sabır
sabır sabır ya sabır... her güne uygun bir şarkı bırakıyorum. açın açın dinleyin bazen sabah akşam bazen günde bir kez tabii canınızdan bezersenizde doktorunuza başvurmanızda fayda var. ne demişler sabreden derviş bana da sabretmeyi öğretsene. sabır taşı olanlara saygıyla eğilir hürmetlerimi sunarım... (kendime de saygım sonsuzdur)
devamını gör...
ideal boy kilo oranı
t.c. sağlık bakanlığı'nın internet adresinden beden kitle indeksinizi hesaplayarak bulabileceğiniz orandır.
devamını gör...
gazoz denince akla gelenler
on bin yüz milyon baloncuk.
devamını gör...
freud'un kuramlarının günümüzde gülünç olması
“psikanaliz tarihiyle” yakından ilgilenen bir tarihçi olarak meseleyi en başından başlayarak kısaca anlatmaya çalışayım.
sigmung freud, viyanalı yahudi bir nörologtur. freud, psikanaliz kuramını ortaya atmadan önce hâlihazırda “psikoloji” adlı bir disiplin vardı. ancak “psikoloji” disiplini pek itibar görmüyordu dünyada. akli melekelerini yitirdikleri düşünülen varlıklı kimseler, özellikle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında isviçre’de bolca bulunan rehabilitasyon merkezlerine kaldırılıyorlardı. tıpkı tüberkülozdan muzdarip olanlar gibi. psikologlar da bu kişilere bir nevî “hasta bakıcı” olarak refakat ediyorlardı. hastalara uygulanan tedavi yöntemleri bilimsel temelden yoksundu, çoğunlukla alternatif yöntemlerdi. psikiyatri sözcüğü ise 19. yüzyılın başından beri bir ıstılah/terim olarak kullanılıyordu. fakat “psikiyatri” , akademik camialarının üzerinde fikir birliğine vardığı bir disiplin değildi.
psikanaliz kavramının isim babası ise freud’un hocalarından biri olan breuer’dir. ancak breuer yalnızca ismin mucididir, psikanalitik tekniğin değil. freud, psikanalitik kuramı geliştirdiğinde bütün dünyanın ilgisini çekmeye başladı. bu ilgi öylesine arttı ki, psikanalist olma hevesiyle yanıp tutuşan, 30’lu yaşlardaki genç entelektüeller freud’un evinde toplanmaya başladılar. bir süre sonra her çarşamba günü, akşam yemeğinden sonra freud’un evinde buluşmaya karar verdiler. buna da “çarşamba psikoloji toplantıları” denildi. freud’a büyük saygı duyduklar için ona “herr professor” diye hitap ediyorlardı, zamanla bir tür ulvi lakap haline geldi.
bu toplantılara katılanlar arasında: alfred adler, carl gustav jung, otto rank, ernest jones, karl abraham, max eitingon, sandor ferenczi gibi isimler vardır. bugün, büyük bir kitabevinin psikoloji kitaplığına baktığınızda göreceğiniz kült psikoloji kitaplarının yüzde doksanından fazlası bunların eserleridir. hepsi, freud’un eski öğrencileridir.
freud, bu toplantıları yeterli bulmadığı için 1907’de “wiener psychoanalytische vereinigung” (viyana psikanaliz derneği) kuruldu.
herkesin dilediğinde söz alabildiği, tatlıların yendiği, puroların içildiği, samimiyetin ön planda olduğu “çarşamba toplantıları” yerini hiyerarşinin apaçık hissedildiği ve ciddiyetin önem kazandığı dernek toplantılarına bıraktı. artık kimin ne kadar konuşacağına doğrudan doğruya freud karar veriyordu. bu toplantılar uzun süre devam etti.
kısa keserek, freud’un yaşamının son dönemine değinelim biraz. psikanalitik kuram abd ve ingiltere’de de fazlasıyla popülerlik kazanmış hatta yaratıcısı freud’un adı anılmadan tartışılmaya başlanmıştı. yaratıcısının adını gölgede bırakacak bir üne kavuşmuştu psikanaliz.
freud’un en küçük kızı anna freud da babasının izinden giderek psikanalist olmuştur. özellikle “çocuk psikolojisi” alanında hâlâ saygınlığını koruyan biridir. melanie klein ile girdiği uzun yıllar süren akademik tartışma meşhurdur.
yıllar içerisinde, bir sağaltım yöntemi olarak görülecek olan antidepresan ilaçların ortaya çıkışıyla beraber; edebiyatın, tıbbın, antropolojinin ve dinler tarihinin kıyılarında gezinen “psikanalitik kuram” unutulmaya yüz tutmuştur.
naziler, iktidarı tamamen ele geçirdiklerinde freud’un kitaplarını meydanlarda yakmışlar, yıllar evvel kurduğu yayınevini talan ettikten sonra kapatıp mühürlemişler ve freud’u da göç etmeye zorlamışlardır.
o dönemde oldukça iyi kazanmasına rağmen bütün ailesini gitmeyi karar verdiği londra’ya götürmesini sağlayacak parayı denkleştirememiştir. çünkü naziler, ülkeden çıkış parası istemişlerdir (yüklü miktarda) yani bir nevî haraç. bunun üzerine yakın dostu marie bonaparte’ın (napoleon bonaparte’ın yeğeni) maddi desteğiyle yaşlı kız kardeşleri hariç bütün yakınlarıyla beraber londra’ya hicret etmiştir. gitmeden evvel naziler ona bir evrak imzalatmışlardır. evraktaki metni paylaşıyorum.
erklärung. ıch bestätige gerne, dass bis heute den 4. juni 1938, keinerlei behelligung meiner person oder meiner hausgenossen vorgekommen ist. behörden und funktionäre der partei sind mir und meinen hausgenossen ständig korrekt und rücksichtsvoll entgegen gereten. wien, den 4. juni 1938
prof. dr. sigmund freud
türkçesi:
beyan. 4 haziran 1938’e değin, şahsıma ve hane halkına rahatsızlık verilmediğini kendi isteğimle teyit ediyorum. parti yetkilileri, bana ve aileme karşı her zaman düzgün, ölçülü davranmışlardır.
4 haziran 1938, viyana. prof. dr. sigmund freud
sigmung freud, viyanalı yahudi bir nörologtur. freud, psikanaliz kuramını ortaya atmadan önce hâlihazırda “psikoloji” adlı bir disiplin vardı. ancak “psikoloji” disiplini pek itibar görmüyordu dünyada. akli melekelerini yitirdikleri düşünülen varlıklı kimseler, özellikle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında isviçre’de bolca bulunan rehabilitasyon merkezlerine kaldırılıyorlardı. tıpkı tüberkülozdan muzdarip olanlar gibi. psikologlar da bu kişilere bir nevî “hasta bakıcı” olarak refakat ediyorlardı. hastalara uygulanan tedavi yöntemleri bilimsel temelden yoksundu, çoğunlukla alternatif yöntemlerdi. psikiyatri sözcüğü ise 19. yüzyılın başından beri bir ıstılah/terim olarak kullanılıyordu. fakat “psikiyatri” , akademik camialarının üzerinde fikir birliğine vardığı bir disiplin değildi.
psikanaliz kavramının isim babası ise freud’un hocalarından biri olan breuer’dir. ancak breuer yalnızca ismin mucididir, psikanalitik tekniğin değil. freud, psikanalitik kuramı geliştirdiğinde bütün dünyanın ilgisini çekmeye başladı. bu ilgi öylesine arttı ki, psikanalist olma hevesiyle yanıp tutuşan, 30’lu yaşlardaki genç entelektüeller freud’un evinde toplanmaya başladılar. bir süre sonra her çarşamba günü, akşam yemeğinden sonra freud’un evinde buluşmaya karar verdiler. buna da “çarşamba psikoloji toplantıları” denildi. freud’a büyük saygı duyduklar için ona “herr professor” diye hitap ediyorlardı, zamanla bir tür ulvi lakap haline geldi.
bu toplantılara katılanlar arasında: alfred adler, carl gustav jung, otto rank, ernest jones, karl abraham, max eitingon, sandor ferenczi gibi isimler vardır. bugün, büyük bir kitabevinin psikoloji kitaplığına baktığınızda göreceğiniz kült psikoloji kitaplarının yüzde doksanından fazlası bunların eserleridir. hepsi, freud’un eski öğrencileridir.
freud, bu toplantıları yeterli bulmadığı için 1907’de “wiener psychoanalytische vereinigung” (viyana psikanaliz derneği) kuruldu.
herkesin dilediğinde söz alabildiği, tatlıların yendiği, puroların içildiği, samimiyetin ön planda olduğu “çarşamba toplantıları” yerini hiyerarşinin apaçık hissedildiği ve ciddiyetin önem kazandığı dernek toplantılarına bıraktı. artık kimin ne kadar konuşacağına doğrudan doğruya freud karar veriyordu. bu toplantılar uzun süre devam etti.
kısa keserek, freud’un yaşamının son dönemine değinelim biraz. psikanalitik kuram abd ve ingiltere’de de fazlasıyla popülerlik kazanmış hatta yaratıcısı freud’un adı anılmadan tartışılmaya başlanmıştı. yaratıcısının adını gölgede bırakacak bir üne kavuşmuştu psikanaliz.
freud’un en küçük kızı anna freud da babasının izinden giderek psikanalist olmuştur. özellikle “çocuk psikolojisi” alanında hâlâ saygınlığını koruyan biridir. melanie klein ile girdiği uzun yıllar süren akademik tartışma meşhurdur.
yıllar içerisinde, bir sağaltım yöntemi olarak görülecek olan antidepresan ilaçların ortaya çıkışıyla beraber; edebiyatın, tıbbın, antropolojinin ve dinler tarihinin kıyılarında gezinen “psikanalitik kuram” unutulmaya yüz tutmuştur.
naziler, iktidarı tamamen ele geçirdiklerinde freud’un kitaplarını meydanlarda yakmışlar, yıllar evvel kurduğu yayınevini talan ettikten sonra kapatıp mühürlemişler ve freud’u da göç etmeye zorlamışlardır.
o dönemde oldukça iyi kazanmasına rağmen bütün ailesini gitmeyi karar verdiği londra’ya götürmesini sağlayacak parayı denkleştirememiştir. çünkü naziler, ülkeden çıkış parası istemişlerdir (yüklü miktarda) yani bir nevî haraç. bunun üzerine yakın dostu marie bonaparte’ın (napoleon bonaparte’ın yeğeni) maddi desteğiyle yaşlı kız kardeşleri hariç bütün yakınlarıyla beraber londra’ya hicret etmiştir. gitmeden evvel naziler ona bir evrak imzalatmışlardır. evraktaki metni paylaşıyorum.
erklärung. ıch bestätige gerne, dass bis heute den 4. juni 1938, keinerlei behelligung meiner person oder meiner hausgenossen vorgekommen ist. behörden und funktionäre der partei sind mir und meinen hausgenossen ständig korrekt und rücksichtsvoll entgegen gereten. wien, den 4. juni 1938
prof. dr. sigmund freud
türkçesi:
beyan. 4 haziran 1938’e değin, şahsıma ve hane halkına rahatsızlık verilmediğini kendi isteğimle teyit ediyorum. parti yetkilileri, bana ve aileme karşı her zaman düzgün, ölçülü davranmışlardır.
4 haziran 1938, viyana. prof. dr. sigmund freud
devamını gör...
1 ocak 2021 doğalgaz ve elektrik zammı
doğalgaza 1%, elektriğe 6%zam geldi.
kaynak
kaynak
devamını gör...
bugün benim doğum günüm
25'e kadar sevdiğim bir cümleydi. bugün anladım ki artık bir yük olacak bugün ve sene-i devriyeleri.
devamını gör...
türk yahudileri
15. yy'nin sonlarında ispanyol engizisyonundan osmanlı tarafından kurtarılan ispanyol yahudilerinin soyundan gelen insanlar. 15.yy ispanyolcasının osmanlı topraklarında günümüze kadar evrile evrile gelen halini konuşmalarına rağmen bugün kendilerini türk
yahudileri olarak tanımlamaktadırlar. zaten 1950 sonrası kuşağın anadili de türkçe olmuş vaziyette.
(bkz: ladino)
eskiden istanbul, izmir, selanik, edirne, üsküp, budapeşte, belgrad önemli türk yahudi merkezleriyken bugün hemen hemen hepsi israil'de yaşamaktadırlar. israil yarım milyona yaklaşan önemli bir türk yahudisi popülasyona sahipken türkiye'de yalnızca 25 bin civarında ya varlar ya yoklar. israil'de giden insanlar hep ''ya işte türkçe konuşurken biri geldi bizimle türkçe konuşmaya başladı'' diye hikayeler anlatırlar. ha işte onlar türk yahudileri oluyor.
yahudileri olarak tanımlamaktadırlar. zaten 1950 sonrası kuşağın anadili de türkçe olmuş vaziyette.
(bkz: ladino)
eskiden istanbul, izmir, selanik, edirne, üsküp, budapeşte, belgrad önemli türk yahudi merkezleriyken bugün hemen hemen hepsi israil'de yaşamaktadırlar. israil yarım milyona yaklaşan önemli bir türk yahudisi popülasyona sahipken türkiye'de yalnızca 25 bin civarında ya varlar ya yoklar. israil'de giden insanlar hep ''ya işte türkçe konuşurken biri geldi bizimle türkçe konuşmaya başladı'' diye hikayeler anlatırlar. ha işte onlar türk yahudileri oluyor.
devamını gör...
karnavalkızı
daha önce doğum günümde kimsenin doğum gününü kutlamamıştım*. doğum günün kutlu olsun sevgili karnavalkızı.
sevdiklerinle birlikte mutlu ve huzurlu bir ömür dilerim. mutlu yıllar, keyifli sözlükler.
sevdiklerinle birlikte mutlu ve huzurlu bir ömür dilerim. mutlu yıllar, keyifli sözlükler.
devamını gör...
hercai
hiçbir şeyde kararlı olmayan kimse. *
devamını gör...
21 ocak 2021 izmir depremi
olmasından beş dakika önce başlık açıp tanım giren arkadaşları tebrik ettiğim depremdir.
ayrıca @hazall ile bir meseleyi enine boyuna konuşurken yakalandım. bu da anımız olsun diye tarihe not düşüyorum.
ayrıca @hazall ile bir meseleyi enine boyuna konuşurken yakalandım. bu da anımız olsun diye tarihe not düşüyorum.

devamını gör...
fazla kahve içmenin kötü hissettirmesi
bilmiyorum bu durum sadece bende mi oluyor ?
bünyem yüksek doz kafeine garip bir tepki veriyor, baş ağrısı,halsizlik hissi,t,titreme ile görülen terleme,gözlerde kızarıklık,nefes darlığı,mide bulantısı,hüzün,depresif ruh hali,pişmanlıkları düşünmek,huzursuzluk,boyunda kasıntı.
içmiyorum lan bundan sonra kahve falan
bünyem yüksek doz kafeine garip bir tepki veriyor, baş ağrısı,halsizlik hissi,t,titreme ile görülen terleme,gözlerde kızarıklık,nefes darlığı,mide bulantısı,hüzün,depresif ruh hali,pişmanlıkları düşünmek,huzursuzluk,boyunda kasıntı.
içmiyorum lan bundan sonra kahve falan
devamını gör...
karısıyla yatmayan adam
covid-19 testi pozitif çıktığından mütevellit gerekli tedbirleri yerine getiren bilinçli eş.
devamını gör...
cemal süreya
gereğinden fazla övülen balon şair. ikinci yeni şiir akımının öncülerinden, uyaksız vezinsiz şiirin suyunu çıkaran kişidir.
(bkz: ehh yeter be kuşları uçurduğunuz)
(bkz: ne yapayım hayat kısaysa)
(bkz: ehh yeter be kuşları uçurduğunuz)
(bkz: ne yapayım hayat kısaysa)
devamını gör...
yazarların üzülünce yaptıkları şeyler
internette anlamsızca gezmek falan bir şekilde kendimi oyalamaya çalışıyorum yoksa çok daha kötü oluyor.
devamını gör...
sözlükte hep aynı yazarları görmek
tribünlerden takip edip sahaya inmeyen, ayda yılda bir yazan yazarlar nedeniyle böyle bir his var. her başlıkta gördüğüm bazı yazarlarla tanış olmuşuz gibi hissediyorum mesela ben de bu yüzden. ya da gerçekten sadece biz varız başka kimse yok. e sen bensen, ben sensem ben kimim? biz şimdi neyiz?
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
i think she is the saddest girl to ever hold a martini.
-vanilla sky.
-vanilla sky.
devamını gör...
alex
irene pepperberg isimli hayvan psikoloğu olan doktorun, 30 yıl boyunca yaptığı birçok çalışmada kullandığı afrika gri papağanı'nın ismidir.
söylenenlere göre ölmeden önce sahibine "benim için üzülme lütfen, seni seviyorum" demiştir. ıq'sunun yetmiş yedi olduğu bilinir.
söylenenlere göre ölmeden önce sahibine "benim için üzülme lütfen, seni seviyorum" demiştir. ıq'sunun yetmiş yedi olduğu bilinir.

devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
artık altının girdi yazılmaması için kitlenmesi gereken nickaltı. sayın yazarda girdiği onca kaliteli tanımların ardından böyle bir sürü tartışma ile burada ki yazarlık kariyerini bırakmak istemezdi, isteseydi kendisine yakışmazdı.
allahtan durumum vardı da tüm girdileri okudum* hoş sohbetli ve güzel entryleri olan bir yazardı okumayı severdim kendisini, yarım saat sonra yazsa yine okurum ancak tarafları okan bayülgen sunuculuğunda kapıştırmaya çalışmanın kimseye faydası yok. hatta konu ile hiç alakası olmayan yazarları sırf uyuşmuyorsunuz diye dahil etmeye çalışmak ve alakasız alakasız hedef göstermekte ayrıca çok gereksiz.
allahtan durumum vardı da tüm girdileri okudum* hoş sohbetli ve güzel entryleri olan bir yazardı okumayı severdim kendisini, yarım saat sonra yazsa yine okurum ancak tarafları okan bayülgen sunuculuğunda kapıştırmaya çalışmanın kimseye faydası yok. hatta konu ile hiç alakası olmayan yazarları sırf uyuşmuyorsunuz diye dahil etmeye çalışmak ve alakasız alakasız hedef göstermekte ayrıca çok gereksiz.
devamını gör...
sonuna nokta konulmayan tanım
uyarılmaya mahkum yazar veya çaylak itemi.
devamını gör...