yazar: yekta kopan
yıl : 2013
küçük bir kızın kardeşi olacağını öğrendiği andan itibaren yaşadığı üzüntü, annesinin trajik bir şekilde hayatını kaybetmesi ve hep nefret ettiği babasına dair yetişkin bir kadın olduktan sonraki anlatımıdır. ölmek üzere olan babasını son bir kez daha görmek için kız kardeşi ile birlikte yıllardır gitmediği baba evine gider. toplumumuzda kutsallaştırılan ailenin aslında ne kadar travmatik ve sorunlu da olabileceğini gerçekçi ve sert biçimde anlatan romandır.
yıl : 2013
küçük bir kızın kardeşi olacağını öğrendiği andan itibaren yaşadığı üzüntü, annesinin trajik bir şekilde hayatını kaybetmesi ve hep nefret ettiği babasına dair yetişkin bir kadın olduktan sonraki anlatımıdır. ölmek üzere olan babasını son bir kez daha görmek için kız kardeşi ile birlikte yıllardır gitmediği baba evine gider. toplumumuzda kutsallaştırılan ailenin aslında ne kadar travmatik ve sorunlu da olabileceğini gerçekçi ve sert biçimde anlatan romandır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "evernevergreen" tarafından 17.06.2021 09:38 tarihinde açılmıştır.
1.
bir yekta kopan romanıdır.
yekta kopan’ı önce sesiyle tanıdım. en çok da ice age’deki sid seslendirmesi ile. bir de tabii ki efsane karakterlerimden olan marty mcfly’ı seslendirerek dublajlı film izlenebileceğini bana göstermesi ile. sonra yıllarca gece gündüz programını izledim. ve çok şey öğrendim. elbette fil uçuşu isimli blogunu takip etmek de harikaydı.
sonra da romanları ve öykü kitapları tabii ki. yekta kopan çok iyi bir yazar. insanı içine işleyen öyküler yazıyor ama gösterişçi değil, sadece gösterişli.
aile kavramı ile ilgili düşünmemi sağladı bu roman. bir gün sahilde yürürken yanımızdan annesinin ve babasının ellerinden tutmuş on yedi yaşında bir kız çocuğu geçti. sanki üç yaşında gibiydi. öyle mutlu, öyle çocuk. anne babasının elini tutarken ayakları yere değmiyordu sanki. yanımdaki arkadaşım çok etkilendi bu sahneden. mutlu aile tablosu dedi.
halbuki o kız benim öğrencimdi. anne babası ayrı idi. babası annesine yıllarca çektirmiş, sonra da boşanıp başka şehre yerleşmiş ve çocukları elinden almakla tehdit etmişti onu. kız çocuğuna da eğer onun yanında üniversite okumazsa beş kuruş para vermeyeceğini söyleyerek sindirmiş ve kısıtlamalarla hep kız çocuğuna hem annesine hayatı zindan etmişti.
işte böyle bir roman aile çay bahçesi. öyle olduğunu bilerek okuyun. sonra gelin bir çayımı için.
yekta kopan’ı önce sesiyle tanıdım. en çok da ice age’deki sid seslendirmesi ile. bir de tabii ki efsane karakterlerimden olan marty mcfly’ı seslendirerek dublajlı film izlenebileceğini bana göstermesi ile. sonra yıllarca gece gündüz programını izledim. ve çok şey öğrendim. elbette fil uçuşu isimli blogunu takip etmek de harikaydı.
sonra da romanları ve öykü kitapları tabii ki. yekta kopan çok iyi bir yazar. insanı içine işleyen öyküler yazıyor ama gösterişçi değil, sadece gösterişli.
aile kavramı ile ilgili düşünmemi sağladı bu roman. bir gün sahilde yürürken yanımızdan annesinin ve babasının ellerinden tutmuş on yedi yaşında bir kız çocuğu geçti. sanki üç yaşında gibiydi. öyle mutlu, öyle çocuk. anne babasının elini tutarken ayakları yere değmiyordu sanki. yanımdaki arkadaşım çok etkilendi bu sahneden. mutlu aile tablosu dedi.
halbuki o kız benim öğrencimdi. anne babası ayrı idi. babası annesine yıllarca çektirmiş, sonra da boşanıp başka şehre yerleşmiş ve çocukları elinden almakla tehdit etmişti onu. kız çocuğuna da eğer onun yanında üniversite okumazsa beş kuruş para vermeyeceğini söyleyerek sindirmiş ve kısıtlamalarla hep kız çocuğuna hem annesine hayatı zindan etmişti.
işte böyle bir roman aile çay bahçesi. öyle olduğunu bilerek okuyun. sonra gelin bir çayımı için.
devamını gör...
2.
yekta kopan'ın aile ve ilişkiler üzerine olduramayan insanları anlattığı romanı. dilin özgünlüğünü kesinlikle kenara ayırıp baktığımızda karşımıza duygusuyla, ruhuyla sabahattin ali'nin içimizdeki şeytan'ı çıkıyor.
bu kitabıysa en çok anne sevgisini anlatmasıyla anımasayacağım. annemizi cefakar ve mükemmel kadın anamız olduğu için değil, zaman zaman sigaradan sararan tırnakları, kaprisleri ve suistimalleriyle sadece ve sadece annemiz olduğu için severiz. müzeyyenin annesine duyduğu gerçek ve yalın özlem de tam böyle bir sevginin tamamlayıcısı.
yaz zamanı romanı olarak tanımlayabilecek olsam da bence eylülün ilk günlerine de güzel gidecek bir kitap. yağmurlu bir günde kitapçıda kapalı kalırsanız özellikle aklınızda bulunsun.
bu kitabıysa en çok anne sevgisini anlatmasıyla anımasayacağım. annemizi cefakar ve mükemmel kadın anamız olduğu için değil, zaman zaman sigaradan sararan tırnakları, kaprisleri ve suistimalleriyle sadece ve sadece annemiz olduğu için severiz. müzeyyenin annesine duyduğu gerçek ve yalın özlem de tam böyle bir sevginin tamamlayıcısı.
yaz zamanı romanı olarak tanımlayabilecek olsam da bence eylülün ilk günlerine de güzel gidecek bir kitap. yağmurlu bir günde kitapçıda kapalı kalırsanız özellikle aklınızda bulunsun.
devamını gör...