seviyeli bir sekilde olursa tadından yenmez..
devamını gör...

genelde şehir kargaşasında yaşayan insanların sahip olmadığı özellik. kırsal kesimlerdeki insanların daha sakin hayatları olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...

n. h. kleinbaum tarafından yazılan kitap. tom schulman tarafından senaryosu yazılan bir filmi vardır. robin williams john keating isimli edebiyat öğretmeni karaktere hayat vermiştir.

kitapta geçen şiir:

oy reis, koca reis, alnımızın akıyla döndük seferden.
savuşturup onca belâ, onca fırtınayı, sonunda murada erdin.
işte liman, bak, çanlar çalıyor, bayram ediyor ahali,
gördüler pupa yelken geliyor, gözüpek, gözü yeşil yelkenli.
neyleyim, neyleyim ki ama...
bu kan damlalarını nideyim?
gayri uzanmış güverteye reis,
soğumuş ellerini mi öpeyim?oy reis, koca reis, kalk da şu çanları dinle bari!
baksana, senin bayrağın çekilen, senin şarkın söyledikleri!
senin için bu çiçekler, senin için toplaştılar sahillerde,
seni çağırıyorlar, bak, senin adın geziyor dillerde!
gel, reis ağacığım benim,
kolumun üstüne yatırayım seni.
çoktan öldüğünü unuttum ama,
bu kan damlalarını nideyim?reis cevap vermiyor sözüme, dudakları söylemez olmuş,
ağam kolumu duymuyor bile, ne yüreği ne kalbi kalmış.
sağ salim demir attı gemi, bitti artık sona erdi sefer,
savuşturup onca belâyı, kazanılan bir güzelim zafer.
bayram etsin sahil, çalsın davullar!
yalnız bırakın beni gideyim! ...
reisin yattığı güvertenin üstünde
böyle dolaşmayıp da nideyim?
1865
çeviren: can yücel
devamını gör...

evet ben de bu şekilde tanım girebiliyorum. kimse tıp bilgimizi sınamasın.!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sefa behçet aysan.
1949 ankara doğumlu şair ve doktor.
girit göçmeni şair edip aysanın oğlu. ilk okulu demirlibahçe*de, orta okulu selimiye kışlası*nda, liseyi kuleli askeri lisesi*nde okuyarak ankara tıp fakültesine askeri öğrenci olarak girmiştir. tek çocuğu olan kızı, şair ve dramaturg eren aysandır.

12 mart muhtırası zamanında ceza yasasının 141. maddesi*ne dayatılan iddia ile tutuklanmış ve tıp öğrenimine ara vermek zorunda kalmıştır. 5 ay harbiye, selimiye, kartal, maltepe, ankara/mamak ve ankara/merkez cezaevlerinde yattıktan sonra aklanarak cezaevinden çıkmıştır. bir dönem çeşitli dergilerde ve özel kurumlarda çalışmış daha sonra fakülteyi bitirip ankara numune hastanesinde psikiyatri bölümünden uzmanlık alarak ruh ve sinir hastalıkları uzmanı olmuştur.

orta okul yıllarında yazmaya başladığı şiirleri lisedeyken biraz daha geri planda kalmıştır. içine girmemesi mümkün olmayan öğrenci olayları kendisine hareketli bir gençlik yaşatmıştır. cezaevinde ve sonrasında çalıştığı dergilerde yazmaya devam eden aysan şiirlerinde de hep vurguladığı iyiliğe ve sevgiye inanıyordu.

' şiir, mutlak iyileşmenin mümkün olduğu bir tür değildir fakat yazınsal olarak insanın iç dünyasını pek çok açıdan harekete geçirebilir. bizim edebiyatımız da şiirin geçtiği türlü yollardan geçerek kendini var etmiş, ilerletmiştir.'

aysanın şiirleri de bu yolun yolcusuydu. o da benim gibi dünyadan gelip geçen her şeyin; örneğin bir güvercinin bile sevindirilmesi, mutlu edilmesi gerektiğini düşünüyordu. çünkü yaşanmış ve yaşanacak olanların mutlak sonsuzluğu, onu yaşayan herkesin hissettiklerinden doğan güzelliklerle mümkündü. bizim edebiyatımız böylesi bir duygunun çocuğuydu ve bunu en iyi bilenlerden biriside aysandı..

ülkemizde ki cehaletin silinemez kara lekesi olan sivas katliamında ölene kadar şiirleriyle yaşama yön vermeye çalışmıştır. ölümünden sonra türk tabipler birliği tarafından her yıl düzenli olarak behçet aysan şiir ödülü düzenlenmeye başlanmıştır.

eserleri;
karşı gece, şairin ilk kitabı. 1983
sesler ve küller, şairin ikinci kitabı. yaşar nabi nayır şiir ödülü almıştır. 1984
eylül, şairin üçüncü kitabı. ceyhun atuf kansu şiir ödülü almıştır. 1986-1988
deniz feneri, şairin dördüncü kitabı. abdi ipekçi barış ve dostluk ödülü almıştır. 1987
şiirler, kitabı. 1990
behçet aysan, kitabı. 1993
üç kardeştiler, radyo oyunu. 1995
düello, bütün şiirleri. 2013

- gandalfgillerden ukdesi -
devamını gör...

kanka ne estetiği yaa. yüzüm oturdu bikere!
benimki niye oturmuyor arkadaş?
yaptırdıysan niye inkar ediyorsun?
inkar edeceksen niye yaptırıyorsun?

kaç sandalye koydun da oturabildi yüzün?
devamını gör...

şahsen, kitabı okuduktan sonra filminin çıkacağını duyduğumda kitabın vereceği etkiyi vereceğini düşünmüyordum çünkü kitaptan uyarlanan filmler genelde etkisini kaybeder düşüncesindeydim. ama beni yanılttı. film en az kitap kadar güzeldi -elbet kitap kadar ayrıntılı değildi- izlediğim en iyi kitaptan uyarlanan filmler arasında diyebilirim. ve son olarak bir alıntı yapmak istiyorum "call me by your name and i'll call you by mine."
devamını gör...

iktisatçıları krize sokan bu terim, aynı zamanda bilim felsefecilerinin de odak noktalarındandır.

deneysel araştırmalardaki bağımlı değişken dışında sabit olan bütün değişkenler, yani bağımsız değişkenlerdir. birden çok değişkenin var olduğu ve bu birden çok değişkenin etkilediği olay hakkında araştırma yaparken, inceleneni etkileyen tüm değişkenleri kullanarak bi sonuca ulaşmanın imkansız olması sebebiyle, bir değişken dışında diğer tüm değişkenlerin sabit tutulduğu varsayımlardır. bilimsel teori, hipotez ve araştırma böyle yürüdüğü için, bilim felsefecileri ortaya çıkar ve der ki : ''hoop hemşerim nereye.... bu işte bir irrasyonellik var birader bu iş böyle olmaz, siz bize bilim dediniz, ilim irfan dediniz, paradoks yok metafizik yok inanç yok dediniz. bu ne len o zaman köftehorlar'' diyerek konuya müdahil olmuşlardır. bilimciler(scientism) ve naiv bilim adamları bilimin objektifliğine zarar geleceği refleksiyle gerekçeler sıralandırsa da, bilim felsefeci abilerimiz, bilimin metafizikle yapılabileceğini, hatta bilimin dayanağının metafizik olduğunu, hatta ve hatta bilimin, dünyayı anlayabilmek için üretilmiş teorik bir dil olduğunu söylemişler. nerden bakılsa çok şık harekettir. alnından öpülesi bir cesarettir zamanının en büyük otoritesine kafa tutabilmek.
devamını gör...

türkiye'nin birçok ilini gezmiş biri olarak adeta kitap cenneti gibidir. büyük kitapçılarıyla beni mest edebilmiştir.
(bkz: dost kitabevi)
devamını gör...

egosunu tatmin etmek için emir yağdıran baskı kurmaya çalışan ünvanı yüksek kişiler.
devamını gör...

ah ah zamanında açamadık kafama tüküreyim diye tepki verdiğim başlıktır.
ulan açsaydık 5 yıl önce kafamızı kavanoza soksaydık minecraft oynasaydık şu an sözlüğe zenginlikten hologram yansıtmıştım kafama tüküreyim.
devamını gör...

ilkokulda deli gibi anadolu lisesi sınavlarına hazırlanan küçük ama yaşından evvel olgunlaşmış bir çocuk olmak. yaz girerken karne gününden önceki eğlencede sahneye çıkabilmek için yapılan elemeye emel'in o sene çıkmış "hovarda" adlı şarkısıyla katılmak, kazanınca dışarıdan belli etmemek ama içeride eurovision kazanmış kadar mutlu hissetmek, eve gidip olanları okul dönüşü anneye ballandıra ballandıra anlatmak, dolaptaki yeşil eriği bir kaseye doldurup tuzla kemirmek, televizyonda dönen klipleri izleyerek yeni şarkıları iyice zihne almak, mis gibi çiçek kokan bir akşamüstü sokakta bir saat oynayarak geçirmek ve sonrası biraz çalışıp mutlu bir uykuya dalmak... bir avuç çocukluk işte...
devamını gör...

bir frederic tuten kitabıdır.

herkesin bir edebi zevki vardır. kimi insan psikolojik çözümlemeler dolu kitaplardan başını kaldıramazken, kimi insan ucuz polisiyelerle huzur bulur. bazıları roman okumayı gereksiz bulurken, bazıları sadede roman okur. benim gibi edebiyat oburu bir insansanız her bulduğunuzu okursunuz. içinizdeki huzursuzluğu atmanın bir yoludur haksız bir rekabete karşı zaaf göstermek.

ama benim de diğerlerinden ayırdığım kitaplar var. en acı olayları bile ince bir mizahla yoğuran kitaplar baş tacımdır. bu da o kitaplardan biri.

frederic tuten 1934-1935 yılları arasında çin’de gerçekleşen uzun yürüyüşü kendine has muhteşem üslubu ile öyle bir anlatmış ki romanın belli sayfalarında kahkaha atmamak elde değil.

uzun yürüyüş, çin komünist partisinin koumintang güçlerinden kaçmak için yaptığı bir çekilmenin adıdır. büyük kayıplar verilen bu yürüyüş en sonunda mao zedung’un partinin başına geçmesi ve bildiğimiz çin halk cumhuriyetinin kurucu başkanı olması ile sonuçlanacaktı.

kitabı herhangi bir araştırma yapmadan okursanız da keyif alacaksınız elbette ama biraz araştırma ve dikkatle tuten’in bıraktığı ipuçlarını takip ederek başka büyük yazarları ve deforme edilmiş bazı paragrafların orijinalini bulup aldığınız keyif kat be kat arttırabilirsiniz.

düşünmeye cüret edin, harekete geçmeye cüret edin.
devamını gör...

varoluşsal olarak camus'yü etkileyen kierkegaard ve camus'den alıntı paylaşacağım.

yaşamla alakalı albert camus şöyle der:

--- alıntı ---

"yaşamın anlamsız olduğuna karar vermekle, yaşanılmaya değmez olduğuna karar vermek arasında fark vardır. yaşam anlamsızdır ancak yaşamaya değerdir."

--- alıntı ---

soren aabye kierkegaard ise:

--- alıntı ---

"hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ancak ileri doğru yaşanmak zorundadır."

"dünyaya ne zaman gelmek istediğimizi kimse sormaz, ne zaman gitmek istediğimizi de. hayat ne kadar boş ve anlamsız; bir insanın üzerine üç kürek toprak atıp gömüyor, arabadan iniyor, arabaya geri biniyor ve birbirimizi hâlâ yeterli yaşayacak ömrümüz kaldığı için teselli ediyoruz. fakat üçle on arasında ne kadar fark var ki; neden bu işi hemen halletmeyelim?”

--- alıntı ---

fakat unutulmamalıdır ki gerçek öğrenilmek için değil, kabul edilmek için vardır; öyle ya da böyle. hayat gibi. bizlere özünde kabul etmek düşer. kabul edip, bir noktada gerçeği ve ölümü kucaklamak. fakat ölmekten bahsetmiyorum. bütünsel bir bakış açısıyla özümsemekten bahsediyorum bütün bu trajediyi. tabii ben biraz felsefi bağlamda ele aldım konuyu. demem o ki intihar etmek için var olan sebepler vardır ve makuldür. aynı şekilde intihar etmemek için de sebepler vardır ve makuldür. özünde böyle bir gerçeklik içerisinde yaşadığımızdan her şeye şüphe duyulmalıdır. yaşama da ölüme de. neticede yaşam belki de tüm bu tablo karşısında anlamsızlığa kavuşur. fakat tablonun çerçevesi insanı daha da derin bir dehşete düşürür: bütün bu tablo, başından beri yalan ürünü olmasın?
devamını gör...

hiçbir şey hissetmiyorum. seviyormuş, özlüyormuş, sinirleniyormuş, mutluymuş, mutsuzmuş, nefret ediyormuş gibi yapıyorum sürekli. sürekli insanların karşımda verdiği tepkileri taklit ederek sürdürüyorum hayatımı. komik olan kısım ise kimse fark etmiyor bunu.
devamını gör...

b12 eksikliğinden arada adını unutan ben için annemin kullandığı söz öbeği.

ülkede b12 eksikliği olmayan var mı, diye sordurur.
devamını gör...

yalan, inşaat boşluklarına müdavim bir adamın cebindeki bir avuç şekerdir.

yalan, bir genç kızın sutyenine doldurduğu bir avuç pamuktur.

yalan, soluklar iyice hızlanıp bir anda durduğunda çarşaf beyazlığına dökülen bir avuç kandır.

yalan, gideceği bilinen kişinin hızını artırmak ve acıyı azaltmak için savrulan bir avuç küfürdür.

yalan, gözlerinden dalgalar geçen kızın gözlerinde konaklayan bir avuç siyah buluttur.

yalan, intihar eden balinaların üzerine serpilen bir avuç deniz suyudur.

yalan, bir avuçtur, iki el arasında küçük bir boşlukla oluşturulan.
yalan bir avuçtur.
devamını gör...

bundan sonra birçok kişinin başlıklara bakarken "birbiriyle uyumlu nickler" arayacağına yemin edebilirim, yakında ispatını da yapacağım. *

(bkz: kişi kendinden bilir işi)

edit: kelime hatası.
devamını gör...

hemsire olmak istiyordum hemsire oldum. ya keske baska seyler isteseydim cunku neyi kafaya koysam elde ediyorum, basariyorum.
devamını gör...

günaydın sözlükçüm,

yakındaysan atla gel yaptığım krepleri yiyelim? işte öyle güzel bir sabah!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim