dünyanın en pahalı kahvesi.
ününü luwak adlı bir çeşit misk kedisi'ne borçludur.

kahve meyvesi olgunlaşınca kiraza benzer. çekirdekleri çıkarıldıktan sonra sırasıyla kurutulur, kavrulur ve öğütülür. kahveyi normalde böyle elde ederiz. ancak kopi luwak kahvesinin elde edilişi biraz daha farklıdır. endonezya'nın sumatra adası ve çevresinde yaşayan luwak kedileri kahve meyveleri ile beslenmektedir. yedikleri kahvelerin çekirdeklerini ise sindirmeden dışkılamaktadırlar. kahve çekirdekleri işte bu dışkılardan ayrıştırılarak elde edilmektedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sömürge döneminde yerel işçilerin ve bölge halkının kahveleri kendileri için toplamaları yasaktı. insanların kahveye ulaşabilmek için bu yolu keşfettikleri düşünülmektedir. bir kahve sever olarak çok kısa endonezya ziyaretimde bu kahveyi denedim. açıkçası tadını diğer kahvelerden ayıramadım. sadece içimi biraz daha hafif gelmişti o kadar. tabi işin bir diğer boyutu da bu kahvenin endüstriyel üretime geçmesi ile hayvanlar kafeslere kapatılarak durmadan yedirilip dışkılaması için eziyet görmektedirler. üretimin az olması ve fiyatın da yüksekliği insanları cezbetmiş olacak ki son zamanlarda bu yolla kahve elde edebilmek için başka hayvanlar bile kullanılmaya başlanmıştır. maslesef sahteleri de bulunmaktadır.
devamını gör...

sevdiğim yazarlardandır, tanımlarını gördükçe elim artı butonuna gider, öyle de güzel yazar* yani.
devamını gör...

evlenirken yapılan bir çok saçma sapan gelenek var ama benim en nefret ettiğim kesinlikle kına geceleri, yüksek yüksek tepeler,saçma sapan kıyafetler, ağlamalar arkasından göbek atmalar bitmeli artık.
devamını gör...


-nereye koşarak kaçıyorsun ya ? nereye koşarak kaçıyorsun? tamam ersin usta tıknaz ondan koşarak kaçabilirdik ama erdemden nereye kaçıyorsun ya erdem atletik çocuk abi yakalardı bizi
+ya erdem atletik diye ben neden köfteci açmak zorundayım ya ? bu nasıl bir mecburiyet kardeşim ya ? erdem atletikse atletik ya ! ben niye bu yüzden kokoreççi açıyorum ilkkan ?

şeklinde şahane replikleri olan dizi

ayrıca (bkz: kokariç)
devamını gör...

hiç diş hekimi olmayan bir dünyada diş ağrısı çekmek gibi.
devamını gör...

babaannem
devamını gör...

herkese ve her şeye karşı acımasız bir insan olmayı düşünmeme sebep olan bir durum.
devamını gör...

zamanında gitmiş biri olarak hak verdiğim gençliktir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sis var.
koca bir şehre sis çökmüş her şeyi yutmuş gibi.
devamını gör...

ticari kurum ve işletmelerde her akşam kapanışla birlikte sıfırlanan gün sonu mali raporudur. yazar kasa ya da pos cihazı raporu verir, mesai biter, dükkan kapanır, ve parti!
devamını gör...

a haberin ne kadar boş bir yayın kuruluşu olduğunu bir kez daha gözler önüne seren haberdir.
devamını gör...

daha bitmeden en sevdiğim filmler için konusuyla, akışıyla geçmiş film, şaheser. tarihe, bilime filmde geçebilecek her şeye duyduğum ilgi bir yana her zaman isteyeceğim bir hayatı ekranda görmek beni çok mutlu etti bu filmi izlerken. izledikten sonra da buna benzer filmler aradım ve bulduklarımı/bulduğumu sandıklarımı yazının sonunda paylaşacağım.

14.000 yıldır yaşadığını iddia eden bir öğretmen, kendisi gibi alanında uzman arkadaşlarınca konuşulmaya itiliyor filmde. bu gerçeği açıkladığı zaman, olay korkacakları veya sevinecekleri diğer gerçekliklere açılıyor. arkeoloji, biyoloji, din bilimi, antropoloji, psikiyatri gibi dallardan uzman arkadaşları o anlattıkça hikayesine daha çok çekiliyor, onu daha çok inkar ediyor ve ona daha çok inanıyorlar. filmi izlerken kendinizi o odada o şöminenin yanında john'u dinlerken buluyorsunuz ve o anlattıkça gerçekleriniz hikayeler ile harmanlanıyor. sizi sahip olduğunuz, olduğunuzu bilmediğiniz, olacağınız fikirler ile yüzleştiriyor sanki film. kesinlikle düşündürücü ve insan aklında iz bırakıcı. çözümlenmesi gereken bir sorun olup olmadığından emin değilim fakat kesinlikle sizi düşündürecek bir film.

öznel konuşmam gerekirse de: 14.000 yıl yaşamak, her an her şeyi görüyor olmasak da zamana, akan vaktin kendisine tanıklık etmek. savaşlar, kişiler, afetler, doğa olayları, coğrafyanın değişimi, uzay, tanrı fikri, gelecek, yaşlanmak, ölümsüzlük... mükemmel bir film. kendisine, john oldman'a sorulabilecek hala çok şey var ama sorulmuşlar bile bir noktaya kadar tatmin edici. hayatımda böyle bir film izlememiştim sanırım ben. gerçekten çok güzel. artık insanlar bir film önerisi istediğinde söyleyeceğim ilk filmlerden biri kesinlikle bu. tavsiyedir, öneridir: siz de mutlaka izleyin.

filmi bu kadar beğendikten sonra bunun gibi filmleri ararken de kendimce bir liste hazırladım, (filmlerin, the man from earth'e ne kadar yakın oldukları, onları izleyene kadar benim için de gizemini koruyor) filmleri; izledikçe veya başlıklarını girdikçe buraya kendileri hakkında kısa bir tanım ile bırakmayı düşünüyorum:

primer (film): 2004 yapımı bilim-kurgu filmi. zamanda yolculuk konulu film tek odada geçen ve düşündürten sohbetler içeren bir film değil fakat etkileyici. sizi zaman hakkında düşüncelere sokabilir

rope: bu 1948 yapımı alfred hitchcock filmi güzel bir felsefe üzerine kurulu. onu başlığımızdaki filmden ayıran şey bence düşüncelere daldırma noktası çünkü filmin, felsefesini işleyiş biçimi beni felsefesinden çok daha fazla etkiledi.
devamını gör...

esasında türkiye tarihine adını altın harflerle yazdırabilecek bir eylem iken, eylemin dördüncü gününden itibaren eylemciler arasına sızma yapan bir takım terör gruplarının provokasyonlarına uğrayarak, amacından sapmış, saptırılmış akabinde mevcut iktidarın daha da güçlenmesine sebebiyet vermiş eylemdir.

özellikle sosyal medyanın istenildiğinde ne kadar kötüye kullanılabileceğini gözler önüne sermiş, sosyal medyanın gücünü tüm türkiye'ye göstermiş eylemdir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

doğum günü için pastaneden meyveli bir dilimcik pasta alan. varsa bir tanecik de mum rica eden, evinde kendi kendine doğum günüsünü kutlayan bir garip insandır...

bir kaç hafta sonra doğum günüm. yaklaşık 10 seneden beri kutlamıyorum. ömrümüz vefa eder de yaşarsak planımda bu sefer kutlamak var. eğlenmek bizim de hakkımız... şimdiden heyecanlandım doğrusu.
devamını gör...

mahmut tuncer, demek ki zamanında ülke olarak ne kadar yokluktaysak bu adamı türkücü olarak kabul etmişiz. bence ülkede tanımayan yok bunu ama türkülerini seven kişi sayısı da azdır.
aynı şekilde alişan. adamda oyunculuk da yok ses de yok ama her yerde karşımıza çıkıyor.
devamını gör...

ayıp değildir. hastalık değildir aksine sağlıkli bir vücudun belirtisidir. utanılacak bir şey değildir. tabi ki utanılacak bir şey değil diye abartıp ulu orta hiç durmadan dillendirilecek bir şey de değildir.
devamını gör...

normal kelimesinin 1 saatte baymasidir.
devamını gör...

yüz senede mi olur bin senede mi bilemiyorum ama zenginler izole bir yaşam sürmek isteyecektir. halihazırda böyle bir senaryo için onlarca film/dizi/belgesel/animasyon var. çünkü kötü bi olasılık değil.

yaklaşık 120 yıl önce ekonomi kanunları arasına girmiş pareto ilkesinin çürümeye yüz tuttuğu milenyum döneminde, zengin ve diğerlerini ayıran dilim %20lerden %10'a kadar düşmüş, çok değil on yıl içinde %5'e hatta %2ye kadar ineceği tahmin edilmektedir. diğer taraftan oto kontrole sahip robot programları da tıpkı transistörler gibi her yıl katlanarak ivmelenen grafikle artıyor. öte yandan; nüfusu "kontrol etme" veya "düşürme" çabalarının beyhuda olduğu da ortaya çıkıyor. zira gelişen teknoloji, insanı öldürmeye değil yaşatmaya yönelik bir teknoloji. üretim kapasitesi her zaman nüfusla doğru orantılı şekilde artıyor ve her gün, günlük ihtiyacın x3 katı gıda üretiliyor. 8 milyara yetecek olan bu gıdanın yarısını nüfusun %10'u tüketirken, kalan yarısını ise %80lik kısım tüketiyor. tüketiyor dediğime bakmayın, ihtiyacın 3 misli üretim olmasına rağmen gıdaya erişimi kolay olan bu %90lık dilim, gıdanın tamamını harcıyor(mideye ve çöpe atıyor) dolayısıyla her gün nüfusun %10'u, gıdaya erişemeden ölüyor. kafaların yanmasına gerek yok, hesap gayet basit. ihtiyacımızdan fazla üretip herkese dağıtamadan hiç ediyoruz hepsini. facia dimi? değil. açlıktan ölen %10 için herhangi bi çaba gösterilmiyor çünkü bu durum bildiğimiz tüm doğa yasalarıyla örtüşüyor. yani evrim sürecinin çalışmaya devam etmesi için birilerinin bu cangılda ölmesi şart. e peki o zaman, ver gazı ver virüsü veya şakkadanak patlat bi nükleer bombe, yetmedi bi tane daha patlat. nüfusü azalt. olmaz mı? olmaz. mevcut nüfus dağılımını bozma girişimi, arkasını göremediğimiz bi senaryo. ölecekleri kim belirleyecek ve nasıl eyleme geçilecek, dünyanın en akıllı veya en zengini de olsanız bu sorunun cevabını bulamıyorsunuz. ayrıca azalan nüfusun olup bitene nasıl bi reaksiyon vereceği de belirsiz. yani nüfusu azaltıp, daha dengeli daha sözümona muhteşem bi dünya planınız varsa muhtemelen çalışmayacaktır. kitlesel bir yokoluşa zemin hazırlamaktan başka bi işe yaramayacaktır. bu yüzden dur bugün afrika kıtasını yok edeyim, zaten orda zengin yok deyip, ertesi gün hindistan'ı haritadan yok edemiyorsunuz.

sevmesek de birbirimize muhtacız. nüfusu azaltmak yerine artırmak veya stabil tutmak şart. zira insan demek, işgücü demek. herhangi bir teknolojik yıkımda medeniyeti tekrar inşa etmek için muhtaç olduğumuz tek güç, insan gücü, insan aklı. kısaca şanslı addettiğimiz zengin kesim dışında kalan tüm insanlığa muhtacız. herkesi yedekte tutmak için yaşatmak zorundayız.
tüm bu veriler ışığında, fakirle bir arada yaşamak zorunda kalan soylu adamın işi çok zorlaşıyor. bir yandan açlıktan ağzı kokan toplumların isyan etmesini önleyecek, bi yandan onları sömürecek, bi yandan kendini uzaya ve bilime adayıp geleceği inşa edecek, bütün bunları yaparken de keyif sürmek isteyecek*. peki bu nasıl mümkün olabilir? muhtemelen araya perde koyarak. güç ekseni ülkelerin değil, bireylerin elinde olacak ve bireyler birbirleri ile bir arada yaşamak isteyecektir. dolayısıyla devlet anlayışı değişime uğrayacak, milliyetçilik çöp olacaktır.



olası dikey mimari yaşam
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu modelde insanlığın hammadde ve dayanıklılık sorunlarını çözdüğü varsayılıyor. nitekim bu sorunları aşmak zor değil. hatta sorun bile sayılmıyor şu an bunlar. bu senaryoda medeniyet üç sınıfa ayrılır. soylu, burjuva, işçi. aynı coğrafyada yaşayan birileri yerden evlerde, 50 60 70 150 katlı binalarda yaşayacak, birileri de bin, beşbin katlı, bulutların arasındaki gökdelenlerde yaşayacak. insan ömrü şimdikinden birkaç kat daha uzun olacakken, bu fırsattan sadece imkanı olanlar yararlanacak. aşağıda yaşayanlar yine 70-120 yıl yaşarken, yukarıdakiler birkaç asır yaşamanın keyfini sürebilir. bu durum mevcut vicdan öğretilerine aykırı değil. itirazı olanı sjw ilan edersin*, paran yoksa git çalış köpek herif deyip susturursun, sorunu çözersin. üst katlarda mı yaşamak istiyorsun? imkansız değil. ama imkansıza yakın şartlar aranacak. gökdelenin üst katlarında kahramanlık hikayeleri yazılacak, fedakarlık öykülerinin şahitleri teşhir edilecek ve aslında üst kattaki medeniyetin ne kadar ahlaklı, erdemli ve muhteşem olduğu empoze edilecek. aynı senaryo yatay mimari için de geçerli.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu model daha basic, daha tasarruflu ve daha kolay inşa edilebilir olmasına karşın isyanlara daha müsait, empoze etmesi daha zor, haliyle tehlikeli bi izolasyon modeli. alt kesimi verimsiz topraklara gönderip, onları orada yalnız bırakma misyonudur. doğal seçilim sadece fakirler arasında çalışsın, diğerleri planetin daha verimli coğrafyalarında istediğini yapabilsin istenir. bu modelde asayiş yoktur. güçlü olanın hayatta kalacağı, akıllı olanın "karşı tarafa" geçebileceği bir imtihan süreci mevcut. asayiş yok, çünkü bu modelde alt sınıf insana zaten ihtiyacın yok. işgücüne ihtiyacın yok. her türlü ihtiyacını yapay zekaya teslim eden üst akıl modeli var.

zenginler için hayat çok zor. komşusu açken tok yatamaz. komşuyu doyurmak yerine komşudan izole bir hayat yaşamak isteyebilir. karşısında organize olamayan, haksızlıklarla mücadele etmeyi bilmeyen kesim olduğu sürece hikayeden galip gelen kesim zengin olacaktır.

not: görseller konuyla ilgili yapımlardan alınmış olup hepsi hayal ürünüdür. bu yazı da hayal gücü ürünüdür. zengini aşağılamaz, fakiri hor görmez veya tam tersini yapmaz.
devamını gör...

mahlasıyla karşılaşmama rağmen geç keşfettim yazarlardan biri. buradaki #978574 tanımıyla kendisine sempatim arttı*. umarım yazmaya devam eder.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim