küçükken doğru bildiğimiz yanlışlar
cehennemin sadece “öbür dünyada” olduğuna inanırdım.
devamını gör...
sahibinden.com klişeleri
direklerde işlem yoktur.
devamını gör...
sigarayı bırakmak isteyenlere tavsiyeler
sigara diş eti enflamasyonunu baskılar. özellikle bunu yazmak istedim çünkü diğerlerini belki de yüzlerce kez duydunuz. sigara içen kişinin diş etleri kanamaz, normal bir insana göre keratinizasyon da fazla olur. bu iyi bir şey değildir yanlış anlamayın. diş eti kanaması bir şeylerin yolunda gitmediğine işarettir ve diş etleriniz oluk oluk kanadığında sorunu çözmek için mutlaka diş hekimi ararsınız. ama yoğun sigara içenlerde dişi çevreleyen kemikte yıkım olmasına rağmen hastanın ruhu duymaz. ilerleyen yaşlarda bir anda dişleri sallanmaya başlar ve dökülür. büyüklerinizde çok duyarsınız kendiliğinden döküldü hikayesini. çoğunlukla sebep budur.
devamını gör...
çocuk sahibi olmak
olmadan önce ehliyet verilmelidir. yanlış büyütülmüş, kırılmış, ihmal edilmiş çocukların geleceğinde hem kendileri hem toplum için ne denli tehlikeler teşkil edebileceğini hepimiz biliyoruz.
devamını gör...
r. e. m.
devamını gör...
assemblée nationale
fr. milli meclis. şu anda da fransız parlamentosunun bir kolu olmakla birlikte, fransız ihtilali zamanında da états généraux'dan sonra kurulan meclistir. previously on "révolution française": #394201.
kendilerini milli meclis ilan eden tiers état, 20 haziran 1789'da versailles sarayı'nda toplanmak istediklerinde, toplanacakları salonun kral tarafından kapatılmış olduğunu gördü. bu sebepten tenis* salonunda toplandılar. ve bir anayasa hazırlanıp ilan edilene kadar dağılmayacaklarına dair yemin ettiler. kralın dağılmaları için haber gönderdiği elçiye, aralarından güçlü bir hatip olan honore mirabeau* şöyle demişti: "git efendine söyle, biz halkın gücü ile buradayız ve ancak süngü kuvveti ile bizi buradan ayırabilir." tam olarak bu, milli meclis'in artık ihtilalci bir kimlik kazandığı aşamadır.
çekinen kral, 23 haziran'da "ne yaparlarsa yapsınlar!" diye bağırarak milli meclis'e izin vermiş oluyordu. bu meclise rahipler sınıfından 200, asiller sınıfından da 47 kişi katılacaktı. bunlar taşra aristokratları ve aşağı sınıf rahiplerdi. böylece toplumun üç sınıfı da aynı çatı altında toplanmış olacaktır.
bu meclis ilk olarak, meclis tarafından onaylanmadığı sürece kralın vergi yasası çıkarmasını yasakladı. iç gümrük ve yol vergileri kaldırıldı. asillerin ayrıcalıklarına ve bazı eski feodal haklara dokunulamadı. ayrıca basın özgürlüğü getirildi.
bütün bunlar karşısında kral çaresizdi. 27 haziran 1789'da assemblée nationale'i resmen tanımak zorunda kaldı.
meclis ise başından beri akıllarda olan anayasayı hazırlamaya karar vermişti. bir üyeye göre, "barbar halkların bile bir şekilde anayasası varken fransızların hala bir anayasası yoktu." nihayetinde çalışmalara bir an önce başlamak için assemblée nationale, 9 temmuz 1789 tarihli toplantısında kendini assemblée constituante* (kurucu meclis) ilan edecektir.
kendilerini milli meclis ilan eden tiers état, 20 haziran 1789'da versailles sarayı'nda toplanmak istediklerinde, toplanacakları salonun kral tarafından kapatılmış olduğunu gördü. bu sebepten tenis* salonunda toplandılar. ve bir anayasa hazırlanıp ilan edilene kadar dağılmayacaklarına dair yemin ettiler. kralın dağılmaları için haber gönderdiği elçiye, aralarından güçlü bir hatip olan honore mirabeau* şöyle demişti: "git efendine söyle, biz halkın gücü ile buradayız ve ancak süngü kuvveti ile bizi buradan ayırabilir." tam olarak bu, milli meclis'in artık ihtilalci bir kimlik kazandığı aşamadır.
çekinen kral, 23 haziran'da "ne yaparlarsa yapsınlar!" diye bağırarak milli meclis'e izin vermiş oluyordu. bu meclise rahipler sınıfından 200, asiller sınıfından da 47 kişi katılacaktı. bunlar taşra aristokratları ve aşağı sınıf rahiplerdi. böylece toplumun üç sınıfı da aynı çatı altında toplanmış olacaktır.
bu meclis ilk olarak, meclis tarafından onaylanmadığı sürece kralın vergi yasası çıkarmasını yasakladı. iç gümrük ve yol vergileri kaldırıldı. asillerin ayrıcalıklarına ve bazı eski feodal haklara dokunulamadı. ayrıca basın özgürlüğü getirildi.
bütün bunlar karşısında kral çaresizdi. 27 haziran 1789'da assemblée nationale'i resmen tanımak zorunda kaldı.
meclis ise başından beri akıllarda olan anayasayı hazırlamaya karar vermişti. bir üyeye göre, "barbar halkların bile bir şekilde anayasası varken fransızların hala bir anayasası yoktu." nihayetinde çalışmalara bir an önce başlamak için assemblée nationale, 9 temmuz 1789 tarihli toplantısında kendini assemblée constituante* (kurucu meclis) ilan edecektir.
devamını gör...
fatih terim belgeseline isim önerileri
egom ve ben.
devamını gör...
gözlük takan kişilerin sıkıntıları
ağırlık. 6.50 miyop gözlüğü istersen nasa'dan al, o gözlük burnuna kulaklarına oturacak. sırf bu yüzden lens kullanıyorum.
başka problemleri de şöyle sıralayabiliriz:
görüş açısı
buğulanma
düşürüp kırma ihtimali
başka problemleri de şöyle sıralayabiliriz:
görüş açısı
buğulanma
düşürüp kırma ihtimali
devamını gör...
yazarların bugünkü mutluluk sebebi
babamın bayramın ilk günü vermeyi unuttuğu bayram harçlığı için;” aa rapunzel, ben sana harçlık vermeyi unuttum. cüzdanımdan …. al” demesi. elbette bu yaşta hala bayram harçlığı alıyorum. oh mis gibi. en yakın zamanda kendimi alışverişe atayım dur ben. maksat modum değişsin.
devamını gör...
karantina sürecinde yapılan en verimli aktivite
spor yapmak,
makale yazmak,
kitap okumak.
makale yazmak,
kitap okumak.
devamını gör...
çirkin bir kadının kendini güzel hissettiği anlar
şeytan diyor koy kendini profile.. ama asıl olta bu, tanıdık artık. fikirlerimizi söyleyelim, bir kamuoyunu görelim diyor geliyoruz buralara. sonra çirkin damgası yiyoruz. garip. neyse oltaya gelmeyin kızlar..
devamını gör...
fatma
6 bölümlük yeni netflix türk dizisi. burcu biricik'in rolünün hakkını fazlasıyla verdiği, kâh hüzünlendirip kâh sevindirdiği dizi. hem senaryosu hem konusu hem de oyunculuklar oldukça iyiydi. kesinlike izlenmeli. bir bölüm diye açıp tümünü bitirdim.
sonu üzdü.
sonu üzdü.
devamını gör...
çağımızın hastalığı
açgözlülük.
kıymet bilmemezlik.
empati yoksunluğu.
bencilliğin dorukları.
özgür olmanın ne demek olduğunu bilmemek.
her halta, haddi olmayan her şeye karışmak. (sen kimsin ki? yani tanımadığın birinin hayatına müdahale etme hakkını kim verdi sana? öyle bir şey yok, olmayan kafanın bir yerine not et lütfen.)
kıymet bilmemezlik.
empati yoksunluğu.
bencilliğin dorukları.
özgür olmanın ne demek olduğunu bilmemek.
her halta, haddi olmayan her şeye karışmak. (sen kimsin ki? yani tanımadığın birinin hayatına müdahale etme hakkını kim verdi sana? öyle bir şey yok, olmayan kafanın bir yerine not et lütfen.)
devamını gör...
takipçileri görmek
kafa sözlük golf kulübü üyelerinin eriştiği bir ayrıcalık. fakirler de işte bilmiyor kim takip ediyor kendilerini, heyecan yapıyorlar. dur puro yakıp fakirleri okuyayım viskimi de yudumlarken.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
merhaba sevgili gönül dostlarım. 5 aydır yoktum hepimizi inanılmaz özledim. hepiniz ailemsiniz. uzun süredir arkadaşımın aşırı karizmatik abisine duygusal bir çocuk olduğum için -bazılarınız biliyorsunuz- bazemleri oldukça edepli şiirler yazıyorum. arkadaşım kara kedi gibi aramızda durduğu için bu aşk başlayamıyor, dua edin arkadaşım ölsün dedim, aramızdan çıkması için biraz beddua falan edin ricasında bulundum ama hiç oralı olmadınız. olsun. yine de sizi seviyorum. şimdi elimi tutun hep birlikte şiirimi okuyalim hadi.
ellerinin uzaklığı bir kara ölüm yetmiş beş milyon öldü benden
sen hiç gülmedin ama olsun ben bir gülüşüne dirildim
kimsem yok ben bile ben değilim ben miyim bana ait sen bilirsin
ben beni bilmem ama bir tek senin yüzünü bilirim
hep öyle durdum eğildi karşımda ne dağlar taşlar şeytan dizleri üzerinde
üzerimden geçtiğin tüm yollar en büyük en kanlı devrimim
kirpiğinin ucunda sallanır boynum, olsun, gözüne yakınlığında başlar yaşamım
bin nefes olur bir öpücüğün o günden sonra bir daha hiç ölmem
çocukluğumun başladığı gün elimden tutuşun, götür beni bulutlara oynayalım
kır beni, dök, ser üstünden döküleyim çarşafa
bundan sonra daha fazla zaten incinemem
özgürlüğüm tasmamı senin tuttuğun odalarda başlar
ve senin ağzında biter kronik susuzluğum
iki parmağının arasında tut beni son nefesine kadar çek içine
boynuna sinmiş tütün kokusudur daha önce cennette soluduğum
melekler bile bilmez bir ben bilirim
tüm savaşlarımdan galip çıktım sana yenilmek için
ve seninle savaşmamak için savaştım tüm insanlarla
beraber dua edelim diye kaç kez kardeşinin ölmesini istedim ah bir bilsen
öbüyorum aşkım keşke tenimi tenime bekletmeden çabuk giysen
ellerinin uzaklığı bir kara ölüm yetmiş beş milyon öldü benden
sen hiç gülmedin ama olsun ben bir gülüşüne dirildim
kimsem yok ben bile ben değilim ben miyim bana ait sen bilirsin
ben beni bilmem ama bir tek senin yüzünü bilirim
hep öyle durdum eğildi karşımda ne dağlar taşlar şeytan dizleri üzerinde
üzerimden geçtiğin tüm yollar en büyük en kanlı devrimim
kirpiğinin ucunda sallanır boynum, olsun, gözüne yakınlığında başlar yaşamım
bin nefes olur bir öpücüğün o günden sonra bir daha hiç ölmem
çocukluğumun başladığı gün elimden tutuşun, götür beni bulutlara oynayalım
kır beni, dök, ser üstünden döküleyim çarşafa
bundan sonra daha fazla zaten incinemem
özgürlüğüm tasmamı senin tuttuğun odalarda başlar
ve senin ağzında biter kronik susuzluğum
iki parmağının arasında tut beni son nefesine kadar çek içine
boynuna sinmiş tütün kokusudur daha önce cennette soluduğum
melekler bile bilmez bir ben bilirim
tüm savaşlarımdan galip çıktım sana yenilmek için
ve seninle savaşmamak için savaştım tüm insanlarla
beraber dua edelim diye kaç kez kardeşinin ölmesini istedim ah bir bilsen
öbüyorum aşkım keşke tenimi tenime bekletmeden çabuk giysen
devamını gör...
makinist ile son istasyon radyo yayını
diğer yayıncı arkadaşlar kusura bakmasın, yorumum tamamen öznel ama;
radyoyu açalı henüz bikaç dakika oldu ve şimdiye kadar bu radyoda dinlediğim en samimi ve kendimi yakın hissettiğim yayın oldu, oluyor. ölüm ve yaşam konusunda söylediklerinde ise, ne diyebilirim ki. salt doğru ve gerçek. salt. fazla. acı ve ağır.
radyoyu açalı henüz bikaç dakika oldu ve şimdiye kadar bu radyoda dinlediğim en samimi ve kendimi yakın hissettiğim yayın oldu, oluyor. ölüm ve yaşam konusunda söylediklerinde ise, ne diyebilirim ki. salt doğru ve gerçek. salt. fazla. acı ve ağır.
devamını gör...
gece insanın daha üretken olması
bu önermeye katılmamak imkansız,
ben çok severim herkes uyurken, gecenin sessizliğinde uyumayıp kitap okumayı. okuduğun şeye çok daha konsantre oluyorsun.
hayatın koşuşturması bitmiş, sorumluluklarından, her gün yapman gerekenlerden uzaklaşmışsın kahveni ve kitabını alıp kendi kendine kalıyorsun bence kendine ayırdığın en güzel zamanlardır geceleri..
bende hayatı ıskalamıyorsun hissi uyandırıyor.
ben çok severim herkes uyurken, gecenin sessizliğinde uyumayıp kitap okumayı. okuduğun şeye çok daha konsantre oluyorsun.
hayatın koşuşturması bitmiş, sorumluluklarından, her gün yapman gerekenlerden uzaklaşmışsın kahveni ve kitabını alıp kendi kendine kalıyorsun bence kendine ayırdığın en güzel zamanlardır geceleri..
bende hayatı ıskalamıyorsun hissi uyandırıyor.
devamını gör...
kitapça
konur sokak’a yukarıdan bakan iki gözümün çiçeği kafedir.
üniversite yıllarımda mutlaka her gün gittiğim, sakinliğine hayran olduğum mekan ilk öykü taslaklarımı da yazdığım yerdir aynı zamanda.
benim için güzelliğin de başkenti olan ankara’nın en sevdiğim kitabevi olan imge kitabevinin üst katındadır kitapça. cebimdeki paranın, yani aslında aylık harçlığımın yarısını imge kitabevinden kitap almak için harcadıktan sonra elimde üzerinde imge amblemi olan kağıt torbanın içindeki kitaplarla kitapçaya çıkar çayım gelene kadar kitaplara dokunmazdım.
sonra çayım gelince taksitle aldığım kitapları tek tek çıkarır, inceler, ardından da hangisini önce okuyacağıma karar verirdim.
kitapça’nın sıcak ve sessiz ortamında kitap okumanın zevki anlatılmaz bir şeydir. en azından o zamanlar öyleydi. çok kitap okudum kitapça’da, çok yazı yazdım ve hepsi benim için önemli, hepsi benim için özeldir hala.
arkadaki balkonda oturup imgenin arka bahçede düzenlediği yazar sohbetlerini izlemek ise ayrı bir önemli idi benim için.
velhasılı çok özledim kitapçayı, umarım hala kitapça ruhunu korumaya devam ediyordur.
üniversite yıllarımda mutlaka her gün gittiğim, sakinliğine hayran olduğum mekan ilk öykü taslaklarımı da yazdığım yerdir aynı zamanda.
benim için güzelliğin de başkenti olan ankara’nın en sevdiğim kitabevi olan imge kitabevinin üst katındadır kitapça. cebimdeki paranın, yani aslında aylık harçlığımın yarısını imge kitabevinden kitap almak için harcadıktan sonra elimde üzerinde imge amblemi olan kağıt torbanın içindeki kitaplarla kitapçaya çıkar çayım gelene kadar kitaplara dokunmazdım.
sonra çayım gelince taksitle aldığım kitapları tek tek çıkarır, inceler, ardından da hangisini önce okuyacağıma karar verirdim.
kitapça’nın sıcak ve sessiz ortamında kitap okumanın zevki anlatılmaz bir şeydir. en azından o zamanlar öyleydi. çok kitap okudum kitapça’da, çok yazı yazdım ve hepsi benim için önemli, hepsi benim için özeldir hala.
arkadaki balkonda oturup imgenin arka bahçede düzenlediği yazar sohbetlerini izlemek ise ayrı bir önemli idi benim için.
velhasılı çok özledim kitapçayı, umarım hala kitapça ruhunu korumaya devam ediyordur.
devamını gör...

