1 yıldır sözlükte olmama rağmen - büyük bölümünde ortalıkta olmayabilirim - ve nickim bi rakam olmasına rağmen henüz başlığı açılmamış. ilginçtir ki başlığı açılmayan iki rakam var, dört ve altı.
hadi dördü kimse sevmiyor, benle ne derdiniz var be.

neyse, bu kadar dilencilik yeter.

böyle fazla yazarı olan sözlüklerde nickaltı yazmak daha zor oluyor çünkü insanların kaynaşması daha zor oluyor.
devamını gör...

beğendiklerimi kullanırım, beğenmediklerimi başkalarına hediye ederek değerlendiririm ama geri iade etmem. sonuçta ilişkimiz varken güzel günlerde alınmış niye geri gönderiyim ki. ha kendim olsam geri ister miyim, bana geri vereceğine çöpe atmasını tercih ederim.
devamını gör...

böyle başlıklar açarak insanların başkalaştırılması, sınıflandırılması çok gereksiz. boyu 1.55 tir , yani?
devamını gör...

ne anlatır yunan şarkıları

"ne anlatır yunan şarkıları
geceye dair, aşka dair
ne anlatır yunan şarkıları
hayatımıza dair

ne anlatır yunan şarkıları
insanı tepeden tırnağa saran bu hüzünle
sanki hep anlatılmayan bir şey kalmıştır
içimizi ne kadar döksek de

ne anlatır yunan şarkıları
biten bir aşk mı, başlayan bir aşk mı
bir kız mı, yüzünü hiç görmeyeceğimiz
çayırlarına hiç uzanamayacağımız kırlar mı

ne anlatır yunan şarkıları
bu sürekli, bu yumuşak ısrarla
ne anlatır yunan şarkıları
yüreğimize işleyen tempolarla

ne anlatır yunan şarkıları
sonsuzluğa güzelliğe, sonsuz barışa dair
acılarla dolsak da ne kadar
sımsıcak yaşamaya dair

ne anlatır yunan şarkıları
bir gün birleşeceğini mi bütün şarkıların
ne anlatır yunan şarkıları
bu kadar uzak...ve bu kadar yakın"*
devamını gör...

efendim bu vikingler ilginç insanlarmış. kendilerini taa küçükken, asteriks ve oburiks adlı çizgi filmle tanıdım. boynuzlu başlıkları ve bir türlü doymak bilmeyen oburiks ile pek de sevimli görünürlerdi gözüme.sonradan büyüdük, araştırdık ve vikingler dizisini izledik ki orada pek de sevimli olmadıklarını gördük.

bu kan kartalı olayı aslında vikinglere özgü bir idam yöntemi. bildiğim bu yöntemle ilgili yazılı bir kaynak var ama uzun zaman üzerinde tartışılmış. bir süre böyle bir yöntemin fiziksel olarak imkansız olduğu, bulunan yazıların da yanlış yorumlandığı belirtilmiş. ee bir de arkeolojik kanıt olmayınca olay efsaneye dönüşmüş. ama son araştırmalara göre fiziksel olarak böyle bir idamın mümkün olduğu söylenmektedir. bu yöntem ayrıca vikingler dizisinde yayımlanmış; izlemedim ama konuyu araştırırken diziden bu sahneye denk geldim.

şimdi gelelim bu idamın yöntemine: kurbanın önce sırtı açılıyor, sonra kaburgaları tek tek omurgadan ayrılıyor ve yanlara açılıyor ve en son akciğerler de çıkarılarak omuzlarına konuluyordu. görünüş olarak kartala benzediğinden, yani bir nevi kanat gibi göründüğünden bu isim verilmiş.

araştırmalar şunu göstermiştir ki kurbanın akciğerleri çıkarılırken zaten ölmüştü. efsanelerde, akciğerlerin çıkarıldığında dahi kurbanın canlı olduğu yönündeydi. ha bir de böyle ince bir işlem için gerekli aletlere sahip olup olmamaları konusunda yeterli bir veri olmadığından bu işkence yöntemine şüpheyle yaklaşıldı. ama uzmanlara göre 7.yy.dan kalma bir anıtta bu işlemi gerçekleştirebilecek bir alet tasvir edilmiş. yani sözün özü şu: böyle bir işkence yöntemi var mı yok mu bilinmez ama uzmanlara göre böyle bir yöntem anatomik olarak mümkün.

şunu da belirteyim; vikinglerin hannibal’a şapka çıkartacak işkence yöntemleri varmış. işkenceyi sever ve cesetleri değişik şekillerde sergilemeyi severlermiş. kesilen kafası koltuk altına yerleştirilmiş ve çene kemiği kayıp bir kadın cesedi de bunu doğruluyor.

bilinen şu ki, bu tür yöntemleri ancak onurlarını ve kendilerini küçük düşürdüklerini düşündükleri düşmanlarına ve gerçekten nefret ettikleri kişilere uygularlarmış. neyse ki…
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

'neden ama neden dediğim? ' yazar.
mesaj atmaya çalışırken mesajımın gitmemesiyle hayretlere düştüm. hayır tamam nickaltına son gelmemde buraları birazcık tarumar etmiş olabilirim ama yine de 'ne oluyoruz yahu?' oldum.

bak çok fena tehdit ederim bilirsin.
hem ne bu canım sessiz sedası gidiş.
yani şuan sataşamıyorum bile sen düşün artık o kadar canım sıkıldı.
iki üç gün boş bıraktık dinlenmeye kaçmış hemen.
'sen hayırdır kızım' a bağlatma bak mevzuyu.
hayır naptın yani naptın da izne çıktın?
atala gel çabuk gel hemen gel... *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
gel hadi bak o bizi dinlemeyecek.
umarım iyisindir buradaki ilk arkadaşım.
sevgiyle kal.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

2021 itibarıyla hala daha en iyi türk bilim kurgu filmi. vizyona girdiği 2004'ten bu yana onlarca bilimsel buluşa şahit olduk, bir kara deliğin fotoğrafını dahi gördük; görsel efekt imkanları resmen çağ atladı, gerçekçilikten de öte bir boyuta ulaştı ama hala daha iyisini yapamadık. gerek komedi dili, gerek verdiği mesajları, gerek dilimize yerleştirmeyi başardığı lügatla harika bir eser gora.

"uzaylı da olsa insan insandır."

her şeyden önce harika bir tahayyül. olası dünya dışı yaşam formlarının insanları keşfetmesi ve köleleştirmesi gibi aslında klişe bir konu üzerine gördüğüm en sıra dışı fikir yürütme. düşünsenize, bütün bunlar 14 temmuz 1789'da aksaray'da komutan kubar'ın* robotuna tecavüz eden türk köylüsü yüzünden.

"dünyalılardan tiskiniyorum."

böyle bir klişeyi komikle bağdaştıran ve izlenebilir kılan esas şey karakterlerin müthiş şekilde başarılı yaratılması bana kalırsa. şark kurnazı esnaf arif ışık, sinemaya küsmüş bilim kurgu yazarı bob marley faruk, dünyalılara özenen uzaylı genç kız ceku, kör havacı pilot garavel, gezegenin başına geçmeye hevesli genç komutan logar ve onun ekürisi, koskoca erşan kuneri ve daha niceleri. ve bir de robot 216.

"speaking english? i live in english. it's not only language to me. it's totally best way of expressing my own. you know, sometimes i'm dreaming of a world, all people understand each other perfect. yes, i have a dream. imagine all the people dancing and touching each other, communicate in a joyful harmony. (çırağa döner) oğlum çay söyle, bakma sığır gibi. (müşterilere döner) tea? ("no thanks" cevabını alır, tekrar çırağa) sen söyle, s*kt*r et."

çocukluğumda show tv deli gibi yayınlardı. hemen hemen her bayramda mesela ya da yayın akışlarına koyacak bir şey bulamadıkları her gün. ilk izlediğimden beri vurulmuştum resmen. istisnasız her çıktığında izlerdim. o zaman internet, dvd falan öyle bildiğim teknolojiler değil. gördüğüm en ileri teknoloji vcd'ye taktığım cd'lerle oynadığım çakma atari oyunları. hayrete düşerdim haliyle. bizden çok daha uzaklarda bir yerlerde yaşam olabileceği, bir şekilde oralara seyahat edebileceğimiz ve hatta onlarla iletişim kurabileceğimizin düşüncesi bile çok garip gelirdi. herhalde bugün bilim kurguya ve ondan etkilenerek uzaya olan merakımın herhalde en büyük sebebidir.

tamam da niye oradasın?

bugün cem yılmaz hala daha bilim kurguya meraklı tek senaristimiz ve yönetmenimiz gibi görünüyor. en son karakomik filmler'de mesela böyle bir deneme görmüştük iyi kötü. öyle saçmasapan büyülü tılsımlı fantastik işlerden bahsetmiyorum elbette, türleri karıştırmamak gerek. her neyse. halbuki, uzayla ilgili bir şey anlatmak amacı dahi gütmeyen böyle bir film bile ne kadar ufkunu açabiliyor insanın, kendi örneğimden yola çıkarak özellikle çocukların.

ufo gören masum köylü, koçum benim!

sinema insanların hayal gücünü genişletebilmek, onlara yeni şeyler gösterebilmek, vizyonlarını genişletebilmek adına en etkili araçlardan biri. bizse hala daha "çocuklar etkileniyor" bahanesiyle aptal saptal sansürler uyguluyor, kısıtlıyoruz bir şeyler yaratmaya çalışan insanları. aslında kendilerini özgür hissetseler, gerekli maddi desteği alarak gelir kaygısı yerine mesaj kaygısı gütseler, dertlerini anlatabilseler belki nice şeyler anlatacaklar daha.

"bir de diyorlar ki 'uzayda hayat yok', al."

dedim ya, çocuktum. hiç de etkilenmedim öyle. "aa anne bak filmde küfretti ben de edicem eheh" diye gezinmedim de ortalıkta gerizekalı gibi. aksine, gora'ya çok ama çok şey borçluyum. hem mizah, hem de bakış açısı konusunda çok şey kazandırmıştır bana. çocuğunuz bildiğin uzaya çıkılan bir filmi izlerken o kadar şeyi atlayıp küfüre dikkatini veriyorsa, resmen gerizekalıdır. filmin bir suçu yok. çok şey yapmayın yani.

"hadi bakim!"

devamını gör...

kelimenin hakkını veren insanlardır zira çoğu erkek sevişmek değil 3 pas ile gole gitmek ister. kadınlar ise gol gelmese bile maç sonunda sahada basmadık çim bırakmadı günün yıldızı oldu densin isterler.
devamını gör...

yananlara...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eskiden, bu meyvenin dilimleri arasından çıkan küçük dilimleri, çocuğu zannettiğim için yemediğim lezzetli meyve.
devamını gör...

“artık cezasını da verirsin muhakkak
kar küresi gibi saydamlığımın.”

yine ne yazdın be kadın..
devamını gör...

biliyorsunuz bu zorlu soğuk, karlı günlerde sokak hayvanlarının yemek bulması bir hayli zor oluyor. en azından bu çarşambaya kadar herkes evinin önüne birer kap mama, su koyarsa birazda olsa onlara yardımcı olabiliriz. bu başlığı açma amacım farkındalık olması için benim gibi yaz, kış demeden hayvanları besleyen arkadaşlarımız zaten bu konuda bilinçli. *
devamını gör...

şıpıdık öldürmeliiii.
devamını gör...

ingiltere’de ailesinin istediği şekilde görücü usulü evlenmek istemeyen adamın billboardlara verdiği ilanın üzerine yazdırdığı ilginç sözdür.
kendisiyle tanışmak isteyen kişilere ulaşmaları için internet sitesinin adresini de veren genç, dindar biri olduğunu ve müslüman birini aradığını da söylemiş. insan gerçekten hayret ediyor. komik kanımca. *
işte gencin o ilanı;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


29 yaşındaki muhammed malik, billboardlara kendi fotoğrafını bastırarak üzerine 'beni görücü usulü evlilikten kurtar' yazdı. malik, kendisiyle tanışmak isteyen kişilere ulaşması için internet sitesini de verdi.

'malik'e eş' isimli bir internet sitesi açan malik, girişimci olduğunu, yeme-içmeyi sevdiğini, dindar olduğunu ve müslüman birini aradığını söyledi.

cnn'de yer alan habere göre, aradığı kişiyi bulamadığını söyleyen malik 'bu işler çok zor. görünmek için billboard'a çıkmak zorunda kaldım' dedi.


kaynak; onedio.com/haber/gorucu-usu...
devamını gör...

serendipçe: hiç ortalıkta yokken gelen mutluluk demektir dostlar.
devamını gör...

onlarda tüm beden harekete geçer, kadın gibi ufak dokunuşlarla belli etmezler.

ama net olan gözler dudaklara kayar.

edit: gözlemci bir kadının girdiği tanımdır.
devamını gör...

"1 yıl önceki hâlini düşün ve ne kadar ilerlediğini gör. gör ve 1 sene sonrası için de çok çalış. yorulsan da vazgeçme. uyku her şey değil, hem alıştın da zaten uyuyamıyorsun pek. hayalindeki kütüphaneyi kur ve mümkün olduğundan daha fazla kitap oku. bıçak takımları için dert etme çünkü en iyi bıçak takımı sende. şu piyano olayını da halledersin knk artık"
*unutmadan! kedilerinin sana ne kadar iyi geldiğini düşün ve motive et kendini. kahkaha atmana gerek yok. tebessümlerin eksilmesin yeter ki...*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim