iyi hissetmek
          hiç beğenmediğim, ileri giderek burns’un neredeyse bir şarlatan olduğunu düşüneceğim (bu egosuna ve kibrine olan öfkemden ileri gelmekte), kişisel gelişimin bilimsel soslara bulandırılmış hâli olan kitap.
bilişsel davranışçı terapi, her ne kadar yeterince benimsemediğim bir yöntem olsa da, bilim dünyasında özellikle son zamanlarda yer bulabilen bir görüş. bu terapi yönteminden ziyade kitap üzerine olacak görüşlerim de zaten.
kitapta burns oldukça üstten bakan, ben bilirimci bir tavırla yaklaşmış ve hatta bana göre diğer psikoloji yaklaşımlarını da oldukça küçümsemiştir. kitapta anlattığı şeylerin doğru olduğuna okurları inandırabilmek için adeta diğer yaklaşımları göz göre göre silikleştirmiş ve en işe yarar yöntemin kendisinde olduğunu öne sürüp durmuş. ayrıca bunu egoist ve bana göre narsist bir tutumla yapmış. bu sebepten, henüz bitirememiş olsam da, aşırı itici bir kitap hâlini aldı benim için.
fakat benim bu söylediklerim kitabın işe yarar olabileceği olasılığını değiştirmiyor elbette. kitapta söylendiğine göre bireyler üzerinde oldukça olumlu etkilere neden olmuş. içerisindeki teknikler uygulanırsa bireye yardımcı olabileceğini de düşünüyorum. yalnızca yazarın tavrını, kibrini beğenmedim. her şeyi düşünceye bağlayan ve duyguları neredeyse yok sayan tutumunu beğenmedim.
beğenmediğim son nokta olarak da, kitapta anlatılanlar sanki soruna kesin çözümden ziyade, geçici bir etkiye katkı sağlayabilir diye düşündürdü bana. elbette düşüncelerimiz duygularımız üzerinde kesinlikle etkilidir ve kendi bakış açılarımızdan düşüncelerimize göre yorumlarız olayları ancak bunun değişmesi yalnızca bir kitapla olabilecek bir şey değil ve ayrıca büyük travmalarda, kötü olaylarda bu yöntemin ne denli işe yarayabilir olduğu da tartışılır. başına gelen çok kötü bir olayı nasıl bir düşünce şekliyle yaklaşırsan yaklaş yeterince iyi hâle getiremeyebilirsin.
bu sebeple hafifletici, geçici bir tedavi olabilir ancak özellikle daha ağır durumlarda kalıcı bir etkisi olabileceğine inancım yeterince yok. düşüncelerimizi değiştirerek pek çok olayı daha olumlu yönden görebilir, üzerimizdeki olumsuz etkisini azaltabiliriz ancak her olayda bunu tam olarak uygulayabileceğimizi sanmıyorum.
  bilişsel davranışçı terapi, her ne kadar yeterince benimsemediğim bir yöntem olsa da, bilim dünyasında özellikle son zamanlarda yer bulabilen bir görüş. bu terapi yönteminden ziyade kitap üzerine olacak görüşlerim de zaten.
kitapta burns oldukça üstten bakan, ben bilirimci bir tavırla yaklaşmış ve hatta bana göre diğer psikoloji yaklaşımlarını da oldukça küçümsemiştir. kitapta anlattığı şeylerin doğru olduğuna okurları inandırabilmek için adeta diğer yaklaşımları göz göre göre silikleştirmiş ve en işe yarar yöntemin kendisinde olduğunu öne sürüp durmuş. ayrıca bunu egoist ve bana göre narsist bir tutumla yapmış. bu sebepten, henüz bitirememiş olsam da, aşırı itici bir kitap hâlini aldı benim için.
fakat benim bu söylediklerim kitabın işe yarar olabileceği olasılığını değiştirmiyor elbette. kitapta söylendiğine göre bireyler üzerinde oldukça olumlu etkilere neden olmuş. içerisindeki teknikler uygulanırsa bireye yardımcı olabileceğini de düşünüyorum. yalnızca yazarın tavrını, kibrini beğenmedim. her şeyi düşünceye bağlayan ve duyguları neredeyse yok sayan tutumunu beğenmedim.
beğenmediğim son nokta olarak da, kitapta anlatılanlar sanki soruna kesin çözümden ziyade, geçici bir etkiye katkı sağlayabilir diye düşündürdü bana. elbette düşüncelerimiz duygularımız üzerinde kesinlikle etkilidir ve kendi bakış açılarımızdan düşüncelerimize göre yorumlarız olayları ancak bunun değişmesi yalnızca bir kitapla olabilecek bir şey değil ve ayrıca büyük travmalarda, kötü olaylarda bu yöntemin ne denli işe yarayabilir olduğu da tartışılır. başına gelen çok kötü bir olayı nasıl bir düşünce şekliyle yaklaşırsan yaklaş yeterince iyi hâle getiremeyebilirsin.
bu sebeple hafifletici, geçici bir tedavi olabilir ancak özellikle daha ağır durumlarda kalıcı bir etkisi olabileceğine inancım yeterince yok. düşüncelerimizi değiştirerek pek çok olayı daha olumlu yönden görebilir, üzerimizdeki olumsuz etkisini azaltabiliriz ancak her olayda bunu tam olarak uygulayabileceğimizi sanmıyorum.
devamını gör...
espri anlayışını kazanım yolları
          abi komedi dramdan beslenir 
en kaliteli espiriler yıkıklığını şakaya vurabilen insanlardan çıkıyor
  en kaliteli espiriler yıkıklığını şakaya vurabilen insanlardan çıkıyor
devamını gör...
esra erol'un yaptığı terbiyesizlik
          bu kadın daha önce kurgu senaryolarla milleti uyuşturdu.
devlet yasakladı, sonra konsepti değiştirdi
terbiyesizlik bunun yaptığı değildir. hala bu tarz programları izleyip, bunlara para ve prim kazandıranlarındır.
dalgaya aldığımı mahlasımdaki sözün sahibi adam bile buralardan çıkmadı mı?
  devlet yasakladı, sonra konsepti değiştirdi
terbiyesizlik bunun yaptığı değildir. hala bu tarz programları izleyip, bunlara para ve prim kazandıranlarındır.
dalgaya aldığımı mahlasımdaki sözün sahibi adam bile buralardan çıkmadı mı?
devamını gör...
yeni bir insanla tanışmaya üşenmek
          benim en sevdiğim şeydir.saygı,sevgi çerçevesinde herkes ile tanışılabilir.evet hepimize hüsran olmuş insanlar geçmişte ve günümüzde olmuş olabilir ama insanlardan kendimizi soyutlayarak bir yere varamayız.
      
  devamını gör...
eğitim hayatı boyunca en çok zorlanılan ders
          fizik. ben fizik dersini anlıyorum yapabiliyorum diyen sadece 1 kişiye rastladım sanırım şimdiye kadar hem zaten ben ortaokuldaki fizik konularından beri zorlanmışımdır. *
      
  devamını gör...
never say no to panda
          son derece komik reklam serisinin sloganıdır. peynirini yemiyoruz diye tüm bu agresiflikler. ürkütücü.
      
  devamını gör...
tarihi çok mu geçmiş
          görüp de ibret alır mıyız bilmem ama ekmek israfının en büyük sebebi, "ben bayat ekmek yemem" diyen kibirli insanlardır. evde bayat ekmek varsa, bakkala çocuğu gönderip taze ekmek aldırılmaz, aldırılmamalıdır.
      
  devamını gör...
babanın sevgisini gösterememesi
          babamın ilk çocuğu tek kızıyım. babam beni severken öyle abartırmış ki annem hala gülerek sevgi dolu gözlerle anlatır. kendi babası annesi yaptığının ayıp olduğunu ve utanması gerektiğini söylerlermiş sürekli. babam bir gün bile vazgeçmedi beni bebeği gibi sevmekten. hala her gördüğünde nerede olursak olalım “aşkıımmm” diye bağırarak sarılır. sevmek sevilmek ayıp değil aksine dünyanın en muazzam duygusudur bence.
      
  devamını gör...
antalya'da bir kadının cinsel saldırıya uğraması
          adalet orda değil burda sahnesi büyük bir ihtimalle gerçekleşecektir.
içerdeki kader mahkûmlarına, hakimden daha çok güveniyorum.
  içerdeki kader mahkûmlarına, hakimden daha çok güveniyorum.
devamını gör...
anın fotoğrafı

ne içindeyim hayatın ne dışında
talihsiz bir pencere camı gibi
sert bir taşa çarpmışım
hayata keskin yanlarımla tutunmaktayım
kasım ayı kadar soğuk kanar organlarım
bir o kadar intihara teşne bulunmaktayım
kâh aşka meyleder kalbim kâh nefrete dalarım
bir kırık kalp kadar kararsızım
su olur yangınlara öz'üm
sel olur sabileri hayatın dışına atarım
kasım ayı kadar tezatlar kuşanmışım*
devamını gör...
söğüt dalına yuva yapan mandanın aklından geçenler
          ne düşündüğünü bilemem ama bunun şarkısının yapılacağını eminim ki aklının ucundan bile geçirmemiştir.
      
  devamını gör...
özgürlük
          maskesiz dışarıya çıkabilmektir.*
      
  devamını gör...
sorulan soruya şarkı ile cevap vermek
          pardon saat'iniz kaç acaba?
- saatim yok tam olarak bilemem
biraz bira biraz şarap önceydi
nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken
yıllar hayatlar geçiyor. (saat'i teoman'a sormuşuz iyi mi)
  - saatim yok tam olarak bilemem
biraz bira biraz şarap önceydi
nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken
yıllar hayatlar geçiyor. (saat'i teoman'a sormuşuz iyi mi)
devamını gör...
18 şubat 2021 perseverance'ın mars'a inişi
          nasa'nın 30 temmuz 2020'de fırlattığı uzay aracı olan perseverance bugün 22:15 (tsi)'te mars yüzeyine inişini gerçekleştireceği için heyecanla beklenen tarihi andır.
nasa canlı yayını
barış özcan canlı yayını
  nasa canlı yayını
barış özcan canlı yayını
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
          grup gündoğarken-gibi gibiyim.
      
  devamını gör...
sistematik duyarsızlaştırma
          hemen hemen hepimizin gündelik yaşamda karşılaştığımız kötülüklere karşı tepkisiz kalmamızın nedeni olan durumdur.
herhangi bir haksızlık, yanlışlık doz doz artılırak verildiği için duyarsızlaşıyoruz. komplo teorisyenleri gibi ahkam kesmek istemiyorum ancak farkındaysanız birçok yanlış durumu kolayca kanıksayabiliyoruz. kadına şiddet, çocuk istismarı, intihar, yolsuzluk ve sayabileceğimiz birçok olumsuzluk olağanlaşmış durumda. şundan bahsetmiyorum elbette içimiz cız ediyor, üzülüyoruz ama bu durumu, toplumun düzelmeyeceğini kabul etmiş bir haldeyiz. yani bakınca "bal tutan parmağını yalar." diye bir atasözümüz var. birileri hak yiyor. yiyor. onlar yiyor. biz izliyoruz.
  herhangi bir haksızlık, yanlışlık doz doz artılırak verildiği için duyarsızlaşıyoruz. komplo teorisyenleri gibi ahkam kesmek istemiyorum ancak farkındaysanız birçok yanlış durumu kolayca kanıksayabiliyoruz. kadına şiddet, çocuk istismarı, intihar, yolsuzluk ve sayabileceğimiz birçok olumsuzluk olağanlaşmış durumda. şundan bahsetmiyorum elbette içimiz cız ediyor, üzülüyoruz ama bu durumu, toplumun düzelmeyeceğini kabul etmiş bir haldeyiz. yani bakınca "bal tutan parmağını yalar." diye bir atasözümüz var. birileri hak yiyor. yiyor. onlar yiyor. biz izliyoruz.
devamını gör...
aleksandr çiçkin
          rusya'daki ilk süt ve süt mağazalarının ve işletmesinin sahibi olan rus girişimcidir.
      
  devamını gör...
gece 02.14 gibi tüm yazarlara gelen ağlama hissi
          az önce fark ettim. var böyle bir şey.
      
  devamını gör...
orta çağ'da yaşayacak olsan yapacağın meslek
          valla günümüzde yüzlerce meslek var hala bişey olamadım. orta çağı hayal dahi edemem. sanırım köle olurdum
      
  devamını gör...
