güneş (yazar)
(bkz: tabii biz kimiz ki)*
devamını gör...
güneş gözlüğü
güneş ışığından korunmaya* ek olarak insanlarla doğrudan göz temasını engellemek için kullandığım gözlük çeşidi.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
fransız şair peguy;
“insan 20 yaşında ve şairse bu onun
20 yaşında olduğunu gösterir,
ama 40 yaşında ve şairse, bu onun
gerçekten şair olduğunu gösterir” der.
ve ülkü tamer
“içime çektiğim hava değil, gökyüzüdür”
diyen gerçek şairdir.
“insan 20 yaşında ve şairse bu onun
20 yaşında olduğunu gösterir,
ama 40 yaşında ve şairse, bu onun
gerçekten şair olduğunu gösterir” der.
ve ülkü tamer
“içime çektiğim hava değil, gökyüzüdür”
diyen gerçek şairdir.
devamını gör...
ağlatan animeler
banana fish,violet evergarden,erased ve kimi no na wa.
uzun zamandır anime izliyorum ama bunlar kadar ağlatan bir animeye rastlamadım.özellikle violet evergarden animesinin her bölümünde deli gibi ağladım.derecelendirmek gerekirse şöyle olur*;
1- violet evergarden*
2- banana fish*
3- erased*
4- kimi no na wa*
uzun zamandır anime izliyorum ama bunlar kadar ağlatan bir animeye rastlamadım.özellikle violet evergarden animesinin her bölümünde deli gibi ağladım.derecelendirmek gerekirse şöyle olur*;
1- violet evergarden*
2- banana fish*
3- erased*
4- kimi no na wa*
devamını gör...
fırın sütlaç
sütlacın sevdiğim tek şekli. evde yapılanı ve kafelerde satılanları pek sevmem. en iyisi de esnaf lokantalarında yapılır..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
pericles gibi geldiğim bu şehri, yeni yaralarla, zırhım eski bir kumaş gibi dökülmüş halde terkediyorum. bazı yenilgiler, büyük zaferlerin o kadar da büyük olmadığını farkettiğinde başlıyor. edebiyata sığınıyorum, kan kaybeder gibi kelime kaybederken bile. tek bir yerinde bile bir savaş kaybetmediğim bu şehri, delik deşik bir halde geride bırakıyorum. ilk adımımda yüzüme vuran aydınlık şimdi son kez sırtıma vuruyor, gölgemi şehrin dışına taşırarak. hasbelkader ayaktayım, göğsümde bunca yara varken, hasbelkader ayaktayım muhtemel. bir dolu kurşundandır yüreğim. bütün dünya benim varsayıp merdivenlerini geçtiğim bu şehirden, ufak bir toz tanesi olduğumun bilincinde dönüyorum. zaferlerden yoksun koca bir hayata, bir mağlubiyet daha ekleyip dönüyorum sırtımı .
...ve bilmiyorum, insanlar savaşları nasıl kazanır, hiç bilmiyorum. yorgun argın, ayakta duramayacak kadar yara içindeyken hangi mücadeleden galip çıkar insan, bilmiyorum. bilmiyorum, bunca umutsuzluğa rağmen ayakta kalmanın ne kazandırdığını. çürüyorum, içten içe . koca bir yükü sırtımda taşımaktan darmadağın halim. hiç sevilmiyor oluşum bir nişan gibi zırhıma iliştirilmiş, pericles gibi girdiğim bu şehri, akhilleus'dan bin beter terk ediyorum. yorgunum, bulduğum ilk bedenin üzerine yığılıp kalacak kadar. cümleler silikleşiyor, kafamın içi yangın yeri. içimde bir şey öldü , biliyorum. ölmez sandığım bir şeyin, cesedini yakıyorum içimde. ben, bugün ilk kez bir tanrıya yalvarmanın hayalini taşıyorum bir meşale gibi. arkamda bir şehir var, içinde kendimi de yakmak istediğim. bir çok uzvum eksik, yine de sürünmeden terk ediyorum. biraz daha yaşamak için kaçtığım ne tür zarar varsa, içinde buluyorum kendimi artık, yaşama bir parça inanç gösterecek cürreti bulamadığımdan. içten içe ölüyorum ve biliyorum ben öldükten sonra kimse bir kitap gibi beni okuyamayacak.
yaşım 27, sylvia plath'i gereğinden daha erken anladım.
tüm maruzatım budur.
...ve bilmiyorum, insanlar savaşları nasıl kazanır, hiç bilmiyorum. yorgun argın, ayakta duramayacak kadar yara içindeyken hangi mücadeleden galip çıkar insan, bilmiyorum. bilmiyorum, bunca umutsuzluğa rağmen ayakta kalmanın ne kazandırdığını. çürüyorum, içten içe . koca bir yükü sırtımda taşımaktan darmadağın halim. hiç sevilmiyor oluşum bir nişan gibi zırhıma iliştirilmiş, pericles gibi girdiğim bu şehri, akhilleus'dan bin beter terk ediyorum. yorgunum, bulduğum ilk bedenin üzerine yığılıp kalacak kadar. cümleler silikleşiyor, kafamın içi yangın yeri. içimde bir şey öldü , biliyorum. ölmez sandığım bir şeyin, cesedini yakıyorum içimde. ben, bugün ilk kez bir tanrıya yalvarmanın hayalini taşıyorum bir meşale gibi. arkamda bir şehir var, içinde kendimi de yakmak istediğim. bir çok uzvum eksik, yine de sürünmeden terk ediyorum. biraz daha yaşamak için kaçtığım ne tür zarar varsa, içinde buluyorum kendimi artık, yaşama bir parça inanç gösterecek cürreti bulamadığımdan. içten içe ölüyorum ve biliyorum ben öldükten sonra kimse bir kitap gibi beni okuyamayacak.
yaşım 27, sylvia plath'i gereğinden daha erken anladım.
tüm maruzatım budur.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
biz yetmişliler seksenliler,
hüzünlü mahzun bir nesildik biz,
yetmişliler seksenliler.
büyüklerimiz az sevdi bizi,
küçüklerimiz az saydı.
bir yanımız hep ezik kaldı,
ondan bitmiyor eskileri anmalarımız.
*elma kokan salon*
hüzünlü mahzun bir nesildik biz,
yetmişliler seksenliler.
büyüklerimiz az sevdi bizi,
küçüklerimiz az saydı.
bir yanımız hep ezik kaldı,
ondan bitmiyor eskileri anmalarımız.
*elma kokan salon*
devamını gör...
her şey yolunda giderken gelen rahatsızlık hissi
hayatın dört dörtlük olmasada dörtte üçlüktür.
her şey planların dahilindedir. tutuğun takım üç puanı üç golle almıştır. birileri "iyi varsın" minvelinde konuşmuştur. annen en sevdiğin yemeği hazırlamıştır. home office çalışırsın arayan soran yoktur. işte tam ne güzel gidiyor derken, sanki yolda yürürken boka basmış gibi hissedersin.
yüreğin daralır, geniş eve sığamazsın, nefes almak için dışarıya atarsın kendini yine de çare olamazsın. o uzaklardan gelen o kötü hise. tat alamazsın, bok çuvalı gibi yığılırsın odana, salak saçma videolar izlerken bulursun kendini.
ta ki bu kara delikten çıkış kapısı bulana kadar.
her şey planların dahilindedir. tutuğun takım üç puanı üç golle almıştır. birileri "iyi varsın" minvelinde konuşmuştur. annen en sevdiğin yemeği hazırlamıştır. home office çalışırsın arayan soran yoktur. işte tam ne güzel gidiyor derken, sanki yolda yürürken boka basmış gibi hissedersin.
yüreğin daralır, geniş eve sığamazsın, nefes almak için dışarıya atarsın kendini yine de çare olamazsın. o uzaklardan gelen o kötü hise. tat alamazsın, bok çuvalı gibi yığılırsın odana, salak saçma videolar izlerken bulursun kendini.
ta ki bu kara delikten çıkış kapısı bulana kadar.
devamını gör...
abelard ve heloise
bu hikaye, beni en çok heloise'in sevgisinin eriştiği olgunlukla etkiledi, ve kendisine duyulan sevgiyi yorumlayışıyla. ben de bu kadın gibi sevmeliyim dedim, birincil örneğim olmasa da, var olduğundan haberdar olduğum bu sevgi bana ilham olacak.
abelard, çağının önemli bir filozofu. aynı zamanda bir şair de. hristiyanlığı dönemin inançlarına aykırı sayılabilecek bir şekilde yorumladığı için hoş görülmüyor, ama aynı zamanda ondan ilham alan tutkulu öğrencileri var. bunlardan biri dayısı tarafından abelard'a teslim edilmiş olan heloise. heloise son derece akıllı bir kadın, abelard'dan bir şeyler öğrenmek adına sonsuz bir arzu duyuyor. bu arzu zamanla bilgiye değil, abelard'a yönleniyor, ve tabii karşılıklı olarak.
bu ilişkiye kesinlikle tahammülü olmayan heloise'in dayısı bir gün arkadaşlarıyla abelard'a saldırarak onu hadım ediyorlar.
hikaye kısaca böyle, ben içeriğinden değil, bana öğrettiklerinden bahsetmek istiyorum. bahsi geçen eser, heloise abelard'ın kurduğu manastırda rahibelik yaparken, abelard ise paris'te ders verirken, birbirlerine yazdıkları mektupların oyunlaştırılmış hali.
abelard'ın sevgisi, bir eliyle heloise'i tanrı'ya doğru koşması için özgür bırakır görünmek isteyen, diğer eliyle ise onu sımsıkı tutan ve kıskanan bir sevgi. bu benim açımdan, kendini kandırma ile, kendine ve sevdiğin kişiye eziyeti yaşatma ile dolu; iktidarı kendi elinde tutmaya çalışan ve sürekli karşısındaki insanı manipüle eden bir sevgi. kendi acizliği içten içe isterken, heloise'e ölümlüyü sevmek acizliktir diyor abelard. ah, ne diyeyim, hristiyan aşkların sorunu bu işte, acizliğin bir nimet olduğunu bilmek yerine onu ensende bir bıçak gibi taşımak.
son derece tanıdık aslında abelard'ın hapsedici sevgisi, tanrı'ya birbirleri aracılığıyla ulaşmaya çalışan aşıklar çoğu kez dünyada kendilerine cehennemi yaşatır. ben böyle olması gerektiğini düşünmüyorum. ve bence heloise de düşünmüyor, ama karşısında inancının kılıçlarını kendine döndürmüşken yürümeye çalışan bir adam var. sağlıklı bir adam değil bu, son derece bilinçli ve fedakarca sevmeye hazır heloise'e cevap veremez.
heloise ise biliyor ki, tanrı ile olan ilişkisinde abelard bir adım olmak zorunda değil, yan yana da yürüyebilirler. abelard aslında bu hastalıklı haliyle heloise'i tanrı'ya yönlendirmekten çok uzaklaştırıyor. bu uzaklığın izlerini görebiliyoruz, abelard inancı çalıyor aslında heloise'ten. buna rağmen heloise, yorgunlukla "başardım işte", diyor. tanrı'ya doğru yürüyorum, sevmiyorum artık seni. ben bu yolculuğu heloise'in biricik yolculuğu olarak gördüğüm için sevdim, iki kişilik bir aşk hikayesinden etkilendiğim için değil. onu gerçekten değerli bir kimliği olan bir kadın olarak görüyorum. "tanrı böyle sevemiyorsa, ben de sevgimi tanrı yaparım" dese dahi, benim için bir örnek, çünkü onu tanrı düşüncesi adına yanıltan abelard. ifadelerinde görüyor ki heloise, abelard'ın durumunun gayet bilincinde. ama seviyor, ondaki insan oluşu seviyor bir şekilde.
yine de biz acıklı olan bu hikayeyi bir trajedi olarak algılamayalım, heloise'i görelim, abelard'ların heloise'leştirdiklerini görelim bence.
devamını gör...
yks 2021
uykumu kaçıran sınavdır
devamını gör...
cumhurbaşkanlığı millet kütüphanesi
2020 senesinin başında açılmış 4 milyon basılı kaynak, milyonlarca elektronik kaynak ile türkiye'nin en geniş dermesine sahip kütüphanelerinden biridir.
mesleğin içinden biri olarak söylüyorum, inanılmaz donanımlar satın alındı. kurulan teknolojik sistemin, güvenlik önlemlerinin, ödünç iade işlem kabiliyetinin, akıllı raf, raf asansörü, kitap bandı vb maliyetlerin haddi hesabı yok. olmasın da. yatırım yapılacaksa ülkenin kütüphanesine yapılsın, diyanetine değil o ayrı. işletecek firma için de bir şeyler söyleyeyim; rüşdünü ispat etmiş, bunun altından kalkabilecek bir güçte. sistem çalışır yani. patlamaz o kesin.
ancaaaak;
bir ancak olmasa şaşardık di mi?*
kütüphanenin kütüphanecilik hizmetlerini gerçekleştirmesini, yayınların bibliyografik kayıtlarının oluşturulmasını ve düzenlenmesini, kayıt kalitesini ve dahi dermenin kendisini dünya ile paylaşacak marc standartlarını sağlayacak olan program "yerli ve milli" olduğu iddiası güden* boşluk doldurmaca esasına dayalı bir program. inanılmaz bir seçim gerçekten. yani şu mesleki olarak o kadar komik ki tam olarak ifade edebildim mi durumu emin değilim.
dünyanın en pahalı dış donanımına sahip bir şahin iç aksamı düşünün. motoru, freni falan. öyleli. yani.
mesleğin içinden biri olarak söylüyorum, inanılmaz donanımlar satın alındı. kurulan teknolojik sistemin, güvenlik önlemlerinin, ödünç iade işlem kabiliyetinin, akıllı raf, raf asansörü, kitap bandı vb maliyetlerin haddi hesabı yok. olmasın da. yatırım yapılacaksa ülkenin kütüphanesine yapılsın, diyanetine değil o ayrı. işletecek firma için de bir şeyler söyleyeyim; rüşdünü ispat etmiş, bunun altından kalkabilecek bir güçte. sistem çalışır yani. patlamaz o kesin.
ancaaaak;
bir ancak olmasa şaşardık di mi?*
kütüphanenin kütüphanecilik hizmetlerini gerçekleştirmesini, yayınların bibliyografik kayıtlarının oluşturulmasını ve düzenlenmesini, kayıt kalitesini ve dahi dermenin kendisini dünya ile paylaşacak marc standartlarını sağlayacak olan program "yerli ve milli" olduğu iddiası güden* boşluk doldurmaca esasına dayalı bir program. inanılmaz bir seçim gerçekten. yani şu mesleki olarak o kadar komik ki tam olarak ifade edebildim mi durumu emin değilim.
dünyanın en pahalı dış donanımına sahip bir şahin iç aksamı düşünün. motoru, freni falan. öyleli. yani.
devamını gör...
rüyada liseye geri döndüğünü görmek
rüyamda lisede okumaya değil öğretmenlik yapmaya gidiyorum ben. bir şey de anlatamıyorum, çocuklar benimle dalga geçip yüzüme gülüyorlar. kendimi içten içe yargılayan bilinçaltım burada ortaya çıkıyor. uyurken de rahat yok.
devamını gör...
sosyal medyadan eşine mesaj atan genci bıçaklayan adam
eline sağlık iyi yapmış. milletin karısına kızına kötü niyetle mesaj atarsan öyle olur.
devamını gör...
sizin hiç babanız öldü mü
bu şiiri ne zaman okusam ya da duysam, basıyorum küfürü. cemal süreyya'yı ya da şiiri sevmediğimden değil babamı çok sevdiğim için.
neden sonra sakinleşiyorum. kalbime saplanan ok çıkmış oluyor. ne yazmış adam diyorum. nasıl vermiş duyguyu, tam şairliğine şapka çıkarıyorum, bu seferde aklıma şiiri babası ölmeden önce yazdığı geliyor. yine basıyorum küfürü...
bu şiirle aramda sin kaflı ve dalgalı bir ilişki var.
neden sonra sakinleşiyorum. kalbime saplanan ok çıkmış oluyor. ne yazmış adam diyorum. nasıl vermiş duyguyu, tam şairliğine şapka çıkarıyorum, bu seferde aklıma şiiri babası ölmeden önce yazdığı geliyor. yine basıyorum küfürü...
bu şiirle aramda sin kaflı ve dalgalı bir ilişki var.
devamını gör...
unutulmayan lise anıları
derste batak atarken müdür yardımcısının birden arama yapmak için girmesi ve bizim kağıtları toplayacak vaktimizin olmaması herkesin kahkaha atarak dakikalarca gülmesi müdürde dahil.
devamını gör...





