entity
ingilizce varlık anlamına gelmektedir.
sidney j. furie tarafından yönetilen ve 1978 tarihli aynı adlı romanını uyarlayan frank de felitta tarafından yazılan 1982 amerikan yapımı doğaüstü korku filmidir. filmde barbara hershey, los angeles'ta görünmez bir saldırgan tarafından tecavüze uğrayan ve işkence gören bekar bir anne olarak rol alıyor.
küçük yaşlarda ekranlarda gösterildiğini hatırladığım bu ilginç film ; bir nevi cin tarzı bir varlığın bir kadına musallat olmasını konu alıyordu.uzun süre yalnız banyoya girerken tereddüt ettirebilecek etkisi olan yapım.
sidney j. furie tarafından yönetilen ve 1978 tarihli aynı adlı romanını uyarlayan frank de felitta tarafından yazılan 1982 amerikan yapımı doğaüstü korku filmidir. filmde barbara hershey, los angeles'ta görünmez bir saldırgan tarafından tecavüze uğrayan ve işkence gören bekar bir anne olarak rol alıyor.
küçük yaşlarda ekranlarda gösterildiğini hatırladığım bu ilginç film ; bir nevi cin tarzı bir varlığın bir kadına musallat olmasını konu alıyordu.uzun süre yalnız banyoya girerken tereddüt ettirebilecek etkisi olan yapım.
devamını gör...
utanç verici olmadığı halde utandıran durumlar
övülmek,iltifat edilmesi gereksiz yere utandırır insanı yüzün kızarır yere bakarsın ya da konuyu değiştirirsin.
devamını gör...
neredeyse hiçbir albümün başlığının açılmaması
aynısı film, dizi, oyuncu vb. başlıkları için de geçerli olan üzücü durum.
daha da üzücü olanı zahmet edip başlığı açtığınızda kimsenin yazmaması.
daha da üzücü olanı zahmet edip başlığı açtığınızda kimsenin yazmaması.
devamını gör...
günaydın sözlük
kapalı, bulutlu ve serin bir istanbul sabahından hepinize günaydın!
güneş gözlüklerine, kremlerine ve şemsiyelere mecbur olmayacağınız bu gününüz güzel geçsin!
güneş gözlüklerine, kremlerine ve şemsiyelere mecbur olmayacağınız bu gününüz güzel geçsin!
devamını gör...
motokurye terörü
yazar arkadaşın biraz offansive bir şekilde anlattığını düşünsem de hak verdiğim başlık.
özellikle trafikte sağ tarafımı sık sık kontrol eder oldum 4 yıldır. nerden geçecekleri belli olmuyor birine çarpacak mıyım, yoksa gelip o bana mı çarpacak, asfalta çıkartma mı olacak acaba kan parası da öder miyim bir d*l israfı için diye düşünmekten saçlarım dökülür oldu.
özellikle trafikte sağ tarafımı sık sık kontrol eder oldum 4 yıldır. nerden geçecekleri belli olmuyor birine çarpacak mıyım, yoksa gelip o bana mı çarpacak, asfalta çıkartma mı olacak acaba kan parası da öder miyim bir d*l israfı için diye düşünmekten saçlarım dökülür oldu.
devamını gör...
kemalizm'in demokrasi karşıtı bir hareket olması
bütün troller yazdığına göre buraya tekrar tanım girmeye karar verdim.
bu düşüncelerin temelinde şeriatı isteyip o ülkelere değil de gavur dediği topraklara gitmiş kadir mısıroğlu yatıyor. yoksa osmanlı halkının fikirlerine aşırı önem veren bir padişahlıkla yönetilip atatürk "çekil ben gelcem herkese söz dinletcem" dememiş ve ona uygun eylemler ve yeniliklerde de yapmamıştır tarihe değil cumhuriyete bile baksak yeterlidir.
ek olarak :
ali şükrü bey cinayetinin amacı atatürk'e katil damgası vurup onu koltuğundan etmekti. böylece cinayeti işleyenler kazanılmış zafer sonrası kurulacak yeni devletin başına kolayca geçeceklerdi.
kaynak : twitter.com/tsumut71/status...
ve bırakın kemalizmi atatürk'ü sevmeyen zihniyetler monarşi şeriat vb yapıya sahip demokrasiyle alakası olmayan ideolojilere sahipler zaten.
bu düşüncelerin temelinde şeriatı isteyip o ülkelere değil de gavur dediği topraklara gitmiş kadir mısıroğlu yatıyor. yoksa osmanlı halkının fikirlerine aşırı önem veren bir padişahlıkla yönetilip atatürk "çekil ben gelcem herkese söz dinletcem" dememiş ve ona uygun eylemler ve yeniliklerde de yapmamıştır tarihe değil cumhuriyete bile baksak yeterlidir.
ek olarak :
ali şükrü bey cinayetinin amacı atatürk'e katil damgası vurup onu koltuğundan etmekti. böylece cinayeti işleyenler kazanılmış zafer sonrası kurulacak yeni devletin başına kolayca geçeceklerdi.
kaynak : twitter.com/tsumut71/status...
ve bırakın kemalizmi atatürk'ü sevmeyen zihniyetler monarşi şeriat vb yapıya sahip demokrasiyle alakası olmayan ideolojilere sahipler zaten.
devamını gör...
okuyana kahkaha attıracak komik espriler
(bkz: erdoğan'ın basın özgürlüğünden vazgeçmeyeceğiz demesi) benim karnıma ağrılar girdi sizi bilmem.
devamını gör...
evgeny grinko
rus asıllı müzisyen, piyanist.. türkiye de valse, field gibi şarkıları ile popüleritesini kazansa da özünde icra ettiği sanatı her parçasıyla dinleyiciye ileten bir sanatçı..
buradan
buradan
devamını gör...
kırmızı pazartesi
kolombiya ve dünya edebiyatının güçlü kalemlerinden gabriel garcia marquez tarafından yazılan ve 1981 yılında yayınlanan yedinci romanının ismi. herkesin işleneceğinden haberinin olduğu ve kimsenin engel olmak için kılını kıpırdatmadığı namus cinayetini konu edinir. 1982 yılında nobel ödülü kazanmış bir romandır.
olay örgüsü ve karakterleri ile ön plana çıkan kitap, pek çok kişi tarafından okunması için tavsiye edilmektedir. o sebeple de internette hakkında devamlı araştırma yapılan bir eserdir.
yazar, bu kitabı çocukluğunda kasabada işlenen bir cinayetten yola çıkarak yazmıştır. kitabın kahramanı santiago nasar'ın öldürüleceğini, aslında kimin öldürüleceğini, ne zaman ve nasıl öldürüleceğini, daha en başından okuyanlar bilir. kitapta sırlı ve sürprizli bir konu değildir, çünkü öldürülecek olan kişi bellidir. üstelik kimse buna mani olmamakta ve herkes cinayeti seyretmektedir. yani tabiri caizse cinayete iştirak, bir katılım süreci yaşanmaktadır. yani katil tek ve yalnız hareket etmiyor. maktulün katili bir kişiden de fazla.
yazarın ününe ün katan dünya edebiyatına mal olmuş bu romanı 1987 yılında yönetmen francesco rosi tarafından da sinemaya uyarlanmıştır.
olay örgüsü ve karakterleri ile ön plana çıkan kitap, pek çok kişi tarafından okunması için tavsiye edilmektedir. o sebeple de internette hakkında devamlı araştırma yapılan bir eserdir.
yazar, bu kitabı çocukluğunda kasabada işlenen bir cinayetten yola çıkarak yazmıştır. kitabın kahramanı santiago nasar'ın öldürüleceğini, aslında kimin öldürüleceğini, ne zaman ve nasıl öldürüleceğini, daha en başından okuyanlar bilir. kitapta sırlı ve sürprizli bir konu değildir, çünkü öldürülecek olan kişi bellidir. üstelik kimse buna mani olmamakta ve herkes cinayeti seyretmektedir. yani tabiri caizse cinayete iştirak, bir katılım süreci yaşanmaktadır. yani katil tek ve yalnız hareket etmiyor. maktulün katili bir kişiden de fazla.
yazarın ününe ün katan dünya edebiyatına mal olmuş bu romanı 1987 yılında yönetmen francesco rosi tarafından da sinemaya uyarlanmıştır.
devamını gör...
kedi sevgisini sürekli milletin gözüne sokan tip
kinlerini, nefretlerini, içlerindeki huzursuzluğu sürekli ortalığa saçan, ota b.ka burnunu sokan tipten daha zararsızdır.
bir bitmediniz be..
bir bitmediniz be..
devamını gör...
fevkaladenin fevkinde
güzelliğin de üzerinde, en üst sınırda şahanelik anlamında kullanılan bülent ersoy tamlaması.
biraz daha abartılmış hali; fevkaladenin fevkindesinin de fevkinde olarak ifade edilebilir.
biraz daha abartılmış hali; fevkaladenin fevkindesinin de fevkinde olarak ifade edilebilir.
devamını gör...
mühendislerin kafadan kırık olması
yanlış bir önerme. zeki olmak veya zeki olarak adlandırmak gibi bir gayemiz yok. çözüme odaklıyız. birkaç adım sonrasını hesaplıyoruz. boş beleş işlerle uğraşanlar ile kafa yaptığımız doğru ama bu kendi aklımızı beğendiğimizden değil onların salaklığından...
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
hesabı kapatalı uzun zaman olmuştu, normalde açmayacaktım gerçekten inattım ama aldığım ilaçtan mıdır nedendir bilmem pamuk gibiyim, bir bakayım dedim 130 bildirim gelmiş. leeen, mutlu ettiniz sizi yirim ama hepsini okuyamadım sori.. görmüşken beni artılayan herkese teşekkür edeyim dedim, bayağıdır içten mutlu olmamıştım..
devamını gör...
sezen aksu'nun en hüzünlü şarkısı
kurşuni renkler
bir arkadaşım kanser hastası yakını için seslendirmişti bu enfes şarkıyı. nerede duysam ben hep o âna giderim. hüznün bir rengi varsa benim için kesinlikle budur.
''ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
tanıdık değil bana güz''
bir arkadaşım kanser hastası yakını için seslendirmişti bu enfes şarkıyı. nerede duysam ben hep o âna giderim. hüznün bir rengi varsa benim için kesinlikle budur.
''ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
tanıdık değil bana güz''
devamını gör...
robert johnson
bakınız bu adam başka bir adam. değişik bir adam. karısının ölümünden sonra adam gibi almış eline gitarı. çalmış, sürekli çalmış, parmaklarını kanatana kadar çalmış. gitarla bütünleşene kadar durmadan çalmış. anlatılanlara göre bir kere duyduğu bir şarkıyı aradan zaman geçmiş olsa dahi hiç tereddütsüz çalar arkasından da şarkıya kendinden eklemeler yapar ve daha farklı şekilde yeniden yorumlarmış. adam cover işlerine o dönemde hızlı sürüm giriş yapmış anlayacağınız. sonrasında ilk iletide altının çizildiği gibi sırra kadem basmış. henüz öyle ahım şahım tanınmıyorken, bildiğiniz buhar olmuş adam. kimileri kayıp babasını aradığını söylemiş. kimileri hakkında başka başka dedikodular üretmiş. ama bilinen tek gerçek johnson'ın 1 sene kadar ortalardan kaybolduğu. sonrasında tekrar ortaya çıktığında herkesi hayretlere düşüren bir kalitede çalmaya başladığı fark edilmiş. adam bir senede virtüözlük mertebesine ulaşmış. hal böyle olunca mevzunun ortaya çıktığı yıllarda düşünülünce hakkındaki efsaneler almış yürümüş. derler ki; robert johnson bir gece yarısı canı sıkkınken ormanlık bir alana gitmiş, burada şeytanla karşılaşmış ve dünyanın en iyi blues virtüözü olabilmek için ruhunu şeytana satmış. bu antlaşma sonrası şeytan bey johnson'dan gitarını istemiş ve gitarı kendisi akort ederek, johson'a geri vermiş. bu akort etme stilini de johnson'a o gece bizzat kendisi öğretmiş. müzik şeytanın işi zaten. yani anlayacağınız johnson bu işleri temelden kapmış.
zaten şu dünyada farklı, yetenekli, üst düzey ne kadar adam/kadın varsa hepsi ruhunu şeytana satmıştır. ortalama değillerdir çünkü. başkadırlar, farklıdırlar ve bu farklılığın bir sebebi olmalıdır. ortalama insan içinse böyle adamlar tehlikelidir. bilineni, alışılmışı zorlayanı/aşanı yaftalarlar. çünkü bilmediklerinden ve farklılıklardan korkarlar. işte robert abimizin de başına bu gelmiştir. gitarını nasıl akort ettiğini çözemeyen diğer müzisyenler de, onun şeytanın müzisyeni olduğu şeklinde konuşmaya başlayıp, ipini çekmişler. tabi bunda robert abimizin de günahı yok değil. biraz kendine dönükmüş, kendisinin gitar çalışını dikkatle izleyen birini görünce çeker gidermiş. yeteneğinin/tekniğinin kopyalanmasını istemezmiş. bir de bazı şarkı isimleri faul. ''devil and me'' gibi * adam aslında ince görmüş ama kalın kafalara bir şeyleri sokmak zor olduğu için hakkında çıkan dedikodularda bu tarz şarkı isimleri referans olarak gösterilmiş.
neyse siz milleti boş verin ağızları torba değil ki büzesiniz. adam cidden büyük sanatçı. düşünün o dönemde şarkılarınızı kayıt etmeniz için şarkı başına 3 dakikanız var zira o dönemdeki kayıt cihazları daha fazla çalışırlarsa, aşırı ısınıp kendilerini imha ediyorlarmış. adam o zamana kadar yaptığı şarkıları bir otel odasında peşi sıra çalıp kayıt ediyor. tabi o zamanlar cepte para da pek yok. tek atımlık kurşunu var yani ve işi başladığı gibi bitiriyor. sekmez gitarından fırlayan en hızlısıymış hepsinin. bakın blues alemi onca büyük müzisyen gördü. john lee hooker, muddy waters, bb king, willie dixon vs. hepsi de büyük sanatçı. ama hiç birisi bu enteresan adamın ulaştığı efsane olma noktasına ulaşamadı. hepsi tanındı, hepsine saygı duyuldu ama robert johnson ismi kaldı bir şekilde tepelerde. hem de 27 yaşında ölmesine rağmen. deep purple,led zeppelin, bob dylan, zz top, b.b. king ve daha niceleri onun şarkılarını yeniden yorumladılar. yani dolaylı yoldan hepsi ruhunu şeytana sattı *
şuraya bir kaç şarkısını iliştirivereyim; yalnız bazı şarkı isimlerine dikkat *
zaten şu dünyada farklı, yetenekli, üst düzey ne kadar adam/kadın varsa hepsi ruhunu şeytana satmıştır. ortalama değillerdir çünkü. başkadırlar, farklıdırlar ve bu farklılığın bir sebebi olmalıdır. ortalama insan içinse böyle adamlar tehlikelidir. bilineni, alışılmışı zorlayanı/aşanı yaftalarlar. çünkü bilmediklerinden ve farklılıklardan korkarlar. işte robert abimizin de başına bu gelmiştir. gitarını nasıl akort ettiğini çözemeyen diğer müzisyenler de, onun şeytanın müzisyeni olduğu şeklinde konuşmaya başlayıp, ipini çekmişler. tabi bunda robert abimizin de günahı yok değil. biraz kendine dönükmüş, kendisinin gitar çalışını dikkatle izleyen birini görünce çeker gidermiş. yeteneğinin/tekniğinin kopyalanmasını istemezmiş. bir de bazı şarkı isimleri faul. ''devil and me'' gibi * adam aslında ince görmüş ama kalın kafalara bir şeyleri sokmak zor olduğu için hakkında çıkan dedikodularda bu tarz şarkı isimleri referans olarak gösterilmiş.
neyse siz milleti boş verin ağızları torba değil ki büzesiniz. adam cidden büyük sanatçı. düşünün o dönemde şarkılarınızı kayıt etmeniz için şarkı başına 3 dakikanız var zira o dönemdeki kayıt cihazları daha fazla çalışırlarsa, aşırı ısınıp kendilerini imha ediyorlarmış. adam o zamana kadar yaptığı şarkıları bir otel odasında peşi sıra çalıp kayıt ediyor. tabi o zamanlar cepte para da pek yok. tek atımlık kurşunu var yani ve işi başladığı gibi bitiriyor. sekmez gitarından fırlayan en hızlısıymış hepsinin. bakın blues alemi onca büyük müzisyen gördü. john lee hooker, muddy waters, bb king, willie dixon vs. hepsi de büyük sanatçı. ama hiç birisi bu enteresan adamın ulaştığı efsane olma noktasına ulaşamadı. hepsi tanındı, hepsine saygı duyuldu ama robert johnson ismi kaldı bir şekilde tepelerde. hem de 27 yaşında ölmesine rağmen. deep purple,led zeppelin, bob dylan, zz top, b.b. king ve daha niceleri onun şarkılarını yeniden yorumladılar. yani dolaylı yoldan hepsi ruhunu şeytana sattı *
şuraya bir kaç şarkısını iliştirivereyim; yalnız bazı şarkı isimlerine dikkat *
devamını gör...
turgut uyar
ikinci yeni şiiri temsilcilerindendir.
ikinci yeni'ye kadarki şiirleri ölçülü ve kafiyeli, konu olarak ise kendi hayatından izler görülen; aşk, ayrılık, yalnızlık gibi konuları işlemiştir.
ikinci yeni ile birlikte biçim ve öz yeniliğine gitmiş ve mensur şiir anlayışıyla yazmıştır. birçok şair zaman geçtikçe ikinci yeni şiirini terk etse de kendisi bir süre daha bu anlayışla yazmaya devam etmiş, 1967 sonrasında ''kayayı delen incir'' ve ''dün yok mu'' adlı şiir kitaplarında ikinci yeni'den bir bakıma kopmuş olduğunu göstermiştir.
''tamir ettirmedin gitti derler şu saati
ettirmek istiyor musun demezler.''
ikinci yeni'ye kadarki şiirleri ölçülü ve kafiyeli, konu olarak ise kendi hayatından izler görülen; aşk, ayrılık, yalnızlık gibi konuları işlemiştir.
ikinci yeni ile birlikte biçim ve öz yeniliğine gitmiş ve mensur şiir anlayışıyla yazmıştır. birçok şair zaman geçtikçe ikinci yeni şiirini terk etse de kendisi bir süre daha bu anlayışla yazmaya devam etmiş, 1967 sonrasında ''kayayı delen incir'' ve ''dün yok mu'' adlı şiir kitaplarında ikinci yeni'den bir bakıma kopmuş olduğunu göstermiştir.
''tamir ettirmedin gitti derler şu saati
ettirmek istiyor musun demezler.''
devamını gör...
ukde doldurmak
bir ara yapmaya çalıştığım ama ilgi ve bilgi sahibi olmadığım ukde konularının çoğunluğu nedeniyle artık pek yapamadığım eylem.
bu arada, yalan yanlış açılmış başlıklar var ukde olarak bırakılan. daha doğrusu hatalı başlıklar var. örneğin "ukde bırakmak" başlığını ukde olarak bırakmaya çalışan ama "ukde p brakmak" gibi yanlış yazarak başlığın açılmasını imkânsız hale getiren arkadaşlar var (örnek olarak salladım. tam olarak bu şekilde bir başlık yok, benzerleri var.) bazıları çoktan açıldığı halde orada hâlâ ukde var olan benzer başlıklar da var.
moderatörlere biraz daha iş bindirmek istemem ama o listenin biraz temizlenmesi gerekiyor sanırım.
bu arada, yalan yanlış açılmış başlıklar var ukde olarak bırakılan. daha doğrusu hatalı başlıklar var. örneğin "ukde bırakmak" başlığını ukde olarak bırakmaya çalışan ama "ukde p brakmak" gibi yanlış yazarak başlığın açılmasını imkânsız hale getiren arkadaşlar var (örnek olarak salladım. tam olarak bu şekilde bir başlık yok, benzerleri var.) bazıları çoktan açıldığı halde orada hâlâ ukde var olan benzer başlıklar da var.
moderatörlere biraz daha iş bindirmek istemem ama o listenin biraz temizlenmesi gerekiyor sanırım.
devamını gör...


