eyluling’in yoldaş’ı tahtından indirmesi
          ben kuralları çok sevdim. uyarımda..
yalnız benim borum ötecek nedir? yavaş eylül'de doğan girişimci ruhlu insan.
şaka maka mod'umuz modumuzu yükseltti iyi oldu.* kendimize gelelim eylüling'in enerjisine ayak uyduralım. yoldaş'ada bir üzülmedim değil. kalkışmanın sonucunu merak etmekteyim. birazdan beni yazarlarım kurtarsın herkes sözlüğe çıksın açıklaması gelirse şaşırmam. evimde vişne suyumla beklemekteyim.. havuç iyidir ama özellikle göz sağlığına faydaları çok büyük.
  yalnız benim borum ötecek nedir? yavaş eylül'de doğan girişimci ruhlu insan.
şaka maka mod'umuz modumuzu yükseltti iyi oldu.* kendimize gelelim eylüling'in enerjisine ayak uyduralım. yoldaş'ada bir üzülmedim değil. kalkışmanın sonucunu merak etmekteyim. birazdan beni yazarlarım kurtarsın herkes sözlüğe çıksın açıklaması gelirse şaşırmam. evimde vişne suyumla beklemekteyim.. havuç iyidir ama özellikle göz sağlığına faydaları çok büyük.
devamını gör...
eski bir majeste
          kıymetli dostlar, sevgili yoldaşlar,
kendi nickaltıma küçücük de olsa bir veda mesajıyla uzaklaşıcam buralardan. hiç de sevmem oysa ki vedaları ama bazen olması gereken bu oluyor, sanırım vakti geldi ayrılığın.
ilk 1000 yazardan biri olmanın gururunu taşırken sözlükten ayrı kalmak beni üzse de bunu yapmak zorundayım. çok güzel arkadaşlar edindim, çok güzel zamanlar geçirdim, çok keyf aldım ben “kafa sözlük”ten.
ilk yazarlık deneyimimin olduğu benim için özel olan bu platformdan istemeyerek de olsa gidiyorum.
sözlüğe dair bir şikayetim yok. biz herşeyiyle kocaman bir aileyiz burada. herşey dozunda ve kararında olduğu sürece, işler hakaret ve nefret boyutuna olmadıktan sonra herşeyden, her farklı görüşten yazarlarımızın olması bence renk katar.
zaten aynı şeyler sıkıcı değil midir? her gün aynı işi yapmak, hep aynı yemeği yemek vs. kısaca tekdüzelik sıkmaz mı zaten? monotonluk değil midir yoran? o yüzden farklılık lazım. farklılık olsun ki anlamı olsun. kendimizi geliştirebilelim. her açıdan bakmayı öğrenebilelim. ve daha keyifli olmaz mı farklılıkların olması. hepimiz aynı insanlar olsaydık sıkıntıdan patlardık bence.
en başta da kısacık bir veda mesajı yazacam demiştim ama yine uzattım sanırım*
yazdığım tanımlara istinaden bana gerek beğenileriyle gerek de mesajlarıyla destek veren, güzel düşüncelerini ileten tüm yazar arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum efenim.
güzel dostluklar, arkadaşlıklar edindim. hepinize ayrıca bir kez daha teşekkür ediyorum.
ve ayrıca yoldaş benjamin franklin sana da ayrıca çok teşekkür ediyorum. bu platformu oluşturarak böyle kıymetli insanları tanımamı sağladığın için.
bazen hüzünlü bazen mutlu ama hep umutluyduk.
sizleri çok özlücem. kavuşmak mı belki, daha ölmedik*
umutla kalın, sevgiyle kalın, hoş kalın, hoşça kalın.
      
  kendi nickaltıma küçücük de olsa bir veda mesajıyla uzaklaşıcam buralardan. hiç de sevmem oysa ki vedaları ama bazen olması gereken bu oluyor, sanırım vakti geldi ayrılığın.
ilk 1000 yazardan biri olmanın gururunu taşırken sözlükten ayrı kalmak beni üzse de bunu yapmak zorundayım. çok güzel arkadaşlar edindim, çok güzel zamanlar geçirdim, çok keyf aldım ben “kafa sözlük”ten.
ilk yazarlık deneyimimin olduğu benim için özel olan bu platformdan istemeyerek de olsa gidiyorum.
sözlüğe dair bir şikayetim yok. biz herşeyiyle kocaman bir aileyiz burada. herşey dozunda ve kararında olduğu sürece, işler hakaret ve nefret boyutuna olmadıktan sonra herşeyden, her farklı görüşten yazarlarımızın olması bence renk katar.
zaten aynı şeyler sıkıcı değil midir? her gün aynı işi yapmak, hep aynı yemeği yemek vs. kısaca tekdüzelik sıkmaz mı zaten? monotonluk değil midir yoran? o yüzden farklılık lazım. farklılık olsun ki anlamı olsun. kendimizi geliştirebilelim. her açıdan bakmayı öğrenebilelim. ve daha keyifli olmaz mı farklılıkların olması. hepimiz aynı insanlar olsaydık sıkıntıdan patlardık bence.
en başta da kısacık bir veda mesajı yazacam demiştim ama yine uzattım sanırım*
yazdığım tanımlara istinaden bana gerek beğenileriyle gerek de mesajlarıyla destek veren, güzel düşüncelerini ileten tüm yazar arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum efenim.
güzel dostluklar, arkadaşlıklar edindim. hepinize ayrıca bir kez daha teşekkür ediyorum.
ve ayrıca yoldaş benjamin franklin sana da ayrıca çok teşekkür ediyorum. bu platformu oluşturarak böyle kıymetli insanları tanımamı sağladığın için.
bazen hüzünlü bazen mutlu ama hep umutluyduk.
sizleri çok özlücem. kavuşmak mı belki, daha ölmedik*
umutla kalın, sevgiyle kalın, hoş kalın, hoşça kalın.
devamını gör...
13 ocak 2021 ankara'da kar yağışı
          ankara'nın yüksek yerlerinde nihayet kar yağmaya başladı. öyle güzel yağıyor ki, işi gücü bırakıp yağışı izleyesin geliyor. umarım kuruyan topraklarımıza ve susuzluğumuza şifa olur.
      
  devamını gör...
kadınların da tuvaletini yaptığı gerçeği
          bilgilendirici başlıklarda bugündür. malum kadın da çişini kakasını yapar.
      
  devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
          ve yara'sı ne kadar güzel olabilirse insanın, o yarayı unutmamak da o kadar değerli olabiliyor.
      
  devamını gör...
yazarların günlük cilt bakım rutini
          sabah
güzelce sade suyla yıkama
nemlendirici krem/güneş kremi sürme
gece
makyaj temizleyici jel ile yıkama
micellar su ile temizleme
gece kremi+göz kremi sürme
her duşta
lif
vücut nemlendirici krem
ayak bakım kremi
ayda bir
pedikür
hamam-kese
yüz maskesi
cildim kuru, gün içinde elimi her yıkadığımda el kremi de sürüyorum*.
lisede bir kaç yıl dove kullandım ama bence cildin ışıltısını alıp matlaştırıyor.
  güzelce sade suyla yıkama
nemlendirici krem/güneş kremi sürme
gece
makyaj temizleyici jel ile yıkama
micellar su ile temizleme
gece kremi+göz kremi sürme
her duşta
lif
vücut nemlendirici krem
ayak bakım kremi
ayda bir
pedikür
hamam-kese
yüz maskesi
cildim kuru, gün içinde elimi her yıkadığımda el kremi de sürüyorum*.
lisede bir kaç yıl dove kullandım ama bence cildin ışıltısını alıp matlaştırıyor.
devamını gör...
kur'an-ı kerim'deki bilimsel bilgiler
          çoğu ayetlerin bükülmesiyle birlikte ortaya atılan zorlama bilgilerdir.
çoğu zaten kuran-ı kerimden önce de biliniyordu ama burda değinmek istediğim konu bu değil.
bazı dindar arkadaşlar sürekli kuranda bilimsel bilgiler var, o zamanlarda bunların bilinmesi mucize değil de nedir? vb. düşüncelerle kuran'ın tanrı kitabı olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. aslında bunu yaparken kendi kendilerini çürütüyorlar farkında değiller. bilimsel bilgilerin en büyük özelliklerinden biri de zamanı geldiğinde yanlışlanabilme olasılığının olmasıdır.yani şimdi bildiğimiz şeyler hatalı olabilir ve yerini yeni bilgiler alabilir. bu noktada şunu sormak istiyorum. eğer kurandaki bu bilimsel bilgi dediğiniz şeyler yanlışlanır da yeni bilgiyle değişirse tanrı mı yanıldı diyeceksiniz yoksa bu tanrının kitabı değil mi diyeceksiniz? tanrı'nın kitabının böyle bir olasılık içinde barındırması başlı başına bir kusur değil midir? ilerde yanlışlanabilecek şeyler üzerinden varlık kanıtlanmaz diyerekten yazıyı noktalıyorum.
  çoğu zaten kuran-ı kerimden önce de biliniyordu ama burda değinmek istediğim konu bu değil.
bazı dindar arkadaşlar sürekli kuranda bilimsel bilgiler var, o zamanlarda bunların bilinmesi mucize değil de nedir? vb. düşüncelerle kuran'ın tanrı kitabı olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. aslında bunu yaparken kendi kendilerini çürütüyorlar farkında değiller. bilimsel bilgilerin en büyük özelliklerinden biri de zamanı geldiğinde yanlışlanabilme olasılığının olmasıdır.yani şimdi bildiğimiz şeyler hatalı olabilir ve yerini yeni bilgiler alabilir. bu noktada şunu sormak istiyorum. eğer kurandaki bu bilimsel bilgi dediğiniz şeyler yanlışlanır da yeni bilgiyle değişirse tanrı mı yanıldı diyeceksiniz yoksa bu tanrının kitabı değil mi diyeceksiniz? tanrı'nın kitabının böyle bir olasılık içinde barındırması başlı başına bir kusur değil midir? ilerde yanlışlanabilecek şeyler üzerinden varlık kanıtlanmaz diyerekten yazıyı noktalıyorum.
devamını gör...
bir ebeveynin çocuğuna yapacağı en büyük iyilik
          çocuğun kendi olmasına izin vermektir. aile ve toplumsal normlar çerçevesine sıkıştırmadan, bir ideolojiyi dayatmadan, kendi yolunu bulabilmesine yardım etmek ama asla belli bir yola itmemek. o yolda düşse bile her zaman arkasında olmaktır.
      
  devamını gör...
kaç yenilgi var söyle ömürde allah aşkına
          çoğu hükmen mağlubiyet.
      
  devamını gör...
radyo tiyatrosu
          bundan sonra her gece bu başlığa bir eser bırakacağım,
jack london - eski bir aşk hikayesinin sonu.
buradan
  jack london - eski bir aşk hikayesinin sonu.
buradan
devamını gör...
anaerkil
          kadın figürünün tanrı olarak kabul edildiği dönemlerden erkek tanrı figürüne geçiş aynı zamanda anaerkil olarak nitelenebilecek toplumdan ataerkile geçiş olarak nitelenebilir. anaerkil dönemde - toplumlarda kadının önderliği söz konusu olmakla birlikte hala kadının yönetimde tam hakimiyeti ve otoritesinden ziyade sadece belli konularda kısmi bir hakimiyeti var. alt yapılanmadaysa soy kadından geçmekle birlikte ataerkil toplumla kıyaslandığında pek çok konuda cinsiyet eşitliği söz konusu. hopi amerikan yerlilerinin geçmişteki  anaerkil - anasoy yapısı,  kadın liderliğinde ancak alt yapıda cinsiyet eşitliğinin olduğu topluma örnek olarak verilebilir. 
bugün ise tam anaerkil toplumlardan çok aslında matriline (anasoylu - kadının soyun devamını sağladığı, miras hakkının kadında olduğu ve aile konularında kadının karar aldığı yapı ) matrilocal ( evli çiftin kadının soyunun olduğu yere yerleşmesi ) toplumlara rastlanmakta.
bugün hala genel anlamda anasoylu olarak tanımlanabilecek (matriline veya matrilocal) olarak tanımlanabilecek toplumlar mevcut. kimi amerikan yerli kabileleri, güney amerikada bulunan kimi kabileler, hindistan'da khasi, endonezya'da minangkabau, kenya'da umoja, çin'de masuo, kosta rica'da bribri, cezayir'de tuareg, gana'da akan kabilesi gibi.
cezayir'de tuareg yine anaerkilden ziyade anasoy (matriline) kabileler kapsamında olup tıpkı diğer anasoy kabileler ve toplumlar gibi bugün bu özelliğini yavaş yavaş kaybetmektedir. anasoy yapının değişmesinde bu kabilelerin artık eskisi gibi izole bir yaşam sürmemeleri ve bulundukları ülke ve bölgedeki yaygın sosyal kültür ve din anlayışının etkisi gösterilebilir.
  bugün ise tam anaerkil toplumlardan çok aslında matriline (anasoylu - kadının soyun devamını sağladığı, miras hakkının kadında olduğu ve aile konularında kadının karar aldığı yapı ) matrilocal ( evli çiftin kadının soyunun olduğu yere yerleşmesi ) toplumlara rastlanmakta.
bugün hala genel anlamda anasoylu olarak tanımlanabilecek (matriline veya matrilocal) olarak tanımlanabilecek toplumlar mevcut. kimi amerikan yerli kabileleri, güney amerikada bulunan kimi kabileler, hindistan'da khasi, endonezya'da minangkabau, kenya'da umoja, çin'de masuo, kosta rica'da bribri, cezayir'de tuareg, gana'da akan kabilesi gibi.
cezayir'de tuareg yine anaerkilden ziyade anasoy (matriline) kabileler kapsamında olup tıpkı diğer anasoy kabileler ve toplumlar gibi bugün bu özelliğini yavaş yavaş kaybetmektedir. anasoy yapının değişmesinde bu kabilelerin artık eskisi gibi izole bir yaşam sürmemeleri ve bulundukları ülke ve bölgedeki yaygın sosyal kültür ve din anlayışının etkisi gösterilebilir.
devamını gör...
kadınların mutsuzken saçını kesmesi
          saçlarımı  kestirirken bile kuaföre ecel terleri döktürüyorum. kısaldığında hem o mutsuz hem de ben mutsuz olurum. asıl mutsuzluğu o zaman yaşıyorum yani neymiş bu önerme herkes için geçerli değilmiş.
      
  devamını gör...
kitaplardaki cümlelerin altını çizmek
          eğer kitap kütüphaneden veya başka bir kimseden ödünç alınmış ise terbiyesizliktir.
      
  devamını gör...
havai fişek
          havai fişekler, yalnızca çevre kurulu kararı  ile belirlenebilecek alan ve saatlerde özel izinle kullanılabiliyor. bunun haricinde yeterlilik belgesi olanlara satılabiliyor. bunun da kullanımı uzmanlık gerektirir. a sınıfı kullanım belgesi olmayanlara satışı yasaktır. nasıl ki silahta ruhsat aranıyorsa havai fişek satışında da mutlaka a sınıfı kullanım belgesi aranmalı. ama bunlar hiçe sayılarak internetten isteyenler kolayca ulaşıp istediği gibi patlatıyor. barutla çalışıp geri tepmesi olduğu için hata affetmeyecek kadar tehlikeli maddedir.
çinlilerin 2 bin yıl önce şeytanları kovmak için buldukları rivayet edilir. doğada sebep olduğu şokun sonuçları acı oluyor. şokla bir anda uyanıp yuvasını terk eden, birbirlerine ve elektrik hatlarına çarparak ölen kuşlar en belirgin kurbanlar. bu ani ve yüksek gümbürtünün hemen hemen bütün hayvanlar için travmaya sebep olduğu söyleniyor.
bir başka zararı da içinde barındırdığı çeşit çeşit zehirler. seyretmesi güzel gelebilir ama içinde akla gelmeyecek kimyasal maddeler, ağır metaller var ve havaya, toprağa, suya karışıyor. haber arşivleri, havai fişek ile kutlama yaparken yaralananların, orman yangını başlatanların, evini ve mahallesini yakanların haberleriyle dolu.
  çinlilerin 2 bin yıl önce şeytanları kovmak için buldukları rivayet edilir. doğada sebep olduğu şokun sonuçları acı oluyor. şokla bir anda uyanıp yuvasını terk eden, birbirlerine ve elektrik hatlarına çarparak ölen kuşlar en belirgin kurbanlar. bu ani ve yüksek gümbürtünün hemen hemen bütün hayvanlar için travmaya sebep olduğu söyleniyor.
bir başka zararı da içinde barındırdığı çeşit çeşit zehirler. seyretmesi güzel gelebilir ama içinde akla gelmeyecek kimyasal maddeler, ağır metaller var ve havaya, toprağa, suya karışıyor. haber arşivleri, havai fişek ile kutlama yaparken yaralananların, orman yangını başlatanların, evini ve mahallesini yakanların haberleriyle dolu.
devamını gör...
back to the future
          zaman yolculuğu ile ilgili ve türünün en güzel örneklerinden biri olan, hem bilim kurgu hem komedi olması bakımından çoğu bilim kurgu filmden farklı gördüğüm, orijinal ismi back to the future olan 1985 yapımı amerikan filmi.
yanlışlıkla anne babasının lisede okuduğu yıllara giden ve ortalığı hiç olmaması gereken şekilde karıştırıp, ardından da telafi etmeye çalışan bir genci konu alır.
yapımcısı, yönetmeni, başrolleri gibi bilgileri nasılsa her yerden bulabiliyoruz. o nedenle daha çok kişisel yorumumu yazacağım.
benim için, gerek bireysel gerek toplumsal bakımdan hayatımın en güzel ve mutlu yıllarını hatırlattığı için değerli bir filmdir. hani banyo günü olan, ertesi gün okula gidileceği için gıcık olunan ama bir yandan da masumiyeti nedeniyle çok özlenen pazar günleri vardı eskiden... sabahları, henüz sayıları şimdiki gibi tavan yapmamış olan 2-3 televizyon kanalından birinde çizgi film izlediğimiz, sevdiğimiz herkesin evde, bir arada olduğu o pazar günleri... işte bana öyle sıcaklık, özlem, güzel duygular dolu günleri anımsatır geleceğe dönüş. soba üzerindeki mandalina kabuğu kokusudur, henüz kendisi de küçük olan ablayla atari oynanan günlerin keyfidir geleceğe dönüş. bambaşka bir yeri var bende.
bilim kurgu filmler en sevdiğim türlerden biridir ama bunun tadını çoğu vermez bana. ister daha girift konuları işlemiş olsun, ister daha üst düzey görsel efektler kullansın...
en sevdiğim karakteri, hafif deli emmett brown'dır. bazen kendimi bunun kadın versiyonu gibi hissediyorum.
 
      
  yanlışlıkla anne babasının lisede okuduğu yıllara giden ve ortalığı hiç olmaması gereken şekilde karıştırıp, ardından da telafi etmeye çalışan bir genci konu alır.
yapımcısı, yönetmeni, başrolleri gibi bilgileri nasılsa her yerden bulabiliyoruz. o nedenle daha çok kişisel yorumumu yazacağım.
benim için, gerek bireysel gerek toplumsal bakımdan hayatımın en güzel ve mutlu yıllarını hatırlattığı için değerli bir filmdir. hani banyo günü olan, ertesi gün okula gidileceği için gıcık olunan ama bir yandan da masumiyeti nedeniyle çok özlenen pazar günleri vardı eskiden... sabahları, henüz sayıları şimdiki gibi tavan yapmamış olan 2-3 televizyon kanalından birinde çizgi film izlediğimiz, sevdiğimiz herkesin evde, bir arada olduğu o pazar günleri... işte bana öyle sıcaklık, özlem, güzel duygular dolu günleri anımsatır geleceğe dönüş. soba üzerindeki mandalina kabuğu kokusudur, henüz kendisi de küçük olan ablayla atari oynanan günlerin keyfidir geleceğe dönüş. bambaşka bir yeri var bende.
bilim kurgu filmler en sevdiğim türlerden biridir ama bunun tadını çoğu vermez bana. ister daha girift konuları işlemiş olsun, ister daha üst düzey görsel efektler kullansın...
en sevdiğim karakteri, hafif deli emmett brown'dır. bazen kendimi bunun kadın versiyonu gibi hissediyorum.
 
      devamını gör...
sağırlar
          sağırlık sadece işitme kaybı ile alakalı olmayabilir. her insan biraz sağırdır aslında; duymak istemediklerine, farklı bir şekilde duymak istediklerine karşı. dünya üzerinde hüküm süren ve tam da iletişim çağı dediğimiz saçma sapan çağın kalbinde bir ritim bozukluğu gibi dengesizlik yaratan bu iletişimsizliğin kulakları sağır eden ölüm çığlıklarını işitmeye çalışıyoruz. ve maalesef sağır kulaklarımız sözcükler diye bildiğimiz işitme cihazlarından yoksun. 
kitapla hiç alakası yok ama yazmak istedim. size kitabı anlatmasa da sağırlığı anlatacaktır. hem de sadece bireysel değil toplumsal bir sağırlık örneğidir bu. anlatacağım hikaye dilek özçelik’in hikayesi. her zaman söylediğim gibi “ meslektaşım kardeşimdir”. dilek de benim meslektaşımdı, henüz yeni mezundu ama yine de meslektaşımdı. artık aramızda değil ama yine de hala meslektaşım.
dilek, bir cuma namazı sonrası allah’ın evinden çıkan ama ev sahibiyle aslında hiçbir iletişimi olmadığı az sonra belli olacak bir bakanın yanına yaklaşıp derdini anlatmak ister. dilenci değildir dilek. derdim bir aliterasyon yaratmak değil bu cümleyle, sadece dilek’in onurlu bir cümle kurmadan önceki haklı talebine vurgu yapmak. dilek adını anmak bile istemediğim bir hastalıktan mustariptir ve ilaçlarını yaşadığı trakya kentinde bulamaz ve bunun için de bakandan yardım talep eder. bakan, bugüne kadar bakanlık yapmış çoğu bakan gibi aslında bakması gereken yere bir türlü bakmayan, onun baktığı yerde olmaya çalışanlardan gözlerini kaçıran bir adamdır. bakanımız elini cebine atar ve sadaka gibi bir para tutuşturmaya çalışır güzeller güzeli dilek kardeşimizin eline. daha ne yapayım demeyi de ihmal etmez. devletinden yardım isteyen bir gence bakanın cevabı budur işte tam o anda. ve dilek tokat gibi bir cevap verir: “ görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız.” yazarken bile tüylerim diken diken oldu. ben de bakana şunu söylüyorum ece’den alıntılayarak: “ siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz?” biz ne zaman bu kadar zalim olduk? dilek’i nasıl duymadık hiçbirimiz. dilek neden öldü? biz ne kadar sağırız ki el vermedik gencecik bir öğretmen adayına. yazıklar olmasın mı bize?
kitabı okuyun. çok iyi bir kitap ama benim anlattıklarımla alakası yok. ben gelişine vurdum. bu da mı gol değil?
  kitapla hiç alakası yok ama yazmak istedim. size kitabı anlatmasa da sağırlığı anlatacaktır. hem de sadece bireysel değil toplumsal bir sağırlık örneğidir bu. anlatacağım hikaye dilek özçelik’in hikayesi. her zaman söylediğim gibi “ meslektaşım kardeşimdir”. dilek de benim meslektaşımdı, henüz yeni mezundu ama yine de meslektaşımdı. artık aramızda değil ama yine de hala meslektaşım.
dilek, bir cuma namazı sonrası allah’ın evinden çıkan ama ev sahibiyle aslında hiçbir iletişimi olmadığı az sonra belli olacak bir bakanın yanına yaklaşıp derdini anlatmak ister. dilenci değildir dilek. derdim bir aliterasyon yaratmak değil bu cümleyle, sadece dilek’in onurlu bir cümle kurmadan önceki haklı talebine vurgu yapmak. dilek adını anmak bile istemediğim bir hastalıktan mustariptir ve ilaçlarını yaşadığı trakya kentinde bulamaz ve bunun için de bakandan yardım talep eder. bakan, bugüne kadar bakanlık yapmış çoğu bakan gibi aslında bakması gereken yere bir türlü bakmayan, onun baktığı yerde olmaya çalışanlardan gözlerini kaçıran bir adamdır. bakanımız elini cebine atar ve sadaka gibi bir para tutuşturmaya çalışır güzeller güzeli dilek kardeşimizin eline. daha ne yapayım demeyi de ihmal etmez. devletinden yardım isteyen bir gence bakanın cevabı budur işte tam o anda. ve dilek tokat gibi bir cevap verir: “ görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız.” yazarken bile tüylerim diken diken oldu. ben de bakana şunu söylüyorum ece’den alıntılayarak: “ siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz?” biz ne zaman bu kadar zalim olduk? dilek’i nasıl duymadık hiçbirimiz. dilek neden öldü? biz ne kadar sağırız ki el vermedik gencecik bir öğretmen adayına. yazıklar olmasın mı bize?
kitabı okuyun. çok iyi bir kitap ama benim anlattıklarımla alakası yok. ben gelişine vurdum. bu da mı gol değil?
devamını gör...
imam hatipler kapatılsın
          ülkeye zerre kadar faydası olmayan bu eğitim ucubesi yapıların kaldırılması ve yerlerine fen bilimleri ağırlıklı eğitim veren, gençleri gerçek hayata yönelik hazırlayan meslek liselerinin gelmesi gerekmektedir. yoksa gelecek hiç iyi gözükmüyor.
      
  devamını gör...
arzulanan hayat ile yaşanan hayat arasındaki mesafe
          (bkz: uzak mesafe ilişkisi)
      
  devamını gör...

