gelin misafirim olun, size çi börek ısmarlarım.
devamını gör...

araç kullanmak. markete dahi gitsem uzağı seçip arabayla giderim. maksat kullanmak.
devamını gör...

dağların içinden, ormanlarin arasındaki yollardan geçen otobüs en son deniz kenarına, memleketime ulaşıyor. yaklaştığımızı anladığımızda camlara yapışıp kuzenlerimle ilk denizi gören kazanır diye yarış yapardık. ilk anımı hatırlamıyorum ama her sene memleketime gittiğimde denizi gördüğüm zaman çocukluğumdaki gibi, ilk defa görmüş gibi heyecanlanırım.
devamını gör...

toplum içindeyken kulaklığım olmadığı zamanlarda mesajlaşamadığım kişidir kendisi. pek haz etmem.

böyle bir başlar konuşmaya... bıdıbıdıbıdıbıdıbıdı... boşu boşuna değerli vaktinizi çalar. bir de ıııı,,aaa, şeyy falan diyorsa geçmiş olsun. yazsa 15 saniyede ne demek istediğini anlayacağınız şeyi sesli mesajla 3 dakikada anlatır. bencil olduklarını düşünüyorum bu davranışı sergileyen çoğu kişinin.
devamını gör...

niye öyle dediniz beyefendi? alındım. gücendim.
edit: teşekkürler 3 takipçi teşekkürler! yo ağlamıyorum mutluluk gözyaşları bunlar.
devamını gör...

bu ülkede apolotik kalmak mümkün mü ya. kendi vatanımda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorum. şaka gibi. ne olursa olsun bu "zihniyetten" acilen kurtulmamiz gerekiyor.
devamını gör...

thomas paine tarafından 1794 yılında kaleme alınmış ve dilimize akıl çağı olarak çevrilmiş eser. deizm'in kutsal kitabı demek yerinde olacaktır bu eser için çünkü paine deyim yerindeyse var olan tüm dinleri yerden yere vurmuş ve hepsini insan işi olmakla suçlamıştır. kutsal kitaplarda geçen vahşetin, müstehcen hikayelerin ve intikam yeminlerinin, yüce bir tanrı değil ancak bir şeytanın elinden çıkabileceğini savunmuş ve onların tanrı tarafından gönderildiğini reddetmiştir. herhangi bir dinin herhangi bir kilisesine bağlılık göstermeyeceğini çünkü ihtiyacı olan tek dinin aklı olduğunu savunmuştur. the age of reason yayımlandığı andan itibaren tartışmalı bir eser olarak anıldı, uzun yıllar sansüre uğradı ve paine'in 'ateist' olarak damgalanmasına sebep oldu.

--- alıntı ---

"the almighty lecturer, by displaying the principles of science in the structure of the universe, has invited man to study and to imitation. ıt is as if he has said to the inhabitants of this globe that we call ours, "ı have made an earth for man to dwell upon, and ı have rendered the starry heavens visible, to teach him science and the arts. he can now provide for his own comfort, and learn from my munificence to all to be kind to each other."

"as to the christian system of faith, it appears to me as a species of atheism — a sort of religious denial of god. ıt professes to believe in a man rather than in god. ıt is a compound made up chiefly of manism with but little deism, and is as near to atheism as twilight is to darkness. ıt introduces between man and his maker an opaque body, which it calls a redeemer, as the moon introduces her opaque self between the earth and the sun, and it produces by this means a religious, or an irreligious, eclipse of light. ıt has put the whole orbit of reason into shade."

--- alıntı ---
devamını gör...

otobüs, minibüs gibi yerlerde yüksek sesle konuşulmaz.*
devamını gör...

akademinin içi boşaltıldı zaten. liyakat yerine ne yazık ki sadakat var...
devamını gör...

özeti;
iş: yeri gelince mühendis, yeri gelince teknik usta, yeri gelince işçi, yeri gelince sekreter arada da patronun egosunu okşayıcı olur musunuz?
maaş: ısgırı icrit, ilirdi bıkırız.
devamını gör...

önemli kişilik kuramlarından birisi olan bireysel psikoloji'nin kurucusu olarak kabul edilmektedir. bu kuram yeni freudyen kuramlardan birisidir. kuramın temel kavramları şunlardır:
-sosyal ilgi
-aşağılık duygusu ve ödünleme
-aşağılık kompleksi/üstünlük kompleksi
-doğum sırası
-karakter tipolojileri

adler'e göre, insanlar yaşamlarına aşağılık (yetersizlik) duyguları ile başlamaktadır. bu aşağılık duyguları evrenseldir. çocuk, kendisinden çok daha güçlü ve yetenekli yetişkinler arasında kaçınılmaz olarak yetersizlik duyguları yaşar. bu aşağılık (yetersizlik) duyguları, insandaki temel güdü olan üstünlük çabasının da kaynağıdır. üstünlük çabası doğuşta potansiyel olarak vardır ve her birey bu potansiyeli kendine özgü bir yolla geliştirir. bu süreç, bireyin yaşam hedeflerininde oluştuğu 4-5 yaşlarında başlar. yaşam hedefleri, kişiliğe birlik ve bütünlük kazandırır; kişinin davranışlarında bir tutarlılık ve davranışların anlaşılabilirliğini sağlar. her insan kendi yaşam hedeflerini belirleyecek ve kişisel bir yaşam hedefi oluşturacak yaratıcı güce sahiptir. kuramına verilen isim de bu görüşünden yola çıkılarak oluşturulmuştur.

*küçük kardeşlerinden birisi yanında vefat edince doktor olmaya karar verdiği söylenmektedir. 1895 yılında viyana üniversitesi'nden tıp diploması almıştır.
devamını gör...

tabiki forever.

tadı damağımda kalan bir dizidir. sadece 1 sezon 22 bölüm süren ölümsüz bir adli tıpçının maceralarını anlatan polisiye bir dizi. diğer dizileri gördükçe bu dizinin neden 2. sezon onayı almadığını hala anlayamıyorum. eğer fırsatınız varsa izlemenizi tavsiye ederim.
devamını gör...

antalya'da meydana gelen vahim olay. kötü ekonomi bile bu durumu açıklamaz. her ne olursa olsun, bir kaza olmuş, orada ölü yatan bir insan var. bunun tanımı akbabalıktır. ülkeyi ve insanları bu duruma getirenler utansın ne diyelim.


kaza, dün sabah saatlerinde akseki-manavgat karayolu geriş kavşağı yakınlarında meydana geldi. antalya’dan yüklediği sebze ve meyveleri bir market zincirinin konya’daki depolarına götüren adem gülsatar idaresindeki tır antalya – konya karayolu geriş kavşağı yakınlarında bölünmüş yol inşaat çalışması yapılan menfeze devrildi.

feci kazada araç sürücüsü adem gülsatar olay yerinde hayatını kaybetti. sürücünün cansız bedeni antalya büyükşehir belediyesi itfaiye ekiplerince uzun uğraşlar sonucu çıkarıldı. akseki cumhuriyet savcılığı tarafından olay yerinde inceleme yapılırken gülsatar’ın naaşı akseki devlet hastanesi morguna kaldırıldı.

yola saçılan sebze-meyveler kapışıldı

kaza sebebiyle yola saçılan tır'ın dorsesindeki tonlarca meyve ve sebze ise sağlık ekipleri ve itfaiyenin çalışması bittikten sonra yoldan geçen vatandaşlar tarafından kapışıldı. araçlarını yol kenarında durduran onlarca vatandaş, firma yöneticilerinin gelip inceleme yaptığı ve toplatmadığı muz, domates, avokado, salatalık, biber, mantar ve marulları kasalara doldurarak araçlarına yükleyip evlerine götürdü


link
devamını gör...

ne yapacaksın? (bir konuda karar vermem gerekiyor fakat hem mevzu karışık hem de lanet bir ikizler burcu olduğum için kararsızlıklarda boğuluyorum.)
devamını gör...

'eğitim romantizmi' ve 'minnak komünistler yetiştiriliyor' hikayelerinin ötesinde kırsalı hedef alan kalkınma projesinin uygulama yöntemlerinden bir tanesidir.

köy enstitüleri, kırsal kalkınmayı hedefleyen ekonomi temelli bir projedir. eğitim yönü ise yöntemsel olarak tamamlayıcı bir rol üstlenmektedir. adının bir lise ya da (öğretmen) meslek okulu değil, 'enstitü' olması, söz konusu projenin kapsayıcı ve geniş çaplı olmasına; başında 'köy' ibaresinin bulunması da bu projenin doğrudan hedefine işaret eder.

enstitülerin kurulduğu yıllarda türkiye bir tarım ülkesidir. ağır sanayi hamlelerinin yanı sıra, öncelikli sanayi gelişiminin birincil hedeflerinden bir tanesi yerli hammaddenin sanayi üretimi içerisinde kullanılmasıdır. iplik, dokuma ve sigara gibi hammaddesi tarıma dayalı üretim sanayisinin gelişmesi de aynı günlere tekabül etmektedir. dolayısıyla tarıma dayalı sanayi üretiminin hammadde sürekliliğinin ve kalitesinin sağlanabilmesi için tarımsal üretimin de sürekliliğinin ve niteliğinin arttırılması gerekmektedir. bunun yolu ise geleneksel tarımsal üretim teknikleri yerine, verimliliği ve çeşitliliği artıracak modern tarımsal üretim tekniklerinin ve araçlarının köylüye öğretilmesidir. bu noktada bu görev için öğretmenin seçilmiş olması da mantıklıdır. zira kırsal alanda sürekliliği olan ve kırsal yaşama adapte olarak oranın bir parçası haline gelen unsur o dönem için öğretmen figürüdür. bu bağlamda öğretmen, her alanda öğretici ve uygulayıcı olarak seçilmiştir. bu nedenle köy enstitülerindeki öğretmenlere tarım teknikleri ve hayvancılıkla ilgili derslerin uygulamalı olarak verilmesi boşuna değildir.

enstitülerin bir diğer amacı da tarımsal ve hayvansal üretimin birincil aktörü olan tebaa köylüyü, bu üretimin meslek erbabı olan çiftçiye dönüştürmektir. zira köylü, sosyolojik bir tanımlama, çiftçi ise mesleki bir tanımlamadır. bu nedenle enstitü, feodal yapı ve ilişki içerisindeki köylüyü, tebaa ve ırgat konumundan çıkartıp, bireysel bir tarım işletmecisi haline getirmeyi amaçlamıştır. köylüyü feodal ilişkilerden çıkartmanın yolu olarak da 'eğitim' öngörülmüştür. yine köylüye keman çalmayı, klasik müziği öğretmek; köylüyü kendi feodal kutusundan çıkartıp evrensel bir birey haline getirmeyi amaçlamaktadır. köylüyü topraklandırma kanun tartışmalarının da aynı döneme tekabül etmesi tesadüf değildir.

enstitülerin kapatılma hikayesinin arkasında ise türkiye'nin kalkınma stratejisinin değişmesi yatmaktadır. yani, komünizm vb. hikayeler yalnızca işi kılıfına uydurmaktır. zira 1954 yılında kapatıldıktan kısa bir süre gerçekleşen 1960 darbesi sonrası türkiye ithal ikameci kalkınma modeline geçmiştir. adnan menderes'in darbeyle indirilmesinin önemli nedenlerinden bir tanesi de sovyet rusya ile yakınlaşmasından ziyade, tarımsal üretim sübvansiyonlarından vazgeçmek istememesi ve ithal ikameci modele geçmek istememesidir. zira adnan menderes, aldığı oyun büyük bir oranını kırsal kesimden almaktadır.

farklı boyutlarda fabrikalar anlamına gelen ithal ikameci modelin o dönem ki en büyük eksikliği fabrikalarda ihtiyaç duyulan iş gücü, yani işçidir. nüfusun büyük bölümü kırsalda yaşadığı ve tarımsal üretimle ilgilendiği için köylünün, çiftçilikten vazgeçerek şehirlere gelmesi ve işçi olması gerekmektedir. köylüyü köyünden çıkaracak şey ise tarımsal sübvansiyonların kaldırılarak köylüyü şehre gelmeye mecbur bırakmaktadır. 1960 sonrası köyden kente göçün hızla artması tesadüfi değil, bilinçli bir politikanın ürünüdür. bu amaçla köy enstitüleri darbe öncesi kapatılarak köylünün geleneksel üretim ve feodal bağlara geri dönüşü ya da devamlılığı sağlanmış, darbe sonrası ise tarımsal sübvansiyonlar kesilerek köylünün ekonomik olarak şehre göç etmesi sağlanmıştır.
devamını gör...

henüz yurt dışına çıkmadığım için hiç ödemediğim, yasal bir soygun olduğunu düşündüğüm harçtır.
devamını gör...

peynir övmek.
devamını gör...

engels- ailenin, özel mülkiyetin ve devletin kökeni
devamını gör...

şimdi şuraya insanların sahipsiz hayvanlara çektirdiği eziyetleri sıralarım da değmezsiniz.
devamını gör...

orhan veli'nin üç bölümlü şiiri.

ı

hiçbir şeyden çekmedi dünyada
nasırdan çektiği kadar;
hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi;
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı ama allah'ın adını,
günahkâr da sayılmazdı.

yazık oldu süleyman efendi’ye.

ıı

mesele falan değildi öyle,
to be or not to be kendisi için;
bir akşam uyudu;
uyanmayıverdi.
aldılar, götürdüler.
yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
duysalar öldüğünü alacaklılar
haklarını helal ederler elbet.
alacağına gelince...
alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

ııı

tüfeğini deppoya koydular,
esvabını başkasına verdiler.
artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
ne matarasında dudaklarının izi;
öyle bir ruzigar ki,
kendi gitti,
ismi bile kalmadı yadigâr.
yalnız şu beyit kaldı,
kahve ocağında, el yazısıyla:

"ölüm allah'ın emri,
ayrılık olmasaydı."

----------------------

çoğu kişi için son iki mısrası bu şiirin en önemli kısmıdır. beni en etkileyen ise ikinci bölümde geçen "bir akşam uyudu;
uyanmayıverdi." kısmıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim