subay kelimesindeki sü'dür ayrıca.
devamını gör...

arada girip okursun, bir kaç entry girersin, hayatına devam edersin. neden bu kadar içselleştiriyorsunuz bu platformları hayret doğrusu.
devamını gör...

(bkz: rendroy)
devamını gör...

rpg, frp ve mmorpglerin havalı classı. temelde basit saldırı büyüleri(doğru eşyaları donanırlarsa pure mageleri de bire birde alabilirler) ve hikaye boyu seçimlerine odaklı yeteneklere göre çalışırlar. d&d evreninde ise çok daha detaylı bir lore doğrultusunda karakter yazılır. warlock karanlık bir güce bağlanarak büyü gücünü alan bir savaşçıdır. skyrim’de de d&d esintilerini görebiliyoruz ama her tip savaş büyücüsüne adamlar warlock demiş oyunda. battlemage ile benzer yönleri olsa da sadece yakın dövüşü yardımcı yetenek olarak kullanmak zorunda değiller. bağlandıkları karanlık güce göre yardımcı yetenekleri şekillenir. türkçe çeviride erkek cadı anlamına gelir ama ; oyunlarda warlocksuz yakın dövüş görmeyiz o yüzden “erkek cadı” çevirisini ben doğru bulmam. cadı dediğimiz direkt pure magedir. pure mage de sırf savaş büyüsü kullanmaz her tip büyüyü yapacak manası vardır, warlock ise mana anlamında biraz daha fakirdir.
he şu var, “erkek cadı” olmasa da büyü yönü bir miktar daha fazladır battlemage’e ya da mesela paladine göre, onu da söyleyeyim. battlemage için büyü bir yardımcıyken, warlock için yakın dövüş yeteneği (ya da saldırı büyülerinin yanında ne kullanıyorsa) bir yardımcıdır.

edit: skyrim’de battlemage olarak başlayan serüvende molag bal ile tanıştığımda onun gürzünü almıştım. emrettiği görevleri yerine getirdim tabii önce, o gürzü alana kadar yaptırmadığı serserilik kalmadı.
devamını gör...

iddialı bir önerme.

ben öylesine takılıyorum buralarda, vakit geçsin, tartışalım diye.*
devamını gör...

cahit külebi'nin en sevdiğim şiirlerinden biri. içinde bulunduğu bıkkınlık hissini öyle güzel anlatıp bir o kadar güzel de yardım ister ki, koşup gidesiniz gelir yanına.

bir gece habersiz bize gel!
merdivenler gıcırdamasın.
öyle yorgunum ki hiç sorma.
sen halimden anlarsın,
sabahlara kadar oturup konuşalım,
kimse duymasın.
mavi bir gökyüzümüz olsun,
kanatlarımız dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum
işte yalnız sen varsın
öyle halsizim ki hiç sorma
anlarsın
devamını gör...

orta dünya gazetesi - günlük - yıl 1342 - 2. çağ - 32.ay - 4.gün

-mordordan yayılan kirli duman sebebiyle 50 insan hastanelik oldu. basına açıklama yapan sauron, kullanılan bacaların tamamının filtreli olduğunu ve zehirlenme söylentilerinin ise gondor tarafından atılan iftiralardan ibaret olduğunu söyledi.

-shire ormanları tehlikede mi? ayrıkvadili bilim elflerinin yayımladığı makaleye göre, shire bölgesinin ormanlık alanlarında her yıl %2'lik bir düşüş gözlemleniyor. araştırmacı elfler, böyle giderse önümüzdeki çağ'a kadar shire ormanlarının %50'sinin yok olacağını tahmin ediyor.

-moria madenlerinde çocuk işçi rezaleti. moria madenlerinde çalıştırılan küçük çocukların takma sakallar ile cüce kılığına sokularak sigortasız ve kaçak şekilde çalıştırıldığı tespit edildi. cüceler ile samimiyeti bilinen orta dünya lideri gandalf ise cüceleri kınamakla yetindi ve resmi işlem başlatmadı.

-ayrıkvadi'ye talep artıyor. orta dünya'nın gözbebeği ayrıkvadi'de emlak piyasası son üç ayda değerini üç kat arttırdı.

- rohan'da fayton rezaleti. theoden hanedanının sona erdiği rohan ülkesinde, uzun zamandır savaş olmadığı için savaşçı atlar fayton olarak kullandırılmaya başlandı. halkın bir kısmı bunu desteklerken bir diğer kesim de "böyle rezillik olmaz, geleneklerimizi çiğniyorlar ve atlarımızı heba ediyorlar" diyerek tepki gösterdi. yeni rohan başkanı elyrm ise "ne yapalım, maddi sıkıntılarımız var ve bunu bir şekilde gidermek zorundayız." cevabını verdi. basın tarafından sorulan "gondordan yardım isteyemez misiniz?" sorusuna ise elyrm, yalnızca imalı bir gülücük ile cevap verdi.

- gondor'da kentsel dönüşüm. gondor bölgesinde çarpık kentleşme ve imar problemleri devam ediyor. minas trith'in gittikçe büyümesi ve ülkenin her yanının beton ile kaplanması, bir çarpık kentleşme problemi doğurmakta ve şehri olası bir saldırıya karşı savunmasız bırakmakta. mordor ile komşu bulunan gondor, yeni sistem ile hem şehrin savunma kanallarını güçlendirecek hem de gondorlu vatandaşlar goki (gondor konut ve kamu ortaklığı) güvencesi ile ev sahibi olacaklar.

-orta dünya'da veganizm tartışması. elfler, cüceleri ve insanları, bilhassa cüceleri, orta dünyadaki karbon salınımını arttırmak ile suçluyor. sebze ve meyve tüketiminin hem sağlık hem de dünya açısından daha faydalı olduğunu savunan elflere ise cücelerden yanıt gecikmedi. yaptıkları basın açıklamasında bir düzine koyun kurban eden cüceler "mesajımızın yerine ulaştığını" düşünüyoruz diyerek cüce marşıyla alanı terk ettiler. insanlar ise vejetaryenliğe sıcak baktıklarını fakat veganizmi asla kabul etmeyeceklerini duyurdular.
devamını gör...

islam dinini benimsemiş, allahın varlığına, birliğine ve hz.muhammed (sav) in onun kulu, elçisi olduğuna iman etmiş (inanmış) kimseye "müslüman" denir.

peki müslümanların inandığı bu islam dini nedir?
"islâm" kelimesi, selâmet, kurtuluş, barış, huzur, emniyet, teslim olup rahata ermek gibi manalara gelir. bu da islâm dininin her yönüyle bütün âleme tam bir selâmet, kurtuluş ve huzur bahşettiğini gösterir. yani islâm sadece insanlara değil, hayvanlara, bitkilere ve hatta cansız varlıklara bile rahat, huzur bahşeder.

peki şu an islamın varlığından rahatsızlık duyanlara islam öncesi toplumların genel özelliklerinden biraz bahsedelim.
bir çok kaynakta 450-600 yılları arasındaki süreç olarak geçen döneme "cahiliye dönemi" denir. şimdi içinden "o cahiliye döneminde islam öncesi arap topluluğundan bahsediliyor" diyenler olucak. bakalım bu cahiliye dönemi araplarının yaptığı sapkınlıklar ve adetler evrensel mi yoksa sadece arabistan yarımadasını mı kapsıyor?

bir takım din tarihçileri, islamın evrensel bir mesaj taşıdığını ve cahiliye dönemini sadece arabistan yarımadası ile sınırlamanın doğru olmadığını söylemektedir.
islami öğretiler insanlık tarihinin ilk insan ve ilk peygamber olan hz. adem ile başladığını anlatmaktadır. bu başlangıçtan itibaren tek ve bir olan allaha inanılan tek din tevhid dinidir. islam öğretisi, insanların zaman içerisinde putlar yaparak allahın yolundan saptığını ve allah tarafından gönderilen peygamberleri yok sayar ak cahilliği ve bilgisizliği tercih ettiklerini söylemektedir.

cahiliye dönemi, insanların allahı olması gerektiği şekilde tanımaması, allaha kulluk etmekten uzaklaşması ve allahtan gelen ilahi hükümlülükler yerine kendi nefsini ve hevesini dinlemesidir.

cahiliye dönemi özellikleri ;
● kan davaları yaygındı. 2 ailenin birbirine düşman olması sonucu sürekli aileler arası can kıyımı.
● kabileler arası savaş yaygındı.
● içki yaygındı.
● kumar oynanırdı.
●tefecilik yapılırdı. sınıf farkı yaygın olduğu için insanlara çok yüksek faizler ile para verilir ve verilen para misli ile geri alınırdı.
● eşitsizlik hakimdi. zenginler çok zengin fakirler ise çok fakirdi.
● rüşvet verilirdi.
● kız çocukları doğar doğmaz diri diri toprağa gömülürdü.
● zina oranı çok yüksekti.

peki bu cahile devrini bitiren islam dininin son peygamberi hz.muhammed (sav) efendimizin "veda hutbesi"nde biz müslümanlara bıraktığı öğütlere bakalım.

veda hutbesi hz. muhammed (sav) in son haccı sırasında 6 mart 632 tarihinde yaklaşık 120 bin müslümana karşı okunmuştur.

1- bütün müslümanlar kardeştir:

veda hutbesinin ilk ve en önemli maddelerinden biri tüm müslümanların kardeş olmasıdır. kardeşlerin birbirlerini gözetip korumakla mükellef olduğunu söyleyen peygamber efendimiz, tüm müminlerin barış içinde yaşaması gerektiğini öğütlemiştir.

2- riba ayağımın altındadır:

ribanın günümüzdeki karşılığı faiz ve tefeciliktir. islam, her türlü faizi tefecilik ile eş değer tutmuş ve en büyük günahlardan biri saymıştır. emek verilmeden elde edilen kazanç haramdır ve başkalarının hakkına girmek demektir.

3-tüm insanlar eşittir:

hz. muhammed, bütün insanların hz. adem'den geldiğini ve hz. adem'in de topraktan yaratıldığını vurgulamıştır. bir milletin bir millete, bir kabilenin diğerine üstünlüğü yoktur. üstünlük kuran'ı kerim'de allah'ın da bildirdiği üzere, sadece takva iledir. bunun dışında ırka ve mezhebe dayalı herhangi bir üstünlük söz konusu edilemez.

4- zina haramdır:

zina, hem aile hem de toplum yapısına zarar veren en büyük günahlardan biridir.

5- kan davaları kaldırılmıştır:

hz. muhammed peygamberliği boyunca insanların arasında yaşanan anlaşmazlıklarda adaletle hükmetti. bir cahiliye dönemi adeti olan kan davalarını kaldıran peygamber efendimiz, her türlü anlaşmazlığın adilane bir şekilde çözüme kavuşturulmasını öğütledi.

6- müslümanların can ve mal güvenliği koruma altındadır:

islam'ın hüküm sürdüğü topraklarda kimse kimsenin canına kast edemez. helal yolla kazanılan mallar da koruma altına alınmıştır.

7-allah’a karşı en azılı düşmanın kendisini öldürmek isteyenin (meşru müdafaa, nefsini savunma) dışındakini öldüren ve kendisini dövenden başkasını dövmeye kalkan olduğu.

8- müslümanın müslümanın kardeşi olduğu, onu aldatmayacağı, hıyanet etmeyeceği, gıybet de etmeyeceği, müslümanın kanının (canının) müslümana haram olduğu, kimseye müslüman kardeşinin malının gönül rızasıyla olmadıkça helal olmayacağı.

9- erkeklerle kadınların birbiri üzerinde hakkı oldu. "dikkat edin! sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. sizin onlar üzerindeki hakkınız iffet ve namuslarını korumalarıdır. kadınların sizin üzerinizdeki hakları geleneklere uygun biçimde yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır. kadınlar hususunda allah’tan korkun ve onlara en iyi şekilde davranın." buyurmuştur peygamberimiz.

peygamberimiz veda hutbesinin sonlarında "ey müminler! size iki emanet bırakıyorum. onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız. bunlar allah’ın kitabı kur’an’la peygamberinin sünnetidir (veya ehl-i beyti)." buyurmuştur.

şimdi ben bu kadar bilgiyi niye yazdım?
hayatı 1500 sene öncesinde yaşayan, adeta 1500 sene önceye dönme hayalleri kuran bir insanın diğer insanlığa verebileceği tek hayat dersinin islamın bu çağda yeri olmadığı düşüncesi olduğu düşüncesinde olan insanların islamı aslında hiçbir şekilde bilmedikleridir. işte dini cahilcesine diline pelesenk yapan insan tipi.

şu yazılanlar (ki bu yazdıklarım cahiliye devrinin bitişi ve islamın evrensel olarak yerini anlatan tanımların tamamı değil) bütün insanlığın günümüzde olmadığından dolayı şikayet ettiği şeyler. şu yazdıklarıma rağmen hala dini çağ dışı zannedenler varsa onlar asıl çağ dışının ta kendileridir. bu kadar şeyi algılamamaya denicek başka bir şey bulamıyorum.
devamını gör...

anlamları dışında da karıştırılabilen bazı kelimeler olabilmektedir. daha çok çocukluk yıllarında karşılaşılan bir durumdur. lise yıllarına kadar kimseye de çaktırmazdım ama hangisi nerde bulunuyor, öğrenmem epey zaman aldı;
kırıkkale: marmara bölgesinde yer alan bir ilimizdir.
kırklareli: iç anadolu bölgesinde yer alan bir ilimizdir.

midir??? sayın sözlük yazarları şaka tabi ki hemen düzeltelim.*:
kırıkkale: iç anadolu bölgesinde yer alan bir ilimizdir.
kırklareli: marmara bölgesinde yer alan bir ilimizdir.

bi de gavur versiyonları var nalet olasıcalar:
avusturya: orta avrupa'da yer alan bir ülke.
avustralya: güney yarım kürede yer alan bir kıta.

tabi bu örnek hep karıştırılan şeyler başlığı altında mı yer almalıydı bakın onu da karıştırmış olabilirim. gbkz ile durumu kurtarayım...
devamını gör...

başkanı olduğum dernektir. efenim ciğer, böbrek, kokoreç, uykuluk, beyin bunlar favorileridir derneğimizin. her sakatat seven gelmeli, dernek kartlarımız basılıyor. kokoreççiye mi gittin göster kartı çaaat %20! o kadarr! ha yıllık aidat 2 bın tılı gençler.

efenim üyelerimiz hemen adaylığa göz dikmiş, ben başgan olarak katı gıda ürünlerimizi belirttim lütfen! yoksa derneğimizin lokalinde maliyetine kelle paça, tuzlama, ayak paça, işkembe her zaman bulunmaktadır.

en büyük başgan bizim başgan sloganlarını duyar gibiyim haa? elma mısın kurt musun sen kimsin ya huıuuuu!(bkz: lol)
devamını gör...

evet ben! bir kapalı hududu aşıyorum.
ölen ölüyor, ben ise ölümü yaşıyorum!
devamını gör...

en büyük ihanete uğramış internet tarayıcısıdır. hepimiz google chrome tarayıcısını bu tarayıcıdan aratıp indirdik. hepiniz oradaydınız be...
devamını gör...

ismet paşa konuğu olan halide edip hanım’ı bırakmadı. çay söyledi. bir soru aklını kurcalıyordu, sordu;

‘’latife hanım’ı nasıl buluyorsunuz?’’

halide edip hanım, latife hanım konusunda kararsız görünüyordu. bir rahatsızlığı vardı. kibarca, ‘’çok çekici, zarif…’’ dedi, sonra hemen sordu:

‘’siz nasıl buluyorsunuz?’’

ismet paşa latife hanım’ı beğenmişti. bu konunun evlilikle sonuçlanmasını istediğini belli etti. halide edip hanım,

‘’fikriye hanım çok üzülecek’’ dedi.

‘’neden?’’

‘’bir yıldan fazladır paşa’ya canla başla bakıyordu.’’

ismet paşa önemsemedi:

‘’akrabası değil mi? bir saygı görevi olarak bakıyordur.’’

‘’öyle başlamış olabilir ama durum artık değişik. bence paşa’ya iyice aşık. paşa’nın sarı tespihini bir muska, kutsal bir kolye gibi boynunda taşıyor. öyle sanıyorum ki evleneceklerini umuyor.’’
ismet paşa itiraz etti:


‘’yoo! iyi bir hanım olabilir. ama paşa’nın eşi olmak için yeterli mi?’’

halide edip hanım gülümsedi:

‘’aşk haddini bilmemektir zaten.’’

izin isteyerek kalktı.

özakman turgut, cumhuriyet, 1. cilt, s.26-27
devamını gör...

anlaşılamayan o şey karşıdakinin " amaan bunu mu takıyorsun kafana- da " gizlidir. senin derdin ona basit gelir. senin canını acıtan onun için anlamsızdır. bu yüzden anlaşılamazsin.
devamını gör...

yalanlarla dolu olan hayatımızda insanı yıkabilecek şeylerden biridir. boşuna cahillik mutluluktur dememişler.
devamını gör...

elektrik kesilince karşı komşununki kesilmişmi diye pencereden bakmak.
devamını gör...

‘’birbirimizi anlamamız için dürüst olmalıyız…’’

sanırım en çok bu cümle çekmişti kitabın içine beni. ya da inananlar için ‘’tanrıdan’’ gelen , inanmayanlar için ise ‘’tercihlerimiz’’den kaynaklı çektiğimiz acılar hepimiz için gerçekten de yeni bir karakter inşa ediyor olabileceğine inandığım için de olabilir, emin değilim…

cehennem olmadan da ahlaklı olmanın nedenleri olabilir mi sorusuna cevap aradığım zamanlardan birinde edinip okuduğum bir kitap ‘’tanrısız ahlak’’

felsefe profesörü walter sinnot armstrong, “tanrısız ahlak” isimli bu kitabıyla, ‘zarar esaslı seküler ahlak’ teorisini, ‘kutsal emir’ teorisine yeğ tutan bir makale kaleme alıyor...

‘ayrıntı’ yayınlarının 4.basımından okudum.

aslına bakarsak, kitap içerisinde islamiyet’ten hiç bahsedilmiyor dersem; pek de yalan söylemiş olmam. aldığım notlara da baktığımda, sadece 14. sayfada 1-2 cümle ile islam’a dokunmuş sadece... yazar içerisinde bulunduğu hristiyan kültürünü ve amerika coğrafyasını esas aldığından olsa gerek...

bazı konularda argümanlarını sağlam bulsam da, konu ile ilgili referans alınabilecek bir metin olduğunu düşünmüyorum.

bir agnostik olduğumu göz önünde bulundurduğumda agnostiklerin ve ateistlerin, deistlere karşı tutumlarında çok fazla agresif oldukları konusunda da yazarla hemfikirim. ama bir şey diyordu ki kitapta, bu hemfikirliliğimde tutumumu değiştirmeye gerek duymamamın özeti gibiydi:

‘’her şeyi ciddiye alan adamın anahtarı, her şeyi komikliğe vuran adamdır...’’

ilgililerinin göz atmasında yine de fayda görüyorum...
devamını gör...

kamu ihalelerinde şeffaflığın olmaması önemli nedenlerden biridir. burada tartışılması gereken iki önemli husus vardır:

(1) ihale işlerinin nasıl olduğu ve olması gerektiğidir. ihaleler "açık maliyet" (open cost) (açık maliyet en basit tabirle, "firmaların kullandıkları girdilere yaptıkları ödemelerden kaynaklanan maliyeti ifade eder.") şeklinde yapılırsa her şey şeffaf olacağı için aslında tartışma da olmayacaktır.

(2) nihai hedefi ab'ne tam üye olmak olan bir ülkenin kamuya ilişkin alım ve/veya ihale süreçlerinin ab müktesebatı ile uyumlu olmaması ve her yıl yayımlanan ilerleme raporlarında bu hususta eleştiriler almasına rağmen hiçbir şey yapmamasıdır.

dünya ticaret örgütü (dtö) metinlerinde “government procurement”, ab düzenlemelerinde “public procurement”, anglo-american literatüründe çoğunlukla “government contracts”, “public purchasing” ya da “government purchasing”, bazı ülke düzenlemelerinde “public tender” ya da “state tender” kavramlarıyla ifade edilmek istenen “kamu alımı”, kamunun ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve yapım işlerinin ihale yoluyla tedarik sürecidir.

kamu alım süreci sadece ihaleye indirgenemeyecek bir süreçtir. burada açıklanması gereken nokta “kamu alımı” ve “kamu ihalesi” arasındaki ayrımın ne olduğudur. zira hemen her ülkede; kamunun ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve yapım işlerinin, uygulanacak belli usuller sonrasında belirlenecek bir bedel karşılığında özel kişilerden satın alınması işlemi, kamu alımları (public/government procurement) olarak nitelendirilmekte ve belli kurallara tâbi tutulmaktadır. kamu ihalesi ise, idarenin sözleşme iradesini oluşturmada uymak zorunda olduğu bir idarî usuldür.

nitekim kamu alımları ab müzakere sürecinde müstakil bir dosya olarak incelenmekte ve değerlendirilmektedir. başka ülkelerle yapılan müzakerelerde sermayenin serbest dolaşımı dosyası içinde ele alınan kamu alımları konusu, türkiye ile müzakere sürecinde ayrılmış ve başlı başına bir dosya haline getirilmiştir. açılan bu dosyalar üzerinden yürütülen türkiye’nin müzakere süreci, hazırlanan ilerleme raporları ile izlenmektedir. bir anlamda türkiye’nin bir önceki yıla göre yapılan ve/veya yapıl(a)mayan reformlarının bilançosunu bu raporlardan çıkartmak mümkündür.

ilerleme raporları incelendiğinde, türkiye’nin kamu alımları alanında yapmış olduğu düzenlemelerin, komisyon tarafından genel itibariyle yeterli görülmediği söylenebilir. örneğin 2001 raporu genel değerlendirmesinde “kamu ihaleleri ile ilgili mevcut mevzuat, müktesebat ile uyumlu değildir” denilmektedir. 2002 ilerleme raporundan 2003 yılına kadar kaydedilen gelişmelerin değerlendirildiği 2003 ilerleme raporunda ise, “kamu alımları konusunda, kamu ihale yasasında yapılan değişiklikle müktesebata uyum konusunda geriye gitmiştir” sonucuna ulaşılmıştır. ayrıca aynı raporda “kamu ihale yasasındaki değişiklikler türkiye’nin ab müktesebatına uyumunu azaltmıştır” iddiası yer almıştır. 2004 raporunda yer alan türkiye kamu ihaleleri değerlendirmesi ise kısaca şöyledir: “türkiye'nin kamu ihale yasası, ab'den ihalelere katılacaklara ayırımcılık yapılmamasını sağlayacak şekilde müktesebat ile uyumlaştırılmalıdır. mevzuatta yapılması gerekli bazı değişiklikler, uygulama alanının genişletilmesi, çok sayıda muafiyetin kaldırılması, ab mallarına ve üreticilerine karşı ayırımcılığın ortadan kaldırılması, rekabet ve tam şeffaflığa yönelik kısıtlamaların kaldırılmasını içerir.”

9 kasım 2005 tarihinde yayınlanan sekizinci ilerleme raporu, yayınlanan diğer yedi rapora göre oldukça farklı bir rapor olarak değerlendirilmiştir, çünkü rapor, 3 ekim 2005 tarihinde müzakere çerçeve belgesi’nin kabul edilmesiyle, türkiye’nin ab’ye tam üyelik katılım müzakerelerine başlaması sonrası yayınlanan ilk rapor olmuştur. 2005 ilerleme raporuna baktığımızda, kamu ihaleleri 5 numaralı fasılda değerlendirilmeye alınmıştır. raporda; “kamu ihaleleriyle ilgili müktesebat şeffaflık, eşit muamele, serbest rekabet ve ayrımcılık yapılmamasına ilişkin genel ilkeleri kapsamaktadır” vurgusu yapılmış ve türkiye’de “genel ilkeler konusunda ilerleme olmamıştır. aksine, türk kamu ihale kanununda bir dizi istisnalar yürürlüğe konmuştur” denilmiştir. ayrıca sonuç kısmında son ilerleme raporundan bu yana “kayda değer bir ilerleme meydana gelmemiştir. aksine, kamu ihale kanununda bir dizi istisna mevcuttur ve ihale kanununa yapılan ilavelerle türk ihale mevzuatı müktesebattan daha da uzaklaşmıştır. türkiye müktesebatla çelişen yeni istisnalar kabul etmekten kaçınmalıdır. şeffaf olmayan ve ayrımcı kamu ihale uygulamalarına son verilmesi ve kamu ihale kanununun müktesebata uyumlaştırılması için harekete geçilmesi gerekmektedir” değerlendirmesinin yapıldığını görmekteyiz.

2006 ilerleme raporu da bir önceki ve daha sonraki raporlar gibi, genel ilkeler alanında bir gelişme bulunmadığı yönünde tespitte bulunmuştur. şeffaflık ilkesi kapsamında ele alınabilecek olumsuz bir saptama ise şöyledir: “kamu ihale kurumunun güncellediği kamu ihale eşikleri ve mali limitleri, ab seviyesinin üstünde kalmaya devam etmektedir. bu durum, teklif veren yabancıların şansını azaltmaktadır. buna ilaveten, karmaşık ve pahalı nitelik usulleri de, kamu ihalelerine geniş çaplı katılım için bürokratik engel oluşturmaya devam etmektedir.” ayrıca 2006 raporunun işletme ve sanayi politikası başlığını taşıyan 20 numaralı faslında, şeffaflıkla ilgili önemli bir eleştiri yer almaktadır: “ihalelerde, kamuya duyurma şartları her zaman tam olarak yerine getirilmemiştir.”

2007 yılında açıklanan ilerleme raporunda da bir önceki raporlardan farksız olarak, “genel ilkeler alanında hiçbir ilerlemeden bahsedilemez” cümlesi yer almıştır. ancak bununla birlikte, şeffaflık adına olumlu bir değerlendirmeden söz edebileceğimiz açıklamaları da aynı raporda okumak mümkün: “idari kapasite konusunda ilerleme kaydedildiği söylenebilir. kamu ihale kurumu artan biçimde etkin ve verimli bir çalışma yürütmektedir. 2007 itibariyle, ihale bültenleri yalnızca elektronik formatta yayımlanmaktadır ve ücretsiz olarak internet üzerinden erişime açık bulunmaktadır.” özetle söz konusu 2007 raporunda kamu alımları faslı için, sınırlı bir ilerlemeden bahsedilmektedir.

ilerleme raporlarında da her yıl bir önceki yıla göre artan şikayetlere dikkat çekilerek türkiye uyarılmaya çalışılmıştır. 2008 ilerleme raporu’nda bu durum şu şekilde özetlenmiştir: “ihtilaf direktifine uyumda herhangi bir ilerleme sağlanmamıştır. memnun olmayanlarca yapılan şikayetlerin sayısı, verilen ihalelerin tümünün sadece % 3’ünü temsil edecek şekilde, 2003’te yaklaşık 900’den 2007’de 4000’in üzerine çıkarak son yıllarda artmıştır. gözden geçirme prosedürü uzun sürmekte ve davaların yığılmasıyla sonuçlanmaktadır.” şikâyetlerin sayısı başvuru ve şikayete ilişkin yapılan birtakım düzenleme ve değişikliklerden sonra, 2008’e kıyasla 2009’da % 47 oranında azalmıştır. memnun olmayan isteklilerce yapılan şikayet sayısı 2009 yılında 2954 iken, bu sayı 2010 yılında % 45'lik bir artış göstererek 4281'e ulaşmıştır. ilginç bir şekilde, 2009 yılında görülen şikayet başvuru sayısındaki düşüşe rağmen, 2010 yılında sanki hiç düşüş olmamış gibi 2008 yılı şikayet başvuru sayısı yeniden görülmüştür. 2012 yılında, bir önceki yılla karşılaştırıldığında, memnun olmayan isteklilerce yapılan şikâyet sayısı % 9'luk bir artış göstererek, 4281’den 4670’e çıkarken, toplam ihale sayısı % 23 oranında artmıştır. şikâyet sayısının ihale sayısına oranı % 3 olarak gerçekleşmiş olup, bu durum türkiye’deki kamu alımları sisteminin istikrarlı hale gelmekte olduğuna işaret etmektedir. ancak, türkiye’nin şikâyet inceleme mekanizmalarına ilişkin mevzuatını, ab müktesebatıyla daha fazla uyumlu hale getirmesi gerekmektedir.

2010, 2011 ve 2012 yılları ilerleme raporları birlikte incelendiğinde öne çıkan ortak değerlendirmeler şöyledir:

- genel ilkeler bakımından ilerleme kaydedilmemiş,
- yerli istekliler lehine fiyat avantajı uygulaması devam etmekte,
- eşik değer rakamları yüksek tutulmakta,
- istisna alımların kapsamının devamlı genişletilmesi,
- altyapı sektörlerine ilişkin kamu alımlarını düzenleyen birlik direktifi türk ihale mevzuatında bulunmamaktadır,
- şikayetlerin incelenmesi direktifine uyum ile ilgili olarak ilerleme kaydedilmemiştir.

tüm bu ilerleme raporlarını bütün olarak değerlendirdiğimizde, genel ilkeler konusunda ab komisyonu’nun tatmin olmadığı açıkça görülmektedir. özellikle de komisyon, kik’in yerli istekli lehine fiyat avantajı sunan 63 üncü maddesini, rekabet ilkesi kapsamında büyük bir engel görerek, raporlarında sıklıkla eleştirmiştir. eşik değerler, nerdeyse ab eşik değerlerinin iki katı seviyesinde her yıl artarak devam etmektedir. kamu idareleri eşik değerin altındaki ihalelerinde yerli isteklilerin katılımına müsaade ettiği için, yabancı istekliler eşik altındaki ihalelere katılamamaktadır. bu durum da komisyon tarafından bugüne kadar hazırlanmış hemen hemen her raporda eleştirilmiştir.
devamını gör...

eski yunan'da bir gelenek... sahi, nasıl bir gelenek bu? ölü sergileme geleneği, evet yanlış duymadınız, ölü sergileme geleneği...

çok uzaklarda da ölmüş olsa, ölen aile bireyi evine getirilir ve bir köşede sergilenir, o sırada ölen kişi için yaslar tutulur, ağıtlar yakılırmış, tabi bunlar ölünün çevresinde, ölüye bakarak yapılırmış...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bir seramik üstünde tasvir edilen prothesis sahnesi.
devamını gör...

isviçre'nin masalsı kenti bern’in almanca konuşulan bölgesinde bir çeşme. çeşmenin ilk ismi platzbrunnen yani meydan çeşmesiymiş fakat çeşmeyi süsleyen heykelde bir çuval dolusu çocuğu yiyen bir adamın bulunması zaman içinde buranın adını çocuk yiyen* çeşmesi olarak değiştirmiş.

çeşmede ki figür hakkında çeşitli rivayetler;
1- bu çocuk yiyenin alp dağlarının halk öykülerinde yer alan noel baba’nın kötü arkadaşı canavar krampus olduğu ve noel baba uslu çocuklara hediyeler dağıtırken, sırtında bir çuvalla dolaşan krampus'un yaramaz çocukları yediği, boğduğu ve cehenneme taşıdığı.
2- heykelin hıristiyan çocuklarını yiyen bir yahudi olduğu.
3- heykelde yunan tanrısı cronus'un betimlendiğini. kronos, babası uranüs’ün erkekliğini bir orakla yumurtalıklarını keserek yok etmesinin ardından kahinlerin onun da kendi çocukları tarafından devrileceğini söylemeleri üzerine, kızları hestia demeter, hera ve oğulları hades ile poseidon’u doğar doğmaz yediği.
4- bern’i kuran duke berchtold v’in ağabeyi olduğu. dükün gölgesinde kalan ağabeyin kentteki çocukları toplayıp yediği.
5- anne-baba sözü dinlemeyen çocukları korkutmak için yapılmış bir karnaval karakteri olduğu yönündedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim