilirsin. ya da oturup okur, yorum yapar ve yeni fikirler üretebilirsiniz.


elbette yeni fikirler üretmek için ilk koşul okumak ve öğrenmektir. ancak hepimizin malumudur ki felsefi metinler zordur. anlaşılması güç metinlerdir. birçok yazar bu sıkıcılık mevzuuna kafa yormuş ve bunu gidermek için yöntemler denemişlerdir. mesela markus tiedemann’ın yazdığı felsefika, dünyanın felsefi yolculuğunu masalsı bir dille anlatarak insanları felsefeye çekmeye uğraşır ve bence fazlasıyla da başarılı olur. bir felsefe öğretmeni olan vittorio hösle’nin küçük bir kız çocuğu olan nora k. ile yaptığı mektuplaşmalardan oluşan “ölü filozoflar kahvesi” ise sokaklarda dolaşırken girdiği bir kahvede ölü filozflarla karşılaşan bir adamın hikayesidir ve kendi ağızlarından felsefelerini anlatma fırsatı tanır filozoflara. bu iki kitapta denenen yöntem oldukça başarılıdır.


harvard’da felsefe profesörü olan thomas catheart ve daniel klein’sa duruma aynı mantık ama farklı bir yöntemle yaklaşmıştır. ikili felsefi noktaları aydınlatmak için fıkraları kullanmıştır. (itiraf edeyim bazı sayfalarda kahkaha attım) tam duruma uygun fıkraları derlemişler ve felsefi metnin açıklaması olarak kullanmışlar. bu da insanı felsefe öğrenme konusunda harekete geçirebilecek bir yöntem. örneğin; dil felsefesi üzerine anlatılan şu fıkra beni çok güldürdü:

adamın biri günah çıkartma kabinine girer. “peder” der, “ben 75 yaşındayım ve dün gece iki tane yirmilik kızla seviştim, hem de aynı anda.”
rahip, “en son ne zaman günah çıkartmıştınız?” diye sorar.
“hiç çıkartmadım, peder. yahudiyim ben.”
“e, o zaman bana ne diye söylüyorsun be adam?”
“herkese söylüyorum!”

bu fıkra başka bakış açılarını göremeyen bir pederin durumunu anlatır ve dil felsefesi açısından çok önemli bir açıklamadır.
kitap büyük başarı kazanmıştır ve bence ister eğlenmek için isterse öğrenmek için, ya da her ikisi için okunmaya değer bir kitaptır. hiç bir şey için okumazsanız bile ismi için okuyun.
devamını gör...

2 senedir hacettepe üniversitesi, ingilizce öğretmenliği için uğraşıyorum. şimdilik hedefimi yazdım kazanınca da direkt üni ve bölümümü yazarım artık. hadi hayırlısı.
devamını gör...

severek yemek yapınca tadından yenmiyor. yemek yapmak, bana terapi gibi geliyor, çok seviyorum. * bugün yeşil mercimek, kabak ve havuç kızartması üzerine sarımsaklı yoğurt, karışık yeşil salata ile makarna yaptım. eşim de "yemekler, muhteşem olmuş, elinin lezzeti var" dedi. afiyet olsun, elime sağlık. *
devamını gör...

su basligi okurken bile, bir yandan yaptigim eylem... "bak bunu ben de yapiyorum" derken bile yapiyorsam, ileri seviye de bir aliskanlik haline gelmis demektir.
devamını gör...

harikulade bir paulo coelho romanıdır. slovenya'nın ljubljana kentinde yaşayan, her istediğini elde edebilen, maddi yönden pek kuvvetli, fiziksel manada da pek güzel bir kadının, veronika'nın anlatıldığı kitaptır.

bir hayli hayat dersleri içerdiğinden mütevellit intihara meyilli veya bunalımda olan genç arkadaşlarımızın mutlaka okuması gereken bir kitaptır.
devamını gör...

sandığınız kadar aptal değiliz. hatta birçoğumuz, bize önyargıyla yaklaşan kişilerden daha akıllıyız.
devamını gör...

ankara, orda büyümeyen için gri bir şehirden ibarettir.. denizi olan bir şehirde yaşayan insanlar asla sevmezler ankara'yı.. ama orada doğup büyüyen için bir sevdadır.. deniz kenarında yaşasa bile bu gri şehir benliğindedir.. aklına geldikçe burnunun direği sızlar.. belki çocukluktur belki anlardır.. farklı bişey vardır bu kentte...
devamını gör...

aaaa beni anlatan başlık açmışlar şeklinde tepki verdiren başlık. benimdir efenim bu. ayrıca ajanslardan gelen son habere göre ne sitkom karakteriyim ne de ecnebiyim, yani öyle diyollaaa.
e kardeş ne demeye giyiyorsun? derseniz de anlatıverem gari. belki aranızda benim gibi ağrıları olan birileri vardır da çareyi buluverirler. yalnız dikkat, tanım birazcık uzun.
uzun yıllar boyunca gece gündüz fark etmeksizin bacaklarımda ağrılar oldu. kaç tane doktora gittiysem de hepsinden şu cevabı aldım "büyüme ağrısıdır, geçer".
doktordur dedik, vardır bi bildiği dedik; geçmesini bekledik ama geçmedi. tabi bu arada benim ağrıların şiddeti arttı. ağrılardan ağlarken sızarsam uyuyabiliyordum. yoksa uyutmuyordu meret. bu sıralarda doktorun biri huzursuz bacak sendromu olabilir dedi. sonunda farklı bi cümle duymuş olmanın verdiği sevinçle onu araştırdık, yapılması gerekenleri yaptık, ettik falan ama i ih. benim ağrılar aynı devam. ben yine doktor doktor gezerken bir gün bi doktor dedi ki "sende düz tabanlık var". kendimden emin şekilde dedim ki, "yooo onun da kontrolü yapıldı, düz taban değilim ben". doktor hanım* "bi de ben tetkik edeyim" dedi ve muayene etti kiii bin-go. normalde düz tabanlık doğuştan gelen bi durummuş lakin çok az bi oran da olsa sonradan oluşan düz tabanlık diye bir şey varmış ve bendeniz bu az orandaki insan topluluğunun içine girmeyi başarmışım *. iyi tamam teşhisi koyduk, peki nedir bu? dedim veee olaylar başladı. benim ayakta oluşan taban dengesizliği sebebiyle kaslarım ve iskeletim hasar görüyormuş. bu yüzden de ben yıllardır bacak ağrısı çekiyormuşum. hatta bu yüzden gencecik yaşımda bi de bel fıtığım var*. neyse. sonra ben yine dedim ki, ne olduğunu öğrendik, peki şimdi ne yapacağım? doktor hanım da dedi ki, bir medikale gideceksin ve kendine özel tabanlık yaptırıp devamlı kullanacaksın. o da neymiş, yeniyor muymuş? falan diye işin goygoyuna bakarken bi taraftan da gidip kendime bi tabanlık yaptırdım*. tamam bu sefer bitti derken de ayakkabı sorunu ile karşılaştım. ayakkabıya ayağım sığarsa tabanlık; tabanlık sığarsa benim ayak sığmıyordu. normal ayak numaramdan epeyce büyük ayakkabılar alarak bu sorunu da bi şekilde halletmiş oldum. eh dedim tamam artık, göreyim bunca emek ağrıları geçirecek mi? geçti dostlar... tabanlığı kullandıktan sonra gelen o his gerçekten dünya varmış dediğim nadirane anlardan birini yaşatan histir. her ne kadar ayağımda yarı yarıya düz tabanlık olsa da, bel fıtığı sahibi olsam da artık ağrılarım yok ya, bu bana yetiyor.
şimdi konunun başına dönersek, tabanlık kullanımı beni rahatlattığı için sadece evde giydiğim özel bi spor ayakkabım var. haliyle ben de bu başlıktaki gruba dahil oluyorum.

işte böyle sayın yazarlar. öyle kafanıza göre hemencik insanları kategorize etmeyin sitkom karakteri, ecnebi vs diye. konuyu biraz deşince altından bi kürek gübre* çıkar da kalıverirsiniz öyle. haydi selam ile.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim