aracı çukura denk getirmek
yolları köstebek yuvasına dönmüş dandik bir şehirde yaşıyorsanız slalom yapsanız da düşersiniz.aracı zamanından önce ağır alt bakıma sokmanıza neden olur.derin çukursa ve hızlıysanız daha büyük sorunlara yol açabilir.
devamını gör...
yanlışlıkla sevilmeyen yazarın başlığına tanım girmek
gam ki ne gam.
öznesi yakışıklı, yüklemi oynak cümlelerle girişi gelişmesi ve final sahnesiyle senaryo yap oscar alacak nice tanım böyle güme gidiyor.
zaten okumayacağım. aramız düzelsin diye 5 dakika bekleyip beğeni yapacağım ama bakıyorum uçmuş tanım. yapma iki gözüm, orta açıyorum, kafaya çıkıyorsun, havadayken yok ben vazgeçtim diyip gol atmıyorsun.
edit: buraya bakarlar.
öznesi yakışıklı, yüklemi oynak cümlelerle girişi gelişmesi ve final sahnesiyle senaryo yap oscar alacak nice tanım böyle güme gidiyor.
zaten okumayacağım. aramız düzelsin diye 5 dakika bekleyip beğeni yapacağım ama bakıyorum uçmuş tanım. yapma iki gözüm, orta açıyorum, kafaya çıkıyorsun, havadayken yok ben vazgeçtim diyip gol atmıyorsun.
edit: buraya bakarlar.
devamını gör...
8 binler kulübü
bu listeye girebilmek için dörde falan katlanmam gerekiyor. bu da imkansız olduğu için siz devam edin sevgili yazarlar *. tabiki de şaka yaptım, sonuna kadar savaşıyorum. yok öyle pes etmek falan.
devamını gör...
büyük iskender'in öldükten sonra yapılmasını istediği üç isteği
1. benim tabutumu en iyi doktorlarımdan bir grup taşısın.
2.şu anda hazinemde ne kadar değerli taş, altın vs hepsini, tabutumun geçeceği yol üzerine serpin.
3.tabutumun üstü açık olsun ve iki elimde tabutumun dışında kalacak ve insanlarında göreceği şekilde dışarıya sarkıtın...
komutanları bunun sebebini sormuşlar ve büyük iskender şöyle cevaplamış;
1. her kim ne kadar mükemmel olursa olsun,ölüm karşısında insanoğlu çaresizdir.
2.yine insanoğlu anlasın ve dilden dile anlatsın ki, bu dünyadaki bütün servetin ve zenginliğin yine bu dünyada kalacaktır. ölümlü insan yanında hiç bir şey götüremez.
3.dünyada en kıymetli şey 'zamandır'. zaman tükenince ellerin boşlukta kalır ve boş ellerle gidersiniz. zamanın kıymetli olduğunu biliniz ,dediği söylenen durum.
günümüzde insanoğlunun geldiği nokta açısından, son derece anlamlı bir söz dizini .
2.şu anda hazinemde ne kadar değerli taş, altın vs hepsini, tabutumun geçeceği yol üzerine serpin.
3.tabutumun üstü açık olsun ve iki elimde tabutumun dışında kalacak ve insanlarında göreceği şekilde dışarıya sarkıtın...
komutanları bunun sebebini sormuşlar ve büyük iskender şöyle cevaplamış;
1. her kim ne kadar mükemmel olursa olsun,ölüm karşısında insanoğlu çaresizdir.
2.yine insanoğlu anlasın ve dilden dile anlatsın ki, bu dünyadaki bütün servetin ve zenginliğin yine bu dünyada kalacaktır. ölümlü insan yanında hiç bir şey götüremez.
3.dünyada en kıymetli şey 'zamandır'. zaman tükenince ellerin boşlukta kalır ve boş ellerle gidersiniz. zamanın kıymetli olduğunu biliniz ,dediği söylenen durum.
günümüzde insanoğlunun geldiği nokta açısından, son derece anlamlı bir söz dizini .
devamını gör...
the queen’s gambit
altın küre ödüllü dizidir.
-en iyi mini dizi
-mini dizi dalında en iyi kadın oyuncu
(bkz: 78. altın küre ödülleri)
-en iyi mini dizi
-mini dizi dalında en iyi kadın oyuncu
(bkz: 78. altın küre ödülleri)
devamını gör...
gençlerimize 3 mümkünse daha fazla çocuk öneriyoruz
kafasına çay fırlattığı insan sayısı reisi tatmin etmemiş olsa gerek. kendisi görevlerini düzgünce ve dürüstçe yerine getirsin, halk da insan onuruna yakışan bir yaşam standardına ulaşsın da çocuk sayısı çiftlerin bileceği iş.
devamını gör...
datça yarımadası
konum itibarı ile hem ege'yi hem akdeniz'i aynı anda yaşattırıyor. haritadan bakınca ha koptu ha kopacak gibi. şairlerin datça'ya anadolu'nun zürafası benzetmesi yapmaları da bundandır. iki denizden de esen rüzgar, burada havaya da toprağa da bereket getiriyor. otları ve çiçekleri, adeta doğal eczane yapısında. tarihçi strabon tanrı, insanın uzun ömürlü olmasını istiyorsa onu datça'ya bırakır sözü yerinde olmuş.
devamını gör...
oytun erbaş ve kendini imha süreci
(bkz: herbokolog) olmanın uzun vadede sizi rezil ettiğini gösterir imha sürecidir.
devamını gör...
iğrenç espriler
ığdır'ın ilk harfi ığdır.
devamını gör...
pişmanlık
adanalı beyefendinin söyleyemediği sözün sahibi nazım hikmet'tir.
"pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.."
"pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.."
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
mavi duvar'ı isteyen arkadaş kimdi kaçırdım ama sevgiler saygılar kendisine. saniyede bin kilometre yol gittim sayesinde.
devamını gör...
ahzab suresi
kuran'ın 33. suresi.
surede, hendek savaşı sırasında allah'ın çıkardığı bir fırtına ile mekke'yi kuşatan dinsizleri çekilmek zorunda bıraktığı anlatılır.
surede, hendek savaşı sırasında allah'ın çıkardığı bir fırtına ile mekke'yi kuşatan dinsizleri çekilmek zorunda bıraktığı anlatılır.
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
kafa sözlük yazarlarını yarış atı yapmaya yemin etmiş başlıklardan biri.
en iyi yazan,en çok yazan,en çok beğenilen.instagram hesabı açmışım gibi hissetmeye başladım.
yapmayın,etmeyin romalılar.
en iyi yazan,en çok yazan,en çok beğenilen.instagram hesabı açmışım gibi hissetmeye başladım.
yapmayın,etmeyin romalılar.
devamını gör...
kafamıza göre radyo yayını
hastam kullandığı ilaçları masaya dökünce bende içimden bu nakaratı söylüyorum.
"gözümu açtım gördüğüme inanmadım, sanki bir kötü rüya korkarım aman allah."
"gözümu açtım gördüğüme inanmadım, sanki bir kötü rüya korkarım aman allah."
devamını gör...
fenerbahçe
yanılmıyorsam sevgili patagonyalı ile ortak takımımız. bir de lahmacunlu abiyle.
kanser eder efendim, mesut'uyla aziz yıldıvım'ıyla, adeta hedefe ilerleyen kanser hücresi gibidir ancak güzeldir, özeldir, tektir, haftaya şampiyondur.
not: olmazsa linçlemeyin, vallaha ağlarım.
kanser eder efendim, mesut'uyla aziz yıldıvım'ıyla, adeta hedefe ilerleyen kanser hücresi gibidir ancak güzeldir, özeldir, tektir, haftaya şampiyondur.
not: olmazsa linçlemeyin, vallaha ağlarım.
devamını gör...
fotoğrafın hikayesi
avusturya'daki am himmel yetimhanesi'nde kalan 6 yaşındaki werfel'in, ikinci dünya savaşı sürerken, noel'de kendisine amerikan kızılhaçı tarafından verilen yeni ayakkabılar için yaşadığı mutluluk...
yıl 1946. fotoğraf life dergisinde yayımlanmış.

(görsel alıntıdır.)
ufacık şeyleri sorun eden insanların ders alması gereken bir fotoğraf bence bu. koskoca dünyada kimsesiz, savaşın ortasında bir çocuk ama bir çift ayakkabı onun için bunların hepsinden önemli bir mutluluk kaynağı o an için...
bunu yapmayı başaran kaç kişi vardır sizce dünyada? biz çok daha fazlasına sahip olduğumuz halde yetinmeyi bilmiyoruz. mutlu olmak için her zaman koşullarımız var. hayat mutluluğu bu kadar fazla koşulu olan insanlara kolay kolay tattırmaz.
yıl 1946. fotoğraf life dergisinde yayımlanmış.

(görsel alıntıdır.)
ufacık şeyleri sorun eden insanların ders alması gereken bir fotoğraf bence bu. koskoca dünyada kimsesiz, savaşın ortasında bir çocuk ama bir çift ayakkabı onun için bunların hepsinden önemli bir mutluluk kaynağı o an için...
bunu yapmayı başaran kaç kişi vardır sizce dünyada? biz çok daha fazlasına sahip olduğumuz halde yetinmeyi bilmiyoruz. mutlu olmak için her zaman koşullarımız var. hayat mutluluğu bu kadar fazla koşulu olan insanlara kolay kolay tattırmaz.
devamını gör...
kilo alan kişiye onu kırmadan kilo aldığını söylemek
valla millet karantinada otur otur, bidon gibi şişmiş. sen neyse ki az kilo almışsın. diyebileceğim durumdur.
devamını gör...
vikipedi'den kopyala yapıştır başlık açmak
bildiğim kadarıyla copy-paste içerik format kurallarına da aykırıdır. ekstradan böyle başlık açmaktansa durumu şikayet etseniz çok daha kolay çözülebilir sanki. en az copy-paste içerik kadar gereksiz başlık olmuş.
devamını gör...
geceye attila ilhan şiiri bırak
ayrılık sevdaya dahil
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
devamını gör...