aslında bugün biraz durgundum. ne bir şey yapasım var ne izleyesim ne okuyasım vardı. böyle bomboş duvarlara bakıyorum. sonra bizim eski kamerayı gördüm baya eski büyük bir şey içine kaset konanlardan. kasetlerde oradaydı. biraz uğraştım açmayı başardım. izledim çoğunu kendi küçüklüğümü gördüm daha doğru düzgün yürüyemiyorum bile annem bana püre veriyor önümde de teyp var onunla oynuyorum. izledim öyle kendimi ne kadar masum bir çocuk dedim ne kadar dünyadan habersiz. sonra dedim kendime ne oldu sana ne oldu oradaki neşeli insana. genelde hep neşeliyim evet ama bu aralar şükrü erbaş'ın da dediği gibi "sebebini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan." böyle boşluk hissi gibi. mutlu desen mutlu değil. üzgün desen üzgün değil. durgun kelimesi tam olarak bu sanırım. çok dalgalanmış da şimdi durulmuş bir deniz gibiyim adeta.
devamını gör...

beni sahiplenmek isteyen varsa buyursun gelsin. yemek seçmem, tuvalet eğitimim var, isterseniz başımı bacağınıza sürtüp sevgi gösterisi bile yapabilirim.
devamını gör...

bir değer yargısının rasyonelliği sıfırsa, o değer yargısını milyonlarla çarpmak onu daha rasyonel hale getirmiyor. benim tarafımdan yazıldı, evet tarafından.
devamını gör...

modern köleliğe biçilen bedel.

asgari ücretle çalıştırılan işçiler aynı zamanda azami süreyle çalıştırılan işçilerdir. genellikle haftada 1 gün tatili vardır, çoğu yerde bu haftaiçi bir gündür. günde 10-12 saat çalıştırılır. bu işler çoğu zaman oldukça riskli, yorucu ağır işlerdir.

geçmişte yaptığım bir işten örnek vereyim; sıcağın altında 1 saat hiç durmadan her biri 25 kilo olan kolilerle tır yüklerdik. kan ter içinde kalmış soluklanmak için bi beş dakika mola verdiğimizde canımız doğal olarak kola isterdi. o bir saatte kazanmış olduğum para 8-9 lira. bir kola bir kek alsam o da o kadar tutacak. alsan ne anlamı kaldı boşa çalışıp yoruldun, almasan -ki zaten alma lüksün yok, tasarruflu olmak gerek ay sonunu getiremiyorsun zaten- canın istediğinde bir kola bir kek bile alamıyorsun. asgari ücret tam da budur.
devamını gör...

brooklyn nine-nine, komedi arayanlara önerebileceğim, en başarılı bulduğum yapımlardan birisidir. uzun zaman sonra izlediğim bir şeye kahkahalarla güldüm. kesinlikle tavsiye ederim.
devamını gör...

burası kum. tuvaletini buraya yapıyorsun.

bu elim. buna saldırmıyorsun.

bu ikisini öğrensin yeter.

zaten çok güzeller. dursalar yetiyor.
devamını gör...

bir tâbiî. tâbiî, hz. muhammed'i görmeyip de sahabeleri görmüş olan kişi demektir. benî isrâil rivayetleriyle tanınır. kab, hz. muhammed'i görmemiş olmasına rağmen rivayete göre yaşça hz. muhammed'den büyüktür. yani rivayete göre yaklaşık miladi 551 yılında doğmuştur. rivayete göre 104 yaşında ölmüştür. fakat ne kadar güvenilir olduğu konusu tartışılmıştır. mesela ibn mesud, kâ'b'ın rivayetlerindeki gerçek dışı hususlardan söz ederek onu eleştirmiştir. fakat nevevî, kâ'b'ın geniş bilgi ve sika(güvenilir) kişiliği üzerinde ittifak bulunduğunu söylemiştir. kâ'b'ın, isrâiliyat'a dair rivayetleri bulunmaktadır. yine de bazı çağdaş ilahiyatçılar kendisini eleştirmişlerdir. kâ'b, ehl-i kitap ravilerinin en güvenilir olanı kabul edilmiştir.

şu sitede kâ'b, hadis uydurmakla suçlanmıştır.

sitenin yazdıklarından neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakalım,

1. israiloğullarından hadis naklinde bulunun, bunda zarar yoktur hadisini abdullah bin amr'ın naklettiği söylenir. tirmizi, ebu davud ve buhari'de bu hadis geçer. abdullah bin amr, kâ'b el-ahbâr'ın talebelerindendir.

sitede bu hadisten bahsedilerek, hadisi yanlış yazarak, sanki hz. muhammed, israiloğullarında ne varsa hepsi haktır gibi bir şey buyurmuş havası vermeye çalışmışlardır. hadis şöyledir:

benim tarafımdan (tebliğ edilen kur'an'dan) bir ayet olsun halka ulaştırınız. israiloğullarından da (ibretli kıssalar) haber verebilirsiniz. zira bunda bir sakınca yoktur. her kim (benim söylemediğim bir şeyi söyledi diye) bile-bile bana yalan isnâd ederse, o da cehennemdeki yerine yerleşmeye hazırlansın.

buna rağmen isrâiliyatı nakletmeyi yasaklayan rivayetler de bulunur. tevrat ve incil tamamen tahrif edilmemiştir, bunlar arasında kur'an ve sünnete uygun olanlar hak kabul edilir, işte hadisteki isrâiliyatın bu tip bir isrâiliyat olduğu söylenir. fakat kur'an ve sünnete uymayanlar ise batıl olarak kabul edilmiştir, ve isrâiliyattan nakletmeyi yasaklayan rivayetlerde kastedilenin de, batıl olan olduğu söylenmiştir.

2. hz. ömer'in, kâ'b'ı sürgün etmekle tehdit etmesi meselesi.

ilk önce zaten rivayete göre, hz. ömer, kâ'b'ın verdiği bilgilere ilgi göstermiş, kendisinden öğüt istemiş ve tavsiyelerine uymuştur. sürgün meselesi ise şöyledir: kaynaklara göre hz. ömer, kâ'b'a, bazı şeyleri nakletmekten vazgeçmediği takdirde kendisini medine'den süreceğini söylemiştir. dolayısıyla burda zaten kâ'b sen güvenilmezsin, hiçbir şeyi nakletme, söyleme yoksa seni sürgün ederim gibi bir durum yok.

3. kâ'b'ın, hz. ömer'in şehid edilmesinde parmağı vardır. (kaynak olarak mahmud ebu reyye)

mahmud ebu reyye, mısırlı bir yazar olup 1889 doğumludur ve 1970 yılında ölmüştür. hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. hadis ve sünnete karşı şüpheci fikirleri vardır, sahâbe, özellikle de hz. ebu hureyre hakkındaki ithamlarına karşı reddiyeler yazılmıştır ve mahmud ebu reyye de bu sebeple ünlenmiştir. hatta iddiaları sebebiyle onunla görüşmek, kaynaklarını birlikte değerlendirmek isteyen ilim adamlarıyla bir araya gelmekten çoğunlukla kaçınmış biridir.

mahmud ebu reyye, kendisinin imam şafiî ve ebu hanîfe'den daha âlim olduğunu iddia ederek, dört mezhepten hiçbirine mensup olmamıştır.(bunu şiî müellif seyyid murtaza er-razavi) belirtmiştir, yine seyyid murtaza er-razavi'nin belirttiğine göre, mahmud ebu reyye, hz. aişe aleyhinde yazılan kitaba önsöz yazmıştır.

dolayısıyla böylesi uçuk kaçık, kendini üstün gören bir adamın bilgilerine itibar edecek değiliz.

işin en komik tarafı, bu iddiaları paylaşan ilgili site, sırf kâ'b'a güvenmiyor diye, onu katillikle suçlamaya çalışmış. bakın hadis inkârı aşkına. bu sebepten birini katil ilan etmekten bile çekinmiyorlar.

4. aynen siteden alıntılıyorum:


bir adam kab ile karşılaştı. kendisine selam vererek dua etti. kab ona “kimlerdensin?” diye sordu. adam “şamlılardanım” diye cevap verdi. o zaman kab şöyle dedi “belki de sen, şamlıların arasından çıkacak ve hesap ile azaba uğratılmayacak yetmiş bin askerden birisin.” ibni asakir, tarih-1


bu konuda şunu söylemek lazım geliyor, kâ'b bunu kimden duyduğunu söylememiş ki. yani bu sözünü peygamber'e isnat etmemiş ki. zira üstteki alıntıyı okuduğumuzda böyle bir şey göremiyoruz.

5.

kab dedi ki: “allah yeryüzüne baktı ve şöyle dedi; ‘senin bir bölümüne dokunacağım.’ dağlar, o’na koşuştu. kaya aşındı. allah bu yüzden onlara teşekkür edip ayağını üzerlerine koydu.” mahmud ebu reyye, muhammedi sünnetin aydınlatılması


buna benzer bir rivayet şu şekildedir: kürsî, allah'ın iki ayağını koyduğu yerdir. fakat bu rivayet sahih değildir. ki üstteki alıntı ne kadar sahih onu da bilmiyorum, ki sahih olsa bile bu cismaniyet ispatı değildir. bu durum üstteki alıntıda geçen rivayetin müteşabihatını gösterir.

6.

hesap için diriltilme ve hesap, beytul makdis’ten olacaktır. beytül makdis’te gömülü olan azaba uğratılmayacaktır. mahmud ebu reyye, muhammedi sünnetin aydınlatılması


mahşer yerinin kudüs olduğu kâ'b uydurması değildir. zaten bu konuda çeşitli kaynaklar ve görüşler vardır. fakat bu konuda hz. muhammed'e isnat edilen bir hadisin olup-olmadığını bilmiyorum.

sonsöz:

mahmud ebu reyye, kitabında yer verdiği 5 ve 6-cı alıntıda geçen rivayetlerin kaynağını ne hikmetse vermemektedir. ki bahsi geçen bu rivayetlerin ne kadar sahih olduğu konusunda bir bilgim bulunmamaktadır. zaten hz. ömer'in, kâ'b'ın bazı şeyleri nakletmesini istemediğini söyledik. ki kâ'b'ın bazı isrâiliyat alışkanlıklarını terk edemediğini de biliyoruz. dolayısıyla kâ'b bu rivayetleri isrâiliyattan almış da olabilir, zaten bunlar kütüb-i sitte'de muhtemelen geçmemektedir, fakat kâ'b, isrâiliyat'tan bazı şeyleri aldığı için art niyetlilikle suçlamanın da bir anlamı yoktur.
devamını gör...

belirli bir yaşa gelmemiş, henüz reşit olmamış her dişi birey için kız; aksi durumda da kadın tabiri kullanılmalı diye düşünüyorum. yani bu ikilemi şahsın bakire olup olmadığı gibi kimseyi* ilgilendirmeyen ve ilgilendirmemesi gereken aptal bir kıstastansa yaş üzerinden çözmek çok daha mantıklı bence.

"oğlan"* ifadesine karşılık olarak "kız"*, "erkek" ifadesine karşılık olarak da "kadın". süper.
devamını gör...

daha bir hafta önce kendisinin sahte bir karakter olduğunu şu #828679 girdimde belirtmiştim. tamamen beğenilmek için buralarda var olduğu her yazısından belliydi. her başlığa acaba nasıl daha çok beğenilirim diye oturan bir yazarımsıydı. yazarımsı çünkü yazar olmak için yazdıklarının sana ait olması gerekiyor*

ya bu tipler çok belli ya. bu yazara kızamıyorum belli ki sevilmek istiyor, ilgi görmek istiyor. milyonlarca var bundan. ama 'çok iyi yazardı' diye övenleri gerçekten anlamıyorum. siz gerçek misiniz ? iki girdisini okuduğum zaman kendimi slime havuzuna düşmüş gibi hissediyorum. öyle bir vıcıklık öyle bir yapaylık. bunu siz fark edemiyor musunuz gerçekten ?

bak bir de bu tiplerin harika bir özelliği var. çok 'iyi' siyasetçiler kullanır genelde bunu. sahte insanları anlama turnusolü. 'mağdura yatma'


"bunu yapan dışarıda hırsızlık da yapar " demiş.
ailemin bana öğrettiği en önemli şey ne olursa olsun helal kazanmaya çalışmak gerektiği.
bilip bilmeden insanları yaftalamak, linçi etmek çok kolay. popüler olan neyse ona yönelir insanlar.
bir yazarımız da kafa sözlük'ün kalitesini düşürdüğümü söylemiş.
bana yapılan, emek vererek yazdığım tanımlara yapılan ciddi bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.


bak bak giderken böyle bir şey döktürmüş. başkasının yazısını buraya kopyalamışsın. alıntı vermemişsin. nereden alıntıladığını yazmamışsın. sonrada hırsız denilince. ailem helal falan dedi diyorsun. ailen sana helal falan diyeceğine ilgi gösterseydi bunları hayatının hiç bir evresinde yaşamayacaktın belki de. sana da kızamıyorum o yüzden çok. evet ayrıca buranın kalitesini düşürür yaptığın. bunu niye yapıyorsunuz ben bunu anlamıyorum. hadi kopyalayıp geldin. bende 'aaaaa çok içi yazar lanaananan' dedim ve beğendim. bu mu tatmin ediyor sizi. wowwwwww. bitiklik.

sözlük yönetiminin 'ne demek beni uçurun bizim böyle bir uygulamamız yok, isterseniz dondurun hesabınızı' demek yerine gelen pası gole çevirip yazarı uçurması kaç puan peki? * sıfır şaka, her geçen gün burada daha çok eğleniyorum. inanılmaz.

***

özür editi: yazar kardeşimizden özür diliyorum yazdıklarım için. ben sadece evernevergreen'in #856622 şu girdisini okuyup gelmiştim. şimdi gördüm asıl linçi. biri tutmuş diğer kollarını falan koparmış senin. sende ''bunu yapan dışarıda hırsızlık da yapar'' tanımına takılmışsın. abla kalbini sökmüşler senin* birileri benim yaptığım olay yüzünden şöyle #857145 #857472 iki girdi yazsa bir süre yemek falan yiyemem. içim cız etti. bende geldim burada boş yapıyorum. meğerse seni zaten sadece like müptezelleri beğeniyormuş.

dövüş oyunlarında, en sonra ekranda bir kısaltma belirir bildin mi ? k.o, açılımına knockout derler.
devamını gör...

aptal insanlar kendilerine aşırı güveniyor. nedenini bilemiyorum. bir insan ne kadar aptalsa kendine o kadar anlam yüklemiş oluyor. en başarılı, en güzel, en yakışıklı, en iyi ev hanımı, en iyi personel, en iyi sevişici, en iyi anne ya da baba o. buna sahiden inanıyor. bakın böyle söylemleri olmayabilir, belki 13 sene boyunca ağzından tek bir şey duymazsın ve bir gün gelir tek bir eleştiri duyduğu an kendine ne kadar güvendiği ortaya çıkar.

hiçbir içsel hesaplaşma yapmamış bir insan ne kadar zeki olabilir?

bir araştırma yapıldı. kadınlara kendinizi ne kadar güzel buluyorsunuz diye soruldu, rus kadınlarının yarısı kendisini güzel buluyordu, en güzel bulanlar türk kadınları çıkmıştı.

çoğunluk bu durumun olması gereken olduğunu, insanın kendini sevmesi gerektiğini düşünebilir ancak bir insanın kendini geliştirebilmesi için dış görünüşünden biraz uzaklaşabilmesi gerekir. kendine uzaktan bakmayı öğrenmek zorundadır.

haliyle bunlardan yola çıkarsak bir kadının zeki olduğunun en büyük göstergelerinden biri kendini bilmesidir. iyi bir anne olamayacağını düşünüp hiç çocuk doğurmayan kadın ile 6 çocuk doğurup hiçbirine bakmayan anne arasında bariz fark vardır. evlilik hayatını idare edemem diyen kadınla, yaaaaa diğer kadınlar iğrenç erkeğin annesini sevmiyorlar ama ben çok seveceğim diyen kadınlar arasında fark vardır. ben bu mesleği yapamam diyip kendine doğru bir yol çizebilen kadınla, yaşlı zengin amca ile evlenmek isteyen kadın arasında fark vardır.

masumiyetin ve aptal görünmenin arkasına sığınıp tüm olumsuz taraflarını boylece kapatan insanlar ile kendi karanlığını bir şekilde bilen insanlar arasında çok büyük bir fark vardır.

bizim toplum köylü kurnazı insanı bilim insanı yerine koyar. o köy yerlerinin esnafı senin şehirli olduğunu anlar ve fiyatın üstüne 100 lira daha koyar. sen iyi eğitim almış, iyi bir ailenin içinde büyümüş, farklı kültürler, şehirler ve ülkeler görmüşsündür, o adam istediği parayı senden aldığı için içinden vay salak der. tüm esnafa anlatır seni nasıl dolandırdığını, eve gider eşine çocuğuna anlatır, cuma günü dükkanı kapatır namaza gider ve kul hakkı üzerine konuşmalar yapar. bizim ülkenin zeka seviyesi işte bu sınırdadır bebeksiler.

ya da bir başkası karşı tarafı kendi kafasında küçümsemek için aptal rolü yapar, buna vaaayyy ne zeki bir insanım der.

durumlar karışık yani minimonlar. özetlersek kendini bilen, kendi iç hesaplamasını yapan ve karakterini kimse için değiştirmeye çalışmayan insan sağlamdır, zekidir, akıllıdır. bence öyle.
devamını gör...

tatlı dilli, hoşgeldin'i hoşnut eden güzel insan. ayrıca "sözlük benim hobim" diyen yönetici kişilik. bu sözü üzerine iki çift lafım var.

şimdi adam bu lafı söyleyince benim elim kolum bağlanıyor. çünkü üzerimde 3 kelimeyle muthiş bir otorite kuruyor. düşünsene hobi olarak bana yeni insanlar tanıma fırsatı veriyor, hobi olarak bana düşüncelerimi paylaşabileceğim bir ortam sunuyor, hobi olarak yeri geliyor egomu şişirme olanağı tanıyor. hatta sözlüğü, moderasyonu, kendisini boklasam bu imkanı da hobisi dahilinde bana sunmuş oluyor. insanın siniri de bozuluyor hani.

ya bir reklam falan al, verilerimi üçüncü kişilerle paylaşıp altına "iki saattir hanım yazar profilinde kerkenez" notu falan düş iki gözüm, olmuyor böyle. salonunda iki dirhem bir çekirdek oturuyor gibiyim. orta sehpadaki biblo sinirimi bozuyor ama alıp kıramıyorum. al bizi bizim de katkılarımızla bir ahıra, kırıp dökelim rahat rahat.
devamını gör...

limonlu kek yaparken, limon ve kabuğunu limonata mantığı ile yaparım ki böylece kek daha aromatik ve daha sarı olur. ( bir de uyuz bir kardeşiniz varsa; o en ince rende ile rendelenmiş limon kabuğunu görmek istemeyen, onun çenesinden kurtulursunuz)

malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı şeker
3/4 su bardağı süt
1.5 limon-1 yemek kaşığı şeker (bu şeker limon kabuğunu ovalamak için)
1 kabartma tozu
2.5-3 bardak un
tepsiyi yağlamak icin katı yağ

yapılışı: yumurta ve şeker , şeker eriyip yumurta ile kabarıncaya kadar yaklaşık 4-5 dakika çırpılır. limonun kabuklarının sarı kısmı derin bir kaba rendelenir ardından 1 yemek kaşığı şeker ilave edilir ve kaşığın arkası ile bir süre ezilir. toz şeker sararıp hatta bir miktar eriyinceye kadar. sonra limon suyu bu karışıma ilave edilir ve karıştırılır. ardından bu karışım tel süzgeçle süzülerek şeker ve yumurta karışımına ilave edilir. sonrasında süt, sıvı yağ eklenir. bu aşamadan sonra keki mümkünse el çarpıcısı ile yavaş yavaş karıştırıp içine kabartma tozu ile karıştırılıp elenmiş un ilave edilir. eger tepsi 30 cmlik düz fırın tepsisi veya klasik dikdörtgen borcamsa 180°de 20-25 dakika pisirilir. dilimli kek kalıbı ise önce 180°de 15 dakika, sonra 160°de 15 dakika kürdanla kontrol edilerek pişirilir.
devamını gör...

günün sonunda homeros amcam, celebrant hoşlandığım çocuğun dayısı oğlu, eyluling dayımın altıncı karısından olma kuzenim, bir bilen dayımoğlu, yoldaş benjamin franklin dedem, iko dedemin ahretliği, kafası kendinden güzel üvey abim, düşünüyorum öyleyse yokum eski sevgilimin kız kardeşinin arkadaşı falan çıkarsa hiç şaşırmam.

daha geçen iki başlık altında gördüm. her yazar birbirinin bir şeyi. şimdi de armysuzy yoldaş'ın fake hesabı sanılıyor. uğraşmamız gereken şeyler bunlar mı cidden? yemin ederim okudukça bana bir gülme geliyor. *

ispitçilik yapmak istemem ama ortada dönen başka bir oyun var. oyunun benjamin'le de alakası yok hemen gitmeyin aslan gibi adamın üstüne. *
devamını gör...

parmağımı derin kestiğimde veya yaktığımda yemeğin devamını yine kendim getirmek zorunda kaldığım andır.
devamını gör...

köpeklerin sahiplenilmesi ve doğru bir şekilde kısırlaştırılması yapılacak en doğru eylemlerden biridir. böylelikle aç kalan hayvancağızlar kimseye saldırmazlar.eminim ki onlar da bizle uğraşmaya meraklı değildir.
(bkz: nickinin hakkını vermek)
devamını gör...

hiç çıt kırıldım olmadık mesela. diğer kadınlar gibi kapımız açılmadı. sandalyemiz çekilmedi. çiçek dalında güzel dedik çiçek istemedik. buluşacağımız zaman sen adresi ver ben gelirim dedik. sen gel al demedik. ağzımız dolusu küfür ettik yeri gelince. salaş bir kafede keyifle çay içtik. lüks restoranlara ne gerek var deyip özel günlerimizde evimizde bir kase şarap yeter dedik.
sonra ne mi olduk?
fazla doğallıktan,
zamanla görülmez olduk
ve unutulduk...
devamını gör...

insanlığımızın erozyona uğradığı bugünlerde başkaları için dertlenip bir çare arayışında kafa kafaya vermiş kişilerin bu hareketini tanımlamaya kelimelerin kifayetsiz kalması.
benciliğimizin kuşattığı, çıkarımızın olmayacağı kişilerden yüz çevirdiğimiz zamanda bir avuçtan hallice kafacıların tekrardan "yardımlaşma, dayanışma, iyilik, insanlık" gibi kavramları sözlükten çıkarıp ete kemiğe büründürme faaliyeti.
3 ayda 3 farkli proje !
kral leonidas edasıyla "this is kafa sözlük " diye haykırmak istiyorum.
ilk defa böyle bir sözlükte ayrılan zamanın değerlendiğini, direkt ya da dolaylı yoldan bir işe yaramanın mutluluğu içindeyim.


merhamet edenlere rahman da merhamet eder. yeryüzündeki hayvanlara karşı merhametli olunuz ki, semadakiler de size merhamet etsin.
hz.muhammed
devamını gör...

sonunda birisinin dile getirdiği sorunsal.

tematik tanımlarımızı bir müddet uzay boşluğunda bekletiyoruz. zamanı gelince sol frame'de yerini alacak.
yeni bir sözlükte, yeni gelecek yazarlar için sade ve anlaşılabilir bir sol frame yapmak için aldığımız bir karardı.
devamını gör...

sabahattin ali-kürk mantolu madonna.

evet güzel, ama abartıldığı kadar değil üzgünüm. özellikle rakının yanına meze kahvenin yanına kürk mantolu madonna sloganlı bir dönem vardı, iyi ki bitti.
devamını gör...

sözcüğünün kökeni yükselmek, yukarı çıkmak demektir. hz. peygamber'in manevi yükselişle alemleri ve tanrı'nın güzelliğini müşahede etme yolculuğudur. kuran'da bir bölümü isra, bir kısmı da necm suresinde anlatılan bu yolculuğun, recep ayının 27.gecesinde yaşandığı kabul edilir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim