longoz ormanları
longoz, yunanca kökenli bir sözcükmüş: uzak, yoğun ve karanlık ormanlar anlamına geliyormuş.
2007’de 3 bin hektarı aşkın alan milli park ilan edilmiş.kendine has ağaçları, çeşit çeşit bitkileri ve hayvanları ile bir cennet köşesi gerçekten.bu orman örtüsünü zaman zaman su basması ağaçların çok farklı gözükmesine neden olmuş.

nadir bulunan bir tür nilüfer ve göl kestanesini barındıran,sincaba benzetilen hamam gölü :

bunlar da oradaki yaşamın ev sahibi canlılar:

kaynak : atlas dergisi temmuz sayısı
2007’de 3 bin hektarı aşkın alan milli park ilan edilmiş.kendine has ağaçları, çeşit çeşit bitkileri ve hayvanları ile bir cennet köşesi gerçekten.bu orman örtüsünü zaman zaman su basması ağaçların çok farklı gözükmesine neden olmuş.

nadir bulunan bir tür nilüfer ve göl kestanesini barındıran,sincaba benzetilen hamam gölü :

bunlar da oradaki yaşamın ev sahibi canlılar:

kaynak : atlas dergisi temmuz sayısı
devamını gör...
sigara ve edebiyat
her şey söylenebilir sigara için ama ne söylense yalandır. neden sigara içildiğini anlamayanlara, neden sigaranın bırakılamadığını kavrayamayanlara ithaf ediyorum bu yazımı. sigara içenlerle ilgili binbir kötü yorum yapılır. başta kötü bir koku yaydığımızdan bahsedilir, ama o bize ait bir ten kokusudur ve biz o kokuyla mutluyuz. öleceğimiz söylenir ki anlaşılması en güç olan da budur. zira sigara içmeyenlerin ölümsüzlüğe ermediği isviçreli bilim adamlarının bile araştırmaya tenezzül etmediği bir konudur. peki o zaman anlatayım ben yine de ne var bu sigarada. bir öykü yazmak için oturduğumda illa ki bir paket sigaram olacak yanımda ( yedek bir paket daha tabii ki). düşündükçe sigaradan bir fırt çekeceğim ve fikirler üşüşecek beynime. ben bu yüzden içiyorum sigarayı. çok sıkıldığım zamanlar, elimdeki kitaba haksızlık yapmadan bir dal yaktığımda kitap daha da akıcı olmaya başlıyor. bu yüzden içiyorum.
sigarayla edebiyatın mutlak bir bağı vardır. sigara içenlerden rahatsız olanlar için söylüyorum elbette ki duman solumamak en doğal hakkınız. ama edebiyat ve sigara bağını göz ardı etmeyiniz.
edebiyatımızın en büyük isimlerinin sigarayla olan bağlarını sizinle paylaşacağım dumansız bir toplum olmaya hızlı adımlarla ilerlediğimiz şu biçare senenin son günlerinden birinde. öldürürken elimizin bile titremediği sabahattin ali. sabahattin ali’nin tütünle olan yakınlığı biraz daha aristokrat bir görüntü sergileyen pipo aracılığıyla olmuştur. ama en nihayetinde pipoda sigaranın avrupa görmüş hali değil midir? yazılarında mutlaka sigaraya ilişkin bir küçük olay vardır sabahattin ali’nin. bazen leit- motif olarak kullandığı da olmuştur.
şimdi anlatacağım isim ise türk edebiyatı’nın ince memet’i yaşar kemal. yaşar kemal de sigarayla haşır neşir olan yazarlarımızdandır. ancak o sigara yerine daha doğru bir şekilde cigara demektedir. yaşar kemal bir röportajında sigara ile ilgili şöyle bir anı anlatır ki ben bu anıyı okuduktan sonra yaşar kemal’in sigara içmesine şaşırmıştım. hüyükteki nar ağacı isimli kitabının ilk beş sayfasını kaybettiği için bu kitabı yazmaktan vazgeçen yaşar kemal, bu sayfaların anası tarafından sigara içmek isteyen komşulara sigara kağıdı olarak kullanılmak üzere verildiğini öğrenir. yıllar sonra o kitabın komşularının ciğerlerine giden ilk beş sayfasını yeniden yazar ve yayımlatır.
türk edebiyatının temel taşı ahmet hamdi tanpınar da sigara tiryakileri tayfasından. onunla ilgili kısmı ben yazmayacağım. üstadın öğrencisi olma şeref ve mutluluğuna erişmiş ahmet miskioğlu’nun satırlarıyla paylaşıyorum:tanpınar, geldi, masanın başına oturdu. sigara paketini çıkardı. büyük bir beğeniyle, insanı imrendiren bir biçimde sigarasını yaktı; derin derin çekti içine. konuşmaya başlamadan sevdiği öğrencilerine şöyle bir baktı. gerçekten seviyordu bizi, biz de onu çok seviyorduk. üç beş arkadaştan tek not tutan bendim. kalemim kâğıdım hazır, yazmaya başlayacağım artık. dedi ki;
«bir komedi oynuyoruz… ancak, aktörler değişiyor!..»
yangınların şairi metin altıok artık lanetlemeye bile dilimin varmadığı o meşum yangında hayatını kaybeden ve bence türk dilinin en büyük şairlerinden biri olan kişidir. orda ölümü beklerken bir elinde kendini savunmak için tuttuğu süpürge sapı -o resmi ne zaman görsem ağlarım- diğer elindeyse fikrine dayanak sigarasıyla bekler. bazen şiirlerini o sigara kağıdına karalar şair ki o karalamlar aydınlıktır sigaranın ucu kadar.
sondan bir önce de bir kadın yazarımızdan bahsedelim. dünya okurları tarafından geleceğe kalacak 50 yazar arasında gösterilen aslı erdoğan. son dönemin en iyi yazarı. ancak reklam peşinde koşmayan yazarımız, türk okurları tarafından pek iltifata layık görülmez nedense. kabuk adam romanını okurken sigara üstüne sigara içmiştim. sürekli tepeleme dolu kül tablalarından bahsettiği belki onlarca yazısını okudum aslı erdoğan’ın ve hem okuduklarımdan hem de içtiklerimden dolayı kendisine minnettarım.
ve kapanışı isminin bir harfini iddia sonucu kaybedecek kadar cesur ve hayalgücü kuvvetli olan, büyük insan cemal süreya ile yapıyorum. trt’de katıldığı bir programda elindeki sigarayı görmek beni anlatamayacağım kadar mutlu etmişti. ama onunla ilgili bir şey anlatmayacağım yalnızca bir şiirini buraya bırakıyorum, alırsınız;
eskiden birinci işimdi sigara içmek
şimdiyse içmemek birinci işim.
sigara ve edebiyat birbiriyle gönül bağı olan şeylerdir. bazen bir kitabı açtığınızda burnunuza bir sigara kokusu çarpar. rahatsız olmayın. yazarın parmaklarından gelmektedir o koku. ama kokudan rahatsız oluyorum diye bar bar bağıranlardansanız sigara içenleri koklamayın…
sigarayla edebiyatın mutlak bir bağı vardır. sigara içenlerden rahatsız olanlar için söylüyorum elbette ki duman solumamak en doğal hakkınız. ama edebiyat ve sigara bağını göz ardı etmeyiniz.
edebiyatımızın en büyük isimlerinin sigarayla olan bağlarını sizinle paylaşacağım dumansız bir toplum olmaya hızlı adımlarla ilerlediğimiz şu biçare senenin son günlerinden birinde. öldürürken elimizin bile titremediği sabahattin ali. sabahattin ali’nin tütünle olan yakınlığı biraz daha aristokrat bir görüntü sergileyen pipo aracılığıyla olmuştur. ama en nihayetinde pipoda sigaranın avrupa görmüş hali değil midir? yazılarında mutlaka sigaraya ilişkin bir küçük olay vardır sabahattin ali’nin. bazen leit- motif olarak kullandığı da olmuştur.
şimdi anlatacağım isim ise türk edebiyatı’nın ince memet’i yaşar kemal. yaşar kemal de sigarayla haşır neşir olan yazarlarımızdandır. ancak o sigara yerine daha doğru bir şekilde cigara demektedir. yaşar kemal bir röportajında sigara ile ilgili şöyle bir anı anlatır ki ben bu anıyı okuduktan sonra yaşar kemal’in sigara içmesine şaşırmıştım. hüyükteki nar ağacı isimli kitabının ilk beş sayfasını kaybettiği için bu kitabı yazmaktan vazgeçen yaşar kemal, bu sayfaların anası tarafından sigara içmek isteyen komşulara sigara kağıdı olarak kullanılmak üzere verildiğini öğrenir. yıllar sonra o kitabın komşularının ciğerlerine giden ilk beş sayfasını yeniden yazar ve yayımlatır.
türk edebiyatının temel taşı ahmet hamdi tanpınar da sigara tiryakileri tayfasından. onunla ilgili kısmı ben yazmayacağım. üstadın öğrencisi olma şeref ve mutluluğuna erişmiş ahmet miskioğlu’nun satırlarıyla paylaşıyorum:tanpınar, geldi, masanın başına oturdu. sigara paketini çıkardı. büyük bir beğeniyle, insanı imrendiren bir biçimde sigarasını yaktı; derin derin çekti içine. konuşmaya başlamadan sevdiği öğrencilerine şöyle bir baktı. gerçekten seviyordu bizi, biz de onu çok seviyorduk. üç beş arkadaştan tek not tutan bendim. kalemim kâğıdım hazır, yazmaya başlayacağım artık. dedi ki;
«bir komedi oynuyoruz… ancak, aktörler değişiyor!..»
yangınların şairi metin altıok artık lanetlemeye bile dilimin varmadığı o meşum yangında hayatını kaybeden ve bence türk dilinin en büyük şairlerinden biri olan kişidir. orda ölümü beklerken bir elinde kendini savunmak için tuttuğu süpürge sapı -o resmi ne zaman görsem ağlarım- diğer elindeyse fikrine dayanak sigarasıyla bekler. bazen şiirlerini o sigara kağıdına karalar şair ki o karalamlar aydınlıktır sigaranın ucu kadar.
sondan bir önce de bir kadın yazarımızdan bahsedelim. dünya okurları tarafından geleceğe kalacak 50 yazar arasında gösterilen aslı erdoğan. son dönemin en iyi yazarı. ancak reklam peşinde koşmayan yazarımız, türk okurları tarafından pek iltifata layık görülmez nedense. kabuk adam romanını okurken sigara üstüne sigara içmiştim. sürekli tepeleme dolu kül tablalarından bahsettiği belki onlarca yazısını okudum aslı erdoğan’ın ve hem okuduklarımdan hem de içtiklerimden dolayı kendisine minnettarım.
ve kapanışı isminin bir harfini iddia sonucu kaybedecek kadar cesur ve hayalgücü kuvvetli olan, büyük insan cemal süreya ile yapıyorum. trt’de katıldığı bir programda elindeki sigarayı görmek beni anlatamayacağım kadar mutlu etmişti. ama onunla ilgili bir şey anlatmayacağım yalnızca bir şiirini buraya bırakıyorum, alırsınız;
eskiden birinci işimdi sigara içmek
şimdiyse içmemek birinci işim.
sigara ve edebiyat birbiriyle gönül bağı olan şeylerdir. bazen bir kitabı açtığınızda burnunuza bir sigara kokusu çarpar. rahatsız olmayın. yazarın parmaklarından gelmektedir o koku. ama kokudan rahatsız oluyorum diye bar bar bağıranlardansanız sigara içenleri koklamayın…
devamını gör...
selefilik
((düzeltme; dediklerim "selefilik'i" değil "esasında harici olup kendisini selefi zannedenleri" yansıtmaktadır. zira selefi önde gelen demek ve mezhep imamlarının hepsi selefi. fakat günümüz selefiliği; sadece ilk gelenlere tabii olmak manasında, sonradan gelen bir insanı eskileri nispetinde otorite olarak kabul etmiyorlar ve olamayacağını da savunuyorlar. hadis-i şerife binaen bunu yapıyorlar haddi zatında sonradan gelen büyüklerin hiçbiri kendini ilklerden büyük görmemiştir.
hariciler ile benzettim fakat kendisini selefi olarak tanımlayıp aklı yerinde insanlarda varmış, benim kastım/tepkim ışid vari oluşumlara ve ideolojileredir. ))
-
hariciler eskide kaldığından tarih gözüyle daha objektif bakılabilir, işte kendine yapılacak tek iş olarak tekfir ve diğer müslümanlara sataşmayı gören selefilere selefi değil bi yönüyle harici demek lazım gelir çünkü onlar selefi değil haricilerin bugünkü versiyonudur.
dine olan muhabbetleri ifrat manasında olduğundan hadis ve ayetlerden yanlış manaları çıkartıp insanları galeyana hızlıca getirebilirler. hızlıca parlarlar ve hızlıca sönerler tarihten bakınız harici vari oluşumlara aynısını göreceksiniz.
günümüzden buna verilecek örnekse ışid'dir
(bkz: ışid)
hariciler ile benzettim fakat kendisini selefi olarak tanımlayıp aklı yerinde insanlarda varmış, benim kastım/tepkim ışid vari oluşumlara ve ideolojileredir. ))
-
hariciler eskide kaldığından tarih gözüyle daha objektif bakılabilir, işte kendine yapılacak tek iş olarak tekfir ve diğer müslümanlara sataşmayı gören selefilere selefi değil bi yönüyle harici demek lazım gelir çünkü onlar selefi değil haricilerin bugünkü versiyonudur.
dine olan muhabbetleri ifrat manasında olduğundan hadis ve ayetlerden yanlış manaları çıkartıp insanları galeyana hızlıca getirebilirler. hızlıca parlarlar ve hızlıca sönerler tarihten bakınız harici vari oluşumlara aynısını göreceksiniz.
günümüzden buna verilecek örnekse ışid'dir
(bkz: ışid)
devamını gör...
anasayfada kendi entryne rastlamak
bugün iki kere yaşadığım. daha öncede yaşadım da, üstüne başlığı görünce yazayım dedim.
benim sözlükte huyum nicklere bakmadan okumak. uzun yazıysa, beğendiysem beğenisi verir öyle en son görürüm nicki. kısa yazıysa, cümlenin sonuna doğru görürüm.
şimdi kendi yazılarımı görüp, başkasının gibi okumaya başladım. ne güzel yazmış, aynı benim gibi düşünüyor, vayy be ne süper yazar, bunun gibisi zor bulunur falan diyerek (tabii ki böyle şeyler demedim(u: swh) sadece fikri bana yakın yazarmış dedim) okuyup, bir yerden sonra ya da sonunda nicki görüp, "aa benmişim ya" diyip gülümsetti. hoş bir durum.
benim sözlükte huyum nicklere bakmadan okumak. uzun yazıysa, beğendiysem beğenisi verir öyle en son görürüm nicki. kısa yazıysa, cümlenin sonuna doğru görürüm.
şimdi kendi yazılarımı görüp, başkasının gibi okumaya başladım. ne güzel yazmış, aynı benim gibi düşünüyor, vayy be ne süper yazar, bunun gibisi zor bulunur falan diyerek (tabii ki böyle şeyler demedim(u: swh) sadece fikri bana yakın yazarmış dedim) okuyup, bir yerden sonra ya da sonunda nicki görüp, "aa benmişim ya" diyip gülümsetti. hoş bir durum.
devamını gör...
geceye acı bir tecrübe bırak
yazacaklarim tecrube midir veyahut kisisel bir tespit midir bilmiyorum...hani cevremizde enerjisi yuksek, pozitif insanlar vardir ya, bizim gozumuz de olabildigince dertsiz gibidirler. o aslinda hic oyle degil biliyor musunuz?.. o haller sadece yaralari saklama taktigidir. yuzu cok gulenin ici cok aglar aksine henuz hic denk gelmedim...
devamını gör...
john wall
2010 draftı'nda ilk sıradan seçilen 1.93 boyundaki point guard. yakın bir zamanda washington wizards tarafından russel westbrook ve 1.tur draft hakkı karşılığında houston rockets'a takaslanmıştır.
devamını gör...
morgan freeman
sanki hiç genç olmamış, sürekli aynı yaştaymış gibi görünen büyük oyuncu.
devamını gör...
aşırı huzurun verdiği tedirginlik
ulan çok sakiniz her şey mükemmel ama bu kadar olmamalıydı denilip havadan nem kapılası durumunun ortaya çıkışıdır.
devamını gör...
drau faciası
1945 yılında meydana gelen, sovyetlerin kafkasları yurtlarından edip 6000 kadarının intihar etmesine yol açtığı bir katliamdır. 3000 kafkas drau nehri'ne atlayarak intihar etmiştir. 3000'ini ise kızılcık nehri'ne atlamıştır.
••
bazı kaynaklarda olay şöyle geçiyor; mavi alay adı verilen ve 8000 kırım türk'ünün oluşturduğu bir grup vardır. bu grup ülkelerinden çıkarılır, sürgüne yollanırlar. 3000 kırım türk'ü akıllarındaki "kızlarımızın ırzına geçerler, erkeklerimizi deşerler, çocuklarımızı öldürürler" düşüncesiyle kızılcık nehri'ne atlar. kalan 5000 kişinin 3000'ini de aynı düşünceyle kendini drau nehri'nin sularına bırakır. kalanlarda sınırda sovyet askerleri tarafından kurşundan geçirilir.
magazin rivayetlerine göre bu faciadan sağ kurtulan bir kişi tek vardır; türk olduğu sanılan askerlerden birinin âşık olup ölmesine gün yumamadığı ayşe adındaki bir kırım kadını. ne kadar doğru allah bilir ama rivayetler bu yönde. eğer olayla ilgili bilgiyi kitaptan öğrenmek istiyorsanız zülfü livaneli'nin serenad'ını okuyabilirsiniz. bu kitapta söylenene göre 2000 kırım türk'ünü sınırda kurşuna dizen askerler türk askerleridir.
(bkz: zülfü livaneli)
(bkz: drau nehri)
(bkz: kızılcık nehri)
(bkz: drau katliamı)
••
bazı kaynaklarda olay şöyle geçiyor; mavi alay adı verilen ve 8000 kırım türk'ünün oluşturduğu bir grup vardır. bu grup ülkelerinden çıkarılır, sürgüne yollanırlar. 3000 kırım türk'ü akıllarındaki "kızlarımızın ırzına geçerler, erkeklerimizi deşerler, çocuklarımızı öldürürler" düşüncesiyle kızılcık nehri'ne atlar. kalan 5000 kişinin 3000'ini de aynı düşünceyle kendini drau nehri'nin sularına bırakır. kalanlarda sınırda sovyet askerleri tarafından kurşundan geçirilir.
magazin rivayetlerine göre bu faciadan sağ kurtulan bir kişi tek vardır; türk olduğu sanılan askerlerden birinin âşık olup ölmesine gün yumamadığı ayşe adındaki bir kırım kadını. ne kadar doğru allah bilir ama rivayetler bu yönde. eğer olayla ilgili bilgiyi kitaptan öğrenmek istiyorsanız zülfü livaneli'nin serenad'ını okuyabilirsiniz. bu kitapta söylenene göre 2000 kırım türk'ünü sınırda kurşuna dizen askerler türk askerleridir.
(bkz: zülfü livaneli)
(bkz: drau nehri)
(bkz: kızılcık nehri)
(bkz: drau katliamı)
devamını gör...
yazarların uykudan uyanmasına sebep olan en kötü şey
benim evladım olmayan veletlerin bağırma sesleridir.
devamını gör...
yazarların kendi yazdığı enfes sözler
şanssızlıktan yakınarak yürüdüğün yolda dünyanın son yağmuru yağdı, sen o akşam şemsiye açtın.
devamını gör...
girift radyo yayını
şu an kızılay otobüs durağında dinlediğim yayındır. yolculuğuma anlam katacak oluşu da harika. ı lav ye bebeklerim.*
edit: otobüse bindim. girift radyo yayını her zaman her yerde fav.*
edit: otobüse bindim. girift radyo yayını her zaman her yerde fav.*
devamını gör...
kahvaltıda portakal suyu içmek
çaya ağız kıvıran sonradan görme eylemi. anası babası anneannesi babannesi de portakal suyu mu içiyormuş kahvaltıda diye sormak lazım. eğer öyle ise neyse diyecek bir şey yok, içsin afiyet olsun.
devamını gör...
the finishing
bir stavroz eseri.
kendisini değerlendirmeye benim kelime dağarcığım yetmeyeceğinden, hakkında yapılan bir youtube yorumunu alıntılamakla yetineyim: "stolen from god's ipod".
kendisini değerlendirmeye benim kelime dağarcığım yetmeyeceğinden, hakkında yapılan bir youtube yorumunu alıntılamakla yetineyim: "stolen from god's ipod".
devamını gör...
sabah sabah tat kaçıran şeyler
gecenin bitmiş olduğunun farkına varmak.
devamını gör...
mehmet boynukalın'ın pamuk aldım sözü
twitter fenomeni olmak için her yolu deniyor adam.
ayasofya’nın eski imamı mehmet boynukalın, yaptığı açıklamalarla tartışılmaya devam ediyor.
içki yasağına karşı yaptığı açıklamalarla kamuoyunun tepkisini çeken boynukalın, kendisine maaşını içkiden alınan vergilerle verildiğine dair söylenen sözlere tepki gösterdi.
boynukalın yaptığı paylaşımda, "helal haram nedir bilmeyen adi bir güruh kalkmış bana helali haramı öğretmeye kalkıyor. devletimin üniversitesinde din dersi verip helal hatta farz olan bir iş yapıyor ve karşılığını helal olarak alıyorum. sizin pisliğinize ihtiyacım yok. alayınızın cehenneme kadar yolu var" ifadelerini kullandı.
boynukalın paylaşımının devamında şu ifadeleri kullandı:
"bu güruh helal haram nedir bilmiyor; paranın itibari bir şey olduğunu da anlamıyor. önemli olan yaptığınız işin helal olmasıdır. devletin kasasına bu paranın nereden geldiği sizi ilgilendirmez. evet düzeltilmesi gerekir; ama o ayrı bir konudur.
merak etmeyin ey güruh, haram (!) ettiğiniz vergilerinizden bana düşen hisseden hepinize kaliteli pamuk aldım, artık helal edersiniz, ne yapayım."
kaynak
ayasofya’nın eski imamı mehmet boynukalın, yaptığı açıklamalarla tartışılmaya devam ediyor.
içki yasağına karşı yaptığı açıklamalarla kamuoyunun tepkisini çeken boynukalın, kendisine maaşını içkiden alınan vergilerle verildiğine dair söylenen sözlere tepki gösterdi.
boynukalın yaptığı paylaşımda, "helal haram nedir bilmeyen adi bir güruh kalkmış bana helali haramı öğretmeye kalkıyor. devletimin üniversitesinde din dersi verip helal hatta farz olan bir iş yapıyor ve karşılığını helal olarak alıyorum. sizin pisliğinize ihtiyacım yok. alayınızın cehenneme kadar yolu var" ifadelerini kullandı.
boynukalın paylaşımının devamında şu ifadeleri kullandı:
"bu güruh helal haram nedir bilmiyor; paranın itibari bir şey olduğunu da anlamıyor. önemli olan yaptığınız işin helal olmasıdır. devletin kasasına bu paranın nereden geldiği sizi ilgilendirmez. evet düzeltilmesi gerekir; ama o ayrı bir konudur.
merak etmeyin ey güruh, haram (!) ettiğiniz vergilerinizden bana düşen hisseden hepinize kaliteli pamuk aldım, artık helal edersiniz, ne yapayım."
kaynak
devamını gör...
olgunluk belirtileri
kişinin kendisini hatasıyla sevabıyla kabullenmeye başlaması sanırım. çünkü zaman geçtikçe kendiyle kalıyor insan. ve bir kere daha anlıyor ki yalnızlık ömür boyu.
devamını gör...
her lisan bir insan
insan insandır lisan babandır duyarcılarının hâlâ gelmediğine şaşırdığım başlıktır.
devamını gör...
i care a lot
bu film neden bu kadar beğenilmiş anlayamadım. tahmin edilebilir sonu katharsis yarattığı için mi? ödül törenlerinde aday olup hyple’landığı için mi?
merkezinde güçlü kadın karakterlerin olduğu iyi filmleri severim. alien mesela. ama bu film wachowski kardeşlerin bound’u ya da ridley scott’ın thelma and louise’i gibi bir etki yaratamayacak. sebebi de vasat senaryosu ve inandırıcılıktan yoksun vasat karakterleri.
rosamund pike’ın yine benzer bir arıza kadın rolünde harikalar yarattığı gone girl ile karşılaştıralım. gone girl’ün anlatısı, karakter bakış açısı kullanımı ve kurgusu i care a lot’tan farklı da olsa, bir hikayenin ya da karakterin arka planı ve öncesi diye tabir edebileceğimiz backstory denen şeyi çok iyi kullanıyordu. gone girl’de rosamund pike’ın oynadığı ve ben affleck’e kan kusturan sosyopat-femme fatale karakter amy’nin nasıl ve niçin arıza bir kadın olduğunu senaryo ustaca, filmin içine yayarak gösteriyor ve seyirciye güzel sürprizler sunuyordu.
i care a lot’ta ise ana karakter marla grayson neden böyle, bilmiyoruz. niye bu kadar hırslı, bencil, gaddar, sosyopat? tek sebebi daha çok para kazanmak ve güç elde etmek mi? öyleyse, neden böyle? marla’yı bu hale getiren nedir? bir flashback de olsa göremedik. senarist yazmak, yönetmen de göstermek zorunda değil elbette. ama karakter derinleşemiyor böyle olduğunda, tek tip, karton ve yeşilçam jargonuyle söylersek kötü kadın karakter olup çıkıyor. marla mafya’ya bile kafa tuttu? çünkü kötü kadın. hırslı. ne pahasına? para ve güç. neden? çünkü kötü kadın. film character driven/karakter merkezli olduğu için karakterin yaptıkları filmin olaylar örgüsünü etkiliyor. ama karakterin içi doldurulamadığı için karton olmaktan kurtulamıyor.
netflix’in yayın politikası gereği yapımlarında woke kadın karakterler merkezde. erkeklere ihtiyaç duymayan kadınlar. çoğunlukla lezbiyen ya da biseksüel. tabii ki feminist. hepsi güçlü. zeki. erkeklere ve sisteme pabucunu ters giydiren kadınlar. enola holmes, queen’s gambit ve the old guard’da olduğu gibi i care a lot da merkezine güçlü woke kadınları koyan, senaryoyu ikinci planı atan bir film. öyle senaryoya da böyle final yakışır.
spoiler vermeden filmdeki ezik rus mafyasına da şöyle değinmek gerekirse, hiç mi başka mafyalar nasıl olur merak etmediniz, breaking bad (dizi) , better call saul seyretmediniz rus mafyası? salamanca kardeşler, amcaları hector salamanca’nın huzurevinde rahat etmesi için ellerinden geleni yaparlardı. amcalarını ordan çıkarmak icab etse, orayı dümdüz ederlerdi. * siz neden bu kadar loser’sınız rus mafyası? ne? efendim? siz aslında o kadar loser değilsiniz, bilakis çok tehlikelisiniz, ama filmin merkezindeki woke kadın karakter çok zeki-çok kurnaz-çok cesur olduğu için mi böyle gelişti olaylar? ha tamam o zaman. nazdarovya.
merkezinde güçlü kadın karakterlerin olduğu iyi filmleri severim. alien mesela. ama bu film wachowski kardeşlerin bound’u ya da ridley scott’ın thelma and louise’i gibi bir etki yaratamayacak. sebebi de vasat senaryosu ve inandırıcılıktan yoksun vasat karakterleri.
rosamund pike’ın yine benzer bir arıza kadın rolünde harikalar yarattığı gone girl ile karşılaştıralım. gone girl’ün anlatısı, karakter bakış açısı kullanımı ve kurgusu i care a lot’tan farklı da olsa, bir hikayenin ya da karakterin arka planı ve öncesi diye tabir edebileceğimiz backstory denen şeyi çok iyi kullanıyordu. gone girl’de rosamund pike’ın oynadığı ve ben affleck’e kan kusturan sosyopat-femme fatale karakter amy’nin nasıl ve niçin arıza bir kadın olduğunu senaryo ustaca, filmin içine yayarak gösteriyor ve seyirciye güzel sürprizler sunuyordu.
i care a lot’ta ise ana karakter marla grayson neden böyle, bilmiyoruz. niye bu kadar hırslı, bencil, gaddar, sosyopat? tek sebebi daha çok para kazanmak ve güç elde etmek mi? öyleyse, neden böyle? marla’yı bu hale getiren nedir? bir flashback de olsa göremedik. senarist yazmak, yönetmen de göstermek zorunda değil elbette. ama karakter derinleşemiyor böyle olduğunda, tek tip, karton ve yeşilçam jargonuyle söylersek kötü kadın karakter olup çıkıyor. marla mafya’ya bile kafa tuttu? çünkü kötü kadın. hırslı. ne pahasına? para ve güç. neden? çünkü kötü kadın. film character driven/karakter merkezli olduğu için karakterin yaptıkları filmin olaylar örgüsünü etkiliyor. ama karakterin içi doldurulamadığı için karton olmaktan kurtulamıyor.
netflix’in yayın politikası gereği yapımlarında woke kadın karakterler merkezde. erkeklere ihtiyaç duymayan kadınlar. çoğunlukla lezbiyen ya da biseksüel. tabii ki feminist. hepsi güçlü. zeki. erkeklere ve sisteme pabucunu ters giydiren kadınlar. enola holmes, queen’s gambit ve the old guard’da olduğu gibi i care a lot da merkezine güçlü woke kadınları koyan, senaryoyu ikinci planı atan bir film. öyle senaryoya da böyle final yakışır.
spoiler vermeden filmdeki ezik rus mafyasına da şöyle değinmek gerekirse, hiç mi başka mafyalar nasıl olur merak etmediniz, breaking bad (dizi) , better call saul seyretmediniz rus mafyası? salamanca kardeşler, amcaları hector salamanca’nın huzurevinde rahat etmesi için ellerinden geleni yaparlardı. amcalarını ordan çıkarmak icab etse, orayı dümdüz ederlerdi. * siz neden bu kadar loser’sınız rus mafyası? ne? efendim? siz aslında o kadar loser değilsiniz, bilakis çok tehlikelisiniz, ama filmin merkezindeki woke kadın karakter çok zeki-çok kurnaz-çok cesur olduğu için mi böyle gelişti olaylar? ha tamam o zaman. nazdarovya.
devamını gör...
