hz. ibrahim peygamberin sünnetidir.
devamını gör...

'elimde olsa bu dünyayı küçümserdim
iyisine de kötüsüne de yuh çekerdim
daha doğrusu bu aşağılık yere
ne gelirdim, ne yaşardım, ne ölürdüm..'

ömer hayyam
devamını gör...

o konuşur siz ağlar, o konuşur siz güler, o konuşur siz hak verirsiniz. türk sinemasının çok önemli oyuncularından biridir. hele bir sözü var ki ilk duyduğumdan beridir yıllardır hayatımda kullanıyorum.

'' sokak köpeklerine selam vermek, adam olmaya çeyrek var demektir.'' ne zaman kedi, köpek görsem işaret ve orta parmağımı kaşımın üzerine koyarak selam veriyorum.

ne demiş cames bond diyerek söylemeye başladığı atasözleri de bir hayli güzeldir.
devamını gör...

sihir kendine inanmaktır. kendine inanabilirsen her şeyi yapabilmen mümkündür.sözünün sahibidir.
devamını gör...

regl oldum.

neden alternatif arıyoruz ki?
devamını gör...

haksızlığa uğrayan yazardır. kitaplarında ağır dramlar filan vardır evet ama düzgün insan olmanın ödüllendirilmesi, kötülerin cezasını bulması, çalışkanlığın ve dürüstlüğün yüceltilmesi ana temadır. ayrıca mutlu sonla biter.
devamını gör...

fazlasıyla okudukları için yüksektir. sorguladıkları için olacak epey zeki olurlar.
devamını gör...

beklentiler sonunda ortaya çıkan bir duygudur. herhangi bir şeye çok değer vermenin ve ona fazla anlam yüklemenin sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkar. bazen zor gelse de geçici bir durumdur. hayatın bir parçası olduğunu kabul ederek korkmadan yola devam etmek gerekir.

"aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor... sadece sen yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun..."
montaigne
devamını gör...

birisi cumhuriyetin ilk yıllarında dindarları ötekileştirmiş. seküler kesime bedava ev arsa dağıtmış seküler kesimi memur yapmış asker yapmış diğeri cumhuriyetin son yıllarında dindar kesimi kayırıp seküler kesimi dışlamış kendi gibi düşünenlere ihale vermiş belediyelere kendi gibi olanları almış partididir. al birini vur ötekine birinin sempatizanı kendi yolsuzluklarını örter diğerininki kendi yolsuzluklarını.
bu yüzden
(bkz: ali babacan)
(bkz: deva partisi)
devamını gör...

resmi tarihe göre grönland'ı 900 yılında norveçli denizci (bkz: gunnbjorn ulfsson) keşfetmiştir.
ulfsson, izlanda yolculuğu esnasında denizde çıkan bir fırtına sonucu grönland kıyılarına sürüklenmiş ve bu olayı ülkesine bildirmiştir.

986 yılında ise (bkz: kızıl erik), grönland'da bir viking sömürgesi kurmuş ve adaya böylece yerleşim başlamıştır.
devamını gör...

eğitim için taksim’de olduğum bir zaman, adana’dan gelen masum bir arkadaş ile zaman geçirmeye başlamıştık.
eğitim bitiminde, ilk duraktan binelim diye zincirlikuyu’na geçtik; amacımız naçizane sadece metrobüse binebilmekti.

neyse arkadaş tabi başka şehirden gelmiş; istanbul’un toplu taşıma kuralsızlığından bihaber. ben tecrübeliyim tabi. sırada en öndeyiz. kapı açılsa ilk biz bineceğiz. tabi ben ittireceklerini bildiğim için ayaklarımı yere sağlam basıyorum.

kapının açılmasıyla arkadaş itim kuvvetiyle metrobüsün içine kapaklanmıştı. gelen giden de basıyor, umurlarında sadece yer kapmak var. neyse kaldırdık; sinirlerimiz bozuldu tabi. bir o gülüyor, bir ben.

neyse sonrasında evlenip istanbul’a yerleşti. artık öğrenmiştir tüm kuralsızlıkları diye düşünüyorum.
devamını gör...

"savaşa karşıyım ancak haksızlığa karşı savaşmak karakterimdir."
cevher dudayev
devamını gör...

the great dictator (charlie chaplin, 1940)
hitler almanya'sının en ateşli döneminde böyle bir filmi bütün dünyada izlettirmek. işte sinema budur.
devamını gör...

sadece erkeklere has bir özellik değildir. kendi hemcinsine psikolojik şiddet ve sözel şiddet uygulayıp; bazı özel günlerde, sempozyumlarda vb. şiddeti kınadığını, şiddete karşı olduğunu vb. dile getiren kadınlar hatta kadın akademisyenler gördüm. kadınlar kendi aralarında bu şiddet sorununu çözemedikleri için erkeklerin kadınlara yaklaşımı hakkında çok bir şey söylemek istemiyorum.
devamını gör...

onlarda tüm beden harekete geçer, kadın gibi ufak dokunuşlarla belli etmezler.

ama net olan gözler dudaklara kayar.

edit: gözlemci bir kadının girdiği tanımdır.
devamını gör...

yavaş-hızlı-hızlı-yavaş-hızlı.
konsoldan daha iyi tuşlara basabilirsiniz bilgisayar klavyesiyle laglanabilir.
üst alt üst alt sağ sağ üst. aynen.
devamını gör...

kitaplardan ibaretim ve başka bir şey olamam,
olmak istemem de...
~franz kafka
devamını gör...

sheldon denildiğinde gözlerinizin yuvarlanmasını duyar gibiyim. napalım huylu huyundan vazgeçmez. ben onu böyle kabul ettim. her şey ama her şey için üşenmeden sözleşme hazırlaması hoşuma gidiyor. bilmişliğin en çok yakıştığı karakter ve jim parsons harika bi performans sergiliyor dizide. maviş gözlerine kurban be!
devamını gör...

nice güzel günler yaşaman dileğiyle doğum günün kutlu olsuuuun:*.
devamını gör...

antoine de saint-exupéry tarafından esasında yakın dostu léon werth'in trente-trois jours -otuz üç gün- romanına önsöz olarak kaleme alınan eser, romanın yayımlanması mümkün olmayınca saint-exupéry tarafından hayli değiştirilmiş. werth metinde isimsiz bir dost haline bürünmüş ve fransız halkının bir temsili vaziyetine gelmiş. çok sevdiği dostu léon werth, aynı zamanda saint-exupéry'nin küçük prens (kitap)'ı da ithaf ettiği isim. kitap, kırmızı kedi yayınevi tarafından basılmış, turuncu kitaplar serisinde yer alıyor, dolayısıyla ebat olarak minik bir kitap.

gezgin, esir, mülteci gibi kavramlarla ilgili bakış açımı derinleştiren bir kitap oldu. saint-exupéry'nin dostluğa ve insan ilişkilerine bakışı içimi tam anlamıyla kıpır kıpır etti. yazarın eserlerinde zaman zaman rastladığım mistik yanı seviyorum, bu kitap da bundan nasibini almış diyebilirim. en nihayetinde doğu mistisizmi yok ancak rüzgarla gelen bir çiçeğin kokusu gibi duyuyorum yine de. yazar bu metinde yaşamıyla, seyahat ettiği ülkeler ve deneyimleriyle ilgili bilgilere de değiniyor. bu nedenle yazarı çok küçük bir pencereden de olsa tanımak ve anlamak için birinci elden güzel bir kaynak niteliğinde.

iki kitabı tesadüfen ardı ardına okuyunca sadık hidayet'in diri gömülen (kitap) isimli öykü kitabındaki fransız esir isimli öyküden ayrı düşünemez oldum bu kitabı. talih. fransız esir, bu eseri tamamlayıcı nitelikte benim için. hatta öyle ki, aynı kişi düşünülerek yazıldığını dahi iddia edebilirim. fakat bir yerde aynı kişidir, mevzu bahis aynı halk ve maruz kalınan aynı acımasızlıktır.


devrimci öncüler, hangi partiye mensup olurlarsa olsunlar, insanların değil de (insanı özüne göre tartmazlar) semptomların peşine düşerler. rakip hakikatler onlara birer salgın hastalık gibi görünür. varlığı şüpheli bir semptom uğruna, bulaşıcı hastalık taşıyan kişi karantinaya gönderilir. mezara.

kaynak: bir rehineye mektup - antoine de saint-exupéry, s. 36-37, 2018, kırmızı kedi yayınevi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim