nefret söylemi
kendi düşündükleri dışındaki her şeyin yanlış olduğunu düşünen ve herkesin kendisi gibi olmasını isteyen varlıkların yaptığı şeydir.
edit: #217046 cevaben
nefret etme hakkımız vardır fakat bu nedenle karşıdakinin hayatını zorlaştırmaya hakkımız yoktur. herkes bu dünyada yaşamaya çalışıyor ve birine beslenebilecek en kötü duyguyu beslemek bile onun hayatını zindan etmek için haklı bir sebep değildir. (tecavüzcü, tacizci gibi insan sınıfına koymadığım varlıkları bu sözlerimden tenzih ediyorum. onların hayatını istediğiniz kadar zindan edebilirsiniz, yanınızdayım.)
edit: #217046 cevaben
nefret etme hakkımız vardır fakat bu nedenle karşıdakinin hayatını zorlaştırmaya hakkımız yoktur. herkes bu dünyada yaşamaya çalışıyor ve birine beslenebilecek en kötü duyguyu beslemek bile onun hayatını zindan etmek için haklı bir sebep değildir. (tecavüzcü, tacizci gibi insan sınıfına koymadığım varlıkları bu sözlerimden tenzih ediyorum. onların hayatını istediğiniz kadar zindan edebilirsiniz, yanınızdayım.)
devamını gör...
yoğurtla iyi giden yiyecekler
balık ürünleri dışında her yemeğin yanında güzel.
devamını gör...
dünya sözlük'ün kapanması
bugünlerin geleceğini biliyordum bir adamı pışpışlamak için toplanmış yaklaşık 50 kadar saftirik yazar şimdi napacak kendilerine ait bir fikirleri de yok ki başka sözlükte yazabilsin garipler. sözlük yazarının bilmem nesi ,yok sözlük yazarıyla röportaj biri de demiyor ki kardeşim sen kimsin ? derviş bir şey yazsa da nickaltında yağlasak diye bekleyen zavallılar , gündeme dair yazdığında saldıran minnoş maskeli yazar tiplemeleri , doğru düzgün tanım yazmadığı halde aktif yazarlara ağalık yapan gediklileri falan siz bunu çoktan hakettiniz. insanca iyi niyetle kaç defa uyardık ama dinlenilmedi. üzülmesinler zaten whatsapp grupları vardır ordan birbirini yağlayıp ballasınlar sosyal medya anlayışları bundan öte değil zaten.
ekleme: yeni yazılıma geçecekmiş nereye geçerse geçsin farketmez orası herkese açık bir sözlük değil cemaat evlerine benziyor , her zaman güdük kuyruk gibi kalacaklar yerlerinde.
ekleme: yeni yazılıma geçecekmiş nereye geçerse geçsin farketmez orası herkese açık bir sözlük değil cemaat evlerine benziyor , her zaman güdük kuyruk gibi kalacaklar yerlerinde.
devamını gör...
30 yaşından sonra enstrüman çalmayı öğrenmek
bazı insanlar ne yazık ki çocukken hobi edinecek lükse sahip olmayabiliyorlar. enstrüman, resim, bale, basketbol vesaire kurslara gidip hobi edinerek, en masum yaşlarını güzelliklerle dolu dolu geçirmek yerine akla hayale gelmeyecek şeyler yaşıyorlar.
bu nedenledir ki kaç yaşında olursa olsun ve ne yapıyorsa yapsın bir insanı aa yaşına bak bir de yaptığına bak şeklinde yargılamamalıyız. enstrüman öğrenmenin yaşı olmaz. çünkü kaç yaşına gelirseniz gelin enstrümanla vakit geçirdikçe ruhunuzu dinlendirici bir etkisi var. fakat belirli bir yaştan sonra öğrenmek gittikçe zorlaştığı ve sorumluluklar epeyi arttığı için 30 yaşından sonra enstrüman çalmayı öğrenen insanı koskocaman tebrik etmek gerektiğini düşünüyor ve tebriklerimi iletiyorum. *
bu nedenledir ki kaç yaşında olursa olsun ve ne yapıyorsa yapsın bir insanı aa yaşına bak bir de yaptığına bak şeklinde yargılamamalıyız. enstrüman öğrenmenin yaşı olmaz. çünkü kaç yaşına gelirseniz gelin enstrümanla vakit geçirdikçe ruhunuzu dinlendirici bir etkisi var. fakat belirli bir yaştan sonra öğrenmek gittikçe zorlaştığı ve sorumluluklar epeyi arttığı için 30 yaşından sonra enstrüman çalmayı öğrenen insanı koskocaman tebrik etmek gerektiğini düşünüyor ve tebriklerimi iletiyorum. *
devamını gör...
testament
1983 yılında amerika’nın kaliforniya eyaletinde kurulan thrash metal grubudur. thrash metal diyorum da bunların yaptığı müzik sadece thrash metalle kalmıyor. death metal olsun, heavy metal olsun hepsini yapmışlar mübarek. testament 1980’li yılların popüler metal gruplarındandır aynı zamanda. şarkıları öyle kulak yorucu cinsten değil gayet şeffaf, sakin ve bir o kadar da şahanedir. misal bana dünyanın en iyi metal grubu hangisidir diye sorsalar net grup ismi vermesem de listeye testament’i de alırım çünkü metal dünyasına ciddi anlamda emek vermiş adamlar.
grup metal müzik kariyerleri boyunca birçok albüm yapmışlar. bazıları beğenilmiş bazıları da beğenilmemiş, eleştirmenler tarafından sağlam eleştirilmiştir. dark roots of earth, the ritual, souls of black, brotherhood of the snake, first strike still deadly, days of darkness, the best of testament, ve son olarak, titans of creation albümleri on numara beş yıldızdır. zaten bu albümlerle onlar metal dünyasında testament olmuşlardır.
grup üyelerinden olan chuck billy, alex skolnick ve paul bostaph bu adamlara ayrı hastayım. biri şahane söz yazarı vokal, diğeri gitarı elinde oynatan ve solo gitar konusunda oldukça usta olan biridir, öbürü de bateri kullanırken şarkıyı allahu ekber dağına ulaştıran şahıstır. her birinin ayrı, güzel yetenekleri var. işte testament’in bugüne kadar albümleri çok sattıysa, metal dünyasında ses getirdiyse hep bu adamların yüzündendir.
metal müzik bunlarla güzel azizim, metal dünyasında testament’in eksikliğini hiçbir zaman düşünemem. sevgiler saygılar olsun, daha çok albüm yapsınlar biz metalciler olarak da sürekli dinleyelim onları. *
grup metal müzik kariyerleri boyunca birçok albüm yapmışlar. bazıları beğenilmiş bazıları da beğenilmemiş, eleştirmenler tarafından sağlam eleştirilmiştir. dark roots of earth, the ritual, souls of black, brotherhood of the snake, first strike still deadly, days of darkness, the best of testament, ve son olarak, titans of creation albümleri on numara beş yıldızdır. zaten bu albümlerle onlar metal dünyasında testament olmuşlardır.
grup üyelerinden olan chuck billy, alex skolnick ve paul bostaph bu adamlara ayrı hastayım. biri şahane söz yazarı vokal, diğeri gitarı elinde oynatan ve solo gitar konusunda oldukça usta olan biridir, öbürü de bateri kullanırken şarkıyı allahu ekber dağına ulaştıran şahıstır. her birinin ayrı, güzel yetenekleri var. işte testament’in bugüne kadar albümleri çok sattıysa, metal dünyasında ses getirdiyse hep bu adamların yüzündendir.
metal müzik bunlarla güzel azizim, metal dünyasında testament’in eksikliğini hiçbir zaman düşünemem. sevgiler saygılar olsun, daha çok albüm yapsınlar biz metalciler olarak da sürekli dinleyelim onları. *
devamını gör...
edebiyat aracılığıyla tüketilen biyografiler mezarlığı
belirli bir yeri olmayan ama dünyanın her tarafındaki kitapçılarda ve kütüphanelerde kolaylıkla bulunabilecek, insanda edebiyattan soğuma hissi uyandırma olasılığı yüksek olan ancak zamanla bu hissin yerini bu mezarlıktaki biyografilerin katillerine duyulan nefrete bırakan kurgusal mekanlardır.
elias canetti’nin benimle aynı fikirde olduğuna çok sevindiğim cümlesi “ açıklanmış hayatlar hayat değildir”i okuduktan sonra biyografi yazarlarına olan öfkemi, hadi öfke demeyelim de kırgınlığımı içimden atmak için bu tanımı yazmaya karar verdim.
eminim dünyanın bu en heyecan verici, en eğlenceli yazısını okumak için sabırsızlanıyorsunuz. o zaman anlatayım derdimi.
çok sevdiğiniz bir yazarla tanışmak ister misiniz gerçekten? ben istemem. daha önce çok sevdiğim demesem de okumaktan keyif aldığım yazarlardan biri olan murat menteş’le ilgili bir anımı yazmıştım ve bu görüşmeden sonra murat menteş okumayı bıraktığımı da belirtmiştim.
ben bir yazarı sadece yazdıklarıyla kabul etmek ve öyle tanımak isteyen okurlardan biriyim. biyografi yazarları ise bize o yazarlarla ilgili onlarca, yüzlerce, binlerce bilgi vererek yazarla aramızı açmaya çalışmaktadır. ben biyografilerin yazarın hayatına değinse de genellikle özel hayatından çok edebi yönüne odaklanması gerektiğini düşünüyorum.
kafka’nın çizimleri arasındaki pornografik illüstrasyonlar beni kafka’dan soğutmaz elbette ama bunları bulunca mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlamak sonra da yayımlayıp “ kafka’yı seviyorsunuz ama bak neler çizmiş!” demek aptallıktan başka bir şey değildir.
bu ayıp birçok başka yazara da yapılmıştır ve edebiyat aracılığıyla tüketilen, sömürülen ve toprak altına gönderilen biyografiler hangi dilde dua edeceğimizi bilmediğimiz mezar taşları ile dolu çok tanrılı bir dinin hüküm sürdüğü bir mezarlığa gönderilirmiştir.
bu konuda bir şeyler yapılması elzemdir. birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu zamanlarda edebiyat dünyası hain biyografi yazarlarının saldırısı altındayken ideolojik fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp sevdiğimiz yazarları koruma zamanıdır.
sizi bilmem ama ben bu yola kefenimi giyip de çıktım. eğer sonum edebiyat aracılığıyla tüketilen biyografiler mezarlığı olacaksa ben bundan ancak onur duyarım.
elias canetti’nin benimle aynı fikirde olduğuna çok sevindiğim cümlesi “ açıklanmış hayatlar hayat değildir”i okuduktan sonra biyografi yazarlarına olan öfkemi, hadi öfke demeyelim de kırgınlığımı içimden atmak için bu tanımı yazmaya karar verdim.
eminim dünyanın bu en heyecan verici, en eğlenceli yazısını okumak için sabırsızlanıyorsunuz. o zaman anlatayım derdimi.
çok sevdiğiniz bir yazarla tanışmak ister misiniz gerçekten? ben istemem. daha önce çok sevdiğim demesem de okumaktan keyif aldığım yazarlardan biri olan murat menteş’le ilgili bir anımı yazmıştım ve bu görüşmeden sonra murat menteş okumayı bıraktığımı da belirtmiştim.
ben bir yazarı sadece yazdıklarıyla kabul etmek ve öyle tanımak isteyen okurlardan biriyim. biyografi yazarları ise bize o yazarlarla ilgili onlarca, yüzlerce, binlerce bilgi vererek yazarla aramızı açmaya çalışmaktadır. ben biyografilerin yazarın hayatına değinse de genellikle özel hayatından çok edebi yönüne odaklanması gerektiğini düşünüyorum.
kafka’nın çizimleri arasındaki pornografik illüstrasyonlar beni kafka’dan soğutmaz elbette ama bunları bulunca mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlamak sonra da yayımlayıp “ kafka’yı seviyorsunuz ama bak neler çizmiş!” demek aptallıktan başka bir şey değildir.
bu ayıp birçok başka yazara da yapılmıştır ve edebiyat aracılığıyla tüketilen, sömürülen ve toprak altına gönderilen biyografiler hangi dilde dua edeceğimizi bilmediğimiz mezar taşları ile dolu çok tanrılı bir dinin hüküm sürdüğü bir mezarlığa gönderilirmiştir.
bu konuda bir şeyler yapılması elzemdir. birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu zamanlarda edebiyat dünyası hain biyografi yazarlarının saldırısı altındayken ideolojik fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp sevdiğimiz yazarları koruma zamanıdır.
sizi bilmem ama ben bu yola kefenimi giyip de çıktım. eğer sonum edebiyat aracılığıyla tüketilen biyografiler mezarlığı olacaksa ben bundan ancak onur duyarım.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının dövmeleri
üç dövmem bir de çocuğum var. bugün anneler günü. babası anneler günümü kutladı. iyi ki!
devamını gör...
opeth
opeth, 1990 yılında stockholm'de kurulmuş, isveçli bir progresif metal grubudur. grup çeşitli kişilerin ayrılması ile değişiklik geçirmiş olsa da kalitesinden ödün vermemiştir. lise yıllarımdan beri beni en çok etkileyen şarkısını paylaşmak isterim.
burden
fading again
ıf death should take me now
count my mistakes and let me through
whisper in my ear
taken more than we've received
and the ocean of sorrow is you.
burden
fading again
ıf death should take me now
count my mistakes and let me through
whisper in my ear
taken more than we've received
and the ocean of sorrow is you.
devamını gör...
grönland
dünyanın en büyük adası olarak biliniyor. insanlar genelde denize yakın yerlerde yaşıyor iklimi daha yumuşak diye. suç oranı yok denecek kadar az, ulaşımı ücretsiz karlar ülkesi donmak garanti.
devamını gör...
ateistlerin sevilmemesi
inanmak temel bir ihtiyaçtır; bu yüzden ateist olmak-olabilmek kolaycılık değil, çok ağır bir yükün altına girmektir. ben tanrı olsam cennetime keşişten evvel ateisti alırdım.
devamını gör...
profili seri beğeniye tutmak
gayet normal bir harekettir. yazara hakkını teslim etmektir.
neyi bu kadar tuhaf karşılanıyor anlamıyorum. o oylama butonu neden var, dünyayı yok etmeye yaramıyor herhalde.
üç tanımını beğendiysem üç oy, on tanımını beğendiysem on oy. bakın sistem basit, sayısalcı sözelci fark etmiyor çok kolay.
hepsini oylayabilsem hepsini oylarım ama malum kısıtlama var. e mezara mı götüreceğiz yahu.
neyi bu kadar tuhaf karşılanıyor anlamıyorum. o oylama butonu neden var, dünyayı yok etmeye yaramıyor herhalde.
üç tanımını beğendiysem üç oy, on tanımını beğendiysem on oy. bakın sistem basit, sayısalcı sözelci fark etmiyor çok kolay.
hepsini oylayabilsem hepsini oylarım ama malum kısıtlama var. e mezara mı götüreceğiz yahu.
devamını gör...
martı
çok sesli bayağı da yaramaz bir kuş türü.
yan komşu bu eve taşınırken uyardı. 'pek rahatsız ediyorlar. seslerinden uyunmuyor. bağırmaları bir yana çatıda sürekli sanki çocuklar koşturuyor gibi oluyor. korkma sakın ha' diye.
açıkçası kuşları pek severim. bu zamanlar da hoşuma gidiyor. ilk defa bu kadar içli dışlı oldum. vapurda simit atmam ve evde kalan ekmekleri sahile taşıyıp etrafımı sarmaları dışında. şuan bir sıkıntım yok kendileriyle.
bazen deli gibi odamın balkonuna üşüşüyorlar hatta bir kere korkmama neden oldular. minik çocuğu kaptılar sandım. işte biri bu eve taşınırken kulağıma 'aman dikkat kedileri teraslardan martılar kapıyormuş' dedi diyeli biraz ürküyorum. onun dışında kanka bile oluruz bakarsınız.
kuş yahu işte sevin, öpün, koklayın dikkat edin ağzınızı burnunuzu yemesin. benim mıncırasım var onlar beni mıncırır diye ürküyorum.
yan komşu bu eve taşınırken uyardı. 'pek rahatsız ediyorlar. seslerinden uyunmuyor. bağırmaları bir yana çatıda sürekli sanki çocuklar koşturuyor gibi oluyor. korkma sakın ha' diye.
açıkçası kuşları pek severim. bu zamanlar da hoşuma gidiyor. ilk defa bu kadar içli dışlı oldum. vapurda simit atmam ve evde kalan ekmekleri sahile taşıyıp etrafımı sarmaları dışında. şuan bir sıkıntım yok kendileriyle.
bazen deli gibi odamın balkonuna üşüşüyorlar hatta bir kere korkmama neden oldular. minik çocuğu kaptılar sandım. işte biri bu eve taşınırken kulağıma 'aman dikkat kedileri teraslardan martılar kapıyormuş' dedi diyeli biraz ürküyorum. onun dışında kanka bile oluruz bakarsınız.
kuş yahu işte sevin, öpün, koklayın dikkat edin ağzınızı burnunuzu yemesin. benim mıncırasım var onlar beni mıncırır diye ürküyorum.
devamını gör...
normal sözlük'te herkesin fakir olması
halkın pek çoğu fakir, bu bir gerçek.
fakat bir çok insan ise fakir edebiyatı yapıyor, bu'da bir gerçek.
merak etmeyin kimse sizden borç para istemeyecek, yalan beyanlara gerek yok.
fakat bir çok insan ise fakir edebiyatı yapıyor, bu'da bir gerçek.
merak etmeyin kimse sizden borç para istemeyecek, yalan beyanlara gerek yok.
devamını gör...
üç kız kardeş (iclal aydın)
iclal aydın'ın kadın serisinden bir roman.
ben her ne kadar sıralamasını karıştırıp dağınık okusam ve bunu ilk kitabı okuduktan sonra öğrenip, yanlış yaptığım için hayıflansam da, çok da sıraya gerek olmadığını okuyunca anladım.
çünkü kitaplarda birbirinin devamı olay örgüsü yok. sadece diğer kitaptan tanıdık bir karaktere denk gelebilirsiniz ve bu sıkıntı değil.
kendini çürüten not: buraya kadar sırası önemli değil dediğim kitapların, sonuncusunu okuduktan sonra bu fikrim değişti. 'üç kız kardeş' sonrası kalbimin can mayası okunsa daha iyi olur. bir nevi dizinin ikinci sezonu gibi.
bu kitaba gelecek olursak, illa ki okuduğum serinin diğer kitabıyla kıyaslama yapıyorsun ve ben unutursun'u, onun olay örgülerini daha çok beğenmiştim. bu kitaba geleyim dedim ama gelememişim anlaşılan. neyse gelelim bu kitaba. baya çerez bir kitap. ege'de geçen çerez bir yazlık film tadında. bir buçuk günde bitebilecek kadar da akıcı bir dili var.
işlediği; aile, aşk, arkadaşlık, kardeşlik konuları etrafında dönüyor olaylar. her bir karakterin bir hikayesi var.
ben bir şekilde seri elimde mevcut, birini okumuşken diğerlerini de okuyayım bari düşüncesiyle okudum ki pişman değilim. vakit geçti. son kalan kitabı da okuyacağım elbette.
küçük bir not: kitabın konusu 3 sezon türk dizisi çıkacak potansiyelde. çıksa ve güzel kurgulanıp çekilmiş olsa, izleyicisi muhakkak olur. en azından, ayvalık, cunda manzaraları için bile izlenir.
ben her ne kadar sıralamasını karıştırıp dağınık okusam ve bunu ilk kitabı okuduktan sonra öğrenip, yanlış yaptığım için hayıflansam da, çok da sıraya gerek olmadığını okuyunca anladım.
çünkü kitaplarda birbirinin devamı olay örgüsü yok. sadece diğer kitaptan tanıdık bir karaktere denk gelebilirsiniz ve bu sıkıntı değil.
kendini çürüten not: buraya kadar sırası önemli değil dediğim kitapların, sonuncusunu okuduktan sonra bu fikrim değişti. 'üç kız kardeş' sonrası kalbimin can mayası okunsa daha iyi olur. bir nevi dizinin ikinci sezonu gibi.
bu kitaba gelecek olursak, illa ki okuduğum serinin diğer kitabıyla kıyaslama yapıyorsun ve ben unutursun'u, onun olay örgülerini daha çok beğenmiştim. bu kitaba geleyim dedim ama gelememişim anlaşılan. neyse gelelim bu kitaba. baya çerez bir kitap. ege'de geçen çerez bir yazlık film tadında. bir buçuk günde bitebilecek kadar da akıcı bir dili var.
işlediği; aile, aşk, arkadaşlık, kardeşlik konuları etrafında dönüyor olaylar. her bir karakterin bir hikayesi var.
ben bir şekilde seri elimde mevcut, birini okumuşken diğerlerini de okuyayım bari düşüncesiyle okudum ki pişman değilim. vakit geçti. son kalan kitabı da okuyacağım elbette.
küçük bir not: kitabın konusu 3 sezon türk dizisi çıkacak potansiyelde. çıksa ve güzel kurgulanıp çekilmiş olsa, izleyicisi muhakkak olur. en azından, ayvalık, cunda manzaraları için bile izlenir.
devamını gör...
hülya avşar'ın zenginlik ile ilgili açıklaması
konuşulmak için yine bir şeyler demiş.
devamını gör...
sanat uzun hayat kısa
romalıların ars longa, vita brevis dediği, dünyada o kadar çok okunacak kitap, izlenecek film, gezilecek yer varken insanın hayatı boyunca bunların birçoğunu yapamayacağı için, üzülmesini ifade eden kavram
devamını gör...
pastanın ortasına bardak batırmak
(bkz: lanet olsun sebebi neydi ki)
devamını gör...


