normal sözlük yazarlarının gördüğü en saçma rüya
dün gece gördüğümdür. olası bir marvel filminin hikayesi olabilir.
şimdi iki adamı başka bir gezegene gönderiyoruz. adamlardan biri kafayı yiyor ve intihar etmek için tuhaf bir bombayı patlatmaya karar veriyor. tam patlatıcakken arkadaşı hey adamım ne yapıyorsun filan diyor ve bizimki bombayı patlatıyor. her yer cennet gibi bembeyaz. bir anda bizimki uyanıyor, lan nasıl ölmedim demeye kalmadan arkadaşının vücuduna bakıyor. ne görse iyi? arkadaşı uzun bacaklı, koca gözlü beyaz tenli bir uzaylıya dönüşmüş! hemen koşmaya başlıyor. uçarcasına ilerliyor ama anlık heyecandan bu özelliğinin farkına varmıyor. bir su birikintisinin önünde durunca gerçeğin farkına varıyor: o da artık bir uzaylıdır! sonra uyandım ama bence dünya'ya bir süper kahraman olarak dönüp iyilik yapmaya başlayabilir.
nasıl bir rüyadır bu anasını satayım?
şimdi iki adamı başka bir gezegene gönderiyoruz. adamlardan biri kafayı yiyor ve intihar etmek için tuhaf bir bombayı patlatmaya karar veriyor. tam patlatıcakken arkadaşı hey adamım ne yapıyorsun filan diyor ve bizimki bombayı patlatıyor. her yer cennet gibi bembeyaz. bir anda bizimki uyanıyor, lan nasıl ölmedim demeye kalmadan arkadaşının vücuduna bakıyor. ne görse iyi? arkadaşı uzun bacaklı, koca gözlü beyaz tenli bir uzaylıya dönüşmüş! hemen koşmaya başlıyor. uçarcasına ilerliyor ama anlık heyecandan bu özelliğinin farkına varmıyor. bir su birikintisinin önünde durunca gerçeğin farkına varıyor: o da artık bir uzaylıdır! sonra uyandım ama bence dünya'ya bir süper kahraman olarak dönüp iyilik yapmaya başlayabilir.
nasıl bir rüyadır bu anasını satayım?
devamını gör...
erkeklerin zeki kadın sevmemesi
zeki erkek değilse sevmemesi yerinde olur.
devamını gör...
mafya sözlük olsa alınabilecek nick
içinde pastırmalı çörek bulunan gizli kasa.
devamını gör...
sosyal psikoloji
insanların birbirleri hakkında nasıl düşündükleri, birbirlerini nasıl etkiledikleri ve birbirleriyle nasıl ilişki kurdukları konusundaki bilimsel çalışma alanıdır.
sosyal psikoloji'nin belki de en doğru tanımını gordon willard allport (1954) yapmıştır:
''sosyal psikoloji; bireylerin, davranış, duygu ve düşüncelerinin başkalarının gerçek, hayal edilen veya ima edilen varlığından nasıl etkilendiğinin bilimsel yollarla araştırılmasıdır.''
yukarıda alıntı yaptığım allport'un tanımının eksiksiz olmasının nedeni insanların sadece gerçek varlıklardan değil, hayal ettikleri veya kendilerine ima edilen varlıklardan da etkilendiklerinin üzerinde durmamız gerektiğidir.
sosyal psikolojinin genelde ilgilendiği konular önyargı, ayrımcılık, kalıp yargılar [stereotip], benlik kavramı vb.'dir.
doğamız gereği sosyal varlıklarız ve iletişime muhtacız. toplum olarak birbirimizi etkiliyor ve birbirimizden etkileniyoruz. bir bireyin karakterinin hem genetik hem çevre faktörlerinden (nature and nurture) etkilenerek oluştuğunu düşündüğümüzde, sosyal psikoloji önemli bir yere sahip oluyor. günümüzde şiddetin, cinsiyetler arası ayrımcılığın, belli gruplara duyulan öfkenin de araştırılması bu alanda fazlasıyla yapılıyor.
sosyal psikolojinin en ünlü deneylerinden biri milgram deneyi'dir. araştırmacı, deneklere; cezalandırmanın öğrenmede etkili olup olmadığını öğrenmek için bir araştırma yaptıklarını söyler ve katılımcıların ''öğretmen rolü''nü canlandıracaklarını belirtir. elbette deneyin amacı bu değildir. öğrenci rolünde olanların kendileri gibi katılımcı olduklarını sansalar da aslında öğrenciler, araştırmacılar tarafından anlaşmalı olarak getirilen kişilerdir. yani her şeyden haberleri vardır.
bundan haberleri olmayan öğretmen katılımcılar, öğrencilere bir dizi soru sorar. yanlış cevap veren öğrencilere elektrik akımı uygularlar. bunun zararlı olmadığı fakat acı verdiği zaten öncesinden kendilerine bildirilmiştir. peki deneyin sonunda ne olacaktır? akım arttıkça ceza vermeye devam mı edeceklerdir yoksa bu acıya dur mu diyeceklerdir?
sosyal psikoloji'nin belki de en doğru tanımını gordon willard allport (1954) yapmıştır:
''sosyal psikoloji; bireylerin, davranış, duygu ve düşüncelerinin başkalarının gerçek, hayal edilen veya ima edilen varlığından nasıl etkilendiğinin bilimsel yollarla araştırılmasıdır.''
yukarıda alıntı yaptığım allport'un tanımının eksiksiz olmasının nedeni insanların sadece gerçek varlıklardan değil, hayal ettikleri veya kendilerine ima edilen varlıklardan da etkilendiklerinin üzerinde durmamız gerektiğidir.
sosyal psikolojinin genelde ilgilendiği konular önyargı, ayrımcılık, kalıp yargılar [stereotip], benlik kavramı vb.'dir.
doğamız gereği sosyal varlıklarız ve iletişime muhtacız. toplum olarak birbirimizi etkiliyor ve birbirimizden etkileniyoruz. bir bireyin karakterinin hem genetik hem çevre faktörlerinden (nature and nurture) etkilenerek oluştuğunu düşündüğümüzde, sosyal psikoloji önemli bir yere sahip oluyor. günümüzde şiddetin, cinsiyetler arası ayrımcılığın, belli gruplara duyulan öfkenin de araştırılması bu alanda fazlasıyla yapılıyor.
sosyal psikolojinin en ünlü deneylerinden biri milgram deneyi'dir. araştırmacı, deneklere; cezalandırmanın öğrenmede etkili olup olmadığını öğrenmek için bir araştırma yaptıklarını söyler ve katılımcıların ''öğretmen rolü''nü canlandıracaklarını belirtir. elbette deneyin amacı bu değildir. öğrenci rolünde olanların kendileri gibi katılımcı olduklarını sansalar da aslında öğrenciler, araştırmacılar tarafından anlaşmalı olarak getirilen kişilerdir. yani her şeyden haberleri vardır.
bundan haberleri olmayan öğretmen katılımcılar, öğrencilere bir dizi soru sorar. yanlış cevap veren öğrencilere elektrik akımı uygularlar. bunun zararlı olmadığı fakat acı verdiği zaten öncesinden kendilerine bildirilmiştir. peki deneyin sonunda ne olacaktır? akım arttıkça ceza vermeye devam mı edeceklerdir yoksa bu acıya dur mu diyeceklerdir?
devamını gör...
tadı hayal kırıklığına uğratan yiyecekler
net cheesecake
devamını gör...
low ball technique
git gide artan ricalar tekniği olarak bilinir.
bir kişiyi ikna etmek istiyorsanız ondan önce yapabileceği küçük bir ricada bulunup daha sonrasında bu ricaları adım adım, asıl kabul etmesini istediğiniz noktaya kadar büyüterek getirebilirsiniz. buna psikolojide low ball tekniği denir.
foot in the door phenomenon ile karıştırılmaması gerekir çünkü bu teknik önce küçük sonrasında ise daha büyük bir ricada bulunulması ile ilgilidir. low ball tekniğinde ise kişi ikna etmek istediği kişiye ricalarını adım adım / kademe kademe sunar.
şimdi şöyle düşünelim, yapacağınız bir araştırmaya katılacak katılımcılar için şartlarınız var (erken saatte olacak, sadece hafta sonu yapılacak vb.) tüm bu şartları bir anda sıralarsanız ikna etmeniz güç olabilir fakat öncesinde 'bir araştırmamız var katılabilir misiniz?'' gibi basit ve kabul etme olasılığı yüksek bir soru yani rica ile başlarsanız ve daha sonrasında saatten, onu da kabul ettiklerinde gününden bahsederseniz ikna etmeniz çok daha basit olacaktır.
bu teknik aynı zamanda pazarlama ve satış alanında fazlasıyla kullanılan bir manipülasyon tekniklerinden biridir.
bir kişiyi ikna etmek istiyorsanız ondan önce yapabileceği küçük bir ricada bulunup daha sonrasında bu ricaları adım adım, asıl kabul etmesini istediğiniz noktaya kadar büyüterek getirebilirsiniz. buna psikolojide low ball tekniği denir.
foot in the door phenomenon ile karıştırılmaması gerekir çünkü bu teknik önce küçük sonrasında ise daha büyük bir ricada bulunulması ile ilgilidir. low ball tekniğinde ise kişi ikna etmek istediği kişiye ricalarını adım adım / kademe kademe sunar.
şimdi şöyle düşünelim, yapacağınız bir araştırmaya katılacak katılımcılar için şartlarınız var (erken saatte olacak, sadece hafta sonu yapılacak vb.) tüm bu şartları bir anda sıralarsanız ikna etmeniz güç olabilir fakat öncesinde 'bir araştırmamız var katılabilir misiniz?'' gibi basit ve kabul etme olasılığı yüksek bir soru yani rica ile başlarsanız ve daha sonrasında saatten, onu da kabul ettiklerinde gününden bahsederseniz ikna etmeniz çok daha basit olacaktır.
bu teknik aynı zamanda pazarlama ve satış alanında fazlasıyla kullanılan bir manipülasyon tekniklerinden biridir.
devamını gör...
dinin kişi ile tanrı arasında olduğunu anlayamayan insan
koşarak uzaklaşılması gereken insan tipidir. her ne kadar günümüzde böyle olmasa da kişi bir topluluğun tamamını temsil etmez. bir şahsa bakarak bir topluluğu yargılamaksa zeka geriliğidir.(ama o x topluluğunun adini kötülüyor diyenler için)
evet savunmaları 'topluluğun adına leke sürüyor' olan bu insanlar, dinin ve dini gerekliliklerin sadece kişiyle tanrı arasında olduğunu kavrayamıyor ve insanları çirkin, haddi olmayan kalıplara sokuyor.
örn : açık olup namaz kılan kız
örn: kapalı olup bilek boy pantolon giyen kız
dini gerekliliklerin ne kadarına uyup ne kadarına uymayacağı kişiye kalmıştır ve kimseyi ilgilendirmez.
evet savunmaları 'topluluğun adına leke sürüyor' olan bu insanlar, dinin ve dini gerekliliklerin sadece kişiyle tanrı arasında olduğunu kavrayamıyor ve insanları çirkin, haddi olmayan kalıplara sokuyor.
örn : açık olup namaz kılan kız
örn: kapalı olup bilek boy pantolon giyen kız
dini gerekliliklerin ne kadarına uyup ne kadarına uymayacağı kişiye kalmıştır ve kimseyi ilgilendirmez.
devamını gör...
bal yerine reçel yapan arı (yazar)
çok tatlış, minnoş bir yazarımız. her şey tanım girmek değil bre ahali! adamlar güzel gönülleriyle de kalite salgılayabiliyor.
varlığı daim olsun, umarım her günü ayrı güzel geçer. sevgiler. *
varlığı daim olsun, umarım her günü ayrı güzel geçer. sevgiler. *
devamını gör...
başörtülü olmayanların başörtülü kadınların giyimini eleştirmesi
başörtülü kadın bana ahkam kesene kadar umrumda olmaz. tutup da beni saçlarımın açıklığıyla eleştirmeye başlarsa o zaman her türlü eleştiriye açık demektir, kimse kusura bakmasın.
ben kimseye karışmıyorken bana saran olursa ne yapayım,
eskilerin çok güzel bir sözü var, oğlum reşit, ne söyle ne işit.
herkese tavsiye ederim.
ben kimseye karışmıyorken bana saran olursa ne yapayım,
eskilerin çok güzel bir sözü var, oğlum reşit, ne söyle ne işit.
herkese tavsiye ederim.
devamını gör...
hayvan sahiplenirken cins istemek
sözüm ona hayvan dostlarınca çok sık yapılan eylemdir.
kedi sahiplenmek istiyorum ama scotish olsun. köpek sahiplenmek istiyorum ama golden olsun gibi salakça tavırlardır hatta donanım haber ölücülüğü bile bundan kat be kat onurludur çünkü amaçlarını bilirsin ama bu "hayvan dostları" tam bir şerefsizdir gidip sokaktan bir kedi ve köpeği sahiplensene dediğinde "onlar para etmiyor" diyemezler.
kedi sahiplenmek istiyorum ama scotish olsun. köpek sahiplenmek istiyorum ama golden olsun gibi salakça tavırlardır hatta donanım haber ölücülüğü bile bundan kat be kat onurludur çünkü amaçlarını bilirsin ama bu "hayvan dostları" tam bir şerefsizdir gidip sokaktan bir kedi ve köpeği sahiplensene dediğinde "onlar para etmiyor" diyemezler.
devamını gör...
boşa gittiğine en çok üzülünen şeyler
zaman.
devamını gör...
tatmin
sakinleşip, rahatlama durumuyla sonuçlanan, isteklerin gerçekleşmesi, giderilmesi ve doyum halidir..
devamını gör...
kafa sözlük
düşüncelerin, duyguların, bilginin paylaşıldığı bir sosyal mecra.
ne zaman farklılıkların olduğu bir ortam da bulunsam aklıma (bkz: ercan kesal)'ın (bkz: hükümet kadın) filminde canladırdığı
aziz veysel karakterinin şu repliği gelir:
“bu dünya, senden olmayanlarla hoştur. onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur. sadece senin gibiler değil, senden olmayan da çok yaşasın ki, sen de yaşa. hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı. herkes beyaz olsa, o zaman beyazı fark edemezsin ki. değil mi? veyahut da siyah. beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. beni ben yapan yegane şey, benden olmayandır. o yoksa, sen de yoksun. ne anlamın kalır, ne rengin belli olur, ne de tadın…”
ne zaman farklılıkların olduğu bir ortam da bulunsam aklıma (bkz: ercan kesal)'ın (bkz: hükümet kadın) filminde canladırdığı
aziz veysel karakterinin şu repliği gelir:
“bu dünya, senden olmayanlarla hoştur. onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur. sadece senin gibiler değil, senden olmayan da çok yaşasın ki, sen de yaşa. hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı. herkes beyaz olsa, o zaman beyazı fark edemezsin ki. değil mi? veyahut da siyah. beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. beni ben yapan yegane şey, benden olmayandır. o yoksa, sen de yoksun. ne anlamın kalır, ne rengin belli olur, ne de tadın…”
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
sözlük radyosunun bir programı.
sözlük gibi internet sitelerinde kullanıcıların tamamen gönüllü olarak çeşitli temalarda müzik, sohbet ya da kurgusal içerikli yapımlarını paylaştığı platformlar çevrimiçi sözlük radyosu olarak biliniyor. bu yayınlar, yapanları için alelade bir etkinlik de olabilir, ömür boyu sürecek bir tutkunun yansıdığı başka bir işaret de. sözlüğü bir mecra olarak benimsemiş insanların hayatlarına dokunan oluşumlar ve gelişmeler gözlemlenebiliyor böyle platformlar sayesinde. önemli bir nokta daha var ki hiçbir radyo yayıncısı bundan maddi bir kazanç elde etmiyor, edemez, çünkü sözlük radyoları ufacık bir reklam bile alsa ticarileşir, ticarileştiği için telif öder. hosting ve benzeri masraflar çoğu kez imece usulü halledilir bu nedenle, olayın güzelliği de ticari olmamasındadır.
on iki yıldan fazla zamandır iki farklı sözlük radyosunda farklı temalarda yayın yapıyorum, bir gün bile hiçbir sözlük kullanıcısının sözlük radyosunu dinlemesi için bir dayatma, ya da baskı uygulandığına şahit olmadım. yeri geldi 1 (yazıyla bir) dinleyiciye yayın yaptığım oldu, yeri geldi 100 kişiye. herkes her şeyi beğenmek, sevmek, dinlemek zorunda değil, samimi bulmak zorunda hiç değil, iyi ki de değil. çünkü bu sayede çeşitlilik sağlamak, bir zenginlik oluşturmak mümkün. dinlemek istemeyenler, radyo programı bağlamını hiç sevmeyip kendi seçtiklerini dinlemek isteyenler olabilir, onlar için radyonun açıldığı tarayıcının kapatma butonu sağ üst köşede. bir kullanıcı gerekli ayarları yaparak radyodan bîhaber de sürdürebilir sözlük deneyimini. herkes zamanını dilediği gibi kullanmakta özgür. ne var ki kendince bir şeyler yapmaya çalışan insanlara da sırf dikkat çekmek için "sevmiyom yaa keşke bitse, yine iyisiniz hatırlatayım hadi size, ay bir dakika katlanamıyorum" türünde söylemlerle gelmek ne saygı ne de iyi niyet belirtisidir. zaten öyle olsaydı düzgün bir eleştiriyle, o da olmazsa daha düzgün bir üslupla geldiğini görür ibret alırdık. üslûp çok önemli derdinizi anlatmak için. ayrıca karman çormanlığıyla canları fazlasıyla yakan dünya gündeminden ve kişisel gündemlerinden bir parça uzaklaşıp kendi kendilerine eğlenen insanların nesi bu kadar rahatsız edici, bilen varsa beri gelsin.
sözlük gibi internet sitelerinde kullanıcıların tamamen gönüllü olarak çeşitli temalarda müzik, sohbet ya da kurgusal içerikli yapımlarını paylaştığı platformlar çevrimiçi sözlük radyosu olarak biliniyor. bu yayınlar, yapanları için alelade bir etkinlik de olabilir, ömür boyu sürecek bir tutkunun yansıdığı başka bir işaret de. sözlüğü bir mecra olarak benimsemiş insanların hayatlarına dokunan oluşumlar ve gelişmeler gözlemlenebiliyor böyle platformlar sayesinde. önemli bir nokta daha var ki hiçbir radyo yayıncısı bundan maddi bir kazanç elde etmiyor, edemez, çünkü sözlük radyoları ufacık bir reklam bile alsa ticarileşir, ticarileştiği için telif öder. hosting ve benzeri masraflar çoğu kez imece usulü halledilir bu nedenle, olayın güzelliği de ticari olmamasındadır.
on iki yıldan fazla zamandır iki farklı sözlük radyosunda farklı temalarda yayın yapıyorum, bir gün bile hiçbir sözlük kullanıcısının sözlük radyosunu dinlemesi için bir dayatma, ya da baskı uygulandığına şahit olmadım. yeri geldi 1 (yazıyla bir) dinleyiciye yayın yaptığım oldu, yeri geldi 100 kişiye. herkes her şeyi beğenmek, sevmek, dinlemek zorunda değil, samimi bulmak zorunda hiç değil, iyi ki de değil. çünkü bu sayede çeşitlilik sağlamak, bir zenginlik oluşturmak mümkün. dinlemek istemeyenler, radyo programı bağlamını hiç sevmeyip kendi seçtiklerini dinlemek isteyenler olabilir, onlar için radyonun açıldığı tarayıcının kapatma butonu sağ üst köşede. bir kullanıcı gerekli ayarları yaparak radyodan bîhaber de sürdürebilir sözlük deneyimini. herkes zamanını dilediği gibi kullanmakta özgür. ne var ki kendince bir şeyler yapmaya çalışan insanlara da sırf dikkat çekmek için "sevmiyom yaa keşke bitse, yine iyisiniz hatırlatayım hadi size, ay bir dakika katlanamıyorum" türünde söylemlerle gelmek ne saygı ne de iyi niyet belirtisidir. zaten öyle olsaydı düzgün bir eleştiriyle, o da olmazsa daha düzgün bir üslupla geldiğini görür ibret alırdık. üslûp çok önemli derdinizi anlatmak için. ayrıca karman çormanlığıyla canları fazlasıyla yakan dünya gündeminden ve kişisel gündemlerinden bir parça uzaklaşıp kendi kendilerine eğlenen insanların nesi bu kadar rahatsız edici, bilen varsa beri gelsin.
devamını gör...
nazlı ılıcak
demokrat parti döneminde nafia (bayındırlık) sonra da münakalat (ulaştırma) bakanlıkları yapmış olan muammer çavuşoğlu'nun kızıdır. notre dame de sion fransız lisesi (1963) ve lozan üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nde (ecole de sciences sociales et politiques, 1967) eğitim gördü.
tercüman gazetesinde başyazar oldu. 1988'e kadar tercüman grubunun ikinci gazetesi olan bulvar gazetesinin imtiyaz sahipliğini üstlendi. 1992 ile 1994 arasında trt'de söz meclisten içeri adlı programı yaptı.
1999 türkiye genel seçimleri'nde fazilet partisi'nden istanbul milletvekili seçildi.
nazlı ılıcak 1991 yılında yazdığı bir köşe yazısında, dönemin cumhurbaşkanı turgut özal’ın anap’ı kontrol ettiğini ve anap’lı milletvekillerinin mecliste özal ne derse onu yaptığını eleştirmek için “pavlov'un köpekleri” ifadesini kullandı. bunun üzerine özal, anap’lı 102 milletvekiline tek tek hakaret davası açtırdı. ılıcak, açılan tazminat davalarında faiziyle birlikte anap'lılara 500 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm edildi. ılıcak, tazminat kararlarının bozulması için yargıtay'a başvurdu ancak karar yargıtay tarafından da onandı.
tercüman gazetesinde başyazar oldu. 1988'e kadar tercüman grubunun ikinci gazetesi olan bulvar gazetesinin imtiyaz sahipliğini üstlendi. 1992 ile 1994 arasında trt'de söz meclisten içeri adlı programı yaptı.
1999 türkiye genel seçimleri'nde fazilet partisi'nden istanbul milletvekili seçildi.
nazlı ılıcak 1991 yılında yazdığı bir köşe yazısında, dönemin cumhurbaşkanı turgut özal’ın anap’ı kontrol ettiğini ve anap’lı milletvekillerinin mecliste özal ne derse onu yaptığını eleştirmek için “pavlov'un köpekleri” ifadesini kullandı. bunun üzerine özal, anap’lı 102 milletvekiline tek tek hakaret davası açtırdı. ılıcak, açılan tazminat davalarında faiziyle birlikte anap'lılara 500 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm edildi. ılıcak, tazminat kararlarının bozulması için yargıtay'a başvurdu ancak karar yargıtay tarafından da onandı.
devamını gör...
kartaca
günümüzde libya'da bulunan antik kent.
m.ö. 8. yüzyılda fenikelilerce koloni edilmiş. roma akdeniz'de yükselişe geçene kadar akdeniz ticaretini tekelinde bulunduran zengin bir devlettir. bulunduğu konum itibariyle deniz ticaretinde söz sahibi olmuştur. biri ticarî gemilere diğeri savaş gemilerine ait olmak üzere iki ayrı limana sahiplerdi. denizcilikte usta oldukları bilinmektedir. romalıların ilk gemilerini kartaca filosunu örnek alarak inşa ettiği söylenmektedir.
ordularında paralı asker ve filler kullandıkları bilinmekte. dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi kartaca'nın da yönetici sınıfı asil ve zenginlerden oluşmaktaydı. yerli halktan aldıkları acımasız vergiler ve diğer halkları köleleştirmelerinden dolayı "insan avcıları" lakabına mazhar olmuşlardır.
m.ö. 3. yüzyıl ortalarında roma ile çıkarları çatışınca ikili mücadeleler başlamış. bu mücadeleler aralıklı olarak 100 yıl kadar sürmüştür. sonuçta roma bu savaşlardan galip ayrılmış, kartaca'nın görkemli günlerinden geriye yakılmış, yıkılmış evler kalmıştır.
roma m.ö. 146'da burayı eyalet hâline getirince toprakları kutsal ilan etmiş ve işlenmesini, konut yapılmasını yasaklamış, eskinin bu görkemli topraklarını yıllarca çöl gibi kurutarak cezalandırmıştır.
m.ö. 8. yüzyılda fenikelilerce koloni edilmiş. roma akdeniz'de yükselişe geçene kadar akdeniz ticaretini tekelinde bulunduran zengin bir devlettir. bulunduğu konum itibariyle deniz ticaretinde söz sahibi olmuştur. biri ticarî gemilere diğeri savaş gemilerine ait olmak üzere iki ayrı limana sahiplerdi. denizcilikte usta oldukları bilinmektedir. romalıların ilk gemilerini kartaca filosunu örnek alarak inşa ettiği söylenmektedir.
ordularında paralı asker ve filler kullandıkları bilinmekte. dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi kartaca'nın da yönetici sınıfı asil ve zenginlerden oluşmaktaydı. yerli halktan aldıkları acımasız vergiler ve diğer halkları köleleştirmelerinden dolayı "insan avcıları" lakabına mazhar olmuşlardır.
m.ö. 3. yüzyıl ortalarında roma ile çıkarları çatışınca ikili mücadeleler başlamış. bu mücadeleler aralıklı olarak 100 yıl kadar sürmüştür. sonuçta roma bu savaşlardan galip ayrılmış, kartaca'nın görkemli günlerinden geriye yakılmış, yıkılmış evler kalmıştır.
roma m.ö. 146'da burayı eyalet hâline getirince toprakları kutsal ilan etmiş ve işlenmesini, konut yapılmasını yasaklamış, eskinin bu görkemli topraklarını yıllarca çöl gibi kurutarak cezalandırmıştır.
devamını gör...
yüze çarpan top
yüze çarpması fenadır ama özellikle erkekler için öyle bir bölge vardır ki, aşk acısından beterdir. futbolcular neden serbest vuruş sırasında baraj kurarken yüzlerini değil, bermuda şeytan üçgenlerini korurlar sanıyorsunuz?
aman ha.
(bkz: vay ki ne vay of ki ne of)
aman ha.
(bkz: vay ki ne vay of ki ne of)
devamını gör...
idam edilmeden söylenecek son söz
benim burada ölen bedenimdir, ki zaten ölümlüydü. ama fikirlerim... şaka şaka abiler kıymayın bana diye ağlardım.
devamını gör...