sevdiğin filmi adını söylemeden anlat
"you take the blue pill, the story ends, you wake up in your bed and believe whatever you want to believe. you take the red pill, you stay in wonderland, and i show you how deep the rabbit hole goes." *
devamını gör...
erdem
felsefi bir kavram olarak ''ahlaki açıdan iyi olanı istemek ve yapmak''tır.
devamını gör...
simon
sadece 92 tanımı olmasına rağmen 150 takipçisi olan yazar.*
devamını gör...
elements of pure economics
leon walras kitabıdır. bu kitabında,genel denge teorisi için basitleştirilmiş bir model oluşturma konusunda önemli ipuçları vermiştir.
devamını gör...
hiv
çok uzun bir süredir, tedavisi bulunamamış olan virüs. fakat tedavi yöntemleri epey ilerlemiş bir durumda. aıds aşamasına geçmeden uzun süre yaşayabiliyor hastalar. sperm yıkama teknolojisi ile çocuk sahibi olabiliyorlar. abd'li eski basketbolcu magic johnson 1991 yılından beri hiv pozitif olarak yaşamaktadır.
devamını gör...
kendimiz hakkında keşfettiklerimiz
yıllar yıllar önce develer pire, pireler tellal iken, facebook’un hala iyi günlerini yaşadığı zamanlarda bir sudoku vardı. hala var gerçi. varım, şimdilik. bildiğiniz gibi bir sn. sonra neler olacağı bilinmez.
belki, belki hatırlayan olur muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak başlığına yazmıştım. -miş gibi yaptığım, ailemle yaşadığım o dönemlerde sahuru beklerken bir yandan vakit geçsin diye okey falan oynuyorum. * kendi yaşıtlarım denk geliyor, herkesin fotoğrafı var, çok nadir fotoğrafsız insanlara denk geliyorum. konudan bağımsız bu detay. neyse efendim, o zamanlar bir hayalim var ama adı üstünde hayal, imkansız yani. psikolog olmak istiyorum ve sanki göklerden gelen bir misyon var omuzlarımda. tabiri caizse kendine müslüman’ın kendine peygamber versiyonuydum. ya da ikisi birlikte. cözülemeyen sudoku olmak taa o zamanlardan kalma anlayacağın...
bir psikologmuşum gibi dert dinliyor ve sorunlara çözüm üretiyordum. insanlara söylediklerimi yapmaları takdirde kaybedecek bir şeyleri olmayacak şekilde çare buluyordum. gerçekten köklü pozitif değişikler yaşıyorlardı o zamanlardaki sanal arkadaşlarım. inançlı biri olsam varya hesaplayamayacağım kadar çok sevap point yüklendi bana o sıralar derdim. kesinnnnn cennetlik oldum o ara, öyle söyliyim.
ve seneler geçti...
bir evlilik ve bir boşanma geçti başımdan.
ben yeniden sanal ortamda arkadaşlıklar kurmaya başladım. bu sefer “kendine peygamber/psikolog” yanlarımı rafa kaldırarak. havadan sudan, oradan, buradan ve hayata dair konuştuğum sanaldaki arkadaşımla aramda aydınlatıcı bir dialog geçti.
- kardeşim pikniğe gitti.
+ yaa öylemi? ne güzel, pandemide zor ama benim de canım pikniğe gitmek istedi şimdi.
- e git?
+ zamanım yok ki.
- zaman yarat!
telefonu saldım. gecenin bir yarısı balkonda sigara içerken zamanımın olmayışına ağladım. size dandik gelebilir ama o an çok doldum. hayat koşuşturmasında kendime bir pikniğe gitmelik imkanı bulamayışıma ağladım. bu kadar basit bi şeyi bile imkansız hale getirmiş olmama ağladım.
buna mı üzüldün? diyenler olabilir. istersem masa örtüsü yamuk duruyor diye üzülürüm. allah hallah!!! gerçi benim masamda örtü yok gereksiz atarlandım dur. devam ediyorum, sonrası çok(!) heyecanlı. *
sabah yine standart bi şekilde rutinimi yerine getirdim. sonrasında çocukları kreşe bıraktım ve yüzde on şarj ile kırk dakika trafikle cebelleşerek gittim o sahile. arabayı park edip, yürüdüm maviyi görebileceğim yere doğru. o sanatsal görüntü ile karşılaşınca, orada bir aydınlanma daha yaşadım.
meğerse ben çok uzun bir süredir, boşandığımdan sonra da diyebilirim, buraya gelmeyi içten içe reddetmişim. sanki artık güzel şeylerin beni bulması imkansızmış gibi bir bariyer* kurmuşum kendime. kendime güzel şeyler yaşamayı hak ve reva görüyordum tabii ki ama hareketlerim, davranışlarım tam tersi şeklindeymiş.
ben bunca zaman bu manzarayı kendime neden yasaklamışım sahi?
yazık etmişim kendime bir çok kez... o gün piknik yapmadım, şarjım az ve çocukların kreşinden ararlarda, ulaşamazlar diye yarım saat anca kalabildim bir bankta. o bile o kadar iyi geldi ki. o gece balkonda bir bariyeri aşmanın huzuru ile içtim sigaramı.
üstteki yazı ne alaka, niye okuduk orayı diye bağdaştıramayanlar için açıklıyım, tabi buraya kadar okuyan varsa;
benim yıllarca kendime misyon edinip, diplomasız yaptığım psikolog seanslarını, birisi çıkıp yıllar sonra bana yaptı. benim iyiliğimi enişten dilekleriyle* istedi ve farkında olmadan benim bariyerimi fark etmemi sağladı. kendisi de yazıyor burada.
okuduysan selam buddy.
belki, belki hatırlayan olur muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak başlığına yazmıştım. -miş gibi yaptığım, ailemle yaşadığım o dönemlerde sahuru beklerken bir yandan vakit geçsin diye okey falan oynuyorum. * kendi yaşıtlarım denk geliyor, herkesin fotoğrafı var, çok nadir fotoğrafsız insanlara denk geliyorum. konudan bağımsız bu detay. neyse efendim, o zamanlar bir hayalim var ama adı üstünde hayal, imkansız yani. psikolog olmak istiyorum ve sanki göklerden gelen bir misyon var omuzlarımda. tabiri caizse kendine müslüman’ın kendine peygamber versiyonuydum. ya da ikisi birlikte. cözülemeyen sudoku olmak taa o zamanlardan kalma anlayacağın...
bir psikologmuşum gibi dert dinliyor ve sorunlara çözüm üretiyordum. insanlara söylediklerimi yapmaları takdirde kaybedecek bir şeyleri olmayacak şekilde çare buluyordum. gerçekten köklü pozitif değişikler yaşıyorlardı o zamanlardaki sanal arkadaşlarım. inançlı biri olsam varya hesaplayamayacağım kadar çok sevap point yüklendi bana o sıralar derdim. kesinnnnn cennetlik oldum o ara, öyle söyliyim.
ve seneler geçti...
bir evlilik ve bir boşanma geçti başımdan.
ben yeniden sanal ortamda arkadaşlıklar kurmaya başladım. bu sefer “kendine peygamber/psikolog” yanlarımı rafa kaldırarak. havadan sudan, oradan, buradan ve hayata dair konuştuğum sanaldaki arkadaşımla aramda aydınlatıcı bir dialog geçti.
- kardeşim pikniğe gitti.
+ yaa öylemi? ne güzel, pandemide zor ama benim de canım pikniğe gitmek istedi şimdi.
- e git?
+ zamanım yok ki.
- zaman yarat!
telefonu saldım. gecenin bir yarısı balkonda sigara içerken zamanımın olmayışına ağladım. size dandik gelebilir ama o an çok doldum. hayat koşuşturmasında kendime bir pikniğe gitmelik imkanı bulamayışıma ağladım. bu kadar basit bi şeyi bile imkansız hale getirmiş olmama ağladım.
buna mı üzüldün? diyenler olabilir. istersem masa örtüsü yamuk duruyor diye üzülürüm. allah hallah!!! gerçi benim masamda örtü yok gereksiz atarlandım dur. devam ediyorum, sonrası çok(!) heyecanlı. *
sabah yine standart bi şekilde rutinimi yerine getirdim. sonrasında çocukları kreşe bıraktım ve yüzde on şarj ile kırk dakika trafikle cebelleşerek gittim o sahile. arabayı park edip, yürüdüm maviyi görebileceğim yere doğru. o sanatsal görüntü ile karşılaşınca, orada bir aydınlanma daha yaşadım.
meğerse ben çok uzun bir süredir, boşandığımdan sonra da diyebilirim, buraya gelmeyi içten içe reddetmişim. sanki artık güzel şeylerin beni bulması imkansızmış gibi bir bariyer* kurmuşum kendime. kendime güzel şeyler yaşamayı hak ve reva görüyordum tabii ki ama hareketlerim, davranışlarım tam tersi şeklindeymiş.
ben bunca zaman bu manzarayı kendime neden yasaklamışım sahi?
yazık etmişim kendime bir çok kez... o gün piknik yapmadım, şarjım az ve çocukların kreşinden ararlarda, ulaşamazlar diye yarım saat anca kalabildim bir bankta. o bile o kadar iyi geldi ki. o gece balkonda bir bariyeri aşmanın huzuru ile içtim sigaramı.
üstteki yazı ne alaka, niye okuduk orayı diye bağdaştıramayanlar için açıklıyım, tabi buraya kadar okuyan varsa;
benim yıllarca kendime misyon edinip, diplomasız yaptığım psikolog seanslarını, birisi çıkıp yıllar sonra bana yaptı. benim iyiliğimi enişten dilekleriyle* istedi ve farkında olmadan benim bariyerimi fark etmemi sağladı. kendisi de yazıyor burada.
okuduysan selam buddy.
devamını gör...
miko
cenk'in programında , sohbeti ile dikkatimi çekmiş hatun kişi... bence sözlüğün muhamed ali'si. kelebek gibi uçan, arı gibi sokan...
sokmasından tırstığım için; takışmamayı tercih edeceğim kişi.
üstlendiği kelebek naifliğinde ki, sözlük kütüphanesi projesine kitap göndermeye niyetim var. lakin çok tembelim, kargo firmasına uğrayacak azmi gösterebilirim umarım.
kelebeğim ve arım...
sokmasından tırstığım için; takışmamayı tercih edeceğim kişi.
üstlendiği kelebek naifliğinde ki, sözlük kütüphanesi projesine kitap göndermeye niyetim var. lakin çok tembelim, kargo firmasına uğrayacak azmi gösterebilirim umarım.
kelebeğim ve arım...
devamını gör...
anlatırken ağlarım diye anlatamadıklarımız
hayat hikayem
devamını gör...
popüler olan ancak sevmediğiniz şeyler
en çok satılan dönemlerinde bile (bkz: converse) ayakkabılar. bir türlü sevemedim, hiç giymedim..
devamını gör...
ruh eşinin türkçe bilmemesi sorunsalı
ruh eşi ile anlaşabilmek için sözlere ve ortak dile gerek olmadığından önemsiz bir ayrıntıdır.
devamını gör...
üç kelimelik hikayeler
yaşandı bitti saygısızca.
devamını gör...
evgeny grinko
rus müzisyen, piyanist ve davulcu. özellikle ülkemizde oldukça geniş bir hayran kitlesine sahip. ilk olarak valse adlı eseri ile tanımıştım kendisini.
ilk dinlediğimde sanırım onlarca kez dinlemiştim bu eseri. daha sonra ise "field"
işte o zaman hayran kalmıştım kendisine. jane maryam, once upon a time, faulkner's sleep... kahvemizi alıp hayallere doğru adım adım yürürken güzel bir arkadaşlık ediyor eserleri.
ilk dinlediğimde sanırım onlarca kez dinlemiştim bu eseri. daha sonra ise "field"
işte o zaman hayran kalmıştım kendisine. jane maryam, once upon a time, faulkner's sleep... kahvemizi alıp hayallere doğru adım adım yürürken güzel bir arkadaşlık ediyor eserleri.
devamını gör...
dj dikkat
kral adamdır. "herkese merhaba arkadaşlar ben dj dikkat" repligi hafızalara kazınmıştır.
devamını gör...
bir doktor tavsiyesi söyle
susuzluk da baş ağrısı yapar, bol su iç. *
devamını gör...
jayus
endonezce olan bu kelime, yapılan esprinin komikliğinden değil de kötü olmasından dolayı gülmemizi anlatır.
devamını gör...
karambol (yazar)
beni karambole getiren mod bey*.
yardımsever, kibar, az laf çok iş felsefesini benimsemiş, şu sıralar aşırı yoğun olduğunu düşündüğüm, sözlüğün çalışkan atom karıncası.
sevgiler ve saygılar karambol bey.
yardımsever, kibar, az laf çok iş felsefesini benimsemiş, şu sıralar aşırı yoğun olduğunu düşündüğüm, sözlüğün çalışkan atom karıncası.
sevgiler ve saygılar karambol bey.
devamını gör...
bipolar duygudurum bozukluğu
kişinin bir anda kendini çok iyi hissederken, bir süre sonra içine kapanık bir hale gelmesine neden olabilir. bipolar bozukluk, kişinin manik depresyon tanımına da uyan ruh hallerine bürünmesine sebep olabilir. bu nedenle hastalığa tanı konma aşamasında, psikologlar tarafından yapılacak değerlendirme büyük önem arz etmektedir.
bipoların en belirgin özelliği kişinin ruh halinin uçlarda olmasıdır. bipolar bozukluk en yüksek seviyedeyken kişi hiperaktif bir ruh haline bürünür ve kendini çok mutlu hisseder. fakat depresyon haline büründüğünde ise dış dünyaya kendini kapatabilir ve hatta intihar eğilimi gösterebilir.
bipolar bozuklukta duygu durum atakları ileri seviyede değilse eğer yılda birkaç defa meydana gelebilir. çoğu insan duygu durum bozukluklarını fark edebilirken, ileri seviye bipolar bozukluğu yaşayanların bu durumu kendi kendine fark etmesi zordur.
bipolar bozukluk genetik aktarımla geçebileceği gibi, sonradan travmalar bağlı olarak da gelişebilmektedir. depresyondan şikayetiyle doktora giden kişilerin birçoğu gerçekte bipolar bozukluk yaşar.
bipoların en belirgin özelliği kişinin ruh halinin uçlarda olmasıdır. bipolar bozukluk en yüksek seviyedeyken kişi hiperaktif bir ruh haline bürünür ve kendini çok mutlu hisseder. fakat depresyon haline büründüğünde ise dış dünyaya kendini kapatabilir ve hatta intihar eğilimi gösterebilir.
bipolar bozuklukta duygu durum atakları ileri seviyede değilse eğer yılda birkaç defa meydana gelebilir. çoğu insan duygu durum bozukluklarını fark edebilirken, ileri seviye bipolar bozukluğu yaşayanların bu durumu kendi kendine fark etmesi zordur.
bipolar bozukluk genetik aktarımla geçebileceği gibi, sonradan travmalar bağlı olarak da gelişebilmektedir. depresyondan şikayetiyle doktora giden kişilerin birçoğu gerçekte bipolar bozukluk yaşar.
devamını gör...
aziz nesin
madımak otelinde kendisini kurtarmaya gelen itfaiyeciler bile onu aşağı halkın arasına atmak istemiştir. polis ve asker ise sayı olarak yetersiz kalmak ile beraber olay yerine de çok geç intikal etmiştir.
bundan 2 sene sonra 6 temmuz 1995 tarihinde alaçatı’da hayata gözlerini yummuştur.
bundan 2 sene sonra 6 temmuz 1995 tarihinde alaçatı’da hayata gözlerini yummuştur.
devamını gör...
how i met your mother'dan akılda kalanlar
hev yuu met ted ?
devamını gör...