üniversitede yaşanmış en büyük pişmanlık
açılmadığı için yaşayamadığım pişmanlıklar...
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
huni başıma
huni başıma
huni başımaysa
fes neremeydi, aklım karıştı biraz.
huni başıma
huni başımaysa
fes neremeydi, aklım karıştı biraz.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çizimleri
cin ali'den başka birşey çizemediğim ve resim konusunda aşırı kazma olduğum için tüm paylaşımları beğendim.başlığın sıkı takipçisiyim.benim yapamadığım birşeyi yapan insana saygım sonsuz.emeklerinize sağlık efenim.
devamını gör...
milliyetçilik hastalıktır
milliyetçilik nedir bunu bilmeyen davaroların beyanıdır. milliyetçilik ve ırkçılık farklıdır. milliyetçiyim diyenin bu görüşten, milliyetçiliğe karşı olanların da bu görüşten haberi olduğunu zannetmiyorum. milliyetçilik konusunda en doğru tanım bana göre atatürk'ten gelmiştir ve ben de aynı görüşü savunuyorum. şöyle ki;
[[meb sayfasından alıntı]]
...öyle ise sayılan bütün bu şartlar bir insan topluluğunun millet olmasına yetmemektedir. aynı toprak parçası üstünde yaşayan insanların millet olması için ilk şart, ortak bir geçmişe, kader birliğine, ortak bir gelecek hedefine sahip olmaktır. bu, en tutarlı ve geçerli görüştür. milliyet bağı böylece maddi olmaktan çok manevi bir ilişkidir. bu görüşü benimseyen atatürk, milleti şöyle tanımlamaktadır: bir insan topluluğunun millet sayılabilmesi için "zengin bir hatıra mirasına, birlikte yaşamak hususunda ortak istekte samimi olmaya, sahip olunan mirasın korunmasını birlikte sürdürebilmek konusunda iradelerin ortak bulunmasına, gelecekte gerçekleştirilecek programın aynı olmasına, birlikte sevinmiş, birlikte aynı ümitleri beslemiş olmaya" ihtiyaç vardır, işte bu ana şartları taşıyan bir insan topluluğu millet sayılır. gene atatürk'e göre, bu şartların doğal sonucu, ortak milli bir düşünce, ideal ve en önemlisi ortak dilin ortaya çıkmasıdır. gerçi dil birliği millet olmanın baş şartı değildir ama insanları düşünce, ruh ve kültür açısından birbirine bağlayan ana dilin, pek çok millette tek olduğunu da unutmamak gerekir.
[[/meb sayfasından alıntı]]
yukarıdaki tanıma uymayan ırk veya din farketmeksizin herkes milliyetçi tanımının dışındadır. ''halkların kardeşliği'' edebiyatı yapanlar aslında iddiaları doğruysa tam bu şekilde düşünmelidirler.
[[meb sayfasından alıntı]]
...öyle ise sayılan bütün bu şartlar bir insan topluluğunun millet olmasına yetmemektedir. aynı toprak parçası üstünde yaşayan insanların millet olması için ilk şart, ortak bir geçmişe, kader birliğine, ortak bir gelecek hedefine sahip olmaktır. bu, en tutarlı ve geçerli görüştür. milliyet bağı böylece maddi olmaktan çok manevi bir ilişkidir. bu görüşü benimseyen atatürk, milleti şöyle tanımlamaktadır: bir insan topluluğunun millet sayılabilmesi için "zengin bir hatıra mirasına, birlikte yaşamak hususunda ortak istekte samimi olmaya, sahip olunan mirasın korunmasını birlikte sürdürebilmek konusunda iradelerin ortak bulunmasına, gelecekte gerçekleştirilecek programın aynı olmasına, birlikte sevinmiş, birlikte aynı ümitleri beslemiş olmaya" ihtiyaç vardır, işte bu ana şartları taşıyan bir insan topluluğu millet sayılır. gene atatürk'e göre, bu şartların doğal sonucu, ortak milli bir düşünce, ideal ve en önemlisi ortak dilin ortaya çıkmasıdır. gerçi dil birliği millet olmanın baş şartı değildir ama insanları düşünce, ruh ve kültür açısından birbirine bağlayan ana dilin, pek çok millette tek olduğunu da unutmamak gerekir.
[[/meb sayfasından alıntı]]
yukarıdaki tanıma uymayan ırk veya din farketmeksizin herkes milliyetçi tanımının dışındadır. ''halkların kardeşliği'' edebiyatı yapanlar aslında iddiaları doğruysa tam bu şekilde düşünmelidirler.
devamını gör...
mebus paltosu
sevgili karambol ‘ün girdiği nickaltı ile takip listeme eklediğim, okudukça güldüren, güldürdükçe okuma isteği uyandıran kaliteli bir palto. sonuçda mebus paltosu, olacak o kadar.
devamını gör...
quo fata ferunt
formata bağlılığı ve açıklayıcı, öz tanımlarıyla sözlüğümüze büyük bir katkı sağladığını düşündüğüm yazarlarımızdan.
tanımları bol olsun. keyifli sözlükler.
tanımları bol olsun. keyifli sözlükler.
devamını gör...
gençlerin hobi sahibi olmayışı
kusura bakmayın, çalgıcı mı olacaksın diye gitar kursuna yollanmayan, dansöz mü olacaksın diye dans kursuna yollanmayan insanların ekstrem hobileri maalesef yok, olamaz. anca evde kitap okur, müzik dinler, bisiklet falan sürerler. en fazla bu kadar hobi edinebilmişlerdir, ataerkil ve ders bağımlısı ebeveynlerin elinde büyümüşlerdir, para olsa da zihniyet olarak bir yokluk mevcut bu toplumda. :)
devamını gör...
arada sırada radyo yayını
öncelikle iyi yayınlar, eğlenceli bir program olması dileğiyle.
luci kardeşim senin iq seviyeni az çok tahmin edebiliyorum.*
meja ile ise pek kontakt kuramadım ama bilimle uğraşan kim varsa şapkamı çıkarırım.
seninle şöyle çatır çatır bilimsel bir tartışma yapmak isterdim. *
soru olarak; enso endeksi nötr olduğu yıllarda, nao endeksi pozitif fazda kaldığında yazları oraj mevsimi genelde doğu avrupa'da kalıyor.
ama bu yaz basra baskın gelecek gibi görünüyor.
buna dayanarak yine marmara merkezli bir yaz mevsimi yaşayabiliriz diyebilir misin ?
teşekkür ederim.
luci kardeşim senin iq seviyeni az çok tahmin edebiliyorum.*
meja ile ise pek kontakt kuramadım ama bilimle uğraşan kim varsa şapkamı çıkarırım.
seninle şöyle çatır çatır bilimsel bir tartışma yapmak isterdim. *
soru olarak; enso endeksi nötr olduğu yıllarda, nao endeksi pozitif fazda kaldığında yazları oraj mevsimi genelde doğu avrupa'da kalıyor.
ama bu yaz basra baskın gelecek gibi görünüyor.
buna dayanarak yine marmara merkezli bir yaz mevsimi yaşayabiliriz diyebilir misin ?
teşekkür ederim.
devamını gör...
tuhaf beceriksizliklerimiz
yazayım. herkes bilsin nasıl bir ruh hastası olduğumu.
- kesinlikle düzgün şekilde oturamıyorum. çocukken koltuğun tepesine ayaklarımı atar başı halının üzerine sermiş şekilde otururdum. beynine kan gidecek diyip düzeltip dururlardı beni. beyne niye kan gitmesin zaten? cinli diyip uzun süre okuyup üflediler. kesinlikle işe yaramadı.
şimdi güya oturuşu düzelttim ama rahat edemiyorum. ayakları kendime çekiyorum, beli kırılmıs gibi bir köşeye atıyorum, kafa diger tarafta, kollar orada burada. beni sandalyeye oturtuyorlar, bir süre sonra özür dileyip cekiyorum bacakları kendime. bazen bir bakarlar bacak ve kalça yerde sadece kafam koltukta, öyle uzanmışım. asla normal değilim. sori.
- koltuğu yatağı sahiplenemiyorum. en ucunda yatıp en ucunda otururum. o yüzden sürekli düşerim oturup uyurken falan. ortalayamam kendimi.
- merdivenden inemiyorum. tanıdık merdiven değilse işim bitiyor. çocukken merdivenin çizgiler yer değiştirirdi disleksi nedenli, sürekli ayağın arkasını vururdum ya da düşerdim. şimdi de yer değiştiriyor muhtemel ama büyüdükçe alıştım bu görüntüye farkında değilim. mesela merdivene ayağı bi atıyorum inmek için, behlül'ün peşinden koşan nihal gibi kıç baş açılmış şekilde takır takır düşüyorum. çok şükür herkesten fazla gülüyorum da rezil olmuyorum.
- gece uyanınca bir şey yapamıyorum. sahiden bir şey yapamıyorum ama. mesela üşüdüğüm için uyanırım, bakarım battaniye yerde, uzanamam ona. uzanmak aklıma gelmez. sokak çocuğu gibi titreye titreye uyurum. telefon çalar, uyandırıldım diye ağlarım ama çoğu zaman telefonu açmak aklıma gelmez. öyle sakince ağlarım. çok susadıysam birini uyandırırım o getirir. çünkü bildiğim tek şey o an susadım demek. kalkıp getirmeyi akıl edemiyorum. susuzluktan ölsem alamam kalkıp.
- tek bir iş yapmak. mümkün değil. oturup bir şeyi öylece izleyemem. bir şey izlerken aynı zamanda bir seyler okumam ya da dinlemem gerekir. resim cizerken diğer elimle başka resim boyar, yemek yaparken bir şey karıştırıyorsam diğer elimle bulaşıkları yerleştirim. çocukken dersi dinlemem için etrafta yürüyüp bazen çıkıp gitmeme izin veriyorlardı. çünkü katiyen oturup dinleyemezdim. aynı anda iki şey yaparsam dinleyebilirdim. şimdi çalırken aynı anda 3 4 işi birden yapıyorum da o şekilde idare ediyoruz. kıpır kıpırım arkadaş, çok yorgunum.
- doktor öksür diyince öksüremiyorum. ne oluyor bilmiyorum ama ayarlayamıyorum o öksürüğü. höh falan yapıyorum. ayrıca hiç değişmeyen bir konuda anlaşmazlık yaşıyoruz. sırt üstü yat diyor, yatıyorum, yanlış diyor. nasıl yanlış sırtımın üstünde yatıyorum işte. yok diyor.
- yalandan aglayamıyorum. çok istiyorum ha. bakıyorum halama gözden yaş gelmiyor ama hıçkırıklar çığlıklar. müthiş bir kaçış yöntemi. ben deniyorum, veremiyorum o şu an ağlıyorum peşimi bırak lütfen algısını. olmuyor.
sahiden zor. kendimle yasamak konusunda zorlaniyorum.
- kesinlikle düzgün şekilde oturamıyorum. çocukken koltuğun tepesine ayaklarımı atar başı halının üzerine sermiş şekilde otururdum. beynine kan gidecek diyip düzeltip dururlardı beni. beyne niye kan gitmesin zaten? cinli diyip uzun süre okuyup üflediler. kesinlikle işe yaramadı.
şimdi güya oturuşu düzelttim ama rahat edemiyorum. ayakları kendime çekiyorum, beli kırılmıs gibi bir köşeye atıyorum, kafa diger tarafta, kollar orada burada. beni sandalyeye oturtuyorlar, bir süre sonra özür dileyip cekiyorum bacakları kendime. bazen bir bakarlar bacak ve kalça yerde sadece kafam koltukta, öyle uzanmışım. asla normal değilim. sori.
- koltuğu yatağı sahiplenemiyorum. en ucunda yatıp en ucunda otururum. o yüzden sürekli düşerim oturup uyurken falan. ortalayamam kendimi.
- merdivenden inemiyorum. tanıdık merdiven değilse işim bitiyor. çocukken merdivenin çizgiler yer değiştirirdi disleksi nedenli, sürekli ayağın arkasını vururdum ya da düşerdim. şimdi de yer değiştiriyor muhtemel ama büyüdükçe alıştım bu görüntüye farkında değilim. mesela merdivene ayağı bi atıyorum inmek için, behlül'ün peşinden koşan nihal gibi kıç baş açılmış şekilde takır takır düşüyorum. çok şükür herkesten fazla gülüyorum da rezil olmuyorum.
- gece uyanınca bir şey yapamıyorum. sahiden bir şey yapamıyorum ama. mesela üşüdüğüm için uyanırım, bakarım battaniye yerde, uzanamam ona. uzanmak aklıma gelmez. sokak çocuğu gibi titreye titreye uyurum. telefon çalar, uyandırıldım diye ağlarım ama çoğu zaman telefonu açmak aklıma gelmez. öyle sakince ağlarım. çok susadıysam birini uyandırırım o getirir. çünkü bildiğim tek şey o an susadım demek. kalkıp getirmeyi akıl edemiyorum. susuzluktan ölsem alamam kalkıp.
- tek bir iş yapmak. mümkün değil. oturup bir şeyi öylece izleyemem. bir şey izlerken aynı zamanda bir seyler okumam ya da dinlemem gerekir. resim cizerken diğer elimle başka resim boyar, yemek yaparken bir şey karıştırıyorsam diğer elimle bulaşıkları yerleştirim. çocukken dersi dinlemem için etrafta yürüyüp bazen çıkıp gitmeme izin veriyorlardı. çünkü katiyen oturup dinleyemezdim. aynı anda iki şey yaparsam dinleyebilirdim. şimdi çalırken aynı anda 3 4 işi birden yapıyorum da o şekilde idare ediyoruz. kıpır kıpırım arkadaş, çok yorgunum.
- doktor öksür diyince öksüremiyorum. ne oluyor bilmiyorum ama ayarlayamıyorum o öksürüğü. höh falan yapıyorum. ayrıca hiç değişmeyen bir konuda anlaşmazlık yaşıyoruz. sırt üstü yat diyor, yatıyorum, yanlış diyor. nasıl yanlış sırtımın üstünde yatıyorum işte. yok diyor.
- yalandan aglayamıyorum. çok istiyorum ha. bakıyorum halama gözden yaş gelmiyor ama hıçkırıklar çığlıklar. müthiş bir kaçış yöntemi. ben deniyorum, veremiyorum o şu an ağlıyorum peşimi bırak lütfen algısını. olmuyor.
sahiden zor. kendimle yasamak konusunda zorlaniyorum.
devamını gör...
çok takipçisi olduğu halde bir numarası olmayan yazar
biri.
madalyası olan beş para etmez, takipçisi olanın bir numarası yok, bilmem kaç bin tanım giren geveze, onu yapan şu, şunu yapan bu... vay arkadaş!
kendimiz yapmayalım, yapana saralım modası bitse de işimize baksak *
not: numaram var, verebilirim*
madalyası olan beş para etmez, takipçisi olanın bir numarası yok, bilmem kaç bin tanım giren geveze, onu yapan şu, şunu yapan bu... vay arkadaş!
kendimiz yapmayalım, yapana saralım modası bitse de işimize baksak *
not: numaram var, verebilirim*
devamını gör...
şarkılarla geçtim aranızdan radyo yayını
hayatımdaki en büyük değişime şarkı yazan adamların bu akşam mevzu bahis olduğu yayın. pinhani'nin müziğini, çok daha uzun zaman önce tanışmış olmama rağmen, 28 yılımın geçtiği evimden taşınmak üzere toparlanır, her şeyi kutularken beni sen inandır'la yeniden keşfetmiştim. küçükken çok inanmıştım, eğer çok istersen her şey mümkün, inanmak zor değil...inandığının çok uzağına düşünce yerimsemek zor.
devamını gör...
hükümet tl’nin değerini bilerek düşürüyor
bazılarını hoplatmış açıklamalardır. ya tamam sevmemen, görüşlerine zıt olman, hatta öldürecek kadar nefret etmeni anlıyoruz. şahsen ben de pek haz etmem kendisi ve partisinden. ama abii adamın düzgünce mantıklı mantıklı hatta mala anlatır gibi sade sade sözlerine bir karşıt argüman bulamayınca töröröstün oçoklomolrono mo donloyocoz helolehoeole diye saçmalamak olaylara nötr bakana bile elinde bomboş bir ideolojinin olduğunu gösteriyor. bari arkasında duracak bir iki şey söyle de haklı bulamazsak bile "aaa bir fikir!" diyelim, diyebilelim. alemsiniz.
devamını gör...
21 ocak 2021 henry onyekuru'nun galatasaray'a transferi
en nihayetinde yönetimin bitirmiş olduğu transfer. bu kez bonservisi ile birlikte diyorlar hadi hayırlısı diyelim son anda bir aksilik çıkmadan gelip atsın o imzayı. az kaldı kadıköy'e hissediyorum yine güzel bir gol yazacak yine birini arkasına takıp tüm stadı gezdirecek aslan parçası. sırada irfan can kahveci ile halil dervişoğlu var. birileri gidip 33 yaşında adamlarla uğraşadursun.
devamını gör...
yazarların yapmak istediği çılgınlıklar
sevmediğim insanların yüzlerine onları sevmediğimi rahatça söyleyebilmek.
devamını gör...
yazarların karşı koyamayacakları teklifler
bir tabak mantı daha ister misin ?
devamını gör...
normal sözlük’te erkek düşürmenin çok kolay olması
kafa sözlükte erkek bile erkek düşürebiliyordu. o yüzden doğru önerme.
devamını gör...
harry potter
kitap okumaya başladığım seri.
hala keyfim kaçtığında, moralim bozuk olduğunda ya filmini ya da kitabını alır hala okurum.
hala keyfim kaçtığında, moralim bozuk olduğunda ya filmini ya da kitabını alır hala okurum.
devamını gör...
kaza geçirdikten sonra bir şey olmamış gibi kalkan insan
şoktan donakalmış, ne yaptığını ne yapacağını şaşırmış insandır.aynı zamanda gece gece aklıma gelen bir anımla beraber benimdir ahsahjdsa
olay 6 7 sene öncenin olayı. eve doğru yürüyorum. eve yaklaştım, bina tam karşımda. bizim sitenin otopark girişi var, oraya varmak üzereyim. bir de araba var tabii ki ahgdagsdfh* tam olarak hatırlamıyorum o araba otoparktan mı çıktı yoksa geriye dönüş yapmak için o arayı mı kullandı. her neyse araba öne doğru yavaşça ilerlerken ben de arabanın arkasından geçip yoluma devam etmeyi planlıyordum. arabayla aramda da hatırı sayılır bi mesafe var yani, dibinden dibinden gitmiyorum. tam arabanın arka hizasına gelmiştim ki birden sarsıldığımı ve savrulduğumu hissettim. her şey o kadar hızlı gerçekleşti ki; arabanın arkasında yürüyorum hop göz açıp kapıyorum başka bi yerdeyim. şansıma çok sert vurmadı da yine ayaklarım üzerine düştüm. sonra hiçbir şey olmamış gibi kalktım, etrafıma baktım ve az önce ne olduğunu?????* anlamaya çalıştım.
ya arkadaşım sen nasıl bi körsün, nerenin körüsün???? geri geri gelirken insan bi bakmaz mı arkasında biri var mı diye. böyle bodoslama dalınır mı? hayır o arabalara o aynaları niye koyuyorlar acaba. hayır kısa falanım evet ama sonuçta bi insanım yani. gözünün ucuyla baksa orada bir şey olduğunu görürdü. ama zahmet edip bakmadığı gibi ben hala şokun etkisindeyken beyefendi arabadan bile çıkmaya lütfetmeyip sadece "iyi misin" diye soruyor. yahu ben ne bileyim iyi miyim, değil miyim. saniyeler önce bana araba çarptı??? ne sen sor ne de ben iyiyim **k cevap bile veremedim, kafamı salladım ve ayı oğlu ayı* yoluna devam etti. olayın tek iyi yanı bana hiçbir şey olmaması. *
!!!kamu spotu!!!! arabanın içindeki-dışındaki aynalar kullanılmak içindir. kendinize ayı oğlu ayı dedirtmeyin. kamu spotu bu kadardı
önemli not: bu metaforda kullanılan ayı oğlu ayıların gerçek ayılarla hiçbir alakası yoktur. gerçek ayıları sevelim.
olay 6 7 sene öncenin olayı. eve doğru yürüyorum. eve yaklaştım, bina tam karşımda. bizim sitenin otopark girişi var, oraya varmak üzereyim. bir de araba var tabii ki ahgdagsdfh* tam olarak hatırlamıyorum o araba otoparktan mı çıktı yoksa geriye dönüş yapmak için o arayı mı kullandı. her neyse araba öne doğru yavaşça ilerlerken ben de arabanın arkasından geçip yoluma devam etmeyi planlıyordum. arabayla aramda da hatırı sayılır bi mesafe var yani, dibinden dibinden gitmiyorum. tam arabanın arka hizasına gelmiştim ki birden sarsıldığımı ve savrulduğumu hissettim. her şey o kadar hızlı gerçekleşti ki; arabanın arkasında yürüyorum hop göz açıp kapıyorum başka bi yerdeyim. şansıma çok sert vurmadı da yine ayaklarım üzerine düştüm. sonra hiçbir şey olmamış gibi kalktım, etrafıma baktım ve az önce ne olduğunu?????* anlamaya çalıştım.
ya arkadaşım sen nasıl bi körsün, nerenin körüsün???? geri geri gelirken insan bi bakmaz mı arkasında biri var mı diye. böyle bodoslama dalınır mı? hayır o arabalara o aynaları niye koyuyorlar acaba. hayır kısa falanım evet ama sonuçta bi insanım yani. gözünün ucuyla baksa orada bir şey olduğunu görürdü. ama zahmet edip bakmadığı gibi ben hala şokun etkisindeyken beyefendi arabadan bile çıkmaya lütfetmeyip sadece "iyi misin" diye soruyor. yahu ben ne bileyim iyi miyim, değil miyim. saniyeler önce bana araba çarptı??? ne sen sor ne de ben iyiyim **k cevap bile veremedim, kafamı salladım ve ayı oğlu ayı* yoluna devam etti. olayın tek iyi yanı bana hiçbir şey olmaması. *
!!!kamu spotu!!!! arabanın içindeki-dışındaki aynalar kullanılmak içindir. kendinize ayı oğlu ayı dedirtmeyin. kamu spotu bu kadardı
önemli not: bu metaforda kullanılan ayı oğlu ayıların gerçek ayılarla hiçbir alakası yoktur. gerçek ayıları sevelim.
devamını gör...
misafirliğe gidilen evde hizmet etmek
evden çıkmadan önce kendimi sıkı sıkı tembihlerim.
- gittiğin yerde saksı gibi otur, hiç konuşma ya da, iki kelimelik cümleler kur. sonra iç sesim sorar;
+giderken gördüğüm kedi köpeğe selam verebilir miyim?
- tamam ver ama cıvıtma.
neyse son derece kararlı olarak giderim. tam kapı açılır o an için de bir gayzer patlamışcasına bir neşe... *
kocaman bir merhaba, içimden haykırırım kendime;
-kız demedim mi sana ağır olacaksın diye?!! piiiii rezilliiiik!! iç sesimin bağıra bağıra sesi kısılır, fenalık geçirir. ben o ara ev sahibi ile muhabbet, şakalar falan mutfaktan sofraya tabak taşırım. sonra yapılmamışsa salata yaparım. pişirilecek bir şey varsa onu pişiririm. yemek sonrası bulaşığı muhabbet ede ede birlikte yıkarım. ışler bitince kahveyi bile birlikte yapar öyle içerim.
sonuç: hani verdiğim sözler? hani ettiğim yeminler?
adam olmaz benden... *
- gittiğin yerde saksı gibi otur, hiç konuşma ya da, iki kelimelik cümleler kur. sonra iç sesim sorar;
+giderken gördüğüm kedi köpeğe selam verebilir miyim?
- tamam ver ama cıvıtma.
neyse son derece kararlı olarak giderim. tam kapı açılır o an için de bir gayzer patlamışcasına bir neşe... *
kocaman bir merhaba, içimden haykırırım kendime;
-kız demedim mi sana ağır olacaksın diye?!! piiiii rezilliiiik!! iç sesimin bağıra bağıra sesi kısılır, fenalık geçirir. ben o ara ev sahibi ile muhabbet, şakalar falan mutfaktan sofraya tabak taşırım. sonra yapılmamışsa salata yaparım. pişirilecek bir şey varsa onu pişiririm. yemek sonrası bulaşığı muhabbet ede ede birlikte yıkarım. ışler bitince kahveyi bile birlikte yapar öyle içerim.
sonuç: hani verdiğim sözler? hani ettiğim yeminler?
adam olmaz benden... *
devamını gör...