maraşlı
diziyi üç kelime ile özetlersem: bayan,burak deniz ve burak deniz'in kirpikleri.
devamını gör...
çok yiyen insan
kilo almıyorsa yedi cihanı kendisine sövdürten insandır.
devamını gör...
bir pandanın öğrenmesi gerekenler
bambuyu soyarak yemek.
tanım: bir pandanın öğrenmesi gereken şeyleri paylaştığımız başlıktır.
tanım: bir pandanın öğrenmesi gereken şeyleri paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...
folie a deux
'paylaşılmış delilik', 'çifte delilik', ilişki psikozu' diye türkçeye çevrilir. iki kişi arasındaki aktarımdan ziyade, ikiden fazla kişiye de aktarım olabillir. ekseri sosyallikten izole olmuş kimselerde görülür. bu psikolojik rahatsızlığın kend içinde farklı varyasyonları vardır. öyle ki, psikozu paylaşan kişilerin sanrılarının ortak olması bile söz konusudur. iki farklı zihnin, gerçekliğin dışında, ortak bi sanrı alanı yaratabiliyor olması gerçekten bu dünyada işittiğim en ilginç şey olabilir.
devamını gör...
yalnızlık
başka bir yalnız ile köprü kurana dek yaşanılan durumdur. yalnızlık mecburiyet değil, tercih olmalıdır yoksa acı verebilme özelliği ile tanışmak an meselesi olabilir.
devamını gör...
temassız var mı sorusu
eskiden temassız çekmek için yalvarırdık, şimdi kartta temassız yoksa surat yiyoruz kasiyerden.
devamını gör...
9.90
bir frederic beigbeder kitabıdır.
frederic beigbeder’in aslında bir reklam yazarı olduğunu daha önce tanımını yaptığım aşkın ömrü üç yıldır kitabını anlatırken yazmış ve o tanımda da bu kitaptan bahsetmiş ancak adını hatırlayamadığımı yazmıştım.
kitabın şu anki ismi 9.90. türkiye’de ilk kez yayınlandığında kitap 3.900-tl adıyla çıkmıştı. ancak yazar reklamcılık kültüründen geldiği için bir pazarlama stratejisi uygulayarak kitabın ismini her baskıda fiyatına göre değiştirme kararı almıştır.
kitabın son adı 9.90’dır. ve 99 francs adıyla da 2007 yılında jan kounen tarafından sinemaya aktarılmış ve başarılı olmuştur.
kitap ve elbette film de özgüveni yüksek bir reklam yazarının hikayesini anlatmakta. bu yazar ışıltılı dünya içinde hızla yükselir ve kendine kadınlar, lüks ve şatafat dolu bir dünya yaratır. benim anladığım kadarıyla içinde frederic beigbeder’in şahit olduğu ve eleştirdiği birçok şey var bu hayatın. elbette hiçbir şatafat sonsuza kadar sürmez.
kitap çok harika bir edebi eser değil ama bence okunmaya değer. bir şans verin derim ben.
frederic beigbeder’in aslında bir reklam yazarı olduğunu daha önce tanımını yaptığım aşkın ömrü üç yıldır kitabını anlatırken yazmış ve o tanımda da bu kitaptan bahsetmiş ancak adını hatırlayamadığımı yazmıştım.
kitabın şu anki ismi 9.90. türkiye’de ilk kez yayınlandığında kitap 3.900-tl adıyla çıkmıştı. ancak yazar reklamcılık kültüründen geldiği için bir pazarlama stratejisi uygulayarak kitabın ismini her baskıda fiyatına göre değiştirme kararı almıştır.
kitabın son adı 9.90’dır. ve 99 francs adıyla da 2007 yılında jan kounen tarafından sinemaya aktarılmış ve başarılı olmuştur.
kitap ve elbette film de özgüveni yüksek bir reklam yazarının hikayesini anlatmakta. bu yazar ışıltılı dünya içinde hızla yükselir ve kendine kadınlar, lüks ve şatafat dolu bir dünya yaratır. benim anladığım kadarıyla içinde frederic beigbeder’in şahit olduğu ve eleştirdiği birçok şey var bu hayatın. elbette hiçbir şatafat sonsuza kadar sürmez.
kitap çok harika bir edebi eser değil ama bence okunmaya değer. bir şans verin derim ben.
devamını gör...
kimlik numarası ezberleme metotları
3 2 2 2 2 ile ezberledim.
devamını gör...
sizi siz yapan cümleniz
adam olana çok bile.
devamını gör...
maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi
maslow, tüm dünyada kabul görmüş ihtiyaçlar hiyerarşisinde gıda,güven,sevme, sevilme ve ait olma ihtiyacı gerçekleşmemiş birey ve toplumların bir sonraki level olan kendini gerçekleştirme aşamasına geçemeyeceğini vurgular.
toplumlar da bireyler gibi temel ihtiyaçlara sahiptirler. bazılarımıza göre refah günler bazılarımıza göre medeniyet inşası dediğimiz bu yolculukta, sınırsız ihtiyaca yetersiz cevap bölümünde boğulmuş durumdayız.
toplumlar da bireyler gibi temel ihtiyaçlara sahiptirler. bazılarımıza göre refah günler bazılarımıza göre medeniyet inşası dediğimiz bu yolculukta, sınırsız ihtiyaca yetersiz cevap bölümünde boğulmuş durumdayız.
devamını gör...
spontane radyo yayını
supernatural’da yalansız bir dünya hayal etmişler ve kaos hakim oluyor dünyaya. yani ben söylemesem de birileri mutlaka yalan söylemeli yoksa bu dünya çöker. izleyin güzel bölümdü.
devamını gör...
yaş ilerledikçe artan şeyler
tansiyon,taşikardi.
yok onlar şimdi de var.
ya da ben yaşlandım.
yok onlar şimdi de var.
ya da ben yaşlandım.
devamını gör...
zamanın hükmü
necip mahfuz'un 1982 yılında yayınladığı bu kitap 1930'lar ile 1970'ler arasındaki mısır'ı anlatıyor. mısır'da yaşayan hamid burhan ve ailesi kitabın merkezinde yer alıyor. mutlu bir aile fotoğrafıyla başlıyor ve gelişen olaylar ile o fotoğraftaki bireylerin yaşadığı mutluluk ve hüzünleri, birbirlerinden kopuşları,kuşak çatışması ve ev motifi işleniyor. mısırdaki devrimler, savaşlar, işgaller bu aile üzerinden anlatılıyor. yazar, mısırlı kadınların toplumsal rollerini, zamanla yaşanan modernlik algısının farklılaşmasını da ustaca aktarmış.
3 nesil boyunca yaşanan siyasi yönelim ve fikir farklılıkları oldukça dikkat çekici.
yazarın daha önce kaleme aldığı ve en meşhur eseri olan kahire üçlemesi ile benzerlikleri bulunuyor. fakat onun kadar kapsamlı bir kitap değil. basit ve akıcı bir anlatıma sahip. detaya inmeden üç nesil ile o dönemleri oldukça güzel aktarmış. ama eseri tam olarak anlayabilmek ve sindirebilmek için mısır'ın o dönemine ait siyasi ve sosyal olaylara hakim olmak gerekli. yoksa kitaptan edindiğimiz çıkarımlar biraz havada kalıyor.
mısır'ın devrimine ve toplumsal tarihine şahitlik eden bu üç neslin hayatını anlatan necip mahfuz, 1988 yılında nobel edebiyat ödülünün de sahibi olmuştur.
3 nesil boyunca yaşanan siyasi yönelim ve fikir farklılıkları oldukça dikkat çekici.
yazarın daha önce kaleme aldığı ve en meşhur eseri olan kahire üçlemesi ile benzerlikleri bulunuyor. fakat onun kadar kapsamlı bir kitap değil. basit ve akıcı bir anlatıma sahip. detaya inmeden üç nesil ile o dönemleri oldukça güzel aktarmış. ama eseri tam olarak anlayabilmek ve sindirebilmek için mısır'ın o dönemine ait siyasi ve sosyal olaylara hakim olmak gerekli. yoksa kitaptan edindiğimiz çıkarımlar biraz havada kalıyor.
mısır'ın devrimine ve toplumsal tarihine şahitlik eden bu üç neslin hayatını anlatan necip mahfuz, 1988 yılında nobel edebiyat ödülünün de sahibi olmuştur.
devamını gör...
gereksiz romantize edilen kavramlar
genel olarak alkol diyebilirim. sanki içmeden romantik olunamıyor.
devamını gör...
pargalı ibrahim paşa
ı. süleyman saltanatı döneminde 27 haziran 1523 - 15 mart 1536 arasında sadrazamlık yapan, önemli siyasal ve askerî olaylarda rol oynayan osmanlı devlet adamı.
muhteşem süleyman döneminin aktörlerinden ikinci adam. tarihsel süreçte baktığımızda başarılı olan liderler etraflarında başarılı kişiler bulundurmuştur. pargalı bunlardan biridir. mısır valisinin isyanının bastırılmasından mohaç'a katkıda bulunmuştur. 13 yıl boyunca imparatorluğun ikinci adamı olmaktan kibre kapıldığı söylenebilir ki bu da onun sonunu hazırlayan gelişmelerden biridir.
muhteşem süleyman döneminin aktörlerinden ikinci adam. tarihsel süreçte baktığımızda başarılı olan liderler etraflarında başarılı kişiler bulundurmuştur. pargalı bunlardan biridir. mısır valisinin isyanının bastırılmasından mohaç'a katkıda bulunmuştur. 13 yıl boyunca imparatorluğun ikinci adamı olmaktan kibre kapıldığı söylenebilir ki bu da onun sonunu hazırlayan gelişmelerden biridir.
devamını gör...
siyasal islamcı ahlakı
inançlarını para için satabilecek omurgasızlığa sahiptirler.
devamını gör...
ırk
race yani ırk kelimesi ilk defa 16. yüzyıl ingilteresinde kullanılmış, 18. yüzyılda popülerlik kazanmıştır.
ırk kavramı sömürgecilik döneminden kalmadır. ingiliz sömürgelerinde yaşayan insanları gruplandırmak için kullanılmaya başlanmış ardından tüm avrupa sömürgeleri ırklara göre sınıflandırılmıştır.
17. ve 18. yüzyıllarda bilim adamları özellikle biyologlar, antropologlar ırkları kategorize etmeye başlamışlardır. ırkların kategorize edilmesine saç yapısı, ten rengi, göz şekli gibi fiziksel ve biyolojik özellikler temel alınmıştır. buradan
carleton coon tarafından yapılan ırk sınıflandırmasına göre dünyada 4 ırk vardır : beyaz / kafkas, mongoloid / asya, negroid / siyah ve australoid.
bugün bilimde gelinen nokta ırk kavramının yüzeyselliğini ve yanlışlığını ortaya koymaktadır. harward üniversitesinin sayfasında yayınlananan yazıda insanların % 99 .9 oranda aynı dna özelliklerini aşığı belirtilmekte ve genetik kökene ait orjinal kalıntının %0.1'den daha az olduğu belirtilmekte. insanoğlunun tarih boyunca yaptığı yolculuğa dikkat çekerek ırklar arasındaki farklılıkların net değil aksine son derece bulanık olduğu belirtilmekte. bilimsel temellere oturtulmaya çalışılan ırk kavramının insanlar tarafından sosyal anlamda inşa edilmiş, yaratılmış bir kavram olduğuna dikkat çekilmekte.
buradan
ırk kavramı sömürgecilik döneminden kalmadır. ingiliz sömürgelerinde yaşayan insanları gruplandırmak için kullanılmaya başlanmış ardından tüm avrupa sömürgeleri ırklara göre sınıflandırılmıştır.
17. ve 18. yüzyıllarda bilim adamları özellikle biyologlar, antropologlar ırkları kategorize etmeye başlamışlardır. ırkların kategorize edilmesine saç yapısı, ten rengi, göz şekli gibi fiziksel ve biyolojik özellikler temel alınmıştır. buradan
carleton coon tarafından yapılan ırk sınıflandırmasına göre dünyada 4 ırk vardır : beyaz / kafkas, mongoloid / asya, negroid / siyah ve australoid.
bugün bilimde gelinen nokta ırk kavramının yüzeyselliğini ve yanlışlığını ortaya koymaktadır. harward üniversitesinin sayfasında yayınlananan yazıda insanların % 99 .9 oranda aynı dna özelliklerini aşığı belirtilmekte ve genetik kökene ait orjinal kalıntının %0.1'den daha az olduğu belirtilmekte. insanoğlunun tarih boyunca yaptığı yolculuğa dikkat çekerek ırklar arasındaki farklılıkların net değil aksine son derece bulanık olduğu belirtilmekte. bilimsel temellere oturtulmaya çalışılan ırk kavramının insanlar tarafından sosyal anlamda inşa edilmiş, yaratılmış bir kavram olduğuna dikkat çekilmekte.
buradan
devamını gör...
her daim yanında şiir okuyan sevgili
her daim olmasa elbette okusun isterim. oo hele bir de okuduğu şiir bana yazılmışsa. bana hiç şiir yazılmadı da sözlük. ıhıh ağlamıyorum.
devamını gör...
eş cinsel
"saygı duymak zorunda" olduğunuz bir yönelimdir.*
devamını gör...
zülfikar
kelime anlamı olarak, "sahip" anlamındaki "zû" ile "omurga, boğum" anlamına gelen "fekār" kelimelerinden oluşan zülfekār, türkçeye zülfikar şeklinde geçmiştir.
bedir muharebesi sonrasında, yedi karış uzunluğunda ve bir karış kalınlığında olan kılıç savaş ganimeti olarak hz. muhammed' e (sav) geçmiş ve kendisi kılıcı uhud muhaberesinde hz. ali'ye verene kadar kullanmıştır.
hz. ali'nin uhud savaşı'nda 9 kişiyi bu kılıçla etkisiz hale getirdiği, bedeninden 70 yara alarak son ana kadar hz. muhammed'i savunduğu, bu sebeple de hz. cebrail'in, “la fetta illa ali la seyfe illa zülfikar” (zülfikar'dan keskin kılıç, ali’den büyük yiğit yoktur) dediği rivayet edilir.
islâm ülkelerinin edebiyat ve kültürlerinde zülfikara geniş yer verilmiş, osmanlı sanatında çeşitli malzemeler üzerine zülfikar resmedilmiştir. barbaros hayreddin paşa’nın istanbul deniz müzesi’nde muhafaza edilen sancağında iri bir zülfikar motifi bulunmaktadır.
çatal şeklinde iki başlı olan zülfikar kılıcının bir ucu diğerinden uzundur. zülfikar şiddetin, kan dökücülüğün sembolü olarak değil adalet ve hakkaniyet sembolü olarak edebiyatta kullanılmıştır.
şiirlerde zülfikar’ın sevgilinin güzellik unsurları gamzesi, gözü, kirpiği, kaşı, dudağı ile eşleştirildiği görülmüştür
zülfikar insanı kamil'in benliği olarak da çeşitli eserlerde anlatılmıştır. zülfikarı eline almış, benliğini eline almış olandır ki söz söyleme mağrifetine sahip kemale ermiş zattır.
“tut ki miras kaldı ali'den sana zülfikar, sende ali'nin yüreği yoksa zülfikar neye yarar” (hz. mevlana)
bedir muharebesi sonrasında, yedi karış uzunluğunda ve bir karış kalınlığında olan kılıç savaş ganimeti olarak hz. muhammed' e (sav) geçmiş ve kendisi kılıcı uhud muhaberesinde hz. ali'ye verene kadar kullanmıştır.
hz. ali'nin uhud savaşı'nda 9 kişiyi bu kılıçla etkisiz hale getirdiği, bedeninden 70 yara alarak son ana kadar hz. muhammed'i savunduğu, bu sebeple de hz. cebrail'in, “la fetta illa ali la seyfe illa zülfikar” (zülfikar'dan keskin kılıç, ali’den büyük yiğit yoktur) dediği rivayet edilir.
islâm ülkelerinin edebiyat ve kültürlerinde zülfikara geniş yer verilmiş, osmanlı sanatında çeşitli malzemeler üzerine zülfikar resmedilmiştir. barbaros hayreddin paşa’nın istanbul deniz müzesi’nde muhafaza edilen sancağında iri bir zülfikar motifi bulunmaktadır.
çatal şeklinde iki başlı olan zülfikar kılıcının bir ucu diğerinden uzundur. zülfikar şiddetin, kan dökücülüğün sembolü olarak değil adalet ve hakkaniyet sembolü olarak edebiyatta kullanılmıştır.
şiirlerde zülfikar’ın sevgilinin güzellik unsurları gamzesi, gözü, kirpiği, kaşı, dudağı ile eşleştirildiği görülmüştür
zülfikar insanı kamil'in benliği olarak da çeşitli eserlerde anlatılmıştır. zülfikarı eline almış, benliğini eline almış olandır ki söz söyleme mağrifetine sahip kemale ermiş zattır.
“tut ki miras kaldı ali'den sana zülfikar, sende ali'nin yüreği yoksa zülfikar neye yarar” (hz. mevlana)
devamını gör...