kızım dinliyor, gayet de arkadaş olabiliyoruz.
arabada biraz sorun oluyordu.
bana bazı şarkıları sevdirdi, arabada da onları dinliyoruz.
bts her hafta saç rengini değiştirmese yakışıklı bile bulacam onları.
devamını gör...

işi gücü bırakıp 7/24 rıza nur denilen morfinmanın deli saçması iddialarını tekrarlayan bağnaz bir tiptir. din maskesi altında yapılan hırsızlıklara, adam kayırmacılığa, haksızlığa dair tek kelam edecek yüreği yoktur. 800 girdisi varsa 700'ü o yobaz kafasından üfürdüğü mesnetsiz atatürk iftiralarıdır. ya geçimini bizim vergilerimizle sağlayan tipik bir aktroldür ya da o veya bu cemaatin, tarikatın sosyal medyada görevlendirilmiş müritidir. ekseriyeti badem bıyıklarını korkudan yeni kesmiştir.
devamını gör...

(bkz: para tuzağı)
devamını gör...

gökyüzünün binbir tonu
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

reflü. gece uyutmaz, yediklerini burnundan getirir.kahve içemezsin.
devamını gör...

albert camus'nun türkçeye düşüş adıyla çevrilen la chute kitabında anlatılan bir çeşit ortaçağ işkencesi;


"sahi ortaçağda" boğuntu hücresi" adı verilen o zindan hücresini bilmezsiniz. genellikle insan ömür boyu unutuluyordu orada. bu hücre şaşılacak boyutlarıyla ayrılıyordu ötekilerden. bir insanın ayakta duramayacağı kadar alçak, yatamayacağı kadar da dardı. engelli bir durum almak, köşegen biçiminde yaşamak gerekiyordu orada; uyku bir düşüş, uyanıklık bir çömelmeydi. azizim, sözcüklerimi ölçerek söylüyorum, bu basit buluşta deha vardı. her allahın günü, bedenini uyuşturan o hareketsiz baskı altında mahkum, suçlu olduğunu ve masumluğun keyifle gezinmek olduğunu öğreniyordu. doruklara ve yüksek köprülere alışkın bir adamı bu hücrede düşünebiliyor musunuz? "


bu işkence biçimi bana hayatı anlatıyor nedense. var olmakla, var olamamak arasında kalan hayatı hatırlatıyor. insanın aralıkta bırakılması hali sizce de en büyük işkencelerden biri değil mi? oğuz atay'ın ifadesiyle hani oluyormuş gibi oluyor da olmuyor ya işte tam da dediği gibi en büyük işkence, bu aralık hali.
devamını gör...

kutsal roma cermen imparatorluğu hanedan ailesi olan habsburglar'a (bkz: habsburg hanedanı) mensup eski fransız krallığı'nın eski kraliçesidir. 1770 yılında bourbonlar'dan (bkz: bourbon hanedanı) louis ile evlenmiş, louis'in dedesi xv. louis'in hayatını kaybetmesiyle "xvi. louis (veya louis capet)" adıyla 10 mayıs 1774'te fransa'nın bourbon hanedanı'ndan beşinci kralı olmasıyla kraliçe olmuştur.
sanıldığının aksine orijinali "s’ils n’ont pas de pain, qu’ils mangent de la brioche" olan, "ekmek yoksa pasta yesinler" şeklinde çevrilen cümleyi söylememiş fransız imparatorluğu kraliçesidir. o dönem aşırı yoksul hayat geçiren fransız halkı, hanedanın sarayda lüks ve şatafat içinde yaşadığına dair bir takım sözler duymaktadır. aç olmanın verdiği huzursuzluk ile bu duyumlar birleşince halk galeyana gelmiştir ve bu efsane de bunların sonucu olarak versailles*'deki kadınların versailles sarayı'na yürümesinin sonucunda çıkmıştır. aslında kraliçe böyle bir söz söylememiş, o zamana dek çokça yapıldığı gibi halkın tepkisini büyütmek maksadıyla kraliçe'nin böyle bir söz söylediği iddia edilmiştir. bu ve buna benzer kışkırtmalar ve ayaklanmalar sonucunda 1789'daki meşhur fransız ihtilali gerçekleşmiş ve eşi xvi. louis ile birlikte başarısız bir kaçma girişiminin ardından 16 ekim 1793'te paris'teki concorde meydanı'nda giyotin ile idam edilmiştir.

daha fazlasını okumak isteyenler için hakkında stefan zweig'in kaleminden "marie antoinette: vasat bir karakterin portresi" isminde bir biyografi vardır.
devamını gör...

bir tanım girerken geri tuşuna bastığınızda siteden ayrılma seçeneği çıktığında cancel basarsanız tanım girdiğiniz kutucuk uçuk pembe bir renk alıyor.*
devamını gör...

ünlü fransız matematikçi ve filozof descartes'ın "cogito ergo sum" yani "düşünüyorum öyleyse varım" sözünü hepimiz biliriz. peki nasıl düşünüyoruz? hemen herkes düşündüğünü ve iyi bir düşünür olduğunu "düşünür". peki bu düşüncelerimiz ne kadar sistematik gerçekleşiyor? işte bu noktada karşımıza çıkan düşünme biçimlerinden birkaçını incelemek istedim.

sözlük genelinde bazıları parçalar halinde incelenmiş modelleri de tek bir yazıda toplamış olacağım. eğer başlığı varsa, tıklayarak oraya gidip daha detaylı bilgiye erişebilirsiniz. yoksa kendiniz açabilir ya da yine bu başlık altında fikirlerinizi belirtebilirsiniz.

altı temel düşünme biçimi vardır. bunlar eleştirel, analitik, yansıtıcı, yaratıcı, yanal ve metabilişsel düşünmedir. diğer kullanılan ya da ilginç düşünce metotlarına da yer vereceğim ama önce bunlarla başlamak istiyorum.

eleştirel düşünme
"şüphe." neyin nasıl yapılacağına dair en doğruyu bulmaya/seçmeye dair rasyonel bir yol izleyen düşünme biçimi. temel olarak ilgililik, geçerlilik, açıklık, anlaşılabilirlik, dengelilik, mantıklılık, doğruluk ve adillik kavramlarına dayanır. önyargılardan ve ani kararlardan uzak olmayı, problemi merkez alarak hareket edip merkezden uzaklaşılmaması hem de çok yaklaşıp kör bir açıyla değerlendirilmemesini hedefler. mevcut bilgi, mantık ve sağduyu çerçevesinde bir karar ya da yargıya varılmasını amaçlamaktadır.

analitik düşünme, yansıtmalı düşünme, gerçekçi düşünme, tümdengelimsel ve tümevarımsal düşünme gibi diğer düşünce metotlarını da kapsar aslında.

analitik düşünme
iş ilanlarının vazgeçilmezi olan analitik düşünme, aslında ögeleri ayrıştırıp inceleme, bütün ve parça arasında ilişki kurma durumudur. çözüm aşamasındaki problem bütün halde değil, uygun parçalar halinde incelenir. her parçaya ayrı ayrı çözüm bulunurken, bir yandan parçalar ve çözümlerin kendi aralarındaki uyumu yani bütüne yansıyışı göz önünde bulundurulur. bilgiyi neden-sonuç dahilinde, farklılıklar ve benzerlikleri ince eleyip sık dokuyarak işlemektedir.

yansıtıcı düşünme
"deneyim" özeleştiri yaparak düşüncenin eksik ya da kusurlu yanlarının bulunması, bunlar üzerine tekrar düşünülmesi ve kötü yanların düşünen lehine kullanılması durumudur. hatalar ve kusurlar saptanır, devamında buna uygun bir yol haritası çizilir. birey durumu kendi kendine değerlendirir ve ne kadar mantıklı olduğunu tayin edip buna göre düşünceyi kabul ederek harekete geçer ya da reddederek düşünme aşamasını gözden geçirir.

yaratıcı düşünme
yaratıcı düşünme, var olan norm ve standartlardan sıyrılıp var olmayanı hedefleyen düşünme biçimidir. yeni bir nesne, kavram, fikir, eser ortaya çıkarırken ön plana çıkan yaratıcı düşünme, eleştirel düşünmenin aksine birbiriyle ilgi ilişiği bulunmayan ya da "en doğru"yu aramayan düşünme modeli olarak değerlendirilebilir. bu farklılık ve uç oluş, merkezden uzaklaşma hadisesi alakasız, gerçeklikten uzak ya da absürt olmak zorunda değildir.

yanal düşünme
olayı/sorunu birden fazla açıdan ele alan, tek bir doğrunun ya da çözümün olmadığı düşünme biçimidir. fikirsel zenginlik ve ihtimal fazlalığı ön plandadır. rasyonellik kısıtlı olabilir. olası tüm senaryoların göz önünde bulundurulduğu ve fikir fazlalığı üzerinden ufuk genişletmeye yönelik düşünme metodudur. yaratıcı düşünce ile birlikte beyin fırtınası dediğimiz olayı ortaya çıkarır. altı şapkalı düşünme tekniğinin doğrudan karşılığı ve çıkış noktasıdır.

metabilişsel düşünme
ben buna öz farkındalık demeyi daha doğru buluyorum. bireyin kendisini tanıyıp, nasıl düşündüğünün ve en verimli sonuçları nasıl ortaya koyabildiğinin kritiğini yapması durumudur. kendisi için en iyi öğrenme ve karar verme tekniğine dair olan düşünmedir. yani bir nevi düşünmeyi düşünme ya da nasıl düşüneceğini düşünme diyebiliriz.

şimdi de temel düşünme biçimleriyle alakalı, onların temeli olmuş ya da onlardan esinlenilerek yola çıkmış birkaç düşünme biçimini daha inceleyeceğiz.

ıraksak düşünme
var olan bir bilgi ya da olaydan hareketle türetilip yeni yorumlar kazandırmak, düşünceyi başka düşüncelerle ilişkilendirmektir. bu düşünce biçiminde tek doğru yoktur ve ortaya çıkan alternatif cevaplarla birlikte ortaya çıkan farklı bakış açıları, olay ya da bilginin daha geniş bir perspektiften yorumlanabilmesine imkan tanır.

yakınsak düşünme
çok cevaplı düşünme biçimlerinin, bilhassa ıraksak düşüncenin tam tersi şekilde farklı fikirler arasındaki ortak noktayı, paydayı bulma yönündeki düşüncedir. bu bağlamda ortaya çıkan bir fikir ya doğru ya yanlıştır. düşünceler elenerek olabildiğince az sayıda, mümkünse tek doğruya düşürülür.

tümdengelimsel düşünme
herhangi bir bütünden yola çıkarak, o bütünün kapsadığı parçaların da bütün için geçerli olan özellik/bilgiye uygun oluşuna dayalı düşünme metodu. temel mantığımızın da işleyiş mekanizmalarından biridir aynı zamanda. istem dışı gerçekleştirdiğimiz unsurlardandır ve gerçekliği kesin olmamakla birlikte olası ya da geçerli durumlar için kullanılır. çarpıcı bir örnek olarak burçlar verilebilir.

aslan burcu egoisttir. abdulkadir aslan burcudur. bu durumda abdulkadir egoisttir.

tümevarımsal düşünme
tümdengelimin tersi olarak, özelden genele doğru bir yol izlenen düşünme metodudur. tıpkı tümdengelimdeki gibi geçerli ifadeler olmalarına rağmen gerçeği yansıtmak zorunda değildir.

abdulkadir egoist bir insandır, abdulkadir aslan burcudur, aslan burcu insanlar egoisttir.*

analojik düşünme
iki farklı durum, problem ya da birey arasındaki ortak noktalardan yola çıkarak diğer noktaları da eşleştirmeye yönelik düşünme biçimi. bilinenlerin olgunun ele alınıp, bilinmeyen olgunun açıklanmaya çalışılması durumu.
ahmet uzun ve cesurdur.
ali de uzundur.
bu durum da ali de cesurdur.

hipotetik düşünme
problem çözümünde yalnızca somut kısım ve yöntemlere değil, "hipotez" geliştirerek çözümle ilişkisi olan yollara da odaklanan ve bunları test eden düşünme biçimidir. ıraksak düşünme ile doğrudan ilişkilidir ve yine ıraksak düşünmenin pratik işleyişine dair harika bir temeldir. ve, veya, eğer gibi mekanizmalara dayanır. bilgisayar dillerinde de sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
eğer x ve y olursa, z olur.

evet aklıma gelenler, değinmek istediklerim bunlar. düşünüyoruz. evet, insanız ve hepimiz düşünüyoruz. ama her ne kadar burada bahsetmesem de dogmatik düşünce, mantıksal olmayan düşünme, vasat düşünme gibi türler de söz konusu.

"olan bitene ne kadar geniş bir açıdan yaklaşıyorum? ne kadar bilinçli düşünüyorum? düşüncelerim doğru mu, eksiksiz mi?" gibi soruları her bireyin kendine sorduğu bir dünya dileğiyle diyerek bitireyim.
devamını gör...

tennessee williams'ın oyunundan uyarlanmış oscar ödüllü elia kazan filmi.

film, mal varlığını kaybeden blanche'in senelerdir görmediği kız kardeşinin yanına gelmesi ve burada gelişen olayları konu ediniyor. blanche ve kardeşinin arasında ne derece yoğun bir sevgi var tartışılır. birbirlerini küçüklükten itibaren neredeyse hiç görmemişler. kardeşi blanche'in geçmişinden bihaber, o da kardeşinin hamile olduğunu bile bilmeyecek kadar uzak ona. kardeşinin kocası stanley vahşi* ve aslında zekidir de. blanche artık eski güzelliğini giderek kaybettiğini bilir ve bunun kaygısını yaşar. gidecek başka bir yeri olmadığı için bu ketum adamla aynı evde yaşamak için bile çaba gösterir. kaygıları o derece büyüktür ki, gerçek yaşını herkesten gizler mesela, gündüzleri dışarı çıkmaktan kaçınır kırışıklarının belli olmaması için. sağlam bir geleceği olmasının tek koşulu gibi gözüken mitch ile sevgili olur. aynı zamanda stanley'in arkadaşıdır da bu adam. işler bu yüzden tam olarak istediği gibi de gitmez.

film bu olaylar göze alındığında feminist bir bakışla da incelenebilir bence. kadın egemenliği, erkek-kadın ilişkileri ve sosyal yaşamdaki farklılıklar, toplumdaki yeri (blanche de stanley de alkole düşkündür mesela ama stanley bunu açık açık belli ederken, blanche gizleme ihtiyacı hisseder) sorgulanıp tartışılabilir.

ayrıca marlon brando nedir bu filmde böyle ya. yarı tanrı..

"i don't want realism. i want magic" repliği ile alnıma yapıştırmak istediğim cümleler listesine girmiştir.
devamını gör...

‘gençlik, ilk yağan kara benzer; çok yağar ama çabuk erir’
dönüşsüz yolculuklar kitabı/ ethem baran
devamını gör...

yok be kardeşim ne karantinası, sözlükten arkadaşlarla kamptayız çok eğleniyoruz, aynen 2 hafta oldu çok iyi ortam..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hikâyesi olan, derdi olan, anlatma kaygısı güden insan elbette yazacak. yazacak ki, yılların birikimi ile dolmuş olan dimağını boşaltsın. zincirden boşanır gibi yazacak ki, tüm bunlar kişinin kendisine kalmasın, başkalarına aktarılsın. insanların öğrendiklerini, yaşanmışlıklarını, tecrübelerini 24 karaktere sıkıştırmasını mı istiyorsunuz? bunun yapılmışı zaten var. o zaten sizi kesiyorsa oraya odaklanacaksınız. sözlük mantığını ayakta tutan şey ilk çıkış anından beri yazılan destanlardır. kâh sizin destan dediğiniz şeylerin yazımı da 5-10 dakika sürüyor ya orası da ayrı mevzu.

okumak disiplin gerektiren bir iş. okuma disiplininiz yoksa, size yazılan her şey destan gelir. zira burada yazılan, aslında çok da uzun olmayan şeyleri okumaktan eriniyorsanız, kitapları nasıl okuyabiliyorsunuz cidden merak ediyorum. zihin tembelliği kitap okuma alışkanlığını yok eder. şikayet bu minvalde olduğuna göre zihin tembelliğinin önüne geçmek için uzun yazmayın demek yerine, yazın da ufak ufak okuyalım, alışkanlığımızı, zindeliğimizi yeniden kazanalım demeniz lazım. hatta şikayet etmek yerine bu insanlara teşekkür etmeniz lazım.

bakın kolaycılık dediğiniz şey her yere sirayet ediyor. insanlar kitap özetleri ile kendilerini kitap okumuş saymaya başladılar. kaldı ki, sizin destan olarak nitelediğiniz iletiler, sözlüğün topu topu %20'sini ya oluşturur ya oluşturmaz. akışa şöyle bir bakın bakalım; hep sizin istediğiniz kısa cümlelerle dolu tanımlar mevcut. bırakınız, insanların hikayelerini, anılarını, yaşanmışlıklarını, tecrübelerini okumak isteyen kitle, bunları okusun. zaten yazanların bir çoğu okunma kaygısı gütmüyor. 1 kişi bile okusa kafi gözüyle bakıyorlar olaya. bir konu hakkında verilen bilgi, öneri ve anlatılan hikayenin alıcısı bellidir zaten. ve azınlıktır. işte o yüzden destan (!) yazanlar az okunmayı ama öz okunmayı tercih eden kitle.

akışı kısa iletilere boğan ya da geyiğin boynuzunu sivriltenlere de bir zararları yok. kaldı ki, onları da eleştirmiyorum. zira yaş itibarı ile şu anda hepsi biriktiriyor. birikip, taşmaya başladıkları zaman onlarda kelimelerinin önüne geçemeyecekler, anlatma kaygısını yenemeyecekler ve yazmaya başladıklarında artık kısa cümleler kuramadıklarını fark edecekler. ha kimi testiyi 10 sene de doldurur, kimi 30 sene de doldurur ama o testi emin olur dolar ve bir gün siz de destan yazmaya başlarsınız.

şimdi şurada iki satır yazdığım şey misal destan olarak nitelenecek ve bunu yazmak 5 dakika mı almadı. beş dakika parmak egzersizi de mi yapmayalım arkadaş?*

siz akışa odaklanın derim, destan yazanlar kendi köşelerinde yazıp, çiziyor zaten. okumak isteyen de gelip okuyor. bak şimdi aşk olsun ! destan deyince aklıma grup destan geldi. öyle de bir grup vardı mesela ve onunla ilgili komik bir anım var. onu şimdi iki satırla nasıl çiziktireyim? hem onlar şarkı da ne diyordu? ''ayvası var narı var.'' siz ayvayı tercih ediyorsunuz diye narlar yok olacak değil ya! netice de atadan yadigar *
devamını gör...

keyfi böyle istiyordur.
mal burada, yersen de bu yemezsen de bu diyordur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çocukluğumdan beri uslu uslu tutardım her sene. ergenliğe girip regl olmaya başladığımda o günlerde tutmaz yılın geri kalan günlerinde tutardım. * okulda tutan kişiler bazen bi köşede tost yiyip kraker kemiren insanlara bağırırlardı. asla onlardan biri olmadım. olmadığım için insanlar benim ibadetime saygı gösterdi. istedikleri gibi yiyip içebildiler çünkü benim iradem o günlerde demirdendi. ibadeti yarıda kesip cehennemde yanmaktan korkuyordum o yüzden her yıl içime demirden bi irade yükleniyordu. bazen kendime şaşıyordum bu ben miyim diye.

son 2 senedir tutmuyorum. çevremden tepki alıyor muyum, evet. onlar tutarken ben saygı duyuyorum ama ben tutmayınca aynı şekilde saygı görüyor muyum, hayır. bu işte bi dengesizlik var.
sıkıldım bu baskıdan. öyle böyle değil çok çok sıkıldım. ne yapsam birileri sürekli eleştiriyor. eve gelirsin ayrı, sokağa çıkarsın ayrı, okula/işe gidersin ayrı. bir şey diyince de ee toplu yaşamın bedelleri diye zırvalıyorlar. sıçtırtmayın bedelinizi de size de be. ben özel hayatınıza karışıp yerli yersiz konuşuyor muyum? varlığınızı yok sayan herhangi bir davranışım var mı? çizgilerinizi aşıyor muyum? istesem yaparım daha sonra da toplu yaşamın bedelleri ayoll büyütmeyin bu kadar derim yüzünüze gevrek gevrek. hiçbirini yapmıyorum.
keşke birbirimizin boğazlamayı bi bıraksak.
bir de burda gördüm saygının zerresinin olmadığını. üst tanımlarda tutan insanlara bi sövmedikleri kalmış. kendinlerinde tutacak got yok diye kudurmuşlar adeta. ama lafa gelse en çok kültüre, yaşam tarzına, dine saygılı kişiler bunlar çıkar.
çoğunun yaşı büyük arkadaşlar olduğu belli. yazık gerçekten. yaşın olmuş 35+ hala insanların ibadetlerine kendi aklınca bok atıp duruyorsun. bomboş yazık bi hayat ne diyim.
devamını gör...

kadınlardan çok iyi anladığı düşünülen, almanca konuşan bohemyalı roman yazarıdır. 20. yüzyıl edebiyatının en önemli figürlerinden biridir. diğer çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri bazı durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve bir takım olağanüstülüklerle gösteren hikayeler olan modern hikayeciliğin dünya edebiyatındaki kurucusudur.
devamını gör...

bir daktilo klavyesine uzun bir süre basan maymunun, mantık dolu bir metin yazabilme ihtimalini inceler.
devamını gör...

saçma sapan açılan başlıklarla git gide soğumaya başladığım durumdur. bakire olmayan kızla evlenir misin, bakir olmayan erkekle evlenir misin, saçma sapan kin ve düşmanlığa sürükleyen başlıklar iyice sıktı. oysa ki ne umutlarla gelmiştik.
devamını gör...

doktora danışarak new life 4 hepa veya muadillerin milk thistle kolin enginar ekstresi gibi içerikleri temin edilerek diyete dahil edilip daha hızlı sonuç alınabilir. ama öncelik karaciğeri dinlendirici ve kendini daha kolay yenilemesine yardımcı diyetlerdir. bilinen bir farmokolojik ilacı yoktur maalesef, iyi bakacaksınız mecbuuur!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim