karma puanı biriktiren yazarlar
çoluk çocuğa saklayacağım karma puanı.
devamını gör...
stalin'in tavuğu
çok bilindik bir hikayedir. bilhassa seçim zamanı gündeme gelir, ikna edici midir, hiç sanmıyorum. stalin'in tavuğuna döndürülmüş, halinden şikayet eden adama anlatırsınız millet gene bildiğini okur:
lenin’in ölümünden sonra iktidarı ele geçiren sovyetler birliği diktatörü stalin, bir yemekte yanındakilere şöyle der:
"halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı? "
her kafadan bir ses çıkar, herkes asalım, keselim de dahil olmak üzere bir şey söyler. stalin hiçbirini beğenmez ve hizmetkárlardan birini çağırıp emreder:
"çabuk bana bir tavuk getirin!"
aceleyle bir tavuk getirirler.stalin, herkesin gözleri önünde tavuğun tüylerini canlı canlı yolmaya başlar. hayvan bağırır çağırır ama nafile.
stalin bütün tüyleri yolunup çırılçıplak kalan tavuğu odanın ortasına salıverir:
"şimdi izleyin bakalım nereye gidecek?"
zavallı tavuk önce aralık kapıdan dışarı kaçar, soğuktan tir tir titrer, dönüp masaların altına girer, köşeli masa ayakları canını yakar, duvar diplerine koşar, tüysüz kanatları yara bere içinde kalır, şömineye yaklaşır, tüysüz derisi kavrulur...
sonunda çaresiz, tüylerini yolan stalin’in bacakları arasına sığınıp saklanır.
o zaman stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp yolunmuş tavuğun önüne tane tane atar. tavuk bundan sonra, stalin nereye yönelse peşinden koşar!
stalin, alaycı bir gülüşle odada olanlara şöyle der:
"gördünüz mü? halk aynı bu tavuk gibidir. tüylerini yol, sonra onu serbest bırak. o zaman onları yönetmek çok kolay olur."
lenin’in ölümünden sonra iktidarı ele geçiren sovyetler birliği diktatörü stalin, bir yemekte yanındakilere şöyle der:
"halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı? "
her kafadan bir ses çıkar, herkes asalım, keselim de dahil olmak üzere bir şey söyler. stalin hiçbirini beğenmez ve hizmetkárlardan birini çağırıp emreder:
"çabuk bana bir tavuk getirin!"
aceleyle bir tavuk getirirler.stalin, herkesin gözleri önünde tavuğun tüylerini canlı canlı yolmaya başlar. hayvan bağırır çağırır ama nafile.
stalin bütün tüyleri yolunup çırılçıplak kalan tavuğu odanın ortasına salıverir:
"şimdi izleyin bakalım nereye gidecek?"
zavallı tavuk önce aralık kapıdan dışarı kaçar, soğuktan tir tir titrer, dönüp masaların altına girer, köşeli masa ayakları canını yakar, duvar diplerine koşar, tüysüz kanatları yara bere içinde kalır, şömineye yaklaşır, tüysüz derisi kavrulur...
sonunda çaresiz, tüylerini yolan stalin’in bacakları arasına sığınıp saklanır.
o zaman stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp yolunmuş tavuğun önüne tane tane atar. tavuk bundan sonra, stalin nereye yönelse peşinden koşar!
stalin, alaycı bir gülüşle odada olanlara şöyle der:
"gördünüz mü? halk aynı bu tavuk gibidir. tüylerini yol, sonra onu serbest bırak. o zaman onları yönetmek çok kolay olur."
devamını gör...
antinatalizm
çok çok kabaca üreme karşıtlığı denilse de, temelleri ve açıklamaları mantıklı ve etik sebeplere oturtulmuş felsefi bir görüştür.
bu konuyu tartışmak için önce insanı nereye konumlayacağımıza karar vermek gerekir. eğer insanı içgüdülerinin kölesi olan bir canlı olarak düşünürsek, yaşam amacını hayatta kalmak ve üremek olarak varsayarak konuyu basitçe kapatmak mümkün. fakat insan aklının içgüdüleri ile savaşa girdiğine kani olduysak konu artık tartışmaya açıktır. bir de dini temellerle konuyu tartışmak çok zor olacaktır. çünkü ahiret inancı yaşamın zorluklarına katlanmanın karşısında bir ödül vadeder ve konuya etik olarak yaklaşmak kolay olmaz.
antinatalistler üremeye ahlaki açıdan baktıklarında etik bulmazlar. çünkü ortada söz hakkı olmayan yeni doğacak olan birey vardır. ve yaşama fırlatılmak büyük riskleri de beraberinde getirir.
yaşamdan alınabilecek iki karşıt duyguyu baz alırsak, bunlar haz ve acı olacak, acı çoğu insan için terazide ağır basan kefede olacaktır. acıyı her zaman büyük buhranlar olarak düşünmek hatalı olur. yaşadığımız ufak stresler de acı kefesini yavaşça dolduracaktır. kendi yaşamına uzaktan bakmayı başarabilen insanların çoğu bu iki duygu arasındaki kıyasta hangisinin kazandığını görebilecektir.
bu görüşü düşünürken ana merkeze yaşayanı değil, yaşayan adayını koymak gerekir. çünkü yaşayan için artık geç kalınmıştır. henüz yaşamda olmayan için ise haz ve acıdan bahsedilemez. hiçlik vardır. ve eğer doğmazsa , farkındalık olmayacağından yaşayacağı hazlardan mahrum olması söz konusu olamaz. evet haz yoktur ama bir mahrumiyet de yoktur. aynı zamanda acı da yoktur. bu ise mazoşist bireyler haricinde kimse için sorun olmayacaktır.
peki neden hep üreme desteklenir. bunun en büyük sebebi çoğu insanın hala çok içgüdüsel davranarak konunun üzerinde hiçbir şekilde düşünememesidir. bile isteye değil, çoğu insan neden ürediğini düşünemez. sadece ister ve ürer. bu mekanizmaya ise en büyük katkıyı devletler sunar. tüm uygulamaları ile üremeyi destekler. çünkü devletin ihtiyacı tarih boyunca işgücü, asker ve vergi olmuştur.
konunun derinlerine inmek isteyenler için son dönem antinatalistlerden olan david benatar’ın better never to have been: the harm of coming into existence ( türkçeye, keşke hiç olmasaydık :var olmanın kötülüğü, olarak çevrildi) kitabını öneri olarak bırakayım. bir de kitap içerisinde geçen bir sözü;
"hayata varolmayışın kutsal sükunetini bozan, faydasız bir zaman dilimi olarak da bakabilirsiniz."- arthur schopenhauer
bu konuyu tartışmak için önce insanı nereye konumlayacağımıza karar vermek gerekir. eğer insanı içgüdülerinin kölesi olan bir canlı olarak düşünürsek, yaşam amacını hayatta kalmak ve üremek olarak varsayarak konuyu basitçe kapatmak mümkün. fakat insan aklının içgüdüleri ile savaşa girdiğine kani olduysak konu artık tartışmaya açıktır. bir de dini temellerle konuyu tartışmak çok zor olacaktır. çünkü ahiret inancı yaşamın zorluklarına katlanmanın karşısında bir ödül vadeder ve konuya etik olarak yaklaşmak kolay olmaz.
antinatalistler üremeye ahlaki açıdan baktıklarında etik bulmazlar. çünkü ortada söz hakkı olmayan yeni doğacak olan birey vardır. ve yaşama fırlatılmak büyük riskleri de beraberinde getirir.
yaşamdan alınabilecek iki karşıt duyguyu baz alırsak, bunlar haz ve acı olacak, acı çoğu insan için terazide ağır basan kefede olacaktır. acıyı her zaman büyük buhranlar olarak düşünmek hatalı olur. yaşadığımız ufak stresler de acı kefesini yavaşça dolduracaktır. kendi yaşamına uzaktan bakmayı başarabilen insanların çoğu bu iki duygu arasındaki kıyasta hangisinin kazandığını görebilecektir.
bu görüşü düşünürken ana merkeze yaşayanı değil, yaşayan adayını koymak gerekir. çünkü yaşayan için artık geç kalınmıştır. henüz yaşamda olmayan için ise haz ve acıdan bahsedilemez. hiçlik vardır. ve eğer doğmazsa , farkındalık olmayacağından yaşayacağı hazlardan mahrum olması söz konusu olamaz. evet haz yoktur ama bir mahrumiyet de yoktur. aynı zamanda acı da yoktur. bu ise mazoşist bireyler haricinde kimse için sorun olmayacaktır.
peki neden hep üreme desteklenir. bunun en büyük sebebi çoğu insanın hala çok içgüdüsel davranarak konunun üzerinde hiçbir şekilde düşünememesidir. bile isteye değil, çoğu insan neden ürediğini düşünemez. sadece ister ve ürer. bu mekanizmaya ise en büyük katkıyı devletler sunar. tüm uygulamaları ile üremeyi destekler. çünkü devletin ihtiyacı tarih boyunca işgücü, asker ve vergi olmuştur.
konunun derinlerine inmek isteyenler için son dönem antinatalistlerden olan david benatar’ın better never to have been: the harm of coming into existence ( türkçeye, keşke hiç olmasaydık :var olmanın kötülüğü, olarak çevrildi) kitabını öneri olarak bırakayım. bir de kitap içerisinde geçen bir sözü;
"hayata varolmayışın kutsal sükunetini bozan, faydasız bir zaman dilimi olarak da bakabilirsiniz."- arthur schopenhauer
devamını gör...
kartel ve tröst farkı
aynı sektörde faaliyet gösteren iki veya daha fazla şirketin kendi aralarında rekabet etmekten vazgeçmek üzere bir anlaşmaya varmalarına kartel denir. kartel'e verilebilecek en güzel örnek petrol ihracat ülkeler birliği (opec) dir.
tröst ise iki veya daha çok firmanın anlaşarak birleşmeleri sonucunda hem yasal hem de ekonomik bağımsızlıklarını kaybetmelerine denir. geçmişte gsm firmaları aycell ve aria birleşerek yeni bir firma olan avea doğmuştur.
kartel ile tröst arasındaki en belirgin farklılık, tröstde anlaşan işletmelerin yasal ve ekonomik bağımsızlıklarını yitirmeleridir. ayrıca, kartel belirli bir üretim dalında oluşurken, tröstler farklı üretim dalları veya faaliyet konularında oluşabilirler.
tröst ise iki veya daha çok firmanın anlaşarak birleşmeleri sonucunda hem yasal hem de ekonomik bağımsızlıklarını kaybetmelerine denir. geçmişte gsm firmaları aycell ve aria birleşerek yeni bir firma olan avea doğmuştur.
kartel ile tröst arasındaki en belirgin farklılık, tröstde anlaşan işletmelerin yasal ve ekonomik bağımsızlıklarını yitirmeleridir. ayrıca, kartel belirli bir üretim dalında oluşurken, tröstler farklı üretim dalları veya faaliyet konularında oluşabilirler.
devamını gör...
banyo yapmayan muhabbet kuşu
kafesin tabanını çıkarıp banyo zeminine koyun. kafesi koyun, tabanı değil. tabii kuş da içinde olsun.* sonra sanki kafese yağmur yağıyor gibi duş başlığıyla hafifçe efekt yapın.* öyle işte. yani bence anladınız demek istediğimi. yıllar yıllar önce iki tane huysuz muhabbet kuşumuz vardı. bu şekilde suya alıştırmıştık.
devamını gör...
kadınlara en çok benzeyen canlı
buraya yaptıgınız tüm benzetmeler icin; kadın kadındır .... babandır.
devamını gör...
sözlük dergisi duyuruları
bugün dergimizi şereflendiren yazarımız:
hannibal, nietzsche ve ahlak yazısı ile nikiforenko. bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
hannibal, nietzsche ve ahlak yazısı ile nikiforenko. bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
devamını gör...
karma puanı yükseltme
bir sözlük içi eylemi.
- oy vermek ve oylanmak karma puanı yükseltir. bu zaten cepte.
- bilgi, müzik, sinema gibi kategorilenmiş konularda başlık açmak ve doyurucu bilgiler girmek karma puanı yükseltir.
- madalyalı tanımlar karma puanı yükseltir. sanırım en yüksek karma buradan geliyor ama emin değilim ben de.
- takipçinizin artması karma puanı yükseltir.
- sözlükte çevrim içi olmak karma puanı yükseltir.
bunları yaparken dikkat etmeniz gereken şeyler var. mesela madalya almak suretiyle puan yükseltmek istiyorsanız, tanımlarınız size ait olmalı. alıntı tanımlar madalya almaz. bir de sanıyorum her konuda sürekli başlık açmanın puana bir etkisi yok. bu konuda bilgisi olan birileri 1-2 cümle yazarsa biz de aydınlanmış oluruz.
son olarak; sözlük store ürünleri dolara endeksli. o yüzden dün 1 lira olan şey başka bir gün 2 lira olabilir.
- oy vermek ve oylanmak karma puanı yükseltir. bu zaten cepte.
- bilgi, müzik, sinema gibi kategorilenmiş konularda başlık açmak ve doyurucu bilgiler girmek karma puanı yükseltir.
- madalyalı tanımlar karma puanı yükseltir. sanırım en yüksek karma buradan geliyor ama emin değilim ben de.
- takipçinizin artması karma puanı yükseltir.
- sözlükte çevrim içi olmak karma puanı yükseltir.
bunları yaparken dikkat etmeniz gereken şeyler var. mesela madalya almak suretiyle puan yükseltmek istiyorsanız, tanımlarınız size ait olmalı. alıntı tanımlar madalya almaz. bir de sanıyorum her konuda sürekli başlık açmanın puana bir etkisi yok. bu konuda bilgisi olan birileri 1-2 cümle yazarsa biz de aydınlanmış oluruz.
son olarak; sözlük store ürünleri dolara endeksli. o yüzden dün 1 lira olan şey başka bir gün 2 lira olabilir.
devamını gör...
kullanılmayan eşyalar veri tabanı
arkadaşlar kullanmadığımız eşyaları (kitap, beyaz eşya, kıyafet vesaire) bu başlığın altına yazıp, ihtiyacı olan arkadaşlarımızla
paylaşabiliriz. ( herhangi bir para alışverişi söz konusu değildir. kafa sözlük format kurallarına aykırıdır.)
paylaşabiliriz. ( herhangi bir para alışverişi söz konusu değildir. kafa sözlük format kurallarına aykırıdır.)
devamını gör...
türkiye'de binaların çok çirkin olması
türkiye'de binaların çirkin olması köyden kente yaşanan göçün yarattığı kültür erozyonuyla da bağlantılı bir durum. şehirleşmeyle birlikte kapitalistleşen köy insanının kar edebilmek adına sanattan uzak, tüketime tabi işler yapmasının bir sonucu. günümüz estetik anlayışı lükse kaçan ve masraflı , zanaat gerektiren işlerdir ve sermaye sahipleri masraftan kaçınma adına estetikten uzaklaşmaktadır. ne yazık ki istanbul'un talanı da bu durumla bağlantılıdır. masallar diyarı gibi bir şehri distopik bir dünyaya çevirdik.
devamını gör...
tarihi şahsiyetler yazar olsa açacağı başlıklar
başlık: anan güzel mi?
başlık sahibi: freud
başlık sahibi: freud
devamını gör...
seri artı oy veren melek
öylesine artılıyorsa dikkatimi çeker, beğendiği için artılıyorsa ayrıca beni mutlu eder.
devamını gör...
imamoğlu’nun ellerini bağlaması bana göre suçtur
adam esas suçu, istanbul büyükşehir seçimlerini kazanıp cumhur ittifakına beklenmedik bir sandık darbesi yapınca en başta işlemişti zaten .
devamını gör...
18 yaşında olup çok fazla ilişkisi olmamış olan insan
yazılıdan 85 aldı diye üzülen insan geldi aklıma nedense.
(bkz: derdini seveyim butonu) da geçmedi değil içimden *
(bkz: derdini seveyim butonu) da geçmedi değil içimden *
devamını gör...
11 ocak 2021 recep tayyip erdoğan açıklamaları
- bizi bolemeyecekler
- cehape ve hedape
- kadim dostum devlet bahçeli
- eyyy
- amerikanın oyunlarına gelmeyeceğiz
- kılıçdaroğlu bırak bu işleri sen bi ya
- fedö
- kısıtlamalar gg ne bok yerseniz yiyin
- cehape ve hedape
- kadim dostum devlet bahçeli
- eyyy
- amerikanın oyunlarına gelmeyeceğiz
- kılıçdaroğlu bırak bu işleri sen bi ya
- fedö
- kısıtlamalar gg ne bok yerseniz yiyin
devamını gör...
kaybolan çorap tekinin nereye gittiği sorunsalı
tam olarak bilinemeyen sorunsaldır. tek çorap çetesi tarafından başka bir evrende dilencilik yaptırıldıklarını düşünüyorum.
devamını gör...
insanların genelde doğdukları mevsimi sevmesi
öyle bir tarih ki, ne sonbaharın sonudur. ne de kışın başlangıcı. bir hüzne doğmuşuz işte.
devamını gör...


