coğrafya kader midir sorunsalı
coğrafya kader midir sorusuna şöyle cevap veriyorum;
tabii ki de kaderdir. şu an yaşadığımız yer üç tarafı sularla kaplı iklimi iyi olan ekonomik düzeyi ise orta seviyede olan bir yerdir ve burada az da olsa iyi bir şekilde yaşayan insanlar var. fakat afrika'da doğduğumuzu düşünelim. doğduğun andan itibaren hayatın boyunca muhtemel olarak zorluklarla karşılaşacak ve onları yaşamak zorunda kalacaksın. yemek bulamayacak çoğu zaman aç kalacaksın. iklim olarak da sıcak olan bir yer yaşanılası zor bir yer. eğer orada doğmuş olsaydım şu an aç veya susuz olurdum ya da üzerimde giyilebilecek bir kıyafet zor bulurdum. ve tabii ki de yaşama tutunmaya çalışırdım. fakat amerika ve rusya gibi ekonomik seviyesi yüksek yaşanılası daha kolay bir yer orada dilencilik yapsan bile buradaki doktorların maaşlarını çıkarabileceğin bir yer. gayet rahat yaşarsın. veya günümüzde filistin'den bahsedelim yıllardır dinlerini yaşatmak için savaşıyorlar. evet çoğu kişi ölüyor yaralanıyor acı çekiyor...
buna daha çok örnek verilebilir örneklerimiz türetebiliriz
şimdi coğrafya kader değil midir?
evet kaderdir, coğrafya kaderdir...
çoğu kişinin zorluklar içerisinde yaşadığı kaderdir...
tabii ki de kaderdir. şu an yaşadığımız yer üç tarafı sularla kaplı iklimi iyi olan ekonomik düzeyi ise orta seviyede olan bir yerdir ve burada az da olsa iyi bir şekilde yaşayan insanlar var. fakat afrika'da doğduğumuzu düşünelim. doğduğun andan itibaren hayatın boyunca muhtemel olarak zorluklarla karşılaşacak ve onları yaşamak zorunda kalacaksın. yemek bulamayacak çoğu zaman aç kalacaksın. iklim olarak da sıcak olan bir yer yaşanılası zor bir yer. eğer orada doğmuş olsaydım şu an aç veya susuz olurdum ya da üzerimde giyilebilecek bir kıyafet zor bulurdum. ve tabii ki de yaşama tutunmaya çalışırdım. fakat amerika ve rusya gibi ekonomik seviyesi yüksek yaşanılası daha kolay bir yer orada dilencilik yapsan bile buradaki doktorların maaşlarını çıkarabileceğin bir yer. gayet rahat yaşarsın. veya günümüzde filistin'den bahsedelim yıllardır dinlerini yaşatmak için savaşıyorlar. evet çoğu kişi ölüyor yaralanıyor acı çekiyor...
buna daha çok örnek verilebilir örneklerimiz türetebiliriz
şimdi coğrafya kader değil midir?
evet kaderdir, coğrafya kaderdir...
çoğu kişinin zorluklar içerisinde yaşadığı kaderdir...
devamını gör...
warp motoru
ışıktan daha hızlı gidebilmemiz mümkün mü ? aslında bunun cevabını teorik olarak verecek olursak, evet. yani ışıktan daha hızlı gidebilmemiz mümkün. peki bu nasıl mümkün olabilir ? albert einstein ışık hızından gitmenin mümkün olmadığını söylerken yanılıyor muydu ?
warp motoru adı verilen motor ile ışık hızının + katları kadar hızlı gitmemiz mümkün olabilir. önce warp motoru nedir bunu söyleyeyim; warp motoru takılmış bir uzay gemisi veya roketin astronomik uzay mesafelerinde ışık hızı dediğimiz hızın pozitif katlarında yolculuk yapabilmesine izin veren, aslında henüz var olmayan ancak var sayım evreninde bulunan bir teknoloji ürünüdür. bilim-kurguda filmleri, dizileri, kitaplarında çok sık kullanılmakta ve konu olarak gösterilmektedir. günümüzde fizik camiasından bazı profesörler bunun "genel görecelik etkileri" ile gerçekleşebileceğini düşünmektedir. şimdi biraz daha detaylandıracak olursam, en büyük warp sürati ışık hızından tam 10 kat daha hızlıdır. bu da 1 saniye içinde 3 milyon kilometreye tekabül etmektedir. yani siz buna ışık hızında seyahat değil de, ışınlanmak deseniz çok daha doğru olur. peki bu nasıl mümkün ?

esasında herşey uzay-zaman düzlemini bükmekten geçiyor ve bir kez daha albert einstein'nin haklı olduğunu görüyoruz. yani biz ışık hızını geçmiş olmuyoruz, sadece ilerlediğimiz düzlem olan uzay-zaman düzlemi bükülüyor. ve bunun sayesinde ışıktan daha hızlı gitmiş oluyoruz. peki böyle bir motorun yapılması mümkün olabilir mi ? bu sorunun da cevabı tahmin edeceğimiz gibi "evet..." teorik olarak bir warp motoru yapılması mümkün. geçen bir kaç yıl içerisinde nasa'nın bir warp motoru üzerinde çalıştığı da bilinen bir husus. warp motoru yapılmasına yapılır da asıl problem şu; bu motoru çalıştırmaya yetecek kadar yakıt var mıdır ? hesaplamalara göre sadece çalışması için bile jüpiter büyüklüğünde bir yakıt gerekmekte. bu problemi de nasa'nın gelişmiş itki çalışma grubu müdürü dr.harold white ve ekibi çözdü. yeni bir warp motoru tasarlayan bu ekip, yarım tonluk bir yakıtla yakınımızdaki yıldızlara gitmemizin 6 ay kadar zamanımızı alacağını ileri sürmekte. ve bu durum esasında kağıt üzerinde kanıtlanmış durumda. dünyamızdan yollanan ve güneş sistemimizin dışına çıkan voyager-1 isimli uzay mekiğinin doğru yönde gitmiş olsaydı eğer, bize en yakın yıldız sistemine 77 bin yılda ulaşabileceği düşünülüyordu. bu açıdan bakınca 6 aylık süreç çok da uzun değil.

bize en yakın yıldız olan proxima centauri'e gitmemiz aşağı yukarı 4.2 ışık yılında mümkünken, warp motoru ile bu süre sadece ve sadece 4 ay'a düşmüş olacak. çok uç bir nokta üzerinden örnek verecek olursam, gözlemleyebildiğimiz evrenin sonuna varmamızın yaklaşık 93 milyar ışık yılı süreceği tahmin ediliyor. warp motoru ile bu süre 9.3 milyar yıla tekabül ediyor. bu süre elbette çok çok büyük bir süre. kainat o kadar yaşar mı tabii ki de bilmiyoruz ancak 93 milyar yıla göre düşününce 9.3 milyar yıl elbette çok daha kısa bir süre oluyor.
kaynakça:
1- khosann.com/nasadan-isiktan...
2- tr.wikipedia.org/wiki/Warp_...
warp motoru adı verilen motor ile ışık hızının + katları kadar hızlı gitmemiz mümkün olabilir. önce warp motoru nedir bunu söyleyeyim; warp motoru takılmış bir uzay gemisi veya roketin astronomik uzay mesafelerinde ışık hızı dediğimiz hızın pozitif katlarında yolculuk yapabilmesine izin veren, aslında henüz var olmayan ancak var sayım evreninde bulunan bir teknoloji ürünüdür. bilim-kurguda filmleri, dizileri, kitaplarında çok sık kullanılmakta ve konu olarak gösterilmektedir. günümüzde fizik camiasından bazı profesörler bunun "genel görecelik etkileri" ile gerçekleşebileceğini düşünmektedir. şimdi biraz daha detaylandıracak olursam, en büyük warp sürati ışık hızından tam 10 kat daha hızlıdır. bu da 1 saniye içinde 3 milyon kilometreye tekabül etmektedir. yani siz buna ışık hızında seyahat değil de, ışınlanmak deseniz çok daha doğru olur. peki bu nasıl mümkün ?

esasında herşey uzay-zaman düzlemini bükmekten geçiyor ve bir kez daha albert einstein'nin haklı olduğunu görüyoruz. yani biz ışık hızını geçmiş olmuyoruz, sadece ilerlediğimiz düzlem olan uzay-zaman düzlemi bükülüyor. ve bunun sayesinde ışıktan daha hızlı gitmiş oluyoruz. peki böyle bir motorun yapılması mümkün olabilir mi ? bu sorunun da cevabı tahmin edeceğimiz gibi "evet..." teorik olarak bir warp motoru yapılması mümkün. geçen bir kaç yıl içerisinde nasa'nın bir warp motoru üzerinde çalıştığı da bilinen bir husus. warp motoru yapılmasına yapılır da asıl problem şu; bu motoru çalıştırmaya yetecek kadar yakıt var mıdır ? hesaplamalara göre sadece çalışması için bile jüpiter büyüklüğünde bir yakıt gerekmekte. bu problemi de nasa'nın gelişmiş itki çalışma grubu müdürü dr.harold white ve ekibi çözdü. yeni bir warp motoru tasarlayan bu ekip, yarım tonluk bir yakıtla yakınımızdaki yıldızlara gitmemizin 6 ay kadar zamanımızı alacağını ileri sürmekte. ve bu durum esasında kağıt üzerinde kanıtlanmış durumda. dünyamızdan yollanan ve güneş sistemimizin dışına çıkan voyager-1 isimli uzay mekiğinin doğru yönde gitmiş olsaydı eğer, bize en yakın yıldız sistemine 77 bin yılda ulaşabileceği düşünülüyordu. bu açıdan bakınca 6 aylık süreç çok da uzun değil.

bize en yakın yıldız olan proxima centauri'e gitmemiz aşağı yukarı 4.2 ışık yılında mümkünken, warp motoru ile bu süre sadece ve sadece 4 ay'a düşmüş olacak. çok uç bir nokta üzerinden örnek verecek olursam, gözlemleyebildiğimiz evrenin sonuna varmamızın yaklaşık 93 milyar ışık yılı süreceği tahmin ediliyor. warp motoru ile bu süre 9.3 milyar yıla tekabül ediyor. bu süre elbette çok çok büyük bir süre. kainat o kadar yaşar mı tabii ki de bilmiyoruz ancak 93 milyar yıla göre düşününce 9.3 milyar yıl elbette çok daha kısa bir süre oluyor.
kaynakça:
1- khosann.com/nasadan-isiktan...
2- tr.wikipedia.org/wiki/Warp_...
devamını gör...
geceye bir söz bırak
geçer elbet efendim... bazısı teğet geçer, bazısı deler geçer, bazısı parçalar geçer; ama mutlaka geçer... *
geçer...
geçer...
devamını gör...
baylan pastanesi
çocukluğumda annemle çarşı pazar gezmelerinden sonra oturup 'cup grille' yediğimiz pastane. (eskisi gibi yiyemiyorum artık çok ağır gelmeye başladı tabi) baylan her jenerasyon için kadiköy'ün de sembol mekanlarından biridir.
1920'lerde kurulmuş, batı usulü tatlı ve kurabiyeleriyle efsaneler arasına ismini yazdırmış. kurucusu, rum filip lenas. ilk türkiye'ye geldiğinde çeşitli pastacılarda çalışmış. daha sonra istiklal caddesi'nde* ''loryan'' * isimli bir pastane açar. yabancı isimlerin türkçeleştirilmesini öngören saçma sapan bi yasa peydah olunca ''baylan'' diye değiştirirler. 50'lili yıllarda karaköy'e de bi şube açmış lenas. kadiköy şubesi ise 61 de lenas'ın küçük oğlu mihal tarafından açılmış. ancak bildiğim kadarıyla beyoğlu ve karaköy şubeleri daha sonra kapanmış. bir tek kadiköy kalmış. ünlü edebiyatçıların müdavim olduğu bi yer olmuş zamanla. tarık buğra'lar, cemal süreya'lar, tomris uçar'lar ''baylancılar'' olarak anılırmış.
özellikle arka taraftaki sarmaşıklarla kaplı bahçesi yazın ayrı bi güzelliktir. yolu düşen mutlaka bi italyan espressosu içsin, krokanlı çikolatasından yesin sevgili yazarlar.*
1920'lerde kurulmuş, batı usulü tatlı ve kurabiyeleriyle efsaneler arasına ismini yazdırmış. kurucusu, rum filip lenas. ilk türkiye'ye geldiğinde çeşitli pastacılarda çalışmış. daha sonra istiklal caddesi'nde* ''loryan'' * isimli bir pastane açar. yabancı isimlerin türkçeleştirilmesini öngören saçma sapan bi yasa peydah olunca ''baylan'' diye değiştirirler. 50'lili yıllarda karaköy'e de bi şube açmış lenas. kadiköy şubesi ise 61 de lenas'ın küçük oğlu mihal tarafından açılmış. ancak bildiğim kadarıyla beyoğlu ve karaköy şubeleri daha sonra kapanmış. bir tek kadiköy kalmış. ünlü edebiyatçıların müdavim olduğu bi yer olmuş zamanla. tarık buğra'lar, cemal süreya'lar, tomris uçar'lar ''baylancılar'' olarak anılırmış.
özellikle arka taraftaki sarmaşıklarla kaplı bahçesi yazın ayrı bi güzelliktir. yolu düşen mutlaka bi italyan espressosu içsin, krokanlı çikolatasından yesin sevgili yazarlar.*
devamını gör...
delirmek
bir sosyoloji hocamın en kusurlu hayvan insandır. insanın ise en kusursuzu delilerdir diyerek benim için kutsal bir seviyeye çıkarttığı durumdur. belki bu yüzden psikoloji okuyorumdur ve belki bu yüzden delirmiş bir psikolog adayıyımdır.
devamını gör...
klişe youtube yorumları
"ilk yorum" sanki ilk yorumu yazınca madalya takıyorlar. en nefret ettiğim klişe yorumdur.
devamını gör...
yaşlı yazarlar
nükhet duru diyesi siz hep aynı kalacanız de mi? diyorlar, kahkaha atarak teen kardeşlere.
devamını gör...
yaş ilerledikçe azalan şeyler
alttan almalarim azaliyor, hatta bitti... yas olmus otuz, verimli gecirecegim zamanim artik kisitli. o zamani degmeyecek seylere,degmeyecek kisilere müsamaha gostererek neden harcayayim? omrumun en guzel senelerini hiç etmisim zaten...
devamını gör...
kronik kitap
birkaç yıldır imza attıkları kaliteli yayınlarla (özellikle de tarih yayınlarıyla) adını duyuran, her ay genişlettikleri kataloglarına özenle baktıran, sahip olduğu vizyonla hayran bırakan yayınevi. çok mühim hocaların çok mühim eserlerini yayımlamakla kalmıyor, uzun zamandır yeni baskısı yapılmayan eski kitapları yeniden basıyor ya da yabancı dilde yazılmış önemli eserleri dilimize kazandırıyorlar mesela.
kendilerini internet sitelerinde şöyle açıklamışlar: "kronik kitap olarak ülkemizin kültür yayıncılığına yepyeni bir soluk getirmek amacıyla 2016 sonbaharında yayın hayatına başladık. içeriklerinden kapak tasarımlarına, baskı kalitesinden sosyal medya iletişimine dek komple bir yayıncılığı hedefledik ve kısa denebilecek bir sürede türk yayıncılığının çıtasını yükselttik."
herhalde daha fazla katılamazdım son cümledeki öz övgülerine.
kendilerini internet sitelerinde şöyle açıklamışlar: "kronik kitap olarak ülkemizin kültür yayıncılığına yepyeni bir soluk getirmek amacıyla 2016 sonbaharında yayın hayatına başladık. içeriklerinden kapak tasarımlarına, baskı kalitesinden sosyal medya iletişimine dek komple bir yayıncılığı hedefledik ve kısa denebilecek bir sürede türk yayıncılığının çıtasını yükselttik."
herhalde daha fazla katılamazdım son cümledeki öz övgülerine.
devamını gör...
filin yolculuğu
bugün bitirdiğim( bitirebildiğim) jose saramago kitabı.
daha önce körlük ve görmek kitabıyla tanımıştım kendisini. noktalama işaretleri kullanmaması ve konuşma başlıklarını açmaması yazarı bilen herkesce bilinir. ha işte onun 10 katı olarak düşünün kitabı. uzun cümlelerin içinde ,bazen kim kim, kim neyi dedi diye 2/3 kere okumak durumunda kaldım.
kitabın konusu sadece şu: süleyman adlı fil ve bakıcısı subhro , portekiz kralının emrindeyken avusturya arşidüküne hediye edilmek istenir. arşidükün hediyeyi kabul etmesiyle filin yolculuğu başlar.
kitabın etkileyiciliği konusunda değil, konunun işlenişinde. bu yolculuk tabi ki bürokrasinin ağına takılacaktı. bakıcı subhro aslında farklı bir karakter. akıllı ve mantıklı.politiklikliği de bu mantığından kaynaklanır. arşidük ise lutherci. kilise hapishanesinden çıkıp ülkeyi özgürleştirme ve modernleştirme taraftarı. ama korkuları var ve görüşünü ulu orta dile getirmiyor. yol üzerinde konaklama yerlerindeki halkın düşünce yapıları, askerler,ırgatlara hatta filin bile aklına girerek olası düşüncelerini mizahi bir dille aktarmıştır. aralara kilise karşıtlığını da serpmeyi unutmamıştır.
kitabın çoğunluğu yazarın hastane odasında yazılmış ve yazarın da son kitaplarından biridir.
kitap ise gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmıştır.gilda lopes encarnaçao adlı bir arkadaşıyla buluşmalarında ,kendisine 16.yy’da 3.don joao döneminde, 1551’de bir filin lizbon’dan viyana’ya yolculuğunu anlatmış ve kitabın doğuşu da bu hikayeyle olmuş.
kitap ile ilgili görüşüme gelince; kitapta sürükleyici bir konu bekliyorsanız sizi hayalkırıklığına uğratabilir. ama esprili dili ile okunmaya değer bir kitap.
daha önce körlük ve görmek kitabıyla tanımıştım kendisini. noktalama işaretleri kullanmaması ve konuşma başlıklarını açmaması yazarı bilen herkesce bilinir. ha işte onun 10 katı olarak düşünün kitabı. uzun cümlelerin içinde ,bazen kim kim, kim neyi dedi diye 2/3 kere okumak durumunda kaldım.
kitabın konusu sadece şu: süleyman adlı fil ve bakıcısı subhro , portekiz kralının emrindeyken avusturya arşidüküne hediye edilmek istenir. arşidükün hediyeyi kabul etmesiyle filin yolculuğu başlar.
kitabın etkileyiciliği konusunda değil, konunun işlenişinde. bu yolculuk tabi ki bürokrasinin ağına takılacaktı. bakıcı subhro aslında farklı bir karakter. akıllı ve mantıklı.politiklikliği de bu mantığından kaynaklanır. arşidük ise lutherci. kilise hapishanesinden çıkıp ülkeyi özgürleştirme ve modernleştirme taraftarı. ama korkuları var ve görüşünü ulu orta dile getirmiyor. yol üzerinde konaklama yerlerindeki halkın düşünce yapıları, askerler,ırgatlara hatta filin bile aklına girerek olası düşüncelerini mizahi bir dille aktarmıştır. aralara kilise karşıtlığını da serpmeyi unutmamıştır.
kitabın çoğunluğu yazarın hastane odasında yazılmış ve yazarın da son kitaplarından biridir.
kitap ise gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmıştır.gilda lopes encarnaçao adlı bir arkadaşıyla buluşmalarında ,kendisine 16.yy’da 3.don joao döneminde, 1551’de bir filin lizbon’dan viyana’ya yolculuğunu anlatmış ve kitabın doğuşu da bu hikayeyle olmuş.
kitap ile ilgili görüşüme gelince; kitapta sürükleyici bir konu bekliyorsanız sizi hayalkırıklığına uğratabilir. ama esprili dili ile okunmaya değer bir kitap.
devamını gör...
normal sözlük'ün gümbür gümbür gelmesi
(bkz: anam coştu lan bunlar)
devamını gör...
yazarların ilk izlediği yabancı dizi
ziyaretçiler (bkz: visitors)
devamını gör...
ılımlı olmak
savunduğum durumdur. bağnazlığın ve aşırılığın en büyük çözümüdür ılımlı olmak. bir düşüncenin salt doğruluğunu kabul etmek yerine tutarlı ama doğru kabul etmek bunun bir örneğidir.
edit: sert olmadığınız için insanlar sizi sevmeyebilir ama siz doğru olanın bu olduğunu bilin.
edit: sert olmadığınız için insanlar sizi sevmeyebilir ama siz doğru olanın bu olduğunu bilin.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
üst üste yazma bekle araya mani
ondan uçuyor tanımlar belki
buradaki herkes sever seni
ama sen seversin melankoli.*
ondan uçuyor tanımlar belki
buradaki herkes sever seni
ama sen seversin melankoli.*
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
kopamayan, takıntılı, bağlanma sorunu olan bir insanım sanırım. bunu neye dayanarak söylüyorum tam emin değilim. belki içimdeki mükemmeliyetçilik duygusu belki de kaybetmeyi sindirememe… kaybetmek derken; bu akşam işten çıkınca beni eve hızlıca ulaştıracak aracı yakalamak için koştururken her günkü ritüelim gereği anneme ben çıktım bilgisini verdim. sanki neden veriyorsam? neden mi veriyorsun? bu dünyada seni önemseyen insanlar listesinin başında annen yazıyor kızım… öyle şeyler deme, saçmalama…
bu bilgi haricinde işle alakalı kısa bir iletişim daha oldu. bu konuşmaları telefonla yaparken elbette kulaklık kullandım. elim kolum zaten dolu. telefonu kulağıma dayamam için ekstra bi kol daha gerekiyor. sonrasında ne oldu hatırlamıyorum. eve geldim kulaklık yok. arama çalışmalarım minibüsten indikten sonra başladı. ne yaşarsam yaşayayım geriye dönüp karanlık noktalara ışık tutmayı çok severim. yine aynısını yapmaya çalıştım. bu sefer ışığın gücü kalmamış, pili bilmiş, tozlanmış. halbuki yarım saat öncesi.
eve geldim anneme ve abime durumu anlattım. her ikisinin tepkisi aynı: “ ammaaaaannn üzülme güzelim, yenisini alırız.” ben yenisini istemiyorum ki. hem yeni “bazen” güzel gelmiyor. hele ki kaybettiğim bir şey söz konusu olunca. kendime kızıyorum. kendimi cezalandırıyorum. kendimle alıp veremediğim ne bilmiyorum. eşyalara, insanlara, anlamlara * anlam yüklemek beni çok yoruyor artık. bir şeylerin ters gitmesinden yoruldum. zihnimin bu kadar dağınık ve karışım olmasından yoruldum. yapmam gerekenleri unutmaktan yoruldum. kendimden yoruldum.
son olarak; kaybetmeyi sevmediğimi hissetmekten yoruldum…
bu arada beni eve hızlıca ulaştıracak araca da yetişemedim. ama içimdeki koşturma ve telaş duygusu her daim var. geç kalmış olmak beni alabora ediyor. yine de geç kalıyorum; bazen otobüse, bazen hayata, en çok bir insana…
bu bilgi haricinde işle alakalı kısa bir iletişim daha oldu. bu konuşmaları telefonla yaparken elbette kulaklık kullandım. elim kolum zaten dolu. telefonu kulağıma dayamam için ekstra bi kol daha gerekiyor. sonrasında ne oldu hatırlamıyorum. eve geldim kulaklık yok. arama çalışmalarım minibüsten indikten sonra başladı. ne yaşarsam yaşayayım geriye dönüp karanlık noktalara ışık tutmayı çok severim. yine aynısını yapmaya çalıştım. bu sefer ışığın gücü kalmamış, pili bilmiş, tozlanmış. halbuki yarım saat öncesi.
eve geldim anneme ve abime durumu anlattım. her ikisinin tepkisi aynı: “ ammaaaaannn üzülme güzelim, yenisini alırız.” ben yenisini istemiyorum ki. hem yeni “bazen” güzel gelmiyor. hele ki kaybettiğim bir şey söz konusu olunca. kendime kızıyorum. kendimi cezalandırıyorum. kendimle alıp veremediğim ne bilmiyorum. eşyalara, insanlara, anlamlara * anlam yüklemek beni çok yoruyor artık. bir şeylerin ters gitmesinden yoruldum. zihnimin bu kadar dağınık ve karışım olmasından yoruldum. yapmam gerekenleri unutmaktan yoruldum. kendimden yoruldum.
son olarak; kaybetmeyi sevmediğimi hissetmekten yoruldum…
bu arada beni eve hızlıca ulaştıracak araca da yetişemedim. ama içimdeki koşturma ve telaş duygusu her daim var. geç kalmış olmak beni alabora ediyor. yine de geç kalıyorum; bazen otobüse, bazen hayata, en çok bir insana…
devamını gör...
tutunamayanlar'ın noktalama işaretsiz bölümü
en sevmediğim bölümdür.
ben çocuklu bir bireyim, üstüme atladıkları zaman kitabı yanıma koyarım. tekrar elime alacağım zaman kaldığım yeri ezberlemem gerekti çünkü kitap ayracı da kullansam sayfanın neresinde kaldığını unutup, yeniden tüm sayfayı okumak zorunda kaldım.
ota boka romantizm kasmayın yetheeeeer.
ben çocuklu bir bireyim, üstüme atladıkları zaman kitabı yanıma koyarım. tekrar elime alacağım zaman kaldığım yeri ezberlemem gerekti çünkü kitap ayracı da kullansam sayfanın neresinde kaldığını unutup, yeniden tüm sayfayı okumak zorunda kaldım.
ota boka romantizm kasmayın yetheeeeer.
devamını gör...
coin operated (kısa film)
nicholas arioli tarafından yazılıp yönetilen bir kısa filmdir.

bu bol ödüllü kısa film birçok kısa film festivalinden eli kolu dolu dönerken izleyenleri de anlık da olsa derin düşüncelere gark ediyor.
bir çocukluk hayali sizi ne kadar zaman meşgul edebilir, ne kadar süre ile bir çocukluk hayalinin peşinden koşma iradesini ve tutarlılığını gösterebilirsiniz? on yıl, yirmi yıl, belki de yetmiş yıl.
çocuklukta kurduğumuz hayallerin gerçek olması belki de kendimizi gerçekleştirmek adına olabilecek en güzel şeylerden biri. ama modern çağda insanoğlu o kadar büyük bir sabır ve adanmışlık gösteremeyecek kadar meşgul. hadi sadece meşgul deyip insanlığı suçlamayalım sadece. toplum da para etmeyeceğini düşündüğü hiçbir planı desteklemeye taraftar değil.
ama yine de insan bir hayalini gerçekleştirmeyi gerçekten gönülden isterse önüne çıkacak her türlü engel onun için hedefe ulaşmayı daha eğlenceli kılacak birer maceraya dönüşebilir.
söylemek istediğim son şey ise şudur; insanları asla şu anda sahip oldukları ile değerlendirmeyin, onları gün yüzüne çıkmamış bir yerlerde çok büyük, çok yüksek, çok özel yetenekleri ve hayalleri olabilir.
coin operated

bu bol ödüllü kısa film birçok kısa film festivalinden eli kolu dolu dönerken izleyenleri de anlık da olsa derin düşüncelere gark ediyor.
bir çocukluk hayali sizi ne kadar zaman meşgul edebilir, ne kadar süre ile bir çocukluk hayalinin peşinden koşma iradesini ve tutarlılığını gösterebilirsiniz? on yıl, yirmi yıl, belki de yetmiş yıl.
çocuklukta kurduğumuz hayallerin gerçek olması belki de kendimizi gerçekleştirmek adına olabilecek en güzel şeylerden biri. ama modern çağda insanoğlu o kadar büyük bir sabır ve adanmışlık gösteremeyecek kadar meşgul. hadi sadece meşgul deyip insanlığı suçlamayalım sadece. toplum da para etmeyeceğini düşündüğü hiçbir planı desteklemeye taraftar değil.
ama yine de insan bir hayalini gerçekleştirmeyi gerçekten gönülden isterse önüne çıkacak her türlü engel onun için hedefe ulaşmayı daha eğlenceli kılacak birer maceraya dönüşebilir.
söylemek istediğim son şey ise şudur; insanları asla şu anda sahip oldukları ile değerlendirmeyin, onları gün yüzüne çıkmamış bir yerlerde çok büyük, çok yüksek, çok özel yetenekleri ve hayalleri olabilir.
coin operated
devamını gör...
bilimsel teori
olabilirliği kanıtlanmış, deney ve gözlemler yapılarak farklı şekillerde test edilen, bilimsel metod sayesinde elde edilen bilgiler ışığında yaşamın ve doğanın bazı gizlerinin açıklamasıdır. bütün bilimsel teoriler tümevarımsaldır. teorinin gücü, sonuçlandırabildiği durumların çeşitliliği, kavranabilirliği ve kolaylığı ile alakalıdır.
devamını gör...

